- 1 / 1 / 14 entry
- 2 başlık
- 49.63 incipuan
laiyidirla önüncü nesil normal
-
+1
tek partlık yaşanmışlıklar vol 1
Merhabalar sözlük halkı ben 30 yaşında Denizliden bir abiniz. Sizlere bugüne kadar başımdan geçen farklı ilişkilerimdeki bazı olayları tek partlar haline anlatacağım. Okunmazsada canınız sağolsun.
(ilk yazdığımda başlığı yanlış yere açtığım için tekrar açıyorum kusura bakmayın)
Vira bismillah...
Neleri hatırlıyorsun o günlerden dedi uzun süren sessizliğin ardından. Elimi sigara paketime attım ve içinden bir sigara çıkarttım. Çakmak kullanmayı sevmediğim için kibriti yaktım. Kibritin yanarken çıkardığı ses sessizliği biraz olsun dağıtmıştı. Bütün bunları yaparken düşündüm o zamanları yaşananları aklımdan geçirdim. Zaten hep aklımda, olanları hatırlamam uzun sürmedi. Bu soruya verilecek cevap olarak ‘Hatırlamadıklarımı saysam daha kolay olacak sanırım.’ Demek geldi içimden. Ama sustum sigaramdan derin bir nefes daha aldıktan sonra güzel günlerdi dedim sadece. Evet benim içinde güzel ve mutlu günlerdi diye ekledi.
‘Mutlu’ kelimesi bu cümlede samimiyetsiz, soğuk ve hatta tiksinç gelmişti bana. Madem mutluydun neden gittin şimdiye kadar nerelerdeydin gibi sorulara dilime kadar geldi onları durdurmak için sigaramdan bir nefes daha aldım. Vurguladığı ‘mutlu’ kelimesini duymamış önemsememişçe davrandım. Bana bakıyordu bir şey söylememi bekliyordu. Bense hiç bir şey demedim diyemedim. Çünkü korkuyordum… Önce büyük bir mutluluk sonra yine karanlık, zamanın geçmemesi, amaçsızca yaşananlar, alkol masaları ve dost tesellileri… Bu süreci tekrardan yaşamak istemedim. Bu benim kişisel Big-Bangimdi aynı evrenin oluşumu gibi önce büyük bir patlama her yer ışık daha sonra mutlak karanlık ve her şeyin yeniden oluşmaya başlaması. Hepimizin Big-Bangleri vardı. Ben böyle adlandırmıştım bu süreci.
Bu tesadüfen karşılaşmanın ayak üstü sohbet ederken bir kahve içelim mi sorusuna verdiğim olabilir cevabından sonra bu sürecin daha da uzun sürmesini istemiyordum. Belki kendimde o gücü bulamamamdan korkuyordum kim bilir? Sipariş verirken onun kahvesine karşılık çay dedim demli bir çay istedim. Kahvenin kırk yıl süren hatırından, bir kırk yıl daha umutsuzca beklemekten korktum.
Elimdeki sigaraya baktı ‘Hala ezerek içiyorsun’ dedi. Gülümsedim evet dedim. Rakıyıda sek devam o zaman dedi gülerek alışkanlık dedim. Oysa ne çok alışkanlıklarım vardı benim ne çabuk alışırdım. Hemen kabullenirdim, sahiplenirdim hayatıma dahil ederdim.
Bu huyumu da sevmiyordum. Mesela bir yüzüğü sırf alışkanlık oldu diye 12 yıl takmak, cüzdanı 7 yıl kullanmak, aynı bardakla 8 yıl geçirmek gibi alışkanlık ve bağlılıklarım vardı. Nesnelere bile bu kadar değer verip bağlanan bir insan olarak ona da bağlanmış hayatımın merkezine almıştım sanki hep orada kalacaktı kalmamıştı. Bunlar aklımdan geçerken telefonuna bakıyor, bir şeylere bakıyordu. Önceden de telefonunu elinden bırakmaz sosyal olduğunu düşündüğü bir hayatı olduğu için sosyal medyada paylaşımlar yapardı. Pek değişmemiş dedim içimden. Gerçektende öylemiydi değişmemişmiydi şimdi yine beraber olsak her şey eskisi gibi olacakmıydı onu yine o kadar sevebilecekmiydim? Yada yokluğunda oluşan boşluğu ve ona verdiğim değeri doldurabilecekmiydi? Birden bu düşünceleri aklımdan çıkarıp kendimi toparladım ve kalkalım mı dedim. Olur dedi dudaklarını büzerek. istemediği bir şey olduğunda hep böyle yapar buruk bir ifadeye bürünürdü. Masadan kalkma ve vedalaşma süresini olduğunca hızlı ve kısa tutmaya çalıştım. Kapının önünde ayrılırken ‘hoşçakal’ dedi. Kafamı sallayarak sende dedim. Arkamı döndüm hızla uzaklaştım. Ona yeniden aşık olmak düşüncesinden kaçtım… -
0
tek partlık yaşanmışlıklar
Okuyan arkadaşlar sağolasınız. yorumlarınızıda bekliyorum.
Yaşanmışlık no: 2
Zaman bazen istemsizce geçer, bazense geçmek bilmez. Bu zamanın geçmediği durumlarda genelde odandaki dört duvar en yakın dostun olur ve onlarla sohbet edersin, etmek istemesen de onlar seninle konuşmanın bir yolunu bulur. Duvarda beliren siluetle dertleşirsin. Sonra baktığında karşında tuğla, kum ve harçtan oluşan bir yığın olduğunu fark eder susarsın. Ama sadece sen susarsın dünya konuşmaya, evren sanki beyninin içinde oluşumunu tamamlamaya devam eder. Yine böyle bir durumda telefonuma gelen aramayla duvarlarla olan derin sohbetime ara verip aramaya cevap verdim. Telefondaki tanıdığım ve dost seviyesindeki ses halimi hatırımı soruyordu. iyi dedim iyi miydim peki en azından hala nefes alıp kişisel ihtiyaçlarımı tamamlayabiliyordum. iyi olmak bu muydu? Daha iyi günlerim olmuştu emindim. Akşam toplanıyoruz dayım dedi dertleşir içeriz kafanı dağıtırsın gel uzatma demesine tamam dedim. Dayı derdik ona. Masamızın en büyüğüydü. Ama dayı olması sadece bu basit yaş kavramından ibaret değildi. Sahiplenirdi tanıdığına dertlerini dinler yol gösterirdi. Yaşanmışlıkları, yaşanmışlıklarının getirdiği olgunluğu vardı. Bu yüzden dayı derdik. Mekan aynı, masa aynı, meze aynı, rakı aynı ben aynı mıydım? Değildim. Ekgiblerim eskilerim vardı. Hatırlanası yaşanmış anılarım vardı.
Amma uzattın mevzuyu birader yeter artık bak etrafa kız mı yok piyasada topla artık kendini türevinde sözlerle cümleler kuruyordu masadaki dostlarım. Sustum… hepsini dinledim. Sessizce yok dedim olmamalıda diye devam ettim. Şaşırmışlardı nasıl olmamalı dedi biri. Eğer dedim eğer olursa onun gibi olmaz, olmamalı, olmasında yeri dolmasın ki içtiğimiz rakının, çektiğimiz ızdırabın bir anlamı olsun… hay senin ızdırabına dedi masadaki diğer dostum. Gülümsedim.
Masa erbabının teselli unutturma çabası içilen içkinin oranında ilerleyen saatlerde şiddetini arttırmıştı. Ama mekanın fasıl grubu masadaki dostlarımın inadına tam tersini söylüyor ve ‘benzemez kimse sana’ şarkısıyla adeta bende oluşan onun varlığını savunuyordu. Nasıl benzeyebilirdi ki bir başkası O’na. Onun gibi sebepsiz yere mutlu edip, verdiği mutluluğun karşılığını kat be kat boşluk yaratıp yine o boşluğu acı ve umutsuzlukla doldurabilirdi ki, fikrimce bu pek mümkün değildi. içilen rakı, yenilen meze, söylenen şarkılar bile onu hatırlatmaya ant içmişken nasıl unutulabilirdi ki?
ilerleyen saatlerde içki bulunduğu şişeyi artık terk etmiş ve damarlarımızda beynimize, duygularımıza ve en ücradaki anılarımıza ulaşmaya başlamıştı. Anılarımız tabaklardaki yarım kalan mezeler gibi ortaya dökülmüş gizli kaldıkları yerden çıkabildikleri kadar anlatılmış efkar kat sayısını arttırmıştı. Her anıda bir sigara yakılmış dumanında o anlar tekrardan yaşanmıştı. Kalkalım dedi dayı cilayı başka yerde atalım, atalım ki kafamız yeterince aydınlık olsun. Tamam dedik itiraz etmezdik dayıya. Masamızın hesabını cüzdanımızda ki paramızla ödedik. Anılarımızın hesabını ödemekse yüreğimize kalmıştı onu da gönül defterimizin veresiye kısmına yazdırdık. Kalktık kapıya yöneldik. Başım önde elimde sigaramla kapıya gelince ‘iyi akşamlar’ sesi önce kulağıma sonra bütün benliğime çarptı sarsıldım sendeledim. Bu ses çok iyi bildiğim, yüreğimin ses tanıma şifresinin tonuydu. Önceden her duyduğumda beni mutlu eden bu ses ne olmuştu da o an beni o kadar sarsmıştı? Kendimi toparladım kalan son gücümle başımı kaldırdım karşımda O vardı. Gülümseyerek bana bakıyor karşımda iki arkadaşıyla duruyordu. Bu görüntünün halüsinasyon veya gerçek olduğunu ayırt etmek için etrafıma baktım. Dostlarım susmuş bize bakıyordu. iyi akşamlar dedim zoraki gülümsemem ile. Limandaki küçük balık teknelerinin yanında gösterişli yat gibi samimiyetsiz ve olabildiğince yapmacık, gülümsemem ile… -
+2
tek partlık yaşanmışlıklar
Merhabalar sözlük halkı ben 30 yaşında Denizliden bir abiniz. Sizlere bugüne kadar başımdan geçen farklı ilişkilerimdeki bazı olayları tek partlar haline anlatacağım. Okunmazsada canınız sağolsun.
Yaşanmışlık no: 1
Neleri hatırlıyorsun o günlerden dedi uzun süren sessizliğin ardından. Elimi sigara paketime attım ve içinden bir sigara çıkarttım. Çakmak kullanmayı sevmediğim için kibriti yaktım. Kibritin yanarken çıkardığı ses sessizliği biraz olsun dağıtmıştı. Bütün bunları yaparken düşündüm o zamanları yaşananları aklımdan geçirdim. Zaten hep aklımda, olanları hatırlamam uzun sürmedi. Bu soruya verilecek cevap olarak ‘Hatırlamadıklarımı saysam daha kolay olacak sanırım.’ Demek geldi içimden. Ama sustum sigaramdan derin bir nefes daha aldıktan sonra güzel günlerdi dedim sadece. Evet benim içinde güzel ve mutlu günlerdi diye ekledi.
‘Mutlu’ kelimesi bu cümlede samimiyetsiz, soğuk ve hatta tiksinç gelmişti bana. Madem mutluydun neden gittin şimdiye kadar nerelerdeydin gibi sorulara dilime kadar geldi onları durdurmak için sigaramdan bir nefes daha aldım. Vurguladığı ‘mutlu’ kelimesini duymamış önemsememişçe davrandım. Bana bakıyordu bir şey söylememi bekliyordu. Bense hiç bir şey demedim diyemedim. Çünkü korkuyordum… Önce büyük bir mutluluk sonra yine karanlık, zamanın geçmemesi, amaçsızca yaşananlar, alkol masaları ve dost tesellileri… Bu süreci tekrardan yaşamak istemedim. Bu benim kişisel Big-Bangimdi aynı evrenin oluşumu gibi önce büyük bir patlama her yer ışık daha sonra mutlak karanlık ve her şeyin yeniden oluşmaya başlaması. Hepimizin Big-Bangleri vardı. Ben böyle adlandırmıştım bu süreci. Bu tesadüfen karşılaşmanın ayak üstü sohbet ederken bir kahve içelim mi sorusuna verdiğim olabilir cevabından sonra bu sürecin daha da uzun sürmesini istemiyordum. Belki kendimde o gücü bulamamamdan korkuyordum kim bilir?
Sipariş verirken onun kahvesine karşılık çay dedim demli bir çay istedim. Kahvenin kırk yıl süren hatırından, bir kırk yıl daha umutsuzca beklemekten korktum.
Elimdeki sigaraya baktı ‘Hala ezerek içiyorsun’ dedi. Gülümsedim evet dedim. Rakıyıda sek devam o zaman dedi gülerek alışkanlık dedim. Oysa ne çok alışkanlıklarım vardı benim ne çabuk alışırdım. Hemen kabullenirdim, sahiplenirdim hayatıma dahil ederdim. Bu huyumu da sevmiyordum. Mesela bir yüzüğü sırf alışkanlık oldu diye 12 yıl takmak, cüzdanı 7 yıl kullanmak, aynı bardakla 8 yıl geçirmek gibi alışkanlık ve bağlılıklarım vardı. Nesnelere bile bu kadar değer verip bağlanan bir insan olarak ona da bağlanmış hayatımın merkezine almıştım sanki hep orada kalacaktı kalmamıştı. Bunlar aklımdan geçerken telefonuna bakıyor, bir şeylere bakıyordu. Önceden de telefonunu elinden bırakmaz sosyal olduğunu düşündüğü bir hayatı olduğu için sosyal medyada paylaşımlar yapardı. Pek değişmemiş dedim içimden.
Gerçektende öylemiydi değişmemişmiydi şimdi yine beraber olsak her şey eskisi gibi olacakmıydı onu yine o kadar sevebilecekmiydim? Yada yokluğunda oluşan boşluğu ve ona verdiğim değeri doldurabilecekmiydi? Birden bu düşünceleri aklımdan çıkarıp kendimi toparladım ve kalkalım mı dedim. Olur dedi dudaklarını büzerek. istemediği bir şey olduğunda hep böyle yapar buruk bir ifadeye bürünürdü. Masadan kalkma ve vedalaşma süresini olduğunca hızlı ve kısa tutmaya çalıştım. Kapının önünde ayrılırken ‘hoşçakal’ dedi. Kafamı sallayarak sende dedim. Arkamı döndüm hızla uzaklaştım. Ona yeniden aşık olmak düşüncesinden kaçtım… -
0
sporcu abilerim bir bakabilir mi
beslenme düzenli değilse aldığın ürünlerinde çok bir faydasını görmezsin beslenme önemli -
0
sporcu abilerim bir bakabilir mi
kardeşim alman gereken supplementler creatin ve karbonhidrat kullanırsan etkisini görürsün beslenme listesi konusunda da yardım istersen yardımcı olabilirim.