+2
Fatih bir gün dilencinin birine bir altın vermişti. Dilenci, Padişahın verdiği altını az bularak şöyle bir soru sordu:
—Bu nasıl olur Padişahım? Ben senin kardeşin olduğum halde nasıl olur da bana bir altın verirsin?
Dilencinin ne demek istediğini tam anlamayan Fatih sordu:
—Sen benim nereden kardeşim oluyorsun?
Dilenci şu açıklamayı yaptı:
—ikimizde de Âdem babamız ve Havva anamızdan dünyaya gelmedik mi?
Böyle bir durumda kardeş sayılmıyor muyuz?
Fatih gülümsedi. Bu cevap hoşuna gitmişti çünkü. Dilencinin kulağına eğilerek şöyle dedi:
—Aman alçak sesle söyle. Bu söylediğini diğer kardeşlerimiz de işitip gelirlerse, senin payına bir altın bile düşmez.
Elbisen Haram
Fatih’in hocası Molla Gürani’nin o muazzam öğrencisini saltanat devrinde bile azarladığından bahsedilir. Mesela bir gün Fatih öğle yemeği yerken Molla Gürani yanına girmiş, elbisesinin ihtişamı ile yemek takımlarının som altından olduğunu görünce fena halde kızmış ve:
—Elbisen haram, yemeklerin haram! Haramdan kaçın diye bağırmıştır.
Bunun üzerine Fatih’in elbiselerini ve sofra takımlarını sadeleştirdiği bilinmektedir.
Unutma
Fatih, istanbul'u fethetmişti. Şimdi atının üzerinde ordusuyla şehre giriyordu. Dervişlerden biri Fatih'in atının yularına yapışıp Padişaha şöyle dedi:
—Padişahım! istanbul’u biz dervişlerin duaları sayesinde aldığını unutma.
Fatih, dervişin bu haline ve sözüne hafifçe gülümsedi ve:
—Doğru söylersin, dedi.
Eliyle kılıcını işaret ettikten sonra da şöyle dedi:
—Ama sen de şu kılıcın hakkını unutma.