ben de verdim.

selam,

bildiğiniz üzere "celal ile ceren" isimli ne olduğu belirsiz şeye bir ziyarette bulunmuş ve hakettiği puanı almasını sağlamıştık. bunun üzerine şahan gökbakar inci sözlük'e karşı çok çirkince ve de onursuzca saldırmış; bizleri küçük düşürmek isterken kendisini küçük düşürmüş, alay konusu olmuştu.

bu adam, recep ivedik gibi gerçekten de berbat filmlerle hem türk halkını, türk insanını dünya'ya barzo gibi tanıttı hem de bu saçma salak tiplemelerin türk halkını güldürdüğünü düşünüp aynı zamanda onları küçümsedi, düşük gördü.

her birine tekrar saldırıyoruz ve dördüncü filmin gişe yapmaması adına elimizden geleni yapıyoruz. sosyal medyada recep ivedik 4'e gidilmemesi tarzında bir düşünce oluşturabilirsek bu adam türk halkını küçümseyerek daha fazla para kaldıramayacak.

recep ivedik: http://www.imdb.com/title...?licb=0.01646283851005137
recep ivedik 2: http://www.imdb.com/title.../?licb=0.8927192024420947
recep ivedik 3: http://www.imdb.com/title...7061/?ref_=ttexrv_exrv_tt
recep ivedik 4: henüz eklenmedi.

ne yapacağınızı biliyorsunuz.

o gün onu kanırtarak gibecektim ve kaçarı yoktu.

yolla stephen hawkingin konuşan bilgisayarı

ilk sınavlarımız nihayet bitmişti. bu döneme kadar namaza zorlanmıştım, beni de aralarına almak için ellerinden geleni yapıyorlardı. hatta birkaç hoca evimizi ziyaret edip odam hakkında belli başlı tetkikler yapmışlardı. sonuç olarak bilgisayarım alınmış, posterlerim sökülmüş ve yeni bir kitaplık alınmıştı.

ve nihayet pazartesi günüydü, sınavlardan hemen sonraki pazartesi günü, iple çektiğim, şehvetle arzuladığım pazartesi günü. sınav dönemi ve de öncesinde mahidevran ile ilişkimi ilerletmiştim. kendisi de diğer hatunların aksine biraz batı özentisi olduğu için bana daha çabuk bağlanmıştı; oysa tek amacım onu becerip bana yapılanların intikdıbını acı acı çıkarmaktı.

iyi akşamlar inci sözlük ahalisi,

23 yaşında odtü elektrik- elektronik mühendisliği bölümü mezunuyum. büyük bir şirkette çalışıyorum.

üniversite 2. sınıfta yeni oda arkadaşımın ygs- lys'ye ikinci defa hazırlanan kız kardeşini fahişem sonra da fahişe yaptım ve bunu anlatmaya karar verdim. hazırsanız başlıyorum.

gerçekten kavga etmeden, kendini gerçekten tanıyabilir misin? ben varım, bul beni.

kafamda basit bir plan yaptım, ilk dönemin ilk sınav dönemi sonrası bir beden eğitimi dersinde mahidevran'ı geniş spor salonuna atıp kanırtarak gibecektim. bu düşüncemi eyleme dönüştürmekte muvaffakiyete ulaşabilecek miydim?

uyandığımda annem başımdaydı. kendime geldiğimi gören babam sakince yaklaştı ve "oğlum iyi misin?" dedi. iyi olduğumu belirtip ne olduğunu sordum. hocalarımın basket oynarken kafama top geldiğini deklare ettiğini indike ettiler. gerçeği hayal meyal hatırlasam da bunu onlardan sakladım.

intikamcı bir insandım ve bana bu yapılan asla yanlarına kalmamalıydı.

küçüklüğümden beri boşu boşuna kin güden isyankar ve korkusuz bir çocuktum. son olay beni derinden etkilese de cesaretim galip çıkmıştı.

o gün kafaya koymuştum, bir arap gibecektim. kızlığını elinden alacaktım, kanırta kanırta zevkin doruklarında yüzecek, zevk dağının eteklerinde ateş yakıp halay çekecektim.

içerisi çok karanlıktı, ışık almayan bir yer oluşu onu bir mahzene benzetiyordu. duvarlara asılmış gaz lambaları, yolumu bulmama yardımcı oldu. sağ taraftan yürüdüm, bir iki üç kapı saydım ve dördüncünün önünde durdum. kapıyı tıklamak üzere elimi kaldırdığım an kapı açıldı ve içerden "gir" diye bir ses yükseldi. oda karanlıktı, fısıltı seslerinden başka bir şey yoktu. bir anda çok şiddetli bir bağırış hezeyan etti. orada bayılmışım.

okul büyüktü, sıradan bir okula benzemiyordu. yahudi kökenli türk aileler tarafından çoğunlukla masonik ritüellerin yapıldığı büyük oteller gibiydi; atmosferdeki karanlık, çökelek oluşturmuş bir çözelti gibi boğucu ve kasvetliydi. ister istemez gerilmiştim, labirentsi koridorlardan geçerken odaların birinden bir çığlık sesi duydum. önümdekine "o da nesiydi?" dedim. tedirgindi, solgun yüzü çektiği acıları ele veriyordu. bu delikanlının adı yasir'di, fazla konuşkan olmayışı onu ilk intibada gizemli kılmıştı. sorumu yanıtsız bırakmıştı, "gel bakalım." deyip beni yeşil bir kapının önüne getirdi. "ayakkabılarını çıkarıp içeri gir, sağdan 4.kapıya gir. allah yardımcın olsun, sakın ters bir şey söyleme." dedi.

anlamsız kelimelerdi. korkmuyordum.

tenefüste bir alt kattaki kantine gittim. çikolatamı aldım, muhafazid ve tayfası beni gördü ve yanıma yaklaştı. muhafazid'in elinde bir tesbih vardı. "o elindeki de ne?" diye sordum. arkadaşlarına baktı ve alaycı bir kahkaha saldı; gülüşünde iğrenç bir çaresizlik vardı. "sen bu nedir bilmiyorsun? bu tesbihtir." ne işe yaradığını sordum, aynı alaycılıkla "insanı dertten uzak tutar, rahatlatır." dedi.

13 yaşında derdi tasası olan insanlar... "hasgibtir" dedim. "sen ne diyorsun ulan? ne küfrediyorsun kahpe!" diye bağırıp ileri geri oynuyor, garip hareketler yapıyordu. arkadaşları onu tutuyormuş, tutmasalar beni gibecekmiş ayağına yatıyordu. içerde yaptığından ötürü de kızgındım, sakince elimdeki çikolatayı yanındaki arkadaşa uzattım: "tut şunu bi saniye" dedim ve çok sert bir yumrukla çocuğa giriştim. öyle sert dalmışım, öyle çok yumruklamışım ki çocuk bayılmış... kantinte hatunlar "aaahhy!" diye bağırıp bir köşeye toplaştılar, alt sınıflı bebeler de korkaklar kervanına dahil olmuştu. birkaç sınıf arkadaşı da beni ayırmaya çalışıyordu.

sonrasında çocuk hastanelik oldu tabi. ancak beni bekleyen son çok daha vahimdi. sınıftan bir çocuk çıkışta canhıraş yanıma geldi ve "mbs, tayyar hoca seni çağırıyor." dedi.

korkum yoktu, "kim bu tayyar amk?!" diye geçirdim içimden ve düştüm çocuğun ardına.

okulun ilk günüydü. yeni sınıfımda önlerde bir sıraya oturmuştum. boyum uzundu, muhafazid adındaki arap uyruklu bir arkadaş bana "yau senin boyun uzundur sen neden oraya oturuyorsun?" dedi. r harflerini vurguluyor ve cümle içindeki vurgularda hatalar yapıyordu. babam tarafından derslerime sıkı çalışmak için buraya gönderildiğimi belirttiysem de çocuğun ısrarlı tavrı bir anda öfkeye dönüşmüştü.

kavgacıydım, çok kavga ederdim. fakat ilk günümde kötü bir intiba oluşturmak da istemiyordum.

derste herkese kendimi tanıttım. muhafazid ve tayfası haricinde herkes bana çok hoş tavırlarla yaklaşmıştı.

tenefüs oldu. sınıfın en güzel hatunu, uzun boylu, esmer, ciksi ve kışkırtıcı güzellikteki mahidevran bana çok manidar bir gülümseme ve bakış fırlatıp oldukça hatta biraz fazla davetkar ve ciksi bir sesle "hoşgeldin. ben mahidevran, tanıştığıma memnun oldum." dedi.

oradaki insanların türkiye'nin batı bölgelerinden gelen insanlara karşı farklı bir bakış açısı vardı. mahidevran'ın bu ciksi ve ilk anlara göre biraz fazla içten davranışları, bilinçaltındaki bu düşüncenin bir dışavurumuydu; tıpkı basit harmonik hareketin düzgün dairesel hareketin çap üzerindeki bir izdüşümü olması gibi, o an bunları düşünmüştüm çünkü tek odaklandığım oks adındaki kader sınavıydı.

iyi akşamlar inci sözlük ahalisi,

23 yaşında odtü elektrik- elektronik mühendisliği bölümü mezunuyum. büyük bir şirkette çalışıyorum.

bahsettiğim olay ben henüz sekizinci sınıftayken yaz aylarında vuku buldu.

baba asker, anne doktor olunca koca bir ömür, memleketin doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine; dört bir yanına pervasız, sert bir rüzgar gibi esip durmakla geçti.

bilin bakalım 8.sınıfı nerede okudum?

evet. din nedir, peygamber kimdir o güne kadar bilmeyen ben, babam tarafından başarılı olup tayinimizin çıkacağı bir sonraki şehirde bir fen lisesini kazanabilmem için cemaate dayalı bir sistemde işleyen, kendini dışarıya asla ifşa etmeyen ve gelecekteki kaliteli makam ve mevkilere cemaatçiler yetiştirmeyi hedef almış özel bir koleje gönderilmiş ve bu yeni kavramlarla tanışmıştım.

stajı anlatıp beyninizi gibmeyeceğim.

akşam eve geldiğimde beni bir sürpriz bekliyordu. mükemmel bir yemek masası ve makyaj yapmış derin sırt dekolteli elbisesiyle dehşet bir gosha..

o sabah uyandığımda penisimi dört yandan saran müthiş bir sıcaklık hissettim. gözlerimi açtığımda gosha'nın bana delicesine sakso çektiğini gördüm. uyandığımı anlayınca biraz tedirgin oldu ve duraksadı, ben de "mükemmelsin, devam et" deyip gazladım ve kafamı yastığa koydum. 7-8 dakika sonra boşalacağım zaman "daha hızlı birtanem, aşkım!" diye bağırmaya başladım o da çok hızlandı ve ağzının içine attırdım. boşalmama rağmen yalamaya devam etti, saati elime almamla yataktan fırlamam bir oldu. stajımın ilk gününde geç kalmıştım. takım elbisemi giydim, yüzümü yıkadım ve gosha'ya hiçbir şey demeden çıktım.

pazar günü yengemle konuşmuyorduk ama altımdakini indirdiğim zaman durumu anlıyor ve domalıp penisimi yalamaya başlıyordu. 10 dakika boyunca yaladı ve eliyle boşalttı. penisimin kasılmasını gördükçe, zevkten uçtuğumu anladıkça o da uçuyordu. spermlerimi ağzına aldığında bambaşka bir zevk verdi. "tek kelimeyle muhteşemsin." diyordum bunu dedikçe spermlerimi daha büyük iştahla ağzına alıyordu.

akşam yatakta arkasına geçtim, hiçbir şey demesine müsaade dahi etmeden boynunu, yüzünü emmeye ve sıcak nefesimi her yerine hohlamaya başladım. sonra telefonunu verdim ve dayımı arayıp ne zaman geleceğini sormasını söyledim. önce kabul etmedi, diretti fakat "bundan çok zevk alacağım lütfen" diye üstelediğimde mecburi aldı ve dayımı aramaya başladı. bense yatakta yan yatmış güzelimin kocaman zütünü okşuyordum. dayım telefonu açtı, yengem gosha o tatlı aksanıyla "aşkım nasılsın?" diye sorabildi. ben yannanımı tükürükleyip amcığına dayadım ve yavaşça sokmaya başladım. yengemin de aşırı zevk aldığını anladım, nefes nefese kalmıştı ama dayım anlamıyordu. zaman zaman da saçmalıyor, konuşmak için konuşmaya devam ediyordu. "ne zaman geleceksin?" dedi ufak bir hoşbeşin ardından, dayım 1 haftayı bulacağını söyledi. hızlanmıştım, çünkü havaya girmiştim. 1 hafta olması hoşuma gitmişti, gosha bir hafta benimdi. gosha biraz inledi ve dayım karşıdan "ne oldu?" diye sormuş olacaktı ki yengem "bir şey yok, sadece seni özledim." dedi güçlükle.

dayımın söylediklerini biraz duyuyordum. "aşkım merak etme dönecğeim birtanem" gibisinden şeyler söylüyordu. bu bana feci bir gaz veriyordu.

ön faslı bu sefer çok uzatmadım. ıslak ve sıcak bedenlerimizle tek vücuttuk artık ve ben duvara dayamış alttan pompalıyordum. yavaş ve nazik olmaya hep önem gösteriyordum, biraz sonra hızlandım bunları yaparken sadece gözlerine bakıyordum. zaman zaman gözlerini çeviriyordu, bazense o da gözlerimin içine bakıyordu. gibmeye devam ederken dudaklarına yapışıyor, boynunu emiyordum. penisimi çıkardım ve bu sefer arkası dönük şekilde duvara yaslayıp dizlerimi kırarak alttan girdim. bu esnada saçlarını omzunun sağ tarafına doladım ve omuzlarını okşadım. bu pozisyonu çok devam ettiremedim bu yüzden bir önceki pozisyona tekrar geçip yine içine boşaldım. sonrasında yine kulağına eğildim ve "tek kelimeyle mükemmeldin, horoshoa" dedim ve kabinden çıkıp onu yalnız bıraktım. dışarı bornozla çıkıp bir pipo daha yaktım.

biraz sonra göğüslerini sıkarak pompalama hızını artırdım ve 3-5 dakika içerisinde içine boşaldım. onu kırmak istemediğim için isteksizliğime rağmen kulağına yaklaştım ve fısıldayarak "mükemmeldin, kesinlikle müthiştin." dedim sonra içeri gittim. pipomu çıkardım, içine biraz tütün koydum ve dışarı kapının önüne çıkıp içmeye başladım. içeri girdiğimde yengem banyodaydı, fakat ben biraz daha istiyordum ve banyoda yakalamışken bırakmak istemedim açıkçası. soyunup girdim, yengem bana karşı nötr bir tavır takınmıştı ama gözlerinden mutlu olduğu, zevk aldığı belli oluyordu. yasak şeyler yaşama arzusu baskın mı çıkmıştı? dayımınkinden farklı bir tenin sıcaklığında kavrulmak ona daha mı büyük zevk vermişti? bu sorular eşliğinde geniş duş kabininde onu duvara dayayıp dudaklarına yapıştım. gıdım gıdım karşılık veriyordu, zaman zaman duraksıyordu. yaptığından yarı pişmanlık duyuyor gibi bir hali vardı.

sonra o büyük pembe uçlarının etrafında dilimi dans ettirmeye, parabolik hareketler çizmeye başladım. gosha istemsizce elini saçlarıma atmıştı, iyice bastırıyordu karnına doğru. o kıvamı yakalamıştım, bundan sonra pes etmeye asla niyetim yoktu. ellerimi bacaklarında gezdirmeye başladım, göbeğine indim ve emmeye başladım sırtımı tırmıklıyordu. karnına geldiğim zaman bacaklarıyla bastırıyordu. olaylar çığrından çıkmıştı. amcığı fena sulanmıştı ve kırmızılaşmıştı. göğüslerini ellerimde okşamaya başladım ve yine seri öpücüklerle girmeye başladım. öpücüklerime karşılık vermeye başladı, yatak örtüsünü tırmıklıyordu.

2-3 dakika boyunca minik dokunuşlarla dudaklarını öptüm. vücudunu okşamayı hiç kesmedim, sıcak nefesimi her yerine üflüyordum. az sonra saçlarını okşadım, alnına bir öpücük kondurdum ve aşağı indim. omuzlarını, kollarını öpüyordum, 3-4 dakika ısındıktan sonra sıra göğüslerine gelmişti. göğüsleri dik ama çok büyük değildir gosha'nın, uçları büyüktür onları delicesine emmeye başladım.

penisim dimdik olmuştu, pijamasının üstünden ileri geri sürttürüyordum. yengem bu esnada uyanmıştı ve ağlıyordu. "siz ruslar ne diyor, spialniyemiestda" dedim gülümsedim, bu "uykucu" demektir. gülmesini bekledim ancak ağlamaya devam etti. bense hiç bozuntuya vermedim "krasiviyi" diyerek boynunu öpmeye, vücudunu okşamaya devam ettim. yüzünü bana çevirmeye çalıştım, direniyordu. biraz zorla da olsa döndürdüm, ağlıyordu, elleriyle yüzünü kapatmaya çalıştı. ellerini tuttum ve iki yana doğru iyice bastırıp etkisiz hale getirdim. yavaşça yaklaştım, ağlıyordu. öpmeye uğraştım, yüzünü sağa sola çeviriyordu. "şşş" yaptım sert ve keskince. sustu ve korkarak bana baktı. "ikimiz için de zevk olsun istiyorum." dedim. "bunu yapmamalıyız" diyordu, nivkoem sliuçi! diye bağırıyordu. yani olamaz diyordu. sakinleştirmeye çalışıyordum, sonunda pes etti ve dudaklarını bana bıraktı.

dayımın çıktığını duymuştum. hemen kalktım, ortalığı kolaçan ettim. cesaret yönünden güçlü yaratılmış olduğumu itiraf etmeliyim, yengemin odasına çırılçıplak girdim ve o mis kokulu omuzlarına arkadan sarıldım. vücudunu, kollarını, omuzlarını yavaşça okşamaya başladım. yine sıcak sıcak üflüyordum boynuna, kulak memesini emiyor, omuzlarına öpücükler konduruyordum. uykusu ağırdı.

dayım gülümsüyordu, "nerdesin yeğen bak yarın gidiyorum. gel konuşalım biraz bakalım."
dayım konuşmak için tam da zamanını bulmuştu. betim benzim atmıştı ancak gosha'nın bir şey söylemediğini görünce kendimi kısa sürede toparladım ve "elbette dayı, dayı- yeğen güzel bir sohbet etmeyi ben de çok isterim." dedim. dayım gosha'ya baktı, gülümseyip "mbs'ye de çay getir güzelim, kendine de al. dinleyelim bakalım yeğenim abd'de yine neler yapmış.." bu arada, dil eğitimi için 4 ay gibi bir süreyi abd'de geçirmiştim. ondan önce de bir kez daha gitmiştim hazırlık senemden sonra 4 aylığına work& travel için. o akşam evin erkeğinin ben olduğumu, eve ve gosha'Ya iyi bakmam gerektiğini de söyledi dayım. gosha'nın ürkek bakışları beni geriyordu. velhasıl kelam, abd anılarımla ortamı ısıtmayı, kahkahalarla evi inletmeyi başarmıştım. dayım bana çok güvenirdi.

o akşam soğuk terler döktüm, gece uyuyamadım. gosha hal ve tavırlarıyla kendini ele verebilirdi. bir kuş kadar masum, saf ve yüreği temiz bir hatun olarak tanımıştım gosha'yı. tecrübesizdi, zayıftı. ben idare edebilirdim ancak o hemen belli edebilirdi. risk seviyesi çok yüksek bir gecenin ardından dayım hiçkimseyi uyandırmadan usulca çıkmıştı evden.

boynuna ve kulak altlarına ufak öpücükler konduruyor, sıcak nefesimi üflüyordum. dayımın sesiyle bildiğiniz korkudan tavana yapışan kedi gibi geri doğru zıpladım istemsizce. "gosha" diye bağırıyordu, "çay hazır mı?" bir an sessizlik oldu. dayım tekrar "gosha" diye seslendi. gosha titrek bir sesle ve o ciksi rus aksanını korku içinde kullanarak "getiriyorum." diyebildi alçak bir sesle. gözlerine baktım, bana bakmadı ve çayı hazır edip içeri zütürdü. dayıma söylediği an bitmiştim, söyler miydi? güvenemedim ama elimden gelecek hiçbir şey yoktu. mutfakta donup kaldım öylece. sonra içerden dayımın gosha'ya beni sorduğunu duydum "mbs nerde?" gibisinden, hemen fırladım içeri kalbim küt küt atıyordu.