- 0 / 0 / 361 entry
- 27 başlık
- 469.74 incipuan
mematinin seytan ucgeni analtıncı nesil normal
-
+1
yok artık dedirten hikayeler
Aynen çalıntı değil rahat olun bundan sonra yazacaklarımı yemenliye vericem o burda paylasıcak -
0
korku her zaman canavar gerektirmez
Olabilir kardeşim. Ben biraz elimi ayağımı çektim üşenmiceksen sen açabilirsin sorun etmem -
+1
korku her zaman canavar gerektirmez
Panpa anlayacak pek bişey yok sanki. Atmosfer odaklı bi yazım -
+6
korku her zaman canavar gerektirmez
4 veya 5. Sınıftayken neredeyse haftasonlarımın tamdıbını arkadaşım Tom'un evinde geçirirdim. Tom kasabanın aşağısındaki çiftlik evinde kardeşi Walter ile kalıyordu. Ailelerimiz başka bir şehirde çalışıyordu. Ailelelerimiz eskiden beri dost olduğu için, Tomlar'la birlikte kalmama izin veriyorlardı. Kasabada yaşıt olduğum fazla kız olmadığı için en iyi arkadaşlarım Tom ve Walter'dı.
Geceleri uyumayıp birbirimize korkunç hikayeler anlatırdık.
Bunların en korkunç olanı gerçek bir hikayeydi. Tom'un anlattığına göre hikaye şu şekildeydi.
---
Eskilerde, 1920 li yıllarda bulunduğumuz çiftlik evinin sahibi başka bir aileydi. Evin en yakın komşusu küçüklükten beri aile mesleğini sürdüren Stan adında bir içki kaçakçısıydı. Stan ormanın içinde, kulübede yaşayan belalı bir tipti. Bu evde yaşayan aile küçük kızını ve oğlunu asla Stan'in kulübesine yaklaşmamaları konusunda uyarırdı.
Erkek çocuk bu odada kalırdı. Bir gece çocuk, cam kırılma sesiyle uyandı. Stan'e çok yakın yaşadıkları için çocuk tedbirliydi. Odasının kapısını açmak yerine kilitledi. Kulağını kapıya dayayıp sesleri dinledi.
Zeminde yankılanan bot seslerini duydu. Adımlar babasının olması için fazla ağırdı. Neredeyse kapının arkasından alkol kokusunu alabiliyordu.
"Evlat, girmeme izin ver"
Bu Stan'di. Fakat küçük çocuk kapıyı açmayacaktı. Korkusunu bastırıp bağırdı.
"Hayır!"
Bir kaç dakika sonra bot sesleri evin diğer ucuna doğru uzaklaştı.
Ufaklık, ilerideki odadan babasının Stan'a bağırma sesini duyabiliyordu.
Bağırma sesleri dakikalar sonra çığlıklara dönüştü. Bir kaç saat içinde babasının sesi detone olmuştu. Bağırma seslerini duyarken küçük çocuğun bile boğazı kurudu. Ufaklık, babasının çığlıklarının ömrü boyunca şahit olduğu en korkunç şey olduğunu düşünüyordu, ta ki çığlıkların yerine daha korkunç bir şey gelene kadar.
Sessizlik.
Stan'in ağır botlarının sesi tekrar çocuğun odasına doğru yaklaştı.
"Evlat, kapıyı aç yoksa pişman olursun" Stan tahta kapıyı tıklattı.
Çocuk etrafa yayılan ağır içki kokusunu alabiliyordu. Tekrar bağırdı.
"Hayır"
Ve sıra annesindeydi. Bağırma sesleri yaklaşık iki saat sürdü. Nihayet çığlıklar durduğunda. Gürültülü adımlar tekrar kapıya yaklaştı. Stan kapıyı zorlamaya başladı.
"Evlat, bu senin son şansın"
Keskin alkol kokusu çocuğun genzini yakıyordu. Çocuk çok korkmuştu.
"Lütfen kız kardeşime zarar verme"
Stan sarhoştu ve halinden memnundu.
Güldü. "Öyleyse kapıyı aç"
Fakat çocuk neyin doğru olduğunu biliyordu. Böylece sonraki 3 saati kız kardeşinin çığlıklarını dinleyerek geçirdi.
2 gün sonra polis evi araştırmak için geldiğinde. Baba, anne ve küçük kızı yatağa bağlanmış halde buldular. Stan karınlarında ufak bir delik açıp bütün vücutları açılana kadar deliği santim santim çekiştirmişti.
Çocuğu bulduklarında susuz kalmıştı. Fakat yaşıyordu. Hala BU odada kilitliydi. Kapıya dayanmış vaziyette bekliyordu. Tamamen katatonik haldeydi. Ömrünün kalanını deli hastanesinde suçluluk duygusu içinde geçirdi. "Kapıyı açmalı mıydım?" "Kapıyı açsam kurtulabilirler miydi?"
Stan anında yakalandı ve idam edildi. Kulübesi ise yakıldı. Fakat hayaletinin hala bu evde dolaştığı söylenir. Hatta bazen sabahları keskin içki kokusu ve karnında ağrı hissedebilirsin. Stan'in gece burada olduğunu ve senin karnını yarmaya çalıştığını anlarsın.
---
Bu hikaye beni gerçekten ürpertmişti. Resmen 10 üzerinden 10 luk bir hikayeydi. Sırf bu yüzden 3 ümüzün aynı odada yatması , kapıyı kilitlememiz ve ışığın yanık kalması için ısrar ederdim.
O yaşta insanın hayal gücü gerçekten çok güçlü. Duyduğum her ses beni dehşete düşürürdü. Hatta sabahları sert bir içki kokusu alırdım. Dürüst olmak gerekirse, bazen karnımda ağrı bile hissederdim.
Bunu dayanamayıp Tom ve kardeşine söylediğimde kıkırdadılar ve korkmuş numarası yaptılar.
"Evet evet biz de aldık o kokuyu"
Bu durum hergün devam ettikten sonra benimle dalga geçtiler küçük bi kız olduğum için her şeyden korktuğumu söylediler. Gerçekten utanmıştım. Bu yüzden bir daha şikayet etmedim. Daha sonra Tom'un ailesi başka bir şehre taşındı. Onları bir daha görmedim
...
Bugün ise kampüsün kimya laboratuvarında oturuyordum. Derste işlediğimiz birkaç yeni madde hakkında deney yapıyorduk. Ve yıllar önceden hatırladığım Stan'in kaçak içki kokusunu aldım.
Burnumu yakan bu sert koku kesinlikle oydu. Ne saf alkola benziyordu, ne de içki kokusuna fakat onlara yakındı.
Tomlar ile beraber kaldığım zamandan beri bu kokuyu almamıştım.
Şişeyi elime alıp ismini okudum.
"Dietil Eter"
Koku eter kokusuydu.
O an şaşkınlıkla şişeye baktım. Donakalmıştım. Hatırladım.
Her gece kapıyı kilitlediğimi hatırladım. Ağzımdaki sert eter kokusunu hatırladım. Her sabah alt karnımda oluşan acıyı hatırladım.
...
Ve sonunda farkına vardım.
...
Kaçakçı Stan diye biri yoktu.
...
Bana tecavüz ediyorlardı. -
+7
korku her zaman canavar gerektirmez
Zombi Salgınında ne yapacagımızı hepimiz mutlaka düşünmüşüzdür. Kimisi kendine sonsuza kadar kalabileceği bir sığınak düşünür. Kimisi eline bir silah alıp bulduğu her yeri yağmalar.
Kimisi her şeyin filmlerdeki gibi olduğunu düşünür. Bir kürekle zombi avlayabileceğini. Baseball sopasıyla havalı havalı dolaşacağını sanır.
Fakat hepimizin ortak bir korkusu vardır. Dünyanın zombilerle dolmasından daha çok korkutucu olan bir şey, o da sevdiklerimizi, ailemizi öldürmek zorunda kalmak.
istediğin kadar güçlü ol, istediğin kadar iyi bir nişancı ol. Fakat annenin cansız bedeni seni köşeye kıstırdığında tetiğe basmak hiç de kolay olmayacaktır. Bazıları cesaret gösteremezler ve bedelini hayatlarıyla öderler.
Fakat ben o insanlardan değilim, şahsen kendi korkularımla yüzleştim ve onları yendim.
ilk başta babamdı. Sonra annem. Ardından zavallı küçük kardeşim. Hala onu vurduğum an gözümün önünden gitmiyor. Sadece 8 yaşındaydı. Ama bunu yapmam gerekiyordu.
Duygularımın beni öldürmesine izin veremezdim.
Hayatta kalmam gerekiyordu. Zombi salgınında ölen zavallı insanlardan biri olmayacaktım.
Ve rahatlıkla söyleyebilirim ki salgın başladığı zaman oldukça hazır olacağım. -
0
korku her zaman canavar gerektirmez
Onları bi şekilde değiştirip sonuna soru işareti koyabilirdim ben de. Öyle düşünürsen. Boşlukları doldurunuz. Dogru yanlislari yaziniz dedigimiz zaman da soru olmuyor. -
+2
korku her zaman canavar gerektirmez
Ilk başta sadece bir göz kırpışıydı
Fakat daha sonra beni izlemeye başladılar. Gözlerinin kenarından beni seyretmeye başladılar. Başta görmezden gelip işime döndüm fakat her geçen gün benim için zorlaşıyordu.
işyerindekiler beni sevmezlerdi. O yüzden hiçbiriyle bu durum hakkında konuşmadım, her ne kadar rahatsız edici olsa da. Sadece kıyafetleri yerleştirmeye devam ettim.
Fakat gittikçe arsızlaşıyorlardı.
Artık kafalarını bana çevirmeye boş bakışlarını bana doğrultmaya başladılar. Başta sadece hayal gördüğümü sanıyordum. Fakat bir tanesini kafasını çevirirken yakaladığımda gerçek olduğunu anladım. Dönüp bana bakıyorlardı ve bu beni çok korkutuyordu. Herkese karşı böyle tehditkârlar mıydı, yoksa sadece bana mı?
Bazen ben geçerken gözleriyle beni takip ediyorlardı. Bazen de kafalarını çevirerek. Sinirden ağlamamak için dudağımı ısırıyordum.
Bir keresinde çok yaklaşmıştım. Ben kıyafetleri yerleştirirken başka bir yöne bakıyordu. Ben de şansımı deniyeyim dedim. Başka yöne bakıyordu. Fakat birden bana doğru kafasını çevirdi. Ve son derece korkunç bir şey yaptı.
Başta sadece bir göz kırpışıydı.
Ve şimdi gülümsedi.
Aynı gün bir daha dönmemek üzere işten ayrıldım istifamı verdikten sonra çıkıp gidiyorken, patronum hala balkondan bağırıp neden ayrıldığımı soruyordu.
Kafamı çevirmeden yüksek sesle cevap verdim.
"O lanet plastik mankenleri giydirmek istemiyorum" -
0
korku her zaman canavar gerektirmez
Atabilirsem bir tane daha atıcam arkadaşlar bugün. Desteğiniz için saolun -
+13
korku her zaman canavar gerektirmez
"Evlat, internetin tehlikeleri hakkında konuşmalıyız"
Yavaşça oğlumun yanına yaklaştım. Bilgisayarın ekranına kilitlenmişti. Çevrimiçi bir serverda Minecraft oynuyordu. Aksiyona dalmıştı.
"Öhm, oyunu bir dakikalığına durdurabilir misin?"
Serverdan ayrıldı. Oyunu kapatıp. Leptopun ekranını indirdi.
"Baba, yine uyduruk korku hikayelerinden anlatmayacaksın öyle değil mi?"
"Neeee!" üzülmüş gibi yaptım. "Hikayelerimi beğendiğini sanıyordum"
Oğlum benim korku hikayelerimi dinleyerek büyümüştü. Küçüklüğünden beri bi konu hakkında onu bilinçlendirmek için cadılar, kurtadamlar hayaletler ve vampirler hakkında hikayeler anlatırdım.
Benim gibi yalnız bir ebeveynin elindeki her fırsatı kullanması gerekiyor. Bu yüzden ne zaman onu uyarmak istesem yeni bir korku hikayesi anlatırdım.
Yüzünü biraz ekşitti "Hikayeler fena değil ama artık büyüdüm. Eskisi gibi etkili olmuyorlar. Eğer internet hakkında bir hikaye anlatacaksan gerçekten korkunç olsa olur mu?"
küçümser bir bakış attım,
"Baba, 11 yaşındayım, kaldırabilirim"
"Tamam o zaman, elimden geleni yaparım"
"Bir zamanlar Colby adında bir çocuk varmıs"
Yüz ifadesine bakılırsa hikayemizin kahramanı onu pek korkutmamıştı. Derin bir iç çekti ve babasının çocukça hikayesini dinlemeye hazırlandı.
Ben devam ettim.
"Colby diğer çocukların takıldığı sitelerde takılıyormuş. Ve zamanla ordaki diğer çocuklarla konuşmaya başlamış. Bazen oyun içi mesajlarda bazen sohbet odalarında. Kendisine Healer10 adında bir arkadaş bulmuş. Onunla aynı oyunları aynı filmleri seviyorlarmış. Birbirlerinin esprilerine gülüp, yeni oyunlar keşfediyorlarmış."
"Bir kaç aylık arkadaşlıktan sonra çok yakın arkadaşlar olmuşlar, hatta oyunda Healer10, Colby'e 6 elmas hediye göndermiş. Bu gerçekten cömert bir hediyeymiş. Colby'nin doğum günü yaklaşıyormuş ve Healer10 O'na gerçek hayatta
bir hediye göndermek istiyormuş. Colby de ona adresini vermesinin bir sorun yaratmayacağını düşünmüş, tabi kimseye söylemeyeceğine söz verirse. Healer10 adresi hiç bir arkadaşına hatta ailesine bile söylememeye yemin etmiş. Colby ona güvenmiş."
Hikayeyi duraklattım ve oğluma sordum.
"Sence bu iyi bir fikir miydi?"
"Hayır!!" dedi kafasını kararlı şekilde iki yana sallarken...
Görünüşe göre hikayenin içine çekiliyordu.
Devam ettim.
"Colby de daha sonra senin gibi düşündü. Adresini tanımadığı birine verdiği için kötü hissediyordu. Gece yatmadan önce pijamalarını giyerken suçluluğu gittikçe büyüdü büyüdü ve büyüdü. En son dayanamadı ve ailesine durumu anlatmaya karar verdi. Belki cezalandırılacaktı fakat en azından vicdanı rahatlayacaktı. Yatağına girdi ve ailesinin ona iyi geceler demek için gelmesini bekledi."
Oğlum hikayenin korkunç kısmının geldiğini anlamaya başladı ben sesimi kısıp yavaşladıkça yorganına daha fazla sarılıyordu.
"Colby evdeki sesleri duyabiliyordu... Çamaşır makinesinin zıplama sesi. Çocuk odasında ağlayan küçük kardeşini, ve tam olarak anlayamadığı bir ses daha var vardı.
Sonunda babası yukarı geliyordu. Ayak seslerini duyunca seslendi.
"Baba, sana soylemem gereken bir şey var"
Babası garip bir açıyla kafasını odanın kapısından uzattı.
"Evet evlat?"
Sesi garipti. Daha da garip olan, konuşurken ağzı hareket etmiyor gibiydi. Karanlıktan dolayı olsa gerek. Colby tereddütle sordu
"Baba, iyi misin?"
Sesi iyice garip ve tiz bir hal aldı. Palyaçolarınki gibi bir ses tonuyla cevap verdi.
"Hayıııırr, hayır hayır, hayır, korkarim ki babacık iyi değil Colby"
Colby tek savunması olan yorganını üzerine doğru çekti.
"Aa... annem orda mı?"
"Burdayım tatlım" Babasının kafasının hemen altından Annesi de kafasını uzattı. Annesinin sesi çok daha korkunçtu. Hiç ona benzemiyordu.
Çirkin sesiyle devam etti..
"Yoksa bize internette tanıştığın çocuğa adresimizi verdiğini mi söyleyecektin?"
"Bunu yapmamalıydın, bunu yapmaman gerektiğini sana SÖYLEMiŞTiK"
ikisinin de kafası oyuncak bebekler gibi sağa sola sallanmaya başladı.
"O gerçek bir çocuk bile değildi, sadece öyleymiş gibi davranıyordu. Bize ne yaptı biliyor musun? Evimize zorla girdi ve bizi öldürdü. Hem de... hem de sadece seninle daha fazla vakit geçirmek için"
Sesi gittikçe kalınlaşıp erkek sesine dönen annenin cümlesi bittiğinde odaya yağmurluk giymiş şisko bir adam girdi. Annesi ve babasının kafalarını odanın diğer köşesine attı. Bıçağını çıkarttı ve üzerinde kullanmak için yanına doğru yavaşça yaklaşırken Colby'e gülümsedi.
"iYi Ki DOĞDUN COLBY"
Colby derin bir çığlık attı."
Ve tabiki oğlum da öyle. Yorganını üstüne çekmiş dikkatle beni dinliyordu. Ben de tempomu düşürüp sesimin tonunu azaltarak anlatmaya devam etttim. Henüz hikaye yeni başlıyordu.
"Saatler sonra Colby neredeyse ölmüştü, artık çığlıkların yerini inlemeler almıştı. O sırada katil yan odadaki bebeğin sesini duydu. Bıçağını Colby'nin vucüdundan çıkartıp onu ölüme terk etti ve bebeğe doğru yöneldi. Bu onun için bir ilk olacaktı. Daha önce hiç bebek öldürmemişti. Odaya girdi beşiğe yöneldi. Daha iyi bir açı ayarlamak için bebeği kaldırdı. Gözleri ağlamaktan morarmış bebek tavana doğru baktı ve gülmeye başladı. Healer10 daha önce hiç bebek sevmemişti. Fakat bir profesyonel gibi onu kucaklayıp sallamaya başladı. Elindeki bıçağı bırakmıştı artık. Bebeğin yanağını okşayabilmek için kanlı ellerini beşik örtüsüne sildi.
"Merhaba, ufaklık"
Onca öfke ve sadizm eriyip daha sıcak ve yumuşak duygulara dönüşmüştü.
Şişman adam bebeği alıp evine zütürdü.
Bebeğe "William" adını verdi ve onu kendi çoçuğuymuş gibi büyüttü."
Hikayeyi bitirdiğimde oğlum görülür şekilde korkudan titriyordu. Düzensiz soluklarının arasında kekeleyerek konuştu.
"Aa... ama b..b..baba, benim adım William"
Elimi kafasına atıp saçını okşadım.
Ona klagib bakışımı attım göz kırptım ve gülümsedim.
"Elbette öyle evlat, elbette"
William yatağından fırladı ve yatak odasına koşup kapıyı içerden kitledi. Ağlamasını burdan duyabiliyordum.
Ama bence...
derinlerde bir yerde..
Hikayemi beğendi. -
0
korku her zaman canavar gerektirmez
Beyler en az iki tane daha yazıcam merak etmeyin. Bitanesi uzun olucak biraz atsam mı emin olamadım sadece. -
+4
korku her zaman canavar gerektirmez
Buldu.
Hastasının durmadan çığlık atma nedenini buldu.
Suratındaki kocaman yarıktı bu. Yüzünü buruşturarak yarayı inceledi. Yüzündeki etler ayrılmıştı ve baktığın zaman iç taraftaki beyaz renkli yeri görebiliyordun. Neydi o .. Kemik mi? Berbat gözüküyordu. Fakat yaranın hemen kapatılması gerekiyordu. Önce dezenfekte edilmeliydi. Eline spreyi alıp yarın etrafına sıktı.
Oldukça acıtmış olmalıydı dezenfektan, hastanın çığlıkları yükselmişti.
iğnesini aldı ve ayrılmış et parçalarını dikmeye başladı. Hasta başta bağırsa işini bitirdiğinde rahatlamış gözüküyordu. Açıklık kapatılmıştı.
iyi bir şey yaptığını biliyordu. Ona yardım etmişti.
Masada yatan adamsa korkuyordu. Uzandığı yerin yanında duran uzun boylu ve suratı olmayan yaratığı gördü. Yaratık, onun suratında bir yara daha farketmişti. Onu dikmek için hazırlanıyordu. iğneyi gözüne doğru zütürürken adam çığlık atmak istedi.
Fakat atamadı.
Çünkü ağzı dikilmişti. -
+3
korku her zaman canavar gerektirmez
Evimde uzun bir koridor var. Koridor ışığın anahtarı koridorın başında. Her gece koridorun ışığını kapatıp koridorun sonundaki yatak odama giderken 5 saniye kadar karanlıkta yürüyorum.
Komik gelicek fakat bazen bu 5 saniye içerisinde birisi arkamdan beni izliyormuş gibi hissediyordum. Biliyorum biliyorum yetişkin biriyim. Zaten o yüzden hiç bir zaman arkamı kontrol etmedim. Her seferinde yavaşça odama yürüdüm ve sakince kapıyı kapattım.
Ancak bugün beni takip etmedi ya da izlemedi. Işığı kapattığım an arkamdan bana doğru koşmaya başladı. Ayak seslerini duyabiliyordum. Hemen odama firlayıp kapıyı kapatmamla beraber o da kapıya çarptı. Kapıya vurmaya başladı. Gardropu zar zor kapının önüne çektim.
Odanın penceresinde parmaklık vardı. Dışarı çıkmam imkansızdi. Polisi de arayamazdım çünkü telefonumu salonda unutmuştum. Pencereden uzun süre bağırdım fakat beni duyan olmadı.
Uyuyamıyacak kadar korkuyordum, fakat ayakta duramıyacak kadar da yorgundum. Her 5 dk da bir kapıdaki şeye "Git Burdan" diye bağırıyordum.
O her neyse, bu tavrım hoşhna gitmiyordu. Her bağırmamla kapıyı bir kez daha zorluyordu. Buna tüm gece devam etmem gerekiyordu. Hayır, aslında onun gitmesini istemiyordum. Tam aksine tüm gece kapımın önünde kalmasını istiyordum. Çünkü ben daha iyi bir plan düşünürken , yaratığın koridorun öbür ucuna koşup bebeğimin odasına girmesindense burda kalması daha iyiydi. -
+3
korku her zaman canavar gerektirmez
Merhaba. Bugün nasılsın? Ben iyiyim. Konukseverlik bölümü burda sona erdi.
Ben hakemim. Bu testin kaliteli olması için buradayım. Kalite gerekli. Kalite önemli.
Test şimdi başlıyor
Soru 1: isminiz nedir?
Soru 2: Ay mı yoksa Ray mı? Kaz mı yoksa Saz mı? Tel mi yoksa Kel mi?
Soru 3: Bu cümLedeki toplamyedi hata ha'tanın? taməmını bulun.
Soru 4: Düşünmek hakkındaki düşüncelerin nelerdir?
Soru 5: Teste devam etmeden önce en sevdiğin rengi düşün. Şimdi onu unut. Gergin misin?
Soru 6: Bu testin içinde cevaplamaman gereken bir soru var. Hangisi?
Soru 7: Soru 7: Soru 7: Soru 7
Soru 8: Yalan söylemek asla kabul edilemez, doğru mu yoksa doğru mu?
Soru 9: Aşağıdaki boşluğu uygun kelimeyle doldurunuz.
"Teste başladığımdan bu yana _________ beni seyrediyor."
Soru 10: Bir sonraki soruyu okuma. Bu bir tuzak.
Soru 11: Bir önceki soruyu önemseme. Bu bir hile.
Soru 12 : NiYE SADECE GiDiP GEBERMiYORSUN?
Soru 13: Aşağıdaki iki kavram arasında anlamlı ve kayda değer bir ayrım var mı?
"Sanal ve Gerçeklik"
Soru 13: Aşağıdaki iki kavram arasında anlamlı ve kayda değer bir ayrım var mı?
"Gerçeklik ve Sanal"
Soru 14: Aşağıdaki iki kavram arasında anlamlı ve kayda değer bir ayrım var mı?
"Soru 13 ve Soru 13"
Soru 15: isminiz nedir?
Lütfen test sonuçlarınız işlenene kadar bekleyiniz.
Kalite kontrolü an itibariyle tamamlandı.
Kalitesini uygun gördüğümüz kişilerle ilerleyen zamanlarda iş görüşmesi yapılacak.
Cevapları tatmin etmeyen veya kaliteden yoksun kişilerin 5 iş yılı boyunca şirketle bağlantısı koparılacak.
Testi tamamladığınız için teşekkür ederiz. iyi günler. -
+1
korku her zaman canavar gerektirmez
Kardo haklısın. Ama sebebi bugün fazla zaman ayırmayıp acele etmiş olmam.
Önceki hikayeleri okuduğun için bunlar sıkıcı geliyo başta bunları yazsaydım gittikçe geliştiriyosun derdin. Burda bir yazar olduğumu felan kanıtlamıyorum ben zaten. iyi zaman geçirmeniz önemli okurken benim için -
+5
korku her zaman canavar gerektirmez
Yeni taşındığim apartmanda bir şikayet kutusu olduğunu farkettim. Bulunduğum kattaki ampul bozulmuştu ve ben de bir şikayet mektubu yazdım. 3 gün sonra ampul yenilenmişti. Bu durum çok hoşuma gitti. Başka bir zaman kapının önündeki çöplerin kokusu beni rahatsız etmişti. Bir mektup daha attım. 3 gün sonra çöpler yokoldu. Apartman yöneticimiz oldukça duyarlıydı bu konuda.
Eve yeni taşınmıştım. Henüz interkom yoktu dairemde. Ben de pazartesi günü bir tamirci çağırdım. Bu hafta içi geleceğini söyledi.
Ertesi gün akşam daireme girmeye çalışırken. Üst kattaki kadının köpeği havlamaya başladı. Bu duruma sinir olup şikayet kutusuna bunun hakkında bir mektup attım. Elim deymişken alt komşunun da fazla gürültülü müzik dinlediğinden bahsettim. 3 gün sonra ne köpek sesi vardı ne de müzik. Gerçekten çok mutluydum. Sonunda ağız tadıyla kafamı dinleyip sigaramı içebilecektim. Günlerim mükemmel geçiyordu. Fakat perşembe akşamı dışarı çıktığımda apartmanın girişindeki çöpte kan izleri olduğunu gördüm. Yaklaşıp çöpe bakınca üst kattaki komşumun köpeğinin cesedi olduğunu farkettim. Gelen polisler apartman sakinleriyle sırayla konuşurken alt komşumun cesedini buldular. Aynı gün öldürülmüştü. Benim için fazla korkunç bir gündü. Ertesi gün ister istemez yaşamaya devam ettim. Yine işe gidip geliyordum. Pazar günü dairemdeki interkom tamir edildi. Akşam üzeri televizyon izlerken kapı çaldı. interkomdaki konuşma tuşuna bastım.
-"Kim o?"
+"2. Katta oturan bayan, apartman içinde tütün içmeniz hakkında bu size 3. Uyarımızdı. iyi günler."
Yaşadığım şoku ancak atlatmıştım ki kapı kolunun zorlandığını farkettim. -
+3
korku her zaman canavar gerektirmez
Herkes aile planlamasını yaparken kendini de düşünür. Bazıları 1 çocuk ister... Onlar bütün bildiklerini ve hobilerini aktivitelerini çocuklarıyla paylaşmak isterler. Bütün dikkatlerıni bölmeden çocuğun üzerine vermek isterler. Bazıları 2 çocuk isterler. Onlar insanların kardeşsiz büyümelerinin zor olduğuna inanırlar. Ya da biri kız biri erkek olur Baba erkekle ilgilenir anne kızla diye düşünürler. Ya da en basitinden tek çocuk şımarık olur diye iki çocuk isterler. Bazıları ise 3 ve 3 ten fazla çocuk isterler. Bunlar kendilerini düşünen insanlardır genelde. Yalnız kalmaktan korkarlar yaşlanınca ona bakacak insanlar olmasını isterler. Ya da çocuk yetiştirmekten zevk aldıkları için isterler. Ya da en basitinden kondom kullanmayı bilmezler.
Peki ben mi?
Benim cevabım çok basıt.
Bence ideal çocuk sayısı 2.5'tur.
Fakat neden çığlık attıklarını anlayamıyorum. -
+3
korku her zaman canavar gerektirmez
Asansörde Lucy ile beraberdik. Asansör hareket ederken Lucy'nin boynuna bir öpücük kondurdum. Dönüp bana hoşlanmış bakışını attı. Bu bakışı daha önce çok görmüştüm arkasından hep iyi şeyler olmuştu.
Elimi beline attım ve onu kendime doğru çektim.
Asansörü durdurmayı düşünüyordum. iyi bir fırsattı ve bu saatlerde genelde insan olmazdı. Fakat ben elimi tuşa zütüremeden asansör yavaşladı ve durdu. Kapı açıldığında karşımızda laboratuvar önlüklü bir adam vardı. Lucy hemen korkup geri çekildi. Çok stressli gözüküyordu. içimden kıkırdıyordum. Lucynin dersine giren profesördü sanırım. Adamın üzerindeki önlük oldukça pisti ve kolunda bazı yara izleri vardi. Şu kendi üzerinde deney yapan çılgın bilim adamlarından olmalıydı. Lucy bu durumdan bayağı utanmış olmalıydı. Profesörüne erkek arkadaşıyla yakalanmıştı. Hem de üniversitenin içinde. En alt kata indiğimizde asansör kapısı açılınca Lucy kolumdan tutup beni dışarı sürükledi. Bi süre hızlı adımlarla yürüdükten sonra profesörün yavaş yürüdüğü için geride kaldığını farkettim. Lucy'e döndüm hala yüzünde kötü bir ifade vardı. Kahkaha attim.
"O senin öğretmenindi öyle değil mi?"
Lucy durup kolumdan sıkıca kavradığında ciddileşmiştim.
"Hayır, o adam bugün derste incelediğimiz kadavraydı" -
+3
korku her zaman canavar gerektirmez
Küçüklükten beri hep çocuklarla iyi anlaşmışımdır. Bu yüzden de içinde çocukların olduğu bir meslek isterdim. Ve bu dileğimi yerine getirdim. Bir çocuk hastanesinde çalışmaya başladım. Gerçekten çok heyecanlıydım. Bu mesleğin hayatımın mesleği olduğunu biliyordum fakat herkesin tahminin aksine bir hafta bile dayanamadım ve istifa ettim. Herkes bu duruma çok şaşırdı tabi. Daha sonra bir sohbet esnasında arkadaşlarım bana neden işi bıraktığımı sordular.
Onlara o kadar çok çığlık ve ağlama sesini kaldıramadığımı dayanamayıp kaçtığımı söyledim. Arkadaşlarım kahkaha attılar ve eğer çocuklarla bir arada bulunmak istiyorsam bu tarz şeylere alışmam gerektiğini söylediler. Kahkaha atıp gülmeleri gayet normaldi, çünkü onlara henüz hastanenin morg bölümünde çalıştığımı söylememiştim -
+1
korku her zaman canavar gerektirmez
Çoğu insan benim iğrenç olduğumu düşünür. Çünki benim insan etine karşı zaafım var. Yamyamlık kimse tarafından hoşgörülmez. Herkes yamyamların vahşi hayvanlar olduğunu düşünür. Ama ne yapayım, kendime hakim olamıyorum. Beni etkileyen sadece insan etinin tadı değil, avımı öldürürken aldığım haz aslında.
Kendimi avını etkisiz hale geçirmiş bir aslan gibi hissediyorum onları yerken.
Bu sefer kurbanımın evine gizlice girmiştim. Arkasından dolaşıp onu bayılttım. Neye uğradığını bile bilmiyordu. Beni sıradan bir katil ya da hırsız sanacaktı uyandığında taki tabağımda kendi baldırını görene kadar.
Uyandığında kan kaybından bitkin haldeydi. Zar zor nefes alıyordu. Ben lokmalarımı çiğnerken konuşmaya çalıştı.
-hgh..mn..it
+Ne "it" mi? Kahkaha attım, şuanda bana hakaret edebilecek durumda değilsin ahbab.
-heph... e... it, bende hepatit c vargh..
Harika - daha çok