0
1:The Perfect Plan
Pazartesi; mükemmel bir plan yaptım. Kimse arkadaş olduğumuzu bile bilmiyordu. Salı; babasından silahı çaldı.Çarşamba; sonraki günkü moral toplantısında hamlemizi yapmaya karar verdik. Perşembe; bütün okul spor salonundaydı, kapının hemen dışında bekledik. Kapıdan çıkan ilk kişide silahı kullanacaktım. Ardından silahı o alıp ateş ederek salona girecekti. Rehberlik danışmanı Bay Quinn'e doğru yürüdüm ve yüzünden 3 kez vurdum. Ölü bir şekilde salona düştü. Ateş sesi sağı ediciydi. Salondan çığlıklar duyuyorduk. Bizi daha kime görmemişti. Ona silahı verdim ve fısıldadım "Senin sıran."Spor salonuna koştu ve ateş etmeye başladı.Bir dakika sonra onu takip ettim. Henüz kimseyi vurmamıştı. Çocuklar çırpınıp saklanıyorlardı. Kargaşa vardı. Arkasından koştum ve onu yere düşürdüm. Boğuştuk. Silahı elinden zorla aldım, ona çevirdim ve onu öldürdüm. Ağzını sonsuza dek kapadım. Cuma; kahraman ilan edildim. Gerçekten de mükemmel plandı.
2:The Donation
"Hayır, kesinlikle kabul etmiyorum.""Ama Bay Lucjan sizin akrabanız ve yardım edebileceğiniz umudu ile size gelmiş.""Son kez söylüyorum; hayır. Başka dilde söylememi ister misiniz doktor bey?"Sinirlerim öyle bir seviyeye gelmişti ki, beni ikna etmeye çalışan doktorun üzerine atlayıp çıplak ellerimle böbreklerini sökmek üzereydim. Doktorun kendisi de farklı bir durumda değildi, konuşmaya sakin başlamıştı ama şimdi sinirli olduğu açık bir şekilde görünüyordu. Lucjan. ismini ilk kez duyduğum kayıp kuzenim ya da kendisi öyle olduğunu iddia ediyor, DNA testlerinin ne dediği umrumda değil. ismi latince bir kere! Ve sırf kan bağımız var diye böbreklerimden birini ona verecek değilim. Hem doktor neden bu kadar ısrarcı ki? Ne zamandan beri organ nakilleri için insanları zorluyorlar? Doktor derin bir nefes aldı ve konuştu, hala sinirli görünüyordu:"Pekala, anlaşılan o ki daha fazla ısrar etmenin faydası yok. Öyleyse organ naklini reddettiğinizi belirten e formu imzalayıp gidebilirsiniz.""Sonunda."Doktorun bana uzattığı kağıdı imzalayıp geri verdim ve rahatlamış bir şekilde ayağa kalktım, böyle saçmalıklar yüzünden zar zor bulabildiğim boş zamanım harcanıyordu. Ceketimi aldıktan sonra kapıya doğru yürüdüm, bir anda iğnenin boynuma saplanan acısı ile şok olup olduğum yerde kaldım. Arkamı döndüğümde doktorum gülümseyerek elinde bir iğne tuttuğunu gördüm, bana her ne vermişse görüşüm bulanıklaşıyordu. Doktor diğer elinde tuttuğu kağıdı yüzüme yaklaştırıp bir yeri işaret etti, bu az önce imzaladığım kağıttı. Her şey tamamen karanlığa gömülmeden önce parmağı ile işaret ettiği yeri okudum:"Sağlıklı durumdaki tüm organlarımı Bay Lucjan Moneo'ya bağışlamayı kabul ediyorum."
3:The Thin Man"
iyi bir arkadaşım vardı. ismi Billy'ydi. Okula birlikte gider ve hep birlikte takılırdık. Sonra bir gün Billy okula gelmeyi bıraktı. Onu haftalarca görmedim. Sinir krizi geçirdiğine dair dedikodular vardı.Bir akşam, ailem yokken kapıda bir tıklama duydum. Açtığımda Billy kapı önünde duruyordu. Çok garip davranıyordu. Gözleri yorgun ve kanlıydı, oldukça gergin görünüyordu. Sürekli etrafını gözetleyip, arkasına bakıp duruyordu."Seninle konuşmam gerek." dedi.Onu içeri davet ettim ve kapıyı kapadım. Koltuğa oturdu, ancak rahatlayamadı. Bir şey gerçekten canını sıkıyordu. Seğiriyordu ve bacakları titriyordu."iyi misin?" diye sordum."Ailem deli olduğumu düşünüyor," dedi "Herkes deli olduğumu düşünüyor. Bir süreliğine deli olmuş olsam da... ""Ve... deli misin?" diye sordum. Billy keyifsiz bir şekilde güldü."Pencereden dışarı bak," dedi."Neden?""Bana bir iyilik yap ve şu pencereden bakıp ne gördüğünü söyle."Suyuna gitmeye karar verdim, bu yüzden perdeleri açtım ve dışarı baktım."Ne görüyorsun?" diye sordu."Birkaç ev görüyorum... birkaç araba... birkaç sokak lambası... ""Kesinlikle!" dedi, "Peki garip bir şey fark ettin mi?""Uh... Hayır." diye cevapladım."Şu sokak lambalarını görüyor musun? Açık olmaları gerekiyordu, ama değiller. Hepsi kapalı. Sokaktaki tüm lambalar nasıl kapalı olabilir? Sence bunu kim yaptı?""Bilmem. Kim?"Billy sesini alçalttı ve fısıldadı "ince Adam."Şaşkınlık içinde "Neyden bahsediyorsun?" diye sordum."Daha önce onun hakkında söylentiler duymuştum," dedi Billy "Ama sadece bir şehir efsanesi olduğunu düşündüm. Değil. ince Adam gerçek. Sokak lambalarından nefret ediyor. ilk başta normal bir adam gibi görünüyor, ama... katlanmış giysi gibi kendini açtığında... gerçekten uzun ve ince. Tıpkı sokak lambası gibi. Ve tamamen gri renkte giyiniyor. Tıpkı sokak lambası gibi. Onların arkasına saklanıyor. Hava kararmaya başladığında ve sokak lambaları açık olmadığında, onun orda olduğunu bilemezsin bile... ""Bütün bunları nasıl biliyorsun?" diye sordum. Billy "Çünkü onu gördüm." diye cevap verdi."Ne zaman?""Bir kaç hafta önce. Parkta futbol topuna tekme atıp duruyordum ve yanlışlıkla çalılıkların içine attım. Almak için gittim, işte o anda onu gördüm. Normal bir adam gibi görünüyordu, sokakta öylece duruyordu. Aşağı ve yukarı bakıyordu, ardından hiçkimsenin izlemediğini düşündüğünde... kendini açtı. Uzun, zayıf bir şeye dönüştü ve sokak lambasının arkasına saklandı. Bir anda bir Klik! sesi duydum ve lamba söndü. Ondan sonra diğer sokak lambasına geçti ve başka bir Klik! sesi duydum, o lamba da söndü. Bütün sokak boyunca aynısını yaptı. Klik! Sonraki Lamba! Klik! Sonraki Lamba! Klik! . Bütün lambalar sönene kadar yaptı.Tam da o anda beni fark etti. Aniden göz göze geldik. Beni gördüğünü biliyordum, benim de onu gördüğümü biliyordu. Koşmaya başladım ve arkama bakmadım. Eve vardığımda bütün kapıları kilitledim. Ondan sonra uzun bir süre evden çıkmaya korktum. Ardından sadece gece vakti tehlikeli olduğunu fark ettim. Gün içinde genellikle güvenli. Sadece karanlıkta çıkıyor. Görülmekten nefret ediyor. Hiçkimse bana inanmıyor. Ailem beni pgibiyatriste zütürdü ve o da bana inanmadı. Sen bana inanıyor musun?"Onu ikna etmeye çalışarak "Elbette Billy." dedim "Sana inanıyorum."Hayal kırıklığı içinde "Hayır inanmıyorsun." dedi "Neyse, bana inanmasan da seni uyarmamın iyi olacağını düşündüm. Ne de olsa... sen benim en iyi arkadaşımsın."Bundan sonra Billy kalktı ve hoşçakal deyip gitti. Kapıdayken güvenli olduğuna emin olmak için etrafa baktı ve sonra koşmaya başladı. Görüş alanımın dışına çıkana kadar onu izledim, ardından içeri girdim. Gerçekten çok üzgün hissediyordum. En iyi arkadaşımın aklını kaybettiğini düşünüyordum. Bu ertesi gün polis Billy'yi bulana kadardı. Katlanmıştı. Kan yoktu, iç organlar yoktu, ama vücudundaki her bir kemik kırılmıştı. Minik bir kütle olacak şekilde katlanmıştı. Polis onu ilk bulduklarında ne öldüğünüzde bile anlayamamıştı, ellerine alıp düzleşmiş yüzünü görene kadar. Annesinin polis merkezine gidip kimliğini saptaması gerekti. Kalıntılarını göstermek için onu içeri aldıklarında bayıldı. Küçük bir et, kemik, giysi ve saç kütlesiydi. O... katlanmıştı. Haberleri duyduğum andan beri tetikteyim. Billy'nin bana söylediği çılgın şeyler hakkında düşünmeyi kesemiyorum. Bir anda o kadar da çılgın gelmemeye başladılar. Uyuyamıyorum. Yorgunum ve gözlerim kan çanağına döndü. Sürekli gerginim ve kendimi omzumun üstünden arkaya bakarken bulup duruyorum.Bu sabah okula gittiğimde yol üzerindeki sokak lambalarını saydım. Akşam eve döndüğümde tekrar saydım.Bir tane fazladan vardı.
Devdıbını sonra atıcam
Ticci tobby, jeff the killer ws