- 1 / 14 / 24 entry
- 8 başlık
- 122.36 incipuan
hipermiyop önüncü nesil normal
-
0
kobeer
#include <stdio.h>
2. include <conio.h>
int main()
{
int i;
int ogr[5] = {0};
int top[6] = {0};
int secenek;
for(i = 0; i < 5; i++)
{
printf("%d. HiperMiyop ",i + 1);
scanf("%d",&secenek);
while(secenek <= 0 || secenek > 5){
printf("önüncü nesil normal");
scanf("%d",&secenek);
}
if != 0) -
+1 -1
tarihe ışık tutan onlarca konuyu anlatacağım
bu başlıkta tarihe ışık tutan bir çok olayı capslerle yalın bir türkçeyle siz inci yazarlarına aktarıcam beyler.
peki bu tarihe ışık tutmuş, herkesin ilgisini çeken olaylar ne?
yeni sözlük tasarımının yardımıyla konuları listeliyorum. birer birer türkçeye çevirip bu başlıkta anlatıma devam edicem.
hristiyanlıkta baba oğul ve kutsal ruhun tarihçesi
tanrı inancının 3 kutsal değer ile betimlendiği bu capste, tüm gerçekler birer birer yalın bir anlatımla siz inci yazarlarının önüne serilecek.
müslüman cinler nasıl hac ziyaretini tamamlar
insanoğlu yaratılmadan önce allah ın cinler için yaptığı binlerce sabit gölgesi olan kavuklar yaratmıştır. meleklerin balcıkla kapattı bu kavuklar müslüman cinler tarafından nasıl kullnılıyor ve ibadet yapıyorlar? hepsinin birer birer anlatıcam
osmanlı padişahlarının zırhlarında kullandığı rahmani vefkler
vefk olarak adlandırılan rahmani bir çalışma olan bu maji örneğinde, osmanlı padişahları zırhlarının altına giydikleri bu tılsımlı gömlek- yada giysi ile, padişah nazara ve hertürlü şahsi kötülükten korunduklarına inanılırdı.
tüm sayfayı türkçeye çevirdiğimde ; ebced hesabından hangi padişahtan bahsedildi hangi muharabede kullandığını burada anlatıcağım
babilin asma bahçeleri cennet toğumuyla mı yeşerdi
dünya harikalarına giren bu güzel bahçelerin geçmişine ışık tutuyorum beyler
hz ali nin kılıcı cennette mi saklanıyor
peygamber efendimizin uhud savaşında kendi elleriyle imam aliye verdiği zulfikar kılıcı hakkında tüyler ürperten gerçekleri yine bu başlıkta siz inci yazarlarıyla paylaşıcam beyler
dileyenler reserve alabilirler. birer birer türkçeye çevirip, yalın bir türkçeyle bu başlıkta siz inci yazarlarına aktarıcam
takipte kalın -
+3 -1
sınıfta kıza verdiğim ultraubersonik ayar
Beyler malum herkeste olduğu gibi bende de birazcık kilo sorunu var . neyse bir gün siniftayim hiç sevmediğim bir kız gelip : " Ne o HiperMiyop ayıya dönmüşsün dedi . O anda sizler aklıma geldiniz , inci ruhum kabardı bunun altında kalamam diyerek arkamdaki cama dönüp aynen şunu dedim : " Ne var ayıya döndüysem , şimdide cama döndüm " dedim . o sırada kafamın üstünden sıra geçti. sınıf kendinden kopuyordu. hoca dersi bırakıp ayı taklidi yapmaya başladı. insanlar kıza bal firlatıyordu . müdür odasına çağırıp okuldan mezun olabilirsin dedi . yaşadığım en güzel andı arkadaşlar -
-1
tüyler ürpertici hikayem
Sevgili arkadaşlar sizlere başımdan geçen bir olayı anlatmak istiyorum.
ilk önce belirtmeliyim ki bu siteyi seçmemin sebebi uzun zamandır birçok siteye baktım
anlatılanların çoğunun abartı olduğunu gördüm. Bu sitede okuduklarım ise daha çok gerçeği yansıttığını gördüm, fazla uzatmak istemiyorum..
Vanlıyım 24 yaşındayım. Geçimini ziraat ve hayvancılıkla yapan bir ailenin oğluyum. Her yıl yaz mevsiminde köye gider hayvancılık ve daha çok buğday ve yonca ekimi yapardık. Bir gün ektiğimiz bir tarlanın suyunu kontrol etmek için tarlaya gitmiştim. Gittiğim tarlabüyük ve düz bir dağın üzerindeydi köye yaklaşık 2 Km uzakta. Tarlaya vardığımda suyun gelmediğini gördüm gidip bakayım dedim. Tarlaya gelen su ise köyümüzde bulunan en büyük dağın dibinden kaynak suyu gibi gelir. -
+2 -1
intihar etmeye karar verdigimde yazdığım yazı
daha 17 sinde tanıdım onu.her görüşümde ona olan sevgim çoğalıyordu. sevdiğimi söyleyemedim belki kaybetmekten korkuyordum.ama onun için ölürdüm.tam 1,5 yıl platonik yaşadım aşkımı.her gün görüyor ama konuşmuyorduk. birbirimizi fazla tanımıyorduk. bizim mahallede oturuyordu. bazen evimin önünden geçiyordu.ben ona aşıktım. artık dayanamadım teklif ettim. bana verdiği cvp olmaz benim arkadaşım var dedi.o an yıkılmıştım kendimi bilmez olmuştum. aradan 1 hafta geçtikten sonra arkadaşından haber gönderir telofon numaramı istedi. anlayamadım ama yinede verdim.2 gün sonra telofonumda üst üste çağrılar gelmeye başladı onun olduğunu anlamıştım. sonra herşey olmasını istediğim gibi ilerliyordu sanki yeniden doğmuş gibiydim.ona diğer arkadaşını sordum. benim için ayrılmıştı.o gün anladım ki bir gün benden de ayrılacaktı bunun olmaması için elimden geleni yapacaktım. yaşadığım güzel günler 6 ay sürdü bana yazdığı msj da senden ayrılmak istiyorum beni arama yazmıştı. çünkü başka birisi varmışnasıl olurda beni terk eder diye dşündüm ama oldu o beni terk etti hayat durdu düşünemez oldum çünkü o yoktu bana sarılacak elimi tutacak kişi yoktu acaba bütün kızlarmı böyle yoksa sadece benimkimi? hiç anlayamadım. ondan sonra hayatıma kimseyi sokmadım her günümü o düşünmekle geçirdim. düşünürken onsusluğu unuttum çünkü düşlerimde yaşıyordu. ayrıldığımızdan buyana 2 yıl geçti onu hala unutamadım.bi gün onu gördüm hiç değişmemiş aynıydı. gülüşü,bakışı herşey aynıydı. duydumki oda sevdiğinden ayırlmış.oda mutsuzmuş. daha sonra yine karşılaştık ona tekrar gel desem gelecekti ama diyemem, diyemezdim ben onu içime gömdüm unutmadım onu hiç sevmekten vaz geçmedim. bana çok kötüyüm ben bunu hak edecek ne yaptım diye sordu.bir şey diyemedim çünkü ben onu hala seviyordum ona beni yaşarken öldürdüğünü beni bu hayatta nedensiz bıraktığını söyleyemedim. beni hala düşündüğünü ve sevdiğini söylüyordu inanmadım.ona bundan sonra yanında olmayacağım. olamayacağım istesemde istemesemde. sevdim seni bir zamanlar ,hala seviyorum ve benden sonrada mutlu olmanı istiyorum olurda bir gün dönersem seni iyi bulmak istiyorum çünkü bundan sonra kendinden başkası olmayacak yanında sana bakacak ben olmayacağım keşke böyle yaşanmasaydı bazı şeyler keşke döndüre bilsek zamanı geriye senden kalan boşluğu kiminle doldururum bilmiyorum sen hayatıma renk katan sen hayatımdaki nedendin senin istediğin gibi olmadımı? bunu sen istemedinmi? uzun süre bana baktı ve elvada dedi gitti.2 saat sonra intihar ettiğini duydum. o ölmüştü artık o hiç yoktu ben buna dayanamazdım bana ik cümle yazmış elvada aşkım elvada birtanem elvada sevgilim elveda sana. artık yaşamanın hiç bir anlamı kalmadı benim de yanına gitme zamanım gelmişti. elveda hayat elveda geride kalanlar elveda herşeye elveda...
Beyler bunu yazdıktan sonra vazgeçtim intihar etmekten . sadece sizlerle paylaşmak istedim -
+1 -3
7 delikli tokmak kimdir açıklıyorum
selam dıbısına koyduklarım .
7 delikli tokmak demek baş demektir arkadaşlar . kafamızda tam olarak 7 delik vardır . kafa tokmağa benzediği için böyle bir benzetmede bulunulmuştur . ayrıca huur çocuğudur . günde 5 bin entry girip . 13 tane trend tutturur . kendini birşey sanar . 55 milyon inci puanı vardır. herkesin verdiği çuğularla gibi kalkar. günde sadece 2 saat uyur. rüyasında bile entry girer -
0
unesco ve türklere kakalanan hurafeler
Selam kaynatasızlar.
Yine belgelerimle geldim, lakin söze başlamadan önce belirtmem gerekenler var. Birincisi bu yazıyı sabırla sonuna kadar okumanızı istiyorum, zira harcadığınız her saniyenin karşılığını fazlasıyla alacaksınız. Yazı bazılarınız için biraz sıkıcı başlayabilir, zira size tarihteki birtakım kılkuyruk heriflerin yazdıklarından örnekler vereceğim, fakat bu hıyar heriflerin öğretilerini ve etki alanlarını bilmeden Türk halkının hem geçmişteki, hem de günümüzdeki durumu anlaşılamaz. Öğrenmek için bu kısımları sabırla okumak zorundasınız, zira köyde cenazeye gelmeyeni düğünde halaya almazlar kaynatasız. Yoksa piyasada oturduğu yerden sadece kulaktan dolma bilgileriyle tespit sıçan heriften bol ne var? ikinci ricam ise şu olacak, bu yazıyı okuduktan sonra sadece "hasgibtir ya, vay anasını, neler neler olmuş" diye hayıflanmakla kalmayacak, üretmek ve daha fazlasını okumak için bir şeyler yapacaksınız ki burada anlattıklarımın sizin için bir manası olsun. Ben bu araştırma yazılarını Allah'ın rızasını kazanmaktan başka bir amaç için hazırlamıyorum, benim için her halükarda hava hoş, siz düşünün kendinizi. "Ben bunları zaten biliyorum, sizin için anlatıyorum çocuklar" diye söylenen gibindirik tarih öğretmeni edasıyla konuşmuş gibi oldum biraz ama neyse ehehe, anlaştıysak ben ufaktan girizgahı yapıyorum sevgili gadasını aldıklarım.
imrenmek ile kıskanmak arasındaki farkı bilir misiniz? imrenmek, başkasında gördüğünüz bir başarıyı bizzat yapma isteği, yani o başarıya gıpta etmektir. Kıskanmak ise başkasında gördüğünüz bu başarıya katlanamama halidir. Yani imrenmek olumlu, kıskanmak olumsuz bir mana içerir. Benim imrendiğim çok insan olduysa da, şimdiye kadar kıskandığım sadece iki insan oldu. Ne zaman güzel bir film izlesem veya güzel bir kitap okusam, "ulan ben bunun daha iyisini yazarım" diye hırslanır, imrenirim. Fakat Ayn Rand'ın Fountainhead'ini okuduğumda "ben bu kadar iyi bir şey yazamam lan" diye moralim bozulmuştu. Bildiğin kıskandım koduğumun karısını. Kıskandığım diğer insan ise, hayatını okuduktan sonra Biruni oldu. Bu yazıda da zaten nasıl Biruni'lerden, abuk subuk hocaefendi hazretlerinin veya siyasetçilerin eline düştüğümüzü ve bu geri kalmışlığın neden ısrarla devam ettirilmek istendiğini anlatmaya çalışıcam. -
0
milliyetçilik bir hastalık mi
Daha devamı var okuyun gençler dediğim gibi her harfe değecek ayırdığınız zaman -
+1 -3
milliyetçilik bir hastalık mi
Selam.
izninizle biraz içimde biriktirdiklerimi kusucam. Ya da yemişim izninizi.
Eğer şu anlatacaklarımı okursan ve bana biraz olsun hak verebiliyorsan, sahiden yalnız olmadığımı hissettireceksin bana.
Birazdan anlatacağım ufak anımda, zerre kadar bir abartmaya kaçarsam da Allah benim belamı versin. Eksiği olacak, fazlası olmayacak.
Ben bu ülkede sömürge zihniyetli bir üniversitede okudum, oradan mezun oldum. Ciğeri beş para etmez hocaların, sırf Fransız oldukları için nasıl el üstünde tutulduklarına, nasıl bin bir türlü kapris yaptıklarına ve adeta nasıl üst insan modeliymiş gibi davranıp, o şekilde muamele gördüklerine şahit olduğum her geçen gün daha da nefret ettim okulumdan. Sadece okuldan değil, tüm bu manzaraya rağmen o okulu sahiplenen ve o çok müthiş Fransız kültürüne hayranlık besleyen kimi arkadaşlarımdan da içten içe nefret ettim. Güzel arkadaşlarım olduysa da, hiçbir zaman, hiçbir aidiyet hissedemedim oraya. Belki de üniversiteye kadarki eğitim hayatı zibilyon tane derece almakla geçen, dershanelerin deneme sınavlarında ilk 3'e falan girip burs kazanarak hayatı boyunca ailesine tek bir kez bile dershane parası ödetmeyen şahsımın, o okulda hiçbir zaman başarılı bir öğrenci olmayışının ve bunun için hiçbir çaba sarf etme gereği duymayışının yegane sebebi de buydu. Artık bir şeylerin içinin boş olduğunu fark etmeye başlamıştım ufaktan.
isim vermeyeceğim, bizim bölümde işinin hakkını veren Türk bir hoca vardı. Koca fakültede kendini geliştiren, sürekli yeni makaleleri takip eden, anlattığı o artık geçerliliğini yitirmiş iktisadi teorilerin ne kadar saçma olduklarının farkında olup da öğrencilerine güncel bilgiler vermeye çalışan ender hocalardandı. Sosyal bilimler böyledir, genel geçer kurallara varman zordur, koca iktisatçı Keynes'in bile bu kadar nam salmasının sebebi, çoğu fikrinin takribi 40 sene ayakta kalabilmiş olmasıdır. Her neyse, bizim hocadan bahsediyordum. Bu adamın ne derece zeki olduğunu fark etmen için tek bir dersine girmen yeterliydi, herif ders anlatırken upuzun diferansiyel denklemi namaz kılan babaanne edasıyla 3 saniye "mırmırmır" diye söylenip zihninden çözüveriyordu. Genç denilebilecek bir yaşta olmasına rağmen ne kadar birikimli olduğunu anlaman için de tek bir dersine girmen yeterliydi. Sorulan her soruya vereceği mantıklı bir cevabı muhakkak vardı. Koca okul hayatımda girmek istediğim tek dersler onunkilerdi.
Yine isim vermeyeceğim, bir de nasıl olduysa profesör ünvanı almış gibindirik bir Fransız hocamız vardı. Ekonomi bölümünde türev almayı bilmeyen profesör olur mu? Oluyormuş işte, bunu gösterdi bana bu herif. Neyse, sırf yoklama alıyor diye mecburen gittiğim derslerin birinde, neredeyse durduk yere diyebileceğim bir sebepten ötürü papaz olmuştuk bununla. Artık herife pis bir enerji mi yayıyordum, hayvansal içgüdüleriyle bir şeyler mi hissetti nedir, anlamadım. Hatta eşek kadar halimle "niye kalemin kağıdın yok?" diye saçma sapan bir bahane bulup dersten bile atmıştı beni. Hayatımda çalışmadığım dersi, bu muallak evladının vizesi için çalıştım. ismim Ayşe, Mehmet olsa en azından bir 80 vereceği kağıda, gibinin keyfine göre 30 küsürlü bir not vermişti. O "hoca bana taktı" olayı gerçek yani ehehe, bildiğin mimledi herif beni. Ve bu muallak evladının, sanki dersinde çok önemli şeyler anlatıyormuş gibi, son senede tek dersten öğrenciyi bırakma huyu vardı, bunun yüzünden kaç arkadaşımın okulu uzamıştı. Final vakti geldi, kara kara düşünüyorum. Bu herif bırakacak beni, ne yapsam diyorum. Sonra baktım bu herif bir kitap yazmış, hah dedim. 300 sayfalık, eğitim ekonomisi hakkında bir kitap. Kitabı hızlıca bir taradım. Tunus, Cezayir, Fas gibi eski Fransız sömürgesi ülkelerin verilerini toplamış, bir şeyler anlatıyor. Sonuç bölümüne geldim, kitabın sonuç bölümü şuna bağlanıyordu: "Kalkınmak için devletin eğitime yatırım yapması gereklidir". Ulan be beyin nöronlarını gibtiğimin salağı, bu vardığın sonucu 250 sene önce Adam Smith demişti, bu vardığın sonucu 250 sene önce Adam Smith söylediğinde bir kıymeti harbiyesi vardı. Herif 300 sayfa boyunca, bin bir tane dipnot da vererek adeta eski bilgilerin üzerinden karbon kağıdıyla geçerek Amerika'yı yeniden keşfetmiş. hamallık etmiş. Lan dedim içimden, böyle saçma sapan bir kitabı dünyada ancak 20 kişi okumuştur. Yarısı buna profesör ünvanı veren kuruldur, yarısı da "oku la ehe mehe" diye emrivaki yaptığı arkadaşlarıdır. Bu hıyarın kitabının sonuç bölümünü bildiğin ezberledim, finalde de aslan payını oluşturan bölümü eğitim ekonomisi hakkında sordu (başka hakim olduğu bir konu olup olmadığından şüpheliyim). Finalde, bu herifin kitabındaki sonuç bölümünü biraz farklı kelimeler kullanarak, yani gavurun deyimiyle "paraphrase" ederek döşedim. BA gibi bir notla geçirdi beni. Artık vizesi 30 olan öğrenciyi nasıl o not ile geçirdi orasını anlamadım, 100 üzerinden 150 vermesi falan gerekiyordu zira. Artık birileri tarafından "giblenmiş olma"nın keyfine nasıl vardıysa "vay be, kitabımı okumuş ehehe" diye coşmuş amcam.
Neyse, bir gün bizim okulda bir konferans verdi bu adam. Dinleyen yaklaşık 50 kişi var, çoğunluğu da zoraki olarak biz öğrencileri. Baktım, en önde de şu az evvel anlattığım, işinin hakkını veren Türk hoca var. Bizim bu aslan parçası, adeta not tutmak için en öne oturmuş çalışkan bir öğrenci edasıyla kocaman bir defter açmış, elinde kalemi, notlar almak için konferansın başlamasını bekliyor. Zaten o manzarayı görünce bir kahroldum, içimden "ulan normal koşullarda senin ona konferans vermen lazım" diye hayıflandım. Konferans bitti, yerimden kalktım, bizim Türk hocanın defterine baktım. Bomboştu. Neden biliyor musun? Çünkü adam 2 saat konuşup hiçbir şey anlatmamayı başarmıştı. Hatta yarım saat boyunca Kamboçya'da çektiği derme çatma bir okul fotoğrafını gösterip, sıradan bir insanın bile yapabileceği kahve muhabbeti yaptı.
O okulda geçirdiğim her gün, benim yabancı düşmanlığım da, Atatürk'e olan sevgim de gayri ihtiyari olarak arttı. Yabancı düşmanlığı derken yanlış anlaşılmasın, sırf Batılı olduğu için ülkemde istediği gibi at koşturan insanlardan bahsediyorum. Deniz Gezmiş'in idam sehpasına çıkarılmak üzere girdiği hapisteyken babasına yazdığı bir mektupta dediği gibi, "Küçüklüğümden beri yabancılardan nefret ettim... Bu toprakları yabancılara bırakmayacağız" minvalinde bir yabancı düşmanlığı.
Tamam zaten ekonomik olarak küresel şirketlerin ve bankaların elindeyiz, bağımsızlıktan bahsetmek mümkün bile değil, bunların farkındaydım. Ama bazı şeyleri gözle görmek, birebir tecrübe etmek bir başka tesir ediyor insan üzerinde. "Orduya ilk katıldığım günlerde, bir Arap binbaşısının 'Kavm-i Necip evladına sen nasıl kötü muamele yaparsın' diye tokatladığı bir Anadolu çocuğunun iki damla göz yaşında, Türklük şuuruna erdim." diyen genç Mustafa Kemal o gün neler hissettiyse, aynılarını hissediyordum o okulda geçirdiğim her gün. Lan dedim içimden, bu adam boş yere milliyetçi ve devletçi olmamış.
Ben milliyetçiliği, sonunda ölüm olan ve ertesinde Allah'ın huzurunda sorguya çekileceğimiz bu dünyada bir varoluş gayesi olarak da, hayat amacı olarak da görmüyorum. Sadece etnik milliyetçiliğe varmamak koşuluyla, bu dünyada var olmamız için gerekli ve şart bir araç olarak görüyorum. Bireyci bir insan olsam da, "ben" olabilmem için, bir "biz"in varlığına ihtiyaç duyuyorum.
Kurtlar bile sürüyle dolaşır. Alfa çift için en önemli şey, sürüsünün hayatta kalmasıdır ki kendileri de hayatta kalabilsinler.
Geçen sene, şu kıyıya cansız bedeni vuran Aylan Bebek olayı patlak vermişti hatırlarsınız. Onun üstüne de tüm Avrupa ayağa kalkmıştı. "Suriyeliler yalnız değil ehiri ehen" diye çeşitli sempatik ifadelerle mülteci almak istediklerini, gerek internet'e yükledikleri bireysel video'larla, gerek gazetelerinde bas bas bağırır olmuşlardı. Lan dedim, iyi de yıllardır açıkta zaten bu Suriyeliler, hayırdır, hangi dağda kurt öldü? Demek böyle sükseli bir haber lazımmış insanların dikkatini çekmek için, diye düşündüm. O vakit bu haberleri görünce, biraz da olsa insanlığa olan güvenim canlanmıştı. Güvene nasıl açsam artık... Hele hele Almanya'da, iskandinav ülkelerinde çiçeklerle karşılanan, o hoş melodili ve acıklı müzikli mülteci video'ları "helal lan" dedirtmişti bana da.
Dış basını sık takip ederim ben. Derken Aylan Bebek olayının üzerinden birkaç ay geçti, ufak ufak homurdanmaları duyulur oldu beyefendilerin. Mültecilerin sıkıntı yarattıklarından dem vurur oldular. Birkaç ay daha geçti, artık bu sefer alenen Avrupa'daki mültecilerin bir sorun olduğunu bas bas bağırır hale geldiler.
Davulun sesi uzaktan hoş geliyor tabi, dıbına koduklarım sizi.
Derken geçen sabah hep beraber öğrendik ki, Avrupa Birliği bu mültecileri Türkiye'ye kakalama konusunda ikna etmiş bizimkileri.
Yani çiçeklerle karşıladıkları garibanları, "gibtirin gidin" diye kovuyorlar.
Şovlarını yaptılar, reklamlarını yaptılar, tüm dünyaya insanlık dersi verdiler ve 3-5 ay sonra da gibtiri çektiler. Tıpkı o UNESCO'larla, UNICEF'lerle yaptıkları göstermelik iyilik seansları gibi. -
-4
konuştuğum kıza verdiğim ibretlik ayar
arkadaşlar bugün sevdiğim kızla starbucksda oturuyoruz bana dedi ki , Kız =k ben = h
K:sen benim gibi bir kızı idare edebilir misin hipermiyop . bilemiyorum çok hızlıyımdir ben
aklıma o anda sozlukteki ayarlar film seriti gibi geçti . çünkü tam ayar verilmek bir durumdu . Ve döndüm dedim ki
H: motor ehliyetim var
O anda bütün her yer sessizliğe büründü . yan masadaki eleman auwww diyerek twerk yapmaya başladı , starbucks simgesindeki karı benim bardaktan çıkıp ısa gibi yükselmeye başladı . sonra kıza bi baktım motor olmuş -
0
ağzımda aft çıkıyo halpğ
Babos . Gümüş nitrat alıyorsun . Tiptaki adı farklı türkçe karşılığı var . Eskiler bilirler . Bir damla dokunduruyorsun. Yok oluyor direk . Sönüyor böyle . Tek kötü tarafı . Eğer dişine değer leke yapar . 3-5 yılda çıkıyor leke . Onun için kullanmadan dişine pamuk yerleştiren