- 1 / 1 / 41 entry
- 8 başlık
- 68.82 incipuan
luzumsuzyazar "#SözYaşlanırYazıGençKalır"
-
0
efe aydal
Efe Aydal'ın seslendirdiği Korku Hikayelerinin ve daha fazlasının bulunduğu "Acı Çikolatalar" Kitabı Çıktı Sipariş için https://kitabevi . gencyazi.com/aci-cikolatalar -
-1
kitap yayımlatmak
zorla yayınevi sahibi olduk şimdide savaş açtık türkiye'de yayıncılık anlayışını baştan sona değiştirmek istiyorum.
üsteki arkadaşlar konuyu özetlemiş ben detaylarını vermek istiyorum. kitabınızı hiç bir yayınevi basmaz evet doğru ben de dahil.
neden mi?
100 sayfalık bir kitabın basım maliyeti 1000 adet için 2 bin tl kargo +kdv 2660tl
kitabınızı satmanız için iki yöntem var biri fuar fuar gezmek diğeri internet ortamında satmak.
internet ortamı için mutlaka dağıtım kanallarıyla çalışmanız gerekiyormuş dağıtım kanalı gönder depoya kitapları %60 iskonto ver satışını sağlayalım diyor satışı derken yanlış anlamayın sadece kitabınızı xml ortamında bulunur bir konuma getiriyorlar. xml üzerinden satış sağlayan binlerce site var d&r kitapyurdu vb gibi.
kitabınız asla d&r veya kitapçılarda satışa çıkmıyor bunun nedeni öncelikle gelen taleplerin toparlanması kitabınızı d&r'da kaç kişi sordu? kaç kişi sipariş verdi gibi sizi ve eserinizi dikkate aldıracak bir satış oranınızın olması gerekiyor.
sen elinde dosya yayınevi yayınevi gezebilirsin fakat kitabın d&r da 2 milyon kitap arasında duracağını unutma!
diyelim ki ben bir site kurdum ekgibitap.com senin eserin bana xml ile geldi ve depoya vermem gereken sipariş oranı min 200tl olması gerekiyor. neymiş? 200 tl oranında sipariş vermezsen kitabın dağıtım kanalı deposunda durmaya devam edecek.
sen bekle binlerce siteden birinde kitabın satılsın sonrasında o kitapçı senin eseri sipariş vermek için başka siparişler beklesin gibi gibi.
peki biz ne yapıyoruz?
kitabı kendimiz satıyoruz. hoooop %60 oran yazara kaldı, %40'ta senin oran var. sonra youtube, instagram, face ve google amcaya veriyoruz pırıl pırıl reklam. şahsımıza münhasır google adwords partneriyiz antalya teknokent'te faaliyet gösteren yazılım şirketiyiz, online satışı d&r'dan öğrenecek değiliz.
teklifimiz şu kitabını basarım rekldıbını yaparım ilk gelen ücretten basım maliyetini düşer %60 oranı sana telif olarak öderim. %40 genç yazarlar derneği iştiraki kitabevimize diğer bir yazarın kitabını çıkartmak için kullanırım.
acelemiz yok bir gün gelecek d&r kitaplarımızı satmak istediğinde dağıtım kanalına 1 kuruş vermeden sat kardeşim verelim %5 komisyon diyeceğimiz günler gelecek.
kitabevi. gencyazi.com sizi de bekleriz. -
0
efe aydal 5 kutsal kitabı ilk imza günü
Efe Aydal Acı Çikolatalar kitabının ilk imza Günü 8 Aralık Cumartesi saat 17:00’de Bonjour Cafe & Bar’da @efe_aydal @bonjour.cafebar Kordon Hotel Çankaya Sayfası @ Bonjour Cafe & Bar
https://www.facebook.com/events/266549374030201/ -
0
efe aydal
acı çikolatalar adlı ilk eserini yazan youtuber
DiKKAT!!!
Bu kitaptaki hikayeler aşırı şiddet içermektedir. Yirmili yaşlarımın başında, hayal gücümü henüz kontrol etmeyi öğrenmediğim dönemlerde yazmıştım bu kitabı. O yüzden çoğu hikayede kontrolsüz bir duygu yoğunluğu bulacaksınız. Ancak yine de bu hikayeler, bugün çekmiş olduğum kısa filmlerin ve ileride çekmek istediğim filmlerin fikir olarak temelini oluşturuyor. Geleceğimi görmek isteyenlerin bu kitapta geçmişime bakmalarını tavsiye ediyorum.
https://kitapevi . gencyazi.com/aci-cikolatalar -
0
acı çikolatalar
efe aydal'ın ilk kitabı
DiKKAT!!!
Bu kitaptaki hikayeler aşırı şiddet içermektedir. Yirmili yaşlarımın başında, hayal gücümü henüz kontrol etmeyi öğrenmediğim dönemlerde yazmıştım bu kitabı. O yüzden çoğu hikayede kontrolsüz bir duygu yoğunluğu bulacaksınız. Ancak yine de bu hikayeler, bugün çekmiş olduğum kısa filmlerin ve ileride çekmek istediğim filmlerin fikir olarak temelini oluşturuyor. Geleceğimi görmek isteyenlerin bu kitapta geçmişime bakmalarını tavsiye ediyorum. -
0
metropollerdeki gibi boşanamayız biz
Aslında tüm yaşadığım deneyimlerin benzerlerini biliyorum ki sizde yaşıyorsunuz. Hayat kendi kendine akıp giden ve senin dışında kimse müdahil olmaz ise aslında sana harikalar yaratabilen bir olgu. insanoğlu karmaşıklaştırıyor aslında akıp giden bu yolu. Eğer kendini dar boğazda boğulmuş gibi hissediyorsan ,dur ve oku, neler yapıp neler yapmamışız. Ayrılırken başına neler gelmiş ve bu yolda senin başına gelmesi muhtemel olaylar neler. Hele ki birde benim gibi Anadolunun küçük bir şehrinde herkes seni taniyorken çıkıyorsan bu yola. Hazır ol delibal.. Hayatının en hareketli ve bir okadar da bunaltıcı havası balkanlar üzerinden sana doğru gelmekte ve önümüzdeki bir kaç gün yoğun yağış altında kalman muhtemel... -
0
gencyazi
Kitabınız mı var? Sizi Keşfetmediklerini mi düşünüyorsunuz? Gelin Ücretsiz Basıyoruz! https://kitapevi.gencyazi.com/ http://www.gencyazi.com/u...-bastirabilmek-mumkun-mu/ -
+1
genç yazarlar dermeği
Yaşayanlar iyi bilirler, henüz tanınmayan bir yazarın eserlerinin basımıyla alakalı yayınevleriyle kuracağı ilişki tipik bir boyun eğme ve lütfetme karakteristiğindedir çünkü böylesi bir durumda ne yazık ki şartların yegane belirleyicisi yayınevidir.
Kaldı ki tüm koşullar kabullenilmiş olsa dahi piyasaya rüşdünü henüz ispat edememiş genç bir yazarımızın yahut şairin, felsefecinin çalışmalarını kitaplaştırabilmesi günümüz pazar hesapları sebebiyle oldukça düşük bir olasılıktır. Açıkçası yazar adayı çoğu kez eserini okutabileceği hevesli bir editör bile bulamaz.
Ticari yayınevleri bir eserin edebi değerini hatta çağını aşmış olduğunu takdir etse dahi satılabilir bulmaz ise risk almak istemez, dolayısıyla özgün çalışmaları basmaya yanaşmadıkları içinde pek çok değerli fikrin ve estetik değerin yitip gitmesine neden olurlar. Ticaret yapanların odaklandıkları yegane kriter kar elde etmek ve bunun için de çok satabilmektir. Oysa çok satabilmek ancak çoğunluk tarafından beğenilmesi ve anlaşılması muhtemel normlara uymak demektir ki bu yöntem medeniyetleri ileri taşıyan ve ileri fikirlerin önünde çok ciddi bir engel oluşturur.
Her şeye rağmen eser bir şekilde sıratı geçmiş ve basımına karar verilmiş olsa bile, yaratıcısının önüne konulacak olan sözleşme hemen her zaman sömürge ruhunun modern ve süslü bir uyarlamasından ibarettir. Ticaret yapanlar genellikle basım maliyetleri ile etiket fiyatı arasındaki fahiş farka rağmen karlarını yaratıcıyla paylaşmak istemez, fırsatlardan, eşitsizliklerden fayda sağlamayı piyasanın dokusuna uygun meşru bir hak olarak görürler.
Hele ki, kitaplarının basım bedellerini yazarlara ödeterek hizmet verdiğini düşünen yeni tür yayıncılar var ki, onlardan bahsetmek dahi abestir edebiyat için.. Nihayetinde bu aşamalardan geçmiş her bir yazarın, şairin zaten malumudur bu konular. Ve aslında bizler de bugün yayınevlerini, koşulları yahut sistemi sorgulamak veya suçlamakla ilgilenmiyoruz artık. Çünkü elbette ki sözcükler düzeyinde her bir muhatabımız haklılıklarıyla alakalı çok uzun söylevler çekebilecektir bize. Lakin bu, hakkın ne demek olduğuyla ilgili oldukça derin bir felsefenin konusudur ve karşımızdakiler maalesef filozof değil..
Tüm bu nedenlerden dolayıdır ki sadece sonuç odaklı düşünüyor ve bu durumda,bu koşullarda ‘Bizler ne yapabiliriz?’ diye soruyoruz.Ki aslında tüm tarihi pratiklerden de biliyoruz peşinde olduğumuz yanıtı; Birey olarak üstesinden gelemediğimiz bu tip piyasa açmazlarıyla baş edebilecek başlıca, belki de yegane yol, aynı baskı altında olanların güçlerini birleştirmesi, bir araya gelerek koşulları biçimlendirecek bir güç haline dönüşmeleridir.
Bir hedef olarak, bu ülkede yazıla gelmiş ve bir değer taşıyan her bir kitabın basımını, tanıtımını, dağıtımını sağlayacak, diğer taraftan piyasaya hakim pahalı kitap tekelini kırabilecek alternatifler yaratmak için eli kalem tutan yahut sadece sanata, bilime ve kitaplara değer veren herkesi bizlere katılmaya davet ediyoruz… -
0
trend yerine yenilerde gezen yazar
Gerektiğinde araştırmacı kimliğiyle ön plana çıkar.
gencyazi.com dediğinde çorum diyebilir! şiir, hikaye-Öykü ve deneme yazar adam gibi cümleler kurar. yeniliğe ve gençliğe değer verir. söz yaşlanır yazı genç kalır sloganı dilinden düşmez. -
-1
gencyazi
“LuzumsuzKitap” tarafından, düşünmeyi vakit kaybı addetmeyen her bilincin, yazarak yaşayan mensuplarına cesaret verebilmek ve edebiyat için daha iyiye önayak olabilmek düsturuyla kurulmuştur.
Hedefimiz nitelikli bir edebiyat ve felsefe kulübü yaratmak ve bu yolda özgür bir platfrom vazifesi görmektir.
Bugün ulaştığımız noktada okumayı ve yazmayı seven her birey adına hayatı, sanatı ve sosyal normların sınırlarını yeniden sorgulayabilen hür bir düşünce ve ilham cangılıdır GENÇ YAZI.
Burada her bir yazar için, popülerlik kaygısı taşımayan, çağını aşmış müstakil kalemlerin de,
Neye layık olduklarının veya olabileceklerinin “tahmin edilebilir” boyutuna,
istatistiksel ve yazılı olarak yapılan geri dönüşlerin yol göstericiliğinde daha gerçekçi bir perspektif sunabilmek için varız.
Ayrıca keşfedilme süreçlerinde, şans faktörüne olan ihtiyacı minimuma indirgemek isteyen, yaratıcıların, şairlerin ve bilcümle edebiyatçıların yazgılarını kendi sözcüklerinin belirlemelerini doğrultusunda, pozitivizme işlevsel bir kimlik kazandırırken,
Kağıt kegibli parmakların, yol alırken uğradıkları samimi bir han vazifesine liyakat etmek isteyen,
idealist gayelerle hayata geçirilmiştir. -
0
genç yazı
“Genç Yazı” Projesi,
Twitter’da 57.000 takipçiye merdiven dayamış olan “LuzumsuzKitap” tarafından,
Düşünmeyi vakit kaybı addetmeyen her bilincin, yazarak rahatlayan mensuplarına,
Cesaret verebilmek ve daha da cesaretlenmelerine önayak olabilmek dürtümüze ilaveten,
Provizyon vazifesi görmek, nitelikli bir konkur kisvesine bürünebilmek temennimizin eşliğinde,
Ayrıca,
Popülerite kaygısı taşımamayı seçmiş müstakil kalemlerin de,
Neye layık olduklarının veya olabileceklerinin “tahmin edilebilir” boyutuna,
istatistiksel geri dönüşlerin rasyonalitesinde daha gerçekçi bir perspektif sunabilmek,
Keşfedilme süreçlerinde,
Şans faktörüne olan ihtiyacı minimuma indirgemek misyonuna hizmeten,
Kitlelerini, yani erişim potansiyellerini kendilerinin belirleyebilmelerini hedeflediğimiz vizyonumuz doğrultusunda,
Pozitivizme işlevsel bir kimlik kazandırırken,
Kağıt kegibli parmakların, yol alırken uğradıkları samimi bir han vazifesine liyakat etmek isteyen,
idealist gayelerle hayata geçirilmiştir.
(bkz: ) http://www.gencyazi.com -
0
genç yazı projesi
“Genç Yazı” Projesi,
Twitter’da 50.000 takipçiye merdiven dayamış olan “LuzumsuzKitap” tarafından,
Düşünmeyi vakit kaybı addetmeyen her bilincin, yazarak rahatlayan mensuplarına,
Cesaret verebilmek ve daha da cesaretlenmelerine önayak olabilmek dürtümüze ilaveten,
Provizyon vazifesi görmek, nitelikli bir konkur kisvesine bürünebilmek temennimizin eşliğinde,
Ayrıca,
Popülerite kaygısı taşımamayı seçmiş müstakil kalemlerin de,
Neye layık olduklarının veya olabileceklerinin “tahmin edilebilir” boyutuna,
istatistiksel geri dönüşlerin rasyonalitesinde daha gerçekçi bir perspektif sunabilmek,
Keşfedilme süreçlerinde,
Şans faktörüne olan ihtiyacı minimuma indirgemek misyonuna hizmeten,
Kitlelerini, yani erişim potansiyellerini kendilerinin belirleyebilmelerini hedeflediğimiz vizyonumuz doğrultusunda,
Pozitivizme işlevsel bir kimlik kazandırırken,
Kağıt kegibli parmakların, yol alırken uğradıkları samimi bir han vazifesine liyakat etmek isteyen,
idealist gayelerle hayata geçirilmiştir.
http://www.gencyazi.com/ -
0
rüzgar çocuk tayfun
iskenderun Yarık Kaya’da Rüzgâr Prensi, babasına ve annesine bugün Tayfun’un başından geçen hikâyeyi anlattı. Denis’ten gurur duyan ailesi, artık aralarında bir bağ oluştuğunu, Tayfun’u yalnız bırakmaması gerektiğini ve daha çok vakit geçirebileceklerini söyledi. Rüzgâr Kralı oğluna, insanların rüzgârların gücüne ihtiyacı olduğunu anlattı. “ Çok eski zamanlardan beri yel değirmenleri, buğday öğütmek ve su pompalamak gibi işler için mekanik güç elde etmekte kullanılmıştır. Bunun da insan hayatına büyük kolaylıklar sağlar. Büyük çaptaki yel değirmenlerinin birçok avantajı vardır. Herhangi bir kirlenmeye yol açmazlar, fazla gürültü çıkarmazlar ve yakıta ihtiyaçları yoktur. insanlar rüzgâr enerjisinin en temiz enerji kaynağı olduğunu bilir ve çocuklarına tabiat anaya olan faydalarını anlatırlar.”
Henüz on yaşında olan Tayfun büyünün bozulmasını hiç istemiyor her defasında tabiat ananın kendisine destek olacağını umuyordu. Atatürk Kır Koşusu öncesi ailesine başından geçen olayları bir bir anlattı, Buse’nin bahçede kendisine verdiği desteği, her duasında arkasından rüzgâr estiğini ve son yarışında da kendisini kelebek gibi hafif hissettiğini anlattı. Koşu pazar günü olacağı için babasının da orada olacağını bilmesi Tayfun’u daha fazla heyecanlandırıyordu. Cumartesi gecesi yatmadan annesi ve babasını öpüp iyi geceler dileyen Tayfun odasına çıktı. Penceresi sokağın arka yüzüne bakıyor her gece Antalya’nın gökyüzündeki yıldızları saymaya çalışıyordu. Kendisine verilmiş bir armağandı bu rengârenk yıldızlar. Onları sayarak uykuya dalıyor ve o gece rüyasında yıldızlara yolculuk edebileceğini düşlüyordu. Bir keresinde neden yıldızlara yolculuk edemediğini öğretmenine sormuş, aldığı cevap karşısında “Pencereden uzansam tutacakmışsın gibi geliyorlar” diye eklemişti. Sonra yatağının üstünde duran paket dikkatini çekti fakat ailesine durumu yeni anlatmıştı ve bunun bir tebrik hediyesi olamayacağını düşündü. Hiç vakit kaybetmeden paketi açtı ve içinde “Sevgili oğlumuza… Seni çok seviyoruz.” yazısı buldu. Paketin içinde yeni koşu ayakkabılarını gördü “Bunlar yeni model.” dedi içinden. Çünkü daha önce hiç bir arkadaşında görmemişti. Zaten babasına da gün geçtikçe boyunun uzadığını ve ayaklarının da büyüdüğünü bu yüzden bugün giydiği kıyafetin bir süre sonra kendisine küçük geldiğini söylemek istiyordu. Ailesinden gizli antrenmana gittiği bir gün Derya Teyzeler kendilerine gelmiş, Buse de, annesi Sepil’e Tayfun’un kararını anlatmıştı. Duyduğu habere sevinen Serpil, eşi Murat’a yeni bir koşu ayakkabısının çocuklarını çok sevindireceğini söylemişti.
Atatürk Kır Koşusu için gelen kalabalık iğne atsan yere düşmeyecek gibi görünüyordu. Tayfun elini sıkı sıkı tuttuğu babasıyla koşu için göğüs numarası almaya yöneldi. Özellikle de on numara olmasını istiyordu. Babası büyük bir uğraş sonucu on numarayı buldu. Hiç vakit kaybetmeden iğne ile tutturdu tişörtüne. Kendisini gören sınıf arkadaşları bol şans diliyor, tekrar birinci gelmesini umuyorlardı. Tayfun’un gözü Buse’yi aramaktaydı, göremeyince ailesinin tek gelmesine izin vermemiş olabileceğini düşündü. Beden eğitimi öğretmeni Tayfun’un yanına gelerek: “ Senden bu defa da bitişe birinci gelmeni istiyorum o zaman kendini kanıtlarsın” dedi ve başarılar diledi. Yarış bu sefer tek tur olacak büyük bir daire çizeceklerdi. Ailesi izleyicilerin arasında yer buldu, Tayfun’un ise gözleri bir yandan ailesini diğer yandan da Buse’yi arıyordu.
“Herkes yerine! ” çağrısıyla Tayfun tekrardan tabiat anadan yardım talep etti. Bu defa daha hızlı olması gerektiğini biliyordu çünkü çevre okulların öğrencileri da yarışa katılmışlardı. Sınıf arkadaşı ve daha önceden dereceye giren koşucular en ön saflarda yerlerini aldılar. Tayfun yine en arkalarda kendine yer bulmaya çalışıyordu. Rüzgâr Kralı ve Kraliçesi bu olaya tanıklık etmek istediler, onlar da Denis ile birlikte şehre gelip, yerlerini alan koşucuların hazırlıklarını seyrettiler. Denis her zamanki gibi Tayfun’u sarmaladı ve neredeyse ayaklarını yerden kesecek hızda sürükledi. Çok geçmeden Tayfun rüzgâr gibi rakiplerini geçiyordu. Birini geçtiğinde ise etrafından bir rüzgâr hortumu oluşuyor ve görenleri hayrete düşürüyordu. Kendisini kelebek gibi özgür hissediyordu Tayfun, artık gücünün farkındaydı. Kendisine yardım eden rüzgârı hissedebiliyordu, artık onunla bir bütün olduğunu anlamıştı. Sınıf arkadaşı Berk’i gördüğünde hızını daha da artırması gerektiğini düşündü ve birden yere basmadığını fark etti çünkü Denis kendisinin bu isteğini yerine getirmiş onu bir şimşek gibi yukarı çekmekteydi. En son Berk’i de geride bıraktığında artık önünde hiç kimse kalmamış üstelik son bir kaç yüz metreyi koşmaktaydı. Bitiş çizgisine yaklaştıkça yüzleri tek tek seçmeye başladı. “Buse yok! Buse yok!” diye düşünerek son metrelerde yavaşlayarak yarışı birinci bitirdi. Ailesi sevinçten çılgına döndü, çocuklarına sarılmak için yanına koştular, o sırada “RÜZGÂR ÇOCUK TAYFUN!” diye bağırıyordu Beden eğitimi öğretmeni. Tüm sınıf arkadaşları yanına gelmiş tebrik ediyorlardı Tayfun’u. Öğretmeninin sesi birden tüm öğrencilerle bir oldu ve daha yüksek sesle “RÜZGÂR ÇOCUK TAYFUN!” diye bağırmaya başladılar. Ama Tayfun, Buse’nin sesini duymak ve başarısını onunla da paylaşmak istiyordu. Birden arkasından biri Tayfun’a sarıldı ve yanağına bir öpücük kondurdu. Buse tüm yarışı izlemiş ailesinin onayını alarak yanına gelmişti. Şimdi o da tezahüratlara eşlik ediyor, yüksek sesle “RÜZGÂR ÇOCUK TAYFUN!” diye bağırıyordu. Hayatının belki de en mutlu günüydü Tayfun’un… Tabiat anaya minnettar olduğunu söylüyordu içinden. “Teşekkürler Allah'ım, Teşekkürler RÜZGÂR.” Rüzgâr Kralı bu sese kulak verdi ve ailece şehrin üstünde bir tur atarak Tayfun’u selamladılar. Artık Tayfun kim olduğunu biliyordu, o artık bir Rüzgâr Çocuktu!
yorumlayın 31ciler -
0
rüzgar çocuk tayfun
Takip eden günlerde Tayfun’un kendine güveni gelmişti ve okulun bir sonraki yarışını dört gözle beklemekteydi. Ama bu defa temkinli davranmak istedi, tekrardan ailesine mahcup olmaktan çekindi. Bir önceki yarışın ertesi günü okula gittiğinde de zaten arkadaşlarına yeterince eğlence kaynağı olmuştu. Bir tek aynı mahallede oturan Derya Teyzelerin kızı Buse, okulun bahçesinde Tayfun’un yanına oturup alay edenlere aldırış etmemesini ve daha fazla antrenman yapmasının faydalı olacağını söyledi. Kendisinden boyca uzun olan Buse; zayıf, düz uzun saçlı ve sınıfının en güzel kızıydı. Babasının görevi gereği izmir’den Antalya'ya yerleşmişlerdi. Tayfun’un babasının da izmirli olması sık sık aile ziyaretlerine, sabahlara kadar süren sohbetlere vesile oluyordu. Tayfun Buse’nin kendisine karşı hiç ilgi duymamasını sınıfındaki daha havalı çocuklara bağlıyordu: tenis oynayan Samet, okulun futbol takımında olan Ahmet, koşuda sürekli birinci gelen Berk varken kendisini iddialı bulmuyordu.
Beden eğitimi dersinde öğretmenin Atatürk Kır Koşusu için bir kilometre koşulacağını söylemesi üzerine Tayfun tekrardan şansını denemek istediğini öğretmenine söyledi. Berk’in her ne kadar kendisine “Yine yürüyecek misin? Sen yarışı bitirene kadar biz üstümüzü değiştirmiş oluruz.” demiş olsa da artık arkadaşları arasındaki gülüşmelere aldırmıyor, yeterince antrenman yaptığını ve koşuya hazır olduğunu düşünüyordu. Yarış başlama noktasında en sonda yerini alan Tayfun yine kendisine her antrenmanında yardımcı olan rüzgârdan kendisini yalnız bırakmamasını diledi. Koşunun başlamasıyla arkadaşları aradaki mesafeyi açıyor, Tayfun ise arkadan koşuyordu.
Rüzgâr Prensi Denis durumu fark edince yarık kayadan indi ve Tayfun’u, o güne kadar hiç olmadığı kadar sardı. Oluşturduğu hava boşluğu sayesinde neredeyse ağırlıksız ortamda koşuyor hissine kapılan Tayfun, hiç olmadığı kadar hızla birbirini takip eden adımlar atarak arkadaşlarını bir bir geçmeye başladı. Beş yüz metreyi geride bırakıp ilk bayrağı geçen Berk ile karşı karşıya geldiklerinde gözlerine inanamamış ve hızını daha da artırmıştı. Bayrağı geçen Tayfun önünde yalnızca 3 arkadaşı olduğunu gördü. ilkini geçmesi çok sürmedi, ikincisi ile yan yana gelen Tayfun başıyla arkadaşını selamladı, artık son iki yüz metrede iki koşucu kalmıştı. Bitiş çizgisinde kendilerini bekleyen kalabalığın sesini duyabiliyorlardı. Bugün annesinin kendisini seyrediyor olmasını diledi içinden, “ Keşke beni görseydiler…” Ama ailesine doğru söylemediğini hatta geçen gün onlara, koşmanın ne kadar aptalca olduğunu söylemişti. Son yüz metre kalmıştı yan yana geldiklerinde Berk’in temposu düştü, atağa geçen Tayfun son metreleri yalnız koştu, bitiş çizgisine vardığında büyük bir sessizlik oldu. Ardından Tayfun’u ilk tebrik eden Buse oldu, kimse Tayfun’un yarışı kazanacağını beklemiyordu. Öğretmeni de nasıl olduğunu anlayamadı, Berk’e gidip neden yavaş koştuğunu merak ettiğini sordu. Bunu fırsat bilen Berk aslında birinci gelebileceğini ama sabah yaptığı kahvaltıdan dolayı kendisini iyi hissetmediği yalanını söyledi. Tayfun, bir hafta sonra yapılacak olan Atatürk Kır Koşusunda tekrar birinci gelmesi durumunda öğretmeninin ve arkadaşlarının kendisine inanacaklarını biliyordu, ailesini de bu yarışa çağırabileceğini düşündü. Şimdi kazandığı yarışın tadını çıkarmak için evin yolunu tuttu, yolda Buse arkadan sesleniyordu: ’’ Tayfun, Tayfun! Beraber eve beraber gidelim. Bugün bir harikaydın. Arkadaşlar arasında rüzgâr gibi herkesi geride bıraktığın söyleniyor, demek ki sana söylediğim antrenmanlar işe yaradı. Hmm ne dersin?”. Buse’ye ne kadar teşekkür etse de az olduğunu ancak tamamlaması gereken bir de Atatürk Kır Yarışı olduğunu söyledi ve ekledi “ ailemin de yanımda olmasını istiyorum.” Başıyla onaylayan Buse, Tayfun’un güveninin yerine gelmesine sevindiğini söyledi. O akşam ailesine hiç bir şey söylemedi Tayfun. Her dilediğinde rüzgâr yardımına koşacak mıydı bunu merak ediyor ve kafasında sürekli bu sorular dolaşıyordu. -
0
rüzgar çocuk tayfun
Ön söz
Tabiat ana beni seçtiğinde daha on yaşındaydım. Büyülü bir dünyayla da bu yaşta tanıştım. Koşmayı seviyordum ama yarışları hep sonuncu tamamlıyordum. Annem: “ Eğer bir şeyi istiyorsan bunu gönülden dilemelisin.” demişti. Ben de Rüzgâr’ı dilemiştim. Rüzgâr Prensi Denis koştu yardımıma onun esmesiyle ilk yarışımı kazandım. On iki yaşında ise dünyanın tanıdığı bir süper kahraman olacaktım. Gücümün sadece rüzgârları kontrol etmekten çok daha büyük ve önemli olduğunu daha ilk yarışımda anlamıştım.
ilk Yarış
Toros Dağları Akdeniz kıyıları boyunca uzanır. Turkuaz rengi bu cennet kıyılar doruklara yavaş yavaş yükselir, tombul tombul beyaz bulutlar süsler gökleri, hafif hafif eser gündüzleri vadilerden dağlara doğru vadi meltemleri, Kayalar birdenbire başlar. insan korkar yüksekliğinden. iskenderun körfezinde' de Yarık kaya ev sahipliyi yapar Rüzgar Krallığına hikayemizde burada başlar Rüzgar Krallığının veliahdı Prens Denis ile. Rüzgar Kralı Babasının ona göz kulak olmaları için verdiği işçi rüzgarlarla Akdeniz’de hortum çıkarıyor filikaların, sandalların batmasına, seraların, hasatların hasar görmesine, sebep oluyordu. durumu fark eden Rüzgar Kralı, oğlu Denis’i cezalandırarak rüzgar sarayı Yarık Kaya'ya hapsetti.
Bu ceza Tayfun’un koşarken yardım isteyişine kadar sürdü.
Tayfun, henüz on yaşında ilk okul dört ’de giden oldukça zeki bir öğrenciydi özellikle tabiata olan hayranlığı her fırsatta babasına sorular sorup, gözlemleyen özel bir yanı vardı. fakat sosyal hayatı pekte parlak sayılmazdı sınıfta sürekli 'inek' muamelesi görür ve Okulun düzenlediği koşuda sürekli birinci gelen Berk ve arkadaşları tarafından itilip kalkılırdı.
Tayfun hafta sonu okul tarafından düzenlenen bir kilometrelik koşuya katılmıştı, Akdeniz'in sıcak ve nemli havasında koşarken zor nefes alıyordu. Hafta sonu yaptığı antrenmanda arkasından esen rüzgârı hatırladı ve “Allah'ım lütfen bir rüzgâr çıksa” diye iç geçirdi. Yoksa bu sıcakta kalbi duracaktı. Henüz beş yüz metreye yeni ulaşan Tayfun koşuya daha fazla devam edemeyeceğini, bu yüzden de bitişe kadar yürümenin daha iyi olacağını düşündü. Bitiş çizgisine en son gelen Tayfun, kendisi bekleyen annesiyle evine döndü. Yolda da evde de ağzından tek kelime çıkmadı. Sabah kahvaltısında babasına, bir daha koşmak istemediğini, sıcaktan nefes dahi alamadığını, koşmanın ne kadar aptalca bir şey olduğunu söyledi. Annesi, “Biz senin sadece ders ile değil bir sporla da ilgilenmeni istiyoruz. Seçim senin. Eğer koşmak istemiyorsan beden eğitimi öğretmeninle görüş, senin için uygun bir spor belirlesin.” dedi. Başıyla onay veren Tayfun o hafta beden eğitimi dersine kadar ailesini üzdüğünü düşünerek pes etmemeye kadar verdi. Sonuçta birinci olmak zorunda olmadığını biliyordu, sadece koşmak istiyordu. Bu kararını ailesinden saklayıp bir müddet gizli gizli koşmaya karar verdi. O gün akşam dersten sonra arkadaşlarıyla okulun bahçesinde basketbol oynayacağını söyleyen Tayfun, bu sayede neden koşu ayakkabısı ve eşofmanı giydiğini de saklamış oldu. Tayfunun kararına sevinen Rüzgâr Kralı, oğlu Denis'e kendisini affetmesi koşulu olarak Tayfun’a yardımcı olabileceğini söyledi. Denis, Yarık Kaya’dan Antalya şehrine inerek Tayfun’a koşu sırasında destek oldu. Bu sayede bir kilometre mesafeyi hiç durmadan koşan Tayfun, aslında bu işin o kadar da zor olmadığını gördü. “Ben koşarken bu güzel rüzgâr olsaydı yarışı rahatlıkla bitirebilirdim” diye düşündü. Rüzgâr Kralı, oğlu Denis'e “Gücünü doğru kullandığında insanların sevgisini kazanabilirsin. Rüzgârlarla insanlar binlerce yıldır iç içe yaşadı, zaman zaman karşı karşıya gelsek bile birbirimize muhtacız. Mevsimleri oluşturan bereketli yağmur bulutlarını, kıtlık ve kuraklık çeken coğrafyalara müjdeleyen bizleriz. Rüzgârların vazifelerinden biri de, aşılayıcılıktır. Sahra Çölü’nden taşıdığımız bereketli tozlar, yağmurla denize indiğinde balıkların ve diğer deniz canlılarının besleneceği plânkton gibi mikroorganizmaların çoğalmasına vesile oluruz.” dedi ve artık oğlu Denis’in tabiat anayı öğrenmesi gerektiğini, çünkü tabiatta herkes için bir görevin olduğunu belirtti. -
0
namaz abdestindeki inanılmaz mantık hatası
tezini gibtigimin zütü olmayan bir şeyin hesabını sorduğunun farkında değil misin... -
0
namaz abdestindeki inanılmaz mantık hatası
şu ana kadar hiç değiştirilmemiş kuranı senin yüzünden değiştirecekler. toplanması lazım şimdi yüz binlerce kuran. küfürü bu mısralara eklemiyorum alta oku lütfen * ) - daha çok