
- 0 / 0 / 1038 entry
- 179 başlık
- 1 trend
- 4,330.96 incipuan
just fuck up önüncü nesil normal
-
0
üni de hocanın yaptığı ocluk
Bu üniversitede 3. Senem ve 2 yıldır muafiyetle uğraşıyorum. huur çocuğu olan bi bölüm başkanımız var ve girdiği dersten beni iki yıldır bırakıyo. Ortada herhangi bi problem de yok ne ters bi lafım oldu hocaya karşı ne de tartıştık. iç fantazisine öğrenci bırakıyo. Benim hayatımı ve hayallerimi yaktı huur evladı. Severek geldiğim ve hayaller kurduğum bölümümden kaydım silinecek yarın. Elimden bişey gelmiyor. 120 kişinin girdiği muafiyet sınavından sadece bi kişi geçti ve bu geçen çocuk daha Fransızca tek kelime edemiyo. Sinirden kendimi gibicem az kaldı -
+1
hala buradasınız biliyorum
Hayatın her yerinde yapıyoruz panpa o kadar alıştım ki rol yapmaya bazen kendimi kaptırıp cidden mutlu muyum lan ben diye düşünüyorum -
+4
hala buradasınız biliyorum
kafanızın içinde bir sürü düşünceyle birlikte uykunuz kaçtı uyumayıp düşünce alemine daldınız, biliyorum hayat taktan bir şekilde devam ediyo, farkındayım yaşadıklarınız zor ama bunları daha sonra düşünün, şimdi uyuyun hadi gibtiritaktan bı gün daha yaşadık ve güneş doğdu, şimdi mutlu rolü yapmaya devam ederiz iyi geceler -
+1
okursunuz belki diye
Başlangıçtan şimdiye kadarki sürede yalnız bırakmadığınız için teşekkür ederim -
+7
okursunuz belki diye
Beyler hikayeyi buraya kadar yazdım, üniversiteye başladığım zamana kadarki yaşadıklarımı içerisine kurgu dahil etmeden sizinle paylaştım ama dediğim gibi yazım burda sona eriyor. Okuyup beğenenlere teşekkür ederim, beğenmeyip "ne diyo bu aq liselisi" diyenlere de selamımı (!) iletirim kendinize iyi bakın... -
+3
okursunuz belki diye
Sonuçların açıklanması ve iyi bi bölüm kazanmamla ailem rahatlamış ve artık bana karışmaktan vazgeçmişlerdi. Tatil benim için yeni başlıyordu bi nevi. Artık rahat bırakılmıştım, yapacaklarından fazlasını yapıp beni iyi bir şekilde büyütmüş ve artık evden gönderme yaşına getirmişlerdi. Yaz tatilinden bir beklentim yoktu açıkcası. Sade, sıradan bir şekilde tatili geçirmiş ve kayıt işlemleri için Ozanla bir gün kararlaştırmıştık. Ama bazı sıkıntılar olduğu için beraber gidemedik, sonucunda ise mecburen babamla sivasa gelmiş bulunduk. Hiçbir yerini bilmediğim daha önce gelmediğim bu şehirde 5 sene geçirecektim ama yalnız değildim, en yakın arkadaşım Ozan da burdayı, 4 senelik lise arkadaşlığımıza 5 yıllık üniversite de eklenecekti. ikimiz de hiç bilmediğimiz bir şehre adapte olmaya çalışacaktık, eminim başarırız bunu da. Önümüzde dolu dolu yaşanacak 5 sene, tecrübe edilecek olaylar ve hiç tanımadığımız insanlar vardı. Tatil su gibi akıp geçtikten sonra Sivas terminalinde otobüsten yalnız başına inen (Ozan bikaçgün sonra gelicek) yaşanılacakları sabırsızlıkla bekleyen fuck up vardı. Yaşayıp göreceğiz, hayırlısı (:
SON -
+2
okursunuz belki diye
Tercihler başlamak üzereydi ve ben puanıma göre bikaç üniversite bulmuştum. ingiliz dil edebiyatı okuyup son sınıfta formasyon alırım sonrada ingilizce öğretmenliğine geçerim diye planlar yaparken bir gün bi forumda mütercim tercümanlık ve ingiliz dil edebiyatının karşılaştırmasına rastladım. Burdaki puana göre tercümanlık okuyabilicektim. Öğretmenlerimiz bize her zaman tercümanlık kazanmanın zorluğundan dem vurmuş ve gözümüzde bölümü en tepeye yerleştirmişti,ama gidebilirdim, puanı yüksek olmayan 2 üniversite bulmuştum bile. Kars ve Sivas. Ozan Ankarada bi akrabasının düğününde olduğu için o tercih işini bana bırakmış "kanka zaten sıralamalarımız yakın, kendine yaptığın tercihlerin aynısını bana da yap beraber gidelim üniversiteye" demişti. Sivas'ı ilk sıraya yazdıktan sonra tercih listemizi yaptım ve Ozana gönderdim. Ondan da onay aldıktan sonra Ankaradan gelmesinin ardından beraber gidip tercihlerimizi yaptık ve sonuç ;Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Mütercim Tercümanlık ingilizce-Fransızca... Herkes şaşırmıştı. Öğretmenlerimiz bile beklemiyordu bizden tercümanlığı ama biz bi şekilde şansımızın yaver gitmesi sonucu kazanmıştık işte. Çaba sarfetmeden, çalışmadan yine iyi bi yer kazanmıştım lisede oldugu gibi... Şans benden yanaydı anlaşılan, birgün bu şansım tersine dönecekti ama o zamana kadar şansımı sonuna kadar kullanmakta kararlıydım. -
+3
okursunuz belki diye
Artık önümde sınav gibi bir engel kalmamıştı. Zincirlerimi kırmak için önümde sadece bikaç ay kalmıştı. Üniversite... Yeni bir başlangıç, herşeyin üzerine bir çizgi çekebileceğim yeni bir şehir ve yeni ortamlar. Büyük bir umutla üniversiteyi bekliyordum. Hernekadar sevsemde küçük şehrimi, artık bana dar geliyordu her sokağında farklı bir anı yaşadığım bu ufak kent. Yeni bir yer gerekiyordu artık bana, yeni kişiler, yeni anılar gerekiyordu. Üniversiteyi kazanmak veya iyi bi bölümde okumak gerçekten umrumda değildi. Sadece gitmek istiyordum artık. Herşeyi arkamda bırakıp olabildiğince uzaklaşmak... -
+3
okursunuz belki diye
Herkesin büyük umutlarla girdiği sınavdan bir beklentim yoktu açıkcası. işler değişmişti artık. Sınavdan sonra heyecanla benim çıkmamı bekleyen annem ve babam her aile gibi "nasıldı oğlum, iyi geçtimi" gibi sorularla beni karşılamış "eh işte idare eder gibiydi" cevabımla da biraz durgunlaşmışlardı. Benden umutlu olan ailem artık umutlarını belli etmemeye çalışıyorlardı. Her zaman bana "oğlum bak abin çalışkandı, ders çalışarak biryerlere geldi ve polis oldu, ablan ise abinden daha fazla ders çalışırdı, o da çalışması sayesinde öğretmen oldu, sen ise hiç çalışmadan zekan sayesinde iyi bir lise kazandın. Bak oğlum ablanda abinde burda, aralarında en zekisi sensin ki bunu herkes biliyor. Zekisin ama çalışmıyorsun, çalışsan çok iyi biryerde olucaksın" diyen babam artık sınav sonuçlarım açıklana kadar bu konuyu açmadı. Strese kapıpacağımı düşünüyorlardı. Sınav sonuçları açıklandığında ise ben yine iyi bir puan almıştım (çok ta iyi değil ama hiç çalışmadığım için benden beklenenin çok üzerindeydi) -
+3
okursunuz belki diye
Günler yine hızlı bir şekilde ilerlemiş, ailemin içini rahatlatmak için çözdüğüm bikaç tane deneme haricinde ekstra bi çaba sarfetmemiştim. Sınav günü geldiğinde küçük şehrimiz yine her sınavda olduğu gibi dolup taşmış, yollar arabalarla ve insanlarla kaynamıştı. Sınav telaşı içerisindeki öğrenciler, onlardan iyi yerlere gitmelerini bekleyen aileler ve ben. Ben çok farklıydım gerçekten o dönemde. Sanki geleceğime yön verecek bir sınava değilde, okulumuzda yapılan denemelere gider gibiydim. Sigara içebilmek için soruları sallayıp hemen çıktığım denemeler. Sanki sonrasında yine Ozanla bilardoya gidecekmişiz gibi. Ailemin duyduğu endişeyi görmezden geliyordum. Sanki içimden bir ses "boşver" diyordu sürekli. Nasıl bu kadar gamsız olabilmiştim? Liseye ilk başladığım sene yazılılardan geçebilmek için çalışıyordum. Selinin beni sevmesi için çalışıyordum. Öğretmenlerimin gözüne girebilmek için çalışıyordum. Arkadaş ortamında öne çıkmak için çalışıyordum. Ama çalışmak ve kendimi olmadığım birisine dönüştürmek bana göre değildi. Bunu anladıktan sonra boşlamıştım herşeyi, sadece Ozan vardı kaybetmek istemediğim, onunla geçen eğlenceli anlar vardı. Ben çalışmaktan vazgeçmiştim, evet tam olarak buydu bendeki sorun. -
+3
okursunuz belki diye
Mezuniyet gecesi geldiğinde herkes hazırlanmış ve mekana geçmişti. Oyun havaları, hareketli müzikler, pasta kuruyemiş vb derken zaman geçmiş ben Ozanın ısrarı üzerine bi kere oyun havasında oynamıştım (aq senin ozi oynamayı bilmiyoz işte kaldırma beni) dans müziği başladığında ise irem yavru kedi gibi gözlerimin içine bakmaya başlamıştı. 'jfu nolur Kadirden önce kaldır beni dansa' dercesine bir ifadeyle bakıyordu. Kılımı kıpırdatmadım... Eşler kalktı dansa başladı derken müdür koşarak gelmiş ve dansı yarıda kesip herkesi yerine oturmuştu. O gece benim için pek te farklı bişey olmadı. Bol bol sigara içmiştim şehrimin akşam ışıklarına bakarak. Kafamda birsürü düşünce eşliğinde ardı ardına içilen sigaralar çekilen mezuniyet fotoğrafları (yeter aq sabahtan beri fotoğrafta fotoğraf) sıkmıştı beni o ortam, okulda elit olarak gördüğümüz kızlar bile lömbür lömbür halay çekiyolardı. Bi an önce bitse de gidip yatsam diye düşünüyorum ben kızlar gelmiş "jfu hadi hatıra fotoğrafı çektirelim" diye başımın etini yiyolardı. (Başlıycam şimdi fotoğrafınıza da mezuniyetinize de bıktım diyorum aq) Akşam sonunda yurda geçip uyuduk ve bu da bitti. (Çok şükür) Az kalmıştı. Diplomamı alıp gidecektim bu şehirden... -
+3
okursunuz belki diye
Günler rutin şekilde devam ederken(bilardo pes okey üçlüsü) zaman da hızla akmış okulun sonlarına yaklaşılmıştı. Her son sınıf öğrencisinin beklediği mezuniyet gelmişti artık (benim gibimde değil tabi o sıralar) Mezuniyet töreni yapılacaktı ve hazırlıklar tamamlanmak üzereydi. Mekan olarak şehrin en yüksek tepesindeki yer seçilmiş, biletler satılmış ve herkes kıyafetlerini ayarlamıştı. Müdür bi terslik çıkarmazsa dans edilecekti ve herkes kavalyesini ayarlama derdindeydi. Bikaç kişi gelip sormuş olsada ben dans etmiyceğim için geri çevirmiştim. Hemde kızların yanında abileri gibi durmak istemiyordum (boyum 1,84 aq) Bizim sınıfın kızları da (Zeynepten dolayı aramın bozuk olduğu Ayla artık Mervenin yeni kankası modunda) kavalyelerini bulmuş ve dedikoduya başlamışlardı. Aralarından irem ise kurban olarak yine beni seçmiş ve yanıma gelip konuya girmişti."Ya jfu mezuniyete Kadir (namı değer sincap) ile gidicem boş anıma geldi kabul ettim ama nolur dansı seninle edelim" bu Kadir dediği çocukta benimle aynı boylarda ve benim yurtta oda arkadaşım. irem sonunda ağzındaki baklayı çıkarmıştı, dans etmek istediğini söylemiş ve Kadire onunla dans etmek istemediğini söylememi rica etmişti.(bana ne aq git kendin söyle hem ben dans felan etmem o ne öyle lise dizisi gibi)
"irem bence sen dans etmek için başkasını bul kendine, ben dans etmem,hem sincapa da ayıp olur kabul etmişsin bi kere git onunla işte"
"Ya fuck up gidelim işte beraber hem kırma beni"
"Bi git işine allasen, yok kızım ben gelir otururum masada siz napıyosanız yapın" deyip konuşmayı noktalamıştım. -
+3
okursunuz belki diye
insanın gerçekten pes ettiği anlar vardır ya hani, hayattan kazığımı yemiş ve oturup kalmıştım kendi köşeme. Boşluktaydım, sonumun nolucağını bilmez bi halde zaman içerisinde sürükleniyordum. Sebebini bilmesemde ara sıra Selin geliyordu aklıma, geçirdiğimiz güzel günler, gülüşmelerimiz, anneme anlatmıştım onu. Abime kız istemeye giderken arabanın arka koltuğundayken telefondan resmimizi gösterip "anne bak bu da küçük gelinin, onu da istemeye gidiceğimiz günler gelicek inşallah" demiştim çocukca bi akılla. Annemde sadece "hayırlısı" deyip geçiştirmişti, o da biliyordu uzun sürmeyeceğini. Tertemiz kalbiyle sadece 'hayırlısı oğlum' demekle yetinmişti sadece. O arabanın içerisinde bulunan tüm aile üyelerim öğrenmişti o gün Selini. Ertesi gün beni balkona çağıran abim ise yine koruyucu tavrını takınmış ve "Bak Fuck Up, kendine yakıştırmayacağın hiçbirşey yapma, pişman olacağın şeylerden uzak dur. Bak oğlum babamla annem senden çok umutlular, onların umutlarını boşa çıkarma, biliyorum gençsin, kız arkadaşın olabilir ama ileriye gitme hiç bir zaman. Aklı başında adamsın senden beklemediğimiz şeyleri yapma" diyerek öğüt vermişti. Haklılardı bi noktada, abimden kimse böyle bişey görmemişti (kız arkadaşını o yaşta ailene tanıtmak, ne salak adammışım ben aq) Selini gerçekten sevdiğimi sanmıştım, gerçek olan karanlık yüzünü ise benden bi şekilde saklamayı başarmıştı sürekli. Kolay kolay unutamazdım eğer ayrıldıktan sonra yaptıkları olmasaydı. iyiki diyorum ama şimdi, iyiki erkenden gerçek yüzünü göstermişti. Zaten baya bi bağlanmıştım daha fazla bağlanmadan ilişkiyi sonlandırmıştım . Gerçi aileme karşı kendimi suçlu hissediyordum (11. Sınıf öğrencisisin bi dur bi bekle demi, gidip niye kız arkadaşını tanıştırıyorsun? Bunu da ders olarak hafızamın bi kenarına yazdım. Birdaha öyle erkenden kız arkadaşımı felan anlatmayacaktım.) -
+4
okursunuz belki diye
Günler bu şekilde bilardoyla,pes le geçerken ara sıra okula Sevdenin yanına gelen Seline ise bakmıyordum bile. Bir zamanlar benim için neredeyse herşey olduğunu düşündüğüm kız artık benim için hiçbişey ifade etmiyordu. Acımasızlaştırmıştı beni. Kızlara karşı olan güvenimi yerle bir etmiş, aşka ve sevgiye küsmemi sağlamıştı. Geçirdiğimiz güzel günler sevginin varlığına inanmamı sağlamıştı. ilk önce bana sevmeyi öğretmiş, sonrasında ise öğrettiği şeyi kendi elleriyle yıkmıştı. Birdaha toparlayabilecekmiydim bilmiyorum. içime kapanmamı sağlamış, derinlerde olan karanlık tarafımı biraz da olsa gün yüzüne çıkarmıştı. Kendimi kimseye beğendirme derdim olmadığı için artık çok daha rahat hareket ediyordum. Zaten sınavda umrumda değildi. (En olmadı almanca öğretmenliğine giderim aq ne kasacam kendimi) Rahattım, gerçekten herzamankinden bile daha rahat hissediyordum kendimi. Artık sadece evde deneme çözüyordum (o da ailem daha fazla endişelenmesin benim için diye) okula gitmeyi bırakmıştım zaten ablamın yanına gitmiştim. Sınava sayılı günler kalmıştı ve stres başlamıştı ailemde. Ben rahatlığımdan ödün vermezken ailem benim için gelecek kaygısı gütmeye son gaz devam ediyordu. -
0
okursunuz belki diye
https://m.youtube.com/watch?v=7hTJ3BAqRRg
Geldim beyler partları hazırlıyorum şimdi, seri seri atıcam -
+1
okursunuz belki diye
Yatma teklifi eden kızlardan birisi buydu beyler çok daha sağlam fotoğrafları var burda onları paylaşırsam yıkarsınız burayı ;)
http://c12.incisozluk.com...11506/1/2906491_odbf6.jpg -
+1
okursunuz belki diye
Beyler şimdilik bu kadar olsun uyku düzenimin içinden geçtim sabah ders var (8.10 da başlayan ders mi olur dıbına koduğumun yerinde) yarın devam ederiz finale adım adım yaklaşıyoruz -
+2
okursunuz belki diye
Sınav git gide yaklaşırken havaların ısınmasıyla bizde daha az okulda durmaya başladık. Artık denemeler test çözme saatleri ve konu anlatımının olduğu etüt bizim ilgimizi çekmiyordu. Son senemiz lan lisede hayatı yaşayalım biraz. Sonuçta lise bittikten sonra herkes, tüm yakın arkadaşlarımız farklı şehirlere gidicekti. Ozana baya alıştım onunla farklı üniversitelere gitmek biraz zor olucaktı. Kardeş gibi olmuştuk sonuçta. 4 senemiz hep beraber geçti, yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmedi. Yeri geldi birbirimizin derdi için üzüldük yeri geldi birimizin mutluluğu diğerini de mutlu etmeye yetiyordu. Planlarımızda aynı üniversiteye gitmek vardı ama çok düşük bi ihtimal olduğunu söylemişti hocalarımız. Bizde akışına bıraktık hayatı. Boşlukta yol alıyoruz. Zamanı ders çalışmadan ,gelecek kaygısı gütmeden eğlenerek geçiriyorduk. Artık her sabah uyandığımızda izbe sokakların birisinde eski binaların arasında kaybolmuş bi cafenin üst katında bilardo oynamak için yola koyuluyorduk. -
+2
okursunuz belki diye
Sınıf arkadaşlarımı (kızları yani Ozanla ben sülalemiz rahat gibi yatışlardayız) sınav telaşı almış, ders çalışıyolar, denemelere katılıyolar felan . Kendilerini kasıyolar bol bol. Ben ise 12. sınıfta 11 sezon Supernatural izledim (: bol bol tarih kitabı okudum. (Kitap okumak en sevdiğim hobilerimden biridir) Ygs sınavından 320 küsüratlı bi puan almıştım. Mahmut hocanın dersiydi hiç unutmam, sınav sonuçlarının açıklandığını öğrenir öğrenmez herkes telefonlara sarılmıştı. Şanstan olsa gerek o yoğunlukta ben sisteme girip puanıma bakabilmiştim. Aldığım puanı hocaya söylediğimde beklemiyo olsa gerek ki 'hadi canım sende ' dercesine bi bakış atmış ve sonradan telefonda sonucu gösterince tebrik etmişti. "Ulan ben 320 li bi puan aldıysam bizim sınıftakiler 400 lerdedir o çalışmayla" diye düşünürken bikaç dakika sonra sınıfta en yüksek puanı alanın ben olduğum anlaşılmıştı. Nagihan arkamda ağlamaya başladı " hocam adalet mi bu ya ben günde 4-5 saat ders çalışıyorum 290 almışım fuck up dizi izleyip kitap okuyarak girdi sınava, 6-7 tane ygs kitabı bitirdim hocam yaaaae " biraz gurur duymuştum açıkcası. Şansım yine yaver gitmiş ,liseyi de hiç çalışmadan kazanmam gibi üniversiteyide çalışmadan kazanıcaktım heralde. Alışmıştım kolay yaşamaya, okul ile ilgili durumlarda şans hep yüzüme gülmüştü. Ailem de geleceğimi tamamen benim ellerime bırakmış, kendi tercihlerimi kendi hayatımı yaşamam konusunda serbest hareket etmemi sağlamışlardı. Tabi ki her iyi aile gibi iyi yerlere gelmemi istiyor ve bunun için ara sırada olsa ders çalışmam gerektiğini söylüyorlardı. Dinledim mi ? Hayır. Ygs öncesi ara sıra girdiğim denemeler haricinde bol bol okuduğum tarih kitapları benim hem Türkçe de netimi artırmış hemde Tarihi full yapmamı sağlamıştı. Sıra ingilizce sınavındaydı ve ben ona da hazırlığımı yabancı dizi izleyerek yapıyordum. (11 sezon Supernatural bitirmek kolay değil (: ) -
+3
okursunuz belki diye
Playboy felan gibi hissetmeye başladım o sıralar kendimi (malum 11. sınıftan sonra 12. Sınıfta da bana rahat yoktu,son senem kızlar hem bakın Cem diye bi arkadaş var onu verelim size? Çocuk mavi gözlü sarı saçlı ama elimizde fuck up taze bitti, kalmadı yani.)Alt dönemler sanki okula başladıklarında daha önceden 'liseye geçince çok sevgiliniz olucak ilkokulda bulaşmayın o işlere' nasihati almışlar gibi bikaç haftada bir başka bi kız geliyo. Öyle yere bakan yürek yakan bi tipte değilim aslında, ne buluyolar anlamıyorum. Ha artık anlıyodum demi. Rahattım kızların yanında, bi ekstra beklentim yoktu hiçbirinden. Sevgilisiz nefes alamayan süt çocuklarından da değildim. Buydu benim artı noktam. Buydu anlaşılan kızları bana çeken. Zaten avuçlarının içerisinde beklettikleri, kendilerini seven erkeklere değilde, kendileriyle ilgilenmeyen , umursamayan birisine ilgi gösteriyolardı. (Harbi salak bu kızların alayı, üzüleceğini bile bile, sevgisine karşılık vermeyeceğimi söylememe rağmen yine de tabiri caizse 'kaşınıyolardı' kendi kendini üzmek isteyen tek canlı türü kızladır koca dünyada)
Ben kafama koydum tabi 'jfu bari bikaç sene kafanı dinle bulaşma karı-kız ayağına' -
+3
okursunuz belki diye
Ozan kardeşimle denemeleri daha çabuk sigara içebilmek için sallayıp çıkıyorduk, çoğu zaman deneme saatinde bilardoda veya pesteydik gerçi orası ayrı bi konu (: ikimizde artık geleceği düşünmeyi bırakmıştık. Onun sevdiği kıza ulaşamayışı, benim 11. sınıfta yaşadıklarım, o yaşlardaki zayıf halimize çok gelmişti. Yalçın ise en sonunda Semasına kavuşmuş, uzun süreceği hatta evliliğe kadar zütürebilecekleri bi ilişkiye başlamışlardı. Biz Ozanla yanlızları oynuyoruz tabi 'kaybedenler kulübü' havasına girmişiz iyice. Bu şekilde geçen bikaç hafta sonra yine beklemediğim birşey oluyodu. Sadece bikaçkere sohbet ettiğim alt dönem kızlardan birisi Ozanla bana haber yollamıştı. (Ulan mıknatısa benzer bi halimmi var aq bi gidin allasen) 11.sınıftan da bi platonik aşık edinmiştim kendime o hala tenefüslerde koşarcasına avluya çıkıp bizim mola saatimizi(eğer o gün lütfedipte okula gittiysek) bekliyodu. Yeni kız da yine Cananın sınıf arkadaşı (adını hatırlayamadım şimdi hatunun neyse önemli değil zaten) ben Canana söylediklerimi ona da söyledim;
"Üzülürsün, olmaz bizden. Hem aşka da sevgiye de inancım yok zaten. Kaç yaşındayız ki? 17 mi 18 mi? Bu yaşlarda başlayıp evliliğe kadar süren ilişki gördün mü hiç çevrenden? Tamam senin sevgin ikimize de yeter falan filan geç o işleri. Ben sana karşı bişey hissetmiyorum ve bunu biliyosun, hayır zamanla da hissetmem. Olmayız biz , kendine daha iyi ,senin sevgini hakedecek ve karşılık verecek birisini bul. illaki çıkıcak karşına öyle birisi ve çıktığında hissediceksin zaten. Ama lisede artık daha fazla kız olayına girmek istemiyorum" bu benim klagibleşmiş 'kırmadan geri çevirme' cümlem olmuştu adeta . bu ve buna benzer cümleleri 5-6 kıza karşı kurduğumu rahatlıkla söyleyebilirim. -
+3
okursunuz belki diye
Bi maceranın daha sonu...
Bir zamanlar aşık olduğumu düşündüğüm ve kendim kadar iyi tanıdığıma inandığım Selin kendi elleriyle kazımıştı kalbimden kendini. Benim eski sevgilim ve onun yeni kankası olan Zeynep ile 3 kişilik kız gruplarıyla yemedikleri halt kalmamıştı. Sonradan öğrendiğim şey ise artık aklıma bile getirmiyordu ismini. Meğer ayrıldıktan 1 hafta sonra Canların evine gitmişler ve içerek günü orda geçirmişlerdi. Salaklığıma küfrederek bi sigara daha yaktım. Ben nasıl görememiştim onun o karanlık yüzünü 3 sene boyunca. Nasıl sevebilmiştim bu şeytanımsı varlığı. Nasıl kapılmıştım ona öyle delicesine. Dile kolay 8 ay sevgilim demiştim o kahpeye. Ona bakarken gözlerim ışıldamış ve içtenlikle ve çocukca bi sevgiyle bağlanmıştım lise aşkıma (aşkı batsın, aşk ta sevgide yalan aq,yok öyle şeyler) en sonunda Seline bildiklerimi yazıp whatsapp tan vb yerlerden engelledikten sonra uzun sürecek olan yanlızlığıma gömüldüm. Bi sene daha bitmişti... Yine yaz tatili ritüeli, yine köy faslı, yine yanlızlık. Etrafımda çok kişi olabilirdi ama ben yinede yanlız hissediyordum. Artık bazı gerçeklerin farkına varmış ve büyümüştüm bi nevi. O yaz tatilinde neredeyse kimseyle konuşmamış kendimi kitap okumaya vermiştim. haftada bi kere şehirdeki kütüphaneye gidip yeni kitaplar alıyordum. Merkeze geçtiğimde ise Hakanla bol bol zaman geçirip kafa dağıtmaya çalışıyordum. O yaz tatili de öyle sona erdi. Okulun başladığı gün öğrendiğim şey ise birazda olsa mutlu etmişti beni. Selin başka bir liseye kayıt olmuştu, yani bi sene de olsa okulda biraz daha rahat edicektim. Onu her gördüğümde küfür etmekten kurtulmuş sayılırdım. Bu sene okulda bikaç ufak değişiklik olmuştu. Artık üniformayla gitmeyecektik okula. Erkek yurdunun etüt salonunda ygs ve lys ye yönelik dersler alıcak ve deneme çözecektik. Kendimi boşluğun içerisinde hissediyordum. Ne denemeler,ne dersler hiçbirsey umrumda değildi. Kendi yanlızlığıma gömülmüş ve herşeyi boşlamıştım. - daha çok