
- 4 / 4 / 203 entry
- 110 başlık
- 8 trend
- 1,957.08 incipuan
hanefi ateist oybirinci nesil normal
-
0
cop baslik
Evet beyler, böyle taze parlak oğlanlarla sevişmek, onlarla doya doya dillerimizi değdire değdire öpüşmek, pipilerini, taşaklarını, deliklerini yalayıp emmek istiyorum. Sonunda da bağırta bağırta anırta anırta gibip içlerine boşalmak tabi.
Siz ne düşünüyorsunuz? -
0
kankamın kız arkadaşından etkileniyorum
Kız beni sevmiyor tak gibi davranıyor ama çok ciksi ateşli bir hatun, yanındayken hep gibim kalkıyor onu yatırıp her yerini yalayıp gibmek istiyorum ama kankamın hatrına yapmıyorum. -
0
sözlüğe ne yaptınız aminakke
Ulan son 4 yılda yazdığım her şey gitmiş, siildiğim entryler gelmiş bu nedir yauv -
+2
her gece rüyamda sikişiyorum
Yeter ulan her gece her gece ruyalaniyorum sabahlari her taraf döl oluyor, nasıl kurtulurum beyler? -
0
ekonomi kötü diyenler bir gelin hele
Asgari ücret çok yüksek çünkü, işverene maliyeti 1 kişi için 3500TL.
işveren kendisine 4000 lira kazandıracak adam için 3500 lira harcamaz. -
+2 -8
ekonomi kötü diyenler bir gelin hele
Yok efendim öldük bittik ekonomi tak gibi işsiziz iş bulamıyoruz diyen zütü uyuşuklar lafım size.
Madem ekonomi kötü ve iş bulamıyorsunuz. Biz neden işçi bulamıyoruz dıbınakoyim? iş var gel deyince de kem küm edip işi beğenmiyorsunuz. Kendi beceriksizliğiniznve iş beğenmemenizin suçunu ekonomiye atmayın. -
+1 -4
bazı eziklerin bakire karıyla evlenecem demesi
Haklısın panpa bu devirde bakire olan kız ya merzifon eşeğine benziyordur ya da yalan söylüyordur. Enayilere ve merzifon eserlerine tav olacak olanlara selam. -
-5
bundan daha kötüsü var mı
Bu ne amk fakiri, iş bulamıyorsan senin mallığındandır. Biz de işçi bulamıyoruz. -
0
eskiciaağ
Kızgın yağın sıcaklığını daha
havadayken hisseden çocuk, dört yaşında olmasına rağmen başına geleceklerin farkına varmıştır...
Eskici tam bir deneme yanılma uzmanıdır. Kurulacak ideal tuzağı, ocağa tutturulan kazanı, fındık
yağını hep deneyerek bulmuştur. “Bugün sütünü içtin mi?” diye sorar. Çocuk “hayır” anlamında
başını sağa sola sallar. Eskici çocuğu kazana bırakır. Kızgın fındık yağının içine düşen çocuk,
normal bir insanın çıkaramayacağı tizlikte haykırır. Bu işi defalarca yapmış olmasına rağmen, yine
de bu duyma sınırını zorlayan ses karşısında eskicinin tüyleri diken diken olur. Çocuk ilk olarak
aşırı sıcağın etkisiyle gözleri aktığı için kör olur ve saçları tamamen erir. Beş-altı saniyelik canıyla
çığlıklar atarak kazanın içinde debelenir, ama kazan devrilmez.
Kazanı ocağa tutturmak için sonradan eklediği parçayı da yaşadığı bir tecrübe sonrasında
geliştirmiştir. iri çocuklardan bir tanesi, kazanın içinde ölmemekte direnmiş, üstüne üstlük
çırpınırken kazanı devirmiştir. Halının üzerinde, üstünden araba geçmiş bir köpek gibi inlerken,
eskiciye doğru emekleyip ondan yardım etmesi için yalvarmıştır. Rengi koyu kahve olmuş, saçları,
gözleri ve dudakları erimiş, yürüyen tombul bir et yığınına benzeyen hali eskiciyi çok
korkutmuştur. Eline rastgele geçen satırı çocuğa rastgele bir şekilde indirmiştir. Sırtına gelen satır
çocuğu yere yıkmıştır. Eskici satırı geri çektikten sonra çocuk yattığı yerden, dudakları olmadan
“Anne!” diye inlemeye devam etmektedir. Satırı iki eliyle kavrayan eskici, bu sefer çocuğun
kafatasına inmiştir. Sıcaktan zaten erimiş olan kafa çaprazdan ikiye ayrılmış, iri çocuğun beyni
dışarı akmıştır. Kafa, bu haliyle insan kafasından çok içinden kokoreç çıkan kesmece bir karpuza
benzemiştir. Eskici, çocuğun kalan parçalarını iri bir kaşıkla temizlemek zorunda kalmıştır.
Çocukların pişerken uyanık olması gerektiğini de deneyerek öğrenmiştir. Kendisi sebebini
bilmemektedir ama çocuk pişerken uyanık olunca eti eskiciye daha lezzetli gelmektedir. işin esası,
bilinci yerinde olan çocuk kızgın yağa atıldığı zaman tüm vücuduna yüklü miktarda adrenalin
salgılanmaktadır. Bu da eti –eskiciye göre- daha lezzetli yapar.
Eskici aslında yamyam değildir. Normal insanlardan tek farkı; insan etinin tadına bakmış
olmasıdır. insanoğlunun alışkanlıklarındaki en önemli faktör “deneme”dir. Normal insanların (ne
demekse) tiksindiği çoğu şeye bağımlı olmak, aslında sadece bir kere denemeye bakmaktadır. Nar
gibi kızarmış bir bacağın yanında rakı içmeyi sever eskici. Ama bunu deneyerek bulmamıştır, rakı
zaten her şeyin yanında iyi gider.
Yemeğini bitiren eskici, yemek artıklarını çöpe atamaz. Çöpte bulunan bir bacak kemiğinin şüphe
uyandıracağından korkar. Üzerinde yer yer et parçaları bulunan kemiği dışarıya, evin arkasına
zütürür. Orada bulunan hurdaları birer birer kaldırıp toprağa ulaşır. Evin arka duvarına dayanmış olan küreğini alıp toprağı bir güzel kazar. Kazı çalışmaları sırasında birkaç minik kemik ve
kurukafayla karşılaşır. Bacağı açtığı çukura attıktan sonra çukuru güzelce kapatıp hurdaları yerine
koyar. Böylece kemiğin üzerindeki et parçalarını topraktaki kurtlar yer ve doğadan alınan doğaya
iade edilmiş olur. Bu işi her gün yapmak eskiciye zor gelmektedir ama bağımlısı olduğu taze eti
yiyebilmek için buna katlanmaya razıdır.
Bir şeyi daha deneyerek bulmuştur eskici. Pişen çocuğun midesinde süt varsa, o süt kaybolmaz,
yüksek ısıda ete karışır. Bu da etin tadını bozar, bebek maması gibi yapar. O yüzden eskici, sadece
sütünü içmeyen çocukları yer... -
0
eskiciaağ
Çocuk süt içmeyi sevmez. Arkadaşıyla birlikte lego oynamakla meşguldür. Annesinin
ağzına dayadığı sütü elinin tersiyle iter, kafasını yana çevirir. Anne sinirlenir. Ona yıllarca
bakmıştır, büyütmüştür, taklu bezlerini yıkamıştır. Karşılığında oğlu beş saniyesini ayırıp da
sütünü içmeye tenezzül etmiyordur. Şu çocuklar ne kadar da nankördür. Anne önce çocuğun
“sidik yarışı” merakını kullanır: “Bak, arkadaşın süt içmeyi çok seviyormuş, her gün sütünü
içermiş, di mi Abdullah?” “Övöt töyzö!”
Bu yöntem işe yaramayınca anne bu sefer de oğlunun “paylaşmaktan nefret etme”
özelliğini kullanıp çocuğun tapulu malı olan sütü arkadaşına ikram etmekle tehdit eder: “O zaman
ben de Abdullah’a veririm. Apocuuum, iç bakıyım oğlumun sütünü.” Çocuktan yine bir tepki
gelmez. Anne, sütü Abdullah’ın elinden zar zor kurtardıktan sonra sinirlenmeye başlamıştır, sert
oynamaya karar verir. Anne bilmez ki çocuk; sütü kaynar bir içecek olduğunu sandığı için içmek
istemez. Küçük bir hayvanı öldürebilecek sıcaklıktaki sütü anne bilerek soğutmamıştır, çünkü
nereden öğrendiğini hatırlamamakla birlikte, soğuyan sütün vitamininin “kaçacağına” inanır. Bu
vitamin nereye kaçar, atmosfere mi karışır, difüzyonla dağılmaya mı uğrar, onları hiç merak etmez.
Annenin yardımına sokaktan geçen eskicinin bilinmeyen bir dilde söylediği savaş çığlığı
koşar:
“ieeskileralırımeskiciyyyya!”
Anne: “Bak! Eskici geldi işte! Sütünü içmediğini öğrenmiş. Çabuk iç sütünü, vallahi zütürür sonra
seni” diyerek kendi oğlunu, hem de yalan yere yemin ederek ölümle tehdit eder. O yaşta annesinin
ve babasının her söylediğine inanan çocuk ise büyük bir korkuyla sütü kafasına diker. Önce elleri
yanar çocuğun, sonra ağzı ve dili. Sütü yuttuktan sonra da yemek borusundaki acıyı hisseder. Ama
en azından eskiciden kurtulmuştur. Nasıl bir istihbarat teşkilatı vardır ki eskicinin, sütünü içmeyen
çocukları hemen teşhis etsin? Acaba evden birisi mi gammazlıyordur çocuğu, veya evi seyreden
meraklı bir komşu? Peki devlet mi görevlendirmiştir eskiciyi: “Git, ne kadar sütünü içmeyen,
uyumayan çocuk varsa getir. Madem büyümeye niyetleri yok, şimdiden imha edelim de arı ırkı
yaratalım” diye?
Çocuk, uzun bir süre eskiciyi sadece “çocuk toplayan adam” olarak bilecektir. Ne kadar büyürse
büyüsün ondan hep korkacaktır. Koskoca bir işadamı olduğunda bile eskicinin sesini duyunca
irkilecektir. Ama olsun, sütünü içmiştir. Çocuğun pgibolojisinin bozulduğuna değmiştir.
Eskici ise, pencerenin dışında, bütün bu konuşulan komplo teorilerinden habersiz sokakta
gezmektedir. Dört bigiblet tekeri üzerinde giden tezgahını azimle itmektedir. Apartmanın
pencerelerinden seslenen kadınlara, eski eşyalar karşılığında plastik kova, leğen, mandal, lavabo
pompası... arabasında ne varsa verir.
Üç bölüme ayrılmıştır arabası. Üstteki tezgahta; kenarlarda takas aracı olmak üzere arabaya özenle
yerleştirilmiş naylon eşyalar, ortada ise evlerden aldığı eskiler, bozuk çamaşır makineleri,
buzdolapları, ütüler, parçalanmış elbise dolapları bulunur. Eşya seçmez eskici, hanımlar ona ne
verirse versin, yaylı kantarında tarttıktan sonra uygun karşılığını vererek hurdayı alır. Eskicinin
dünyasında öncelikli olan ağırlıktır. Onun için eski bir lavabo, bir bilgisayardan birkaç mandal
daha değerlidir. Arabanın üçüncü bölmesi ise alt kısımdadır.
Eskicinin gün boyunca takip ettiği bir parkuru vardır. Sokakların arasında dev bir tur atıp evine
döner. Ama her gün farklı yönden tamamlar parkurunu; bir gün düz, bir gün ters. Böylece sabah
erken saatlerde önünden geçtiği evlerde uyanmamış kadınlar varsa, ertesi gün aynı evlerden
akşamüstü geçip kadınları uyanık yakalar, bu sayede parkurundan maksimum verim almış olur.
Akşam olduğunda fakirhanesine gelmiştir eskici. Kasabanın dışında, gecekondu-kulübe arası bir
evde yaşar. Önce evin arkasındaki boş alana gidip o gün takasta kazandığı eski eşyaları yığar.
Daha sonra arabasının tekerleklerini kontrol eder. Kasabanın taşlı topraklı yolları, tekerleklerin
sabrını epey zorlamıştır. Lastikte veya tekerde herhangi bir sorun varsa, orada bulunan aletleriyle
gerekli tamiratı yapar. Evin dışındaki işi artık bitmiştir. Arabasının sığacağı şekilde sonradan genişletilmiş kapısını açar ve arabasıyla birlikte içeri girer.
Evde onu bekleyen kimse yoktur. Ayakkabılarını çıkarır, lavaboya gidip elini yüzünü yıkar.
Perdeleri henüz açmaz, çünkü önce yemek yemesi lazımdır. Tek odalı evinin mutfak köşesindeki
dolapların birinden kocaman bir kazan çıkarır ve ocağın üstüne koyar. Kendisi tarafından kazana
sonradan eklenmiş parçaların yardımıyla kazanı ocağa tutturur, yerinden oynamasın diye vidalarını
iyice sıkar. Sonra bir şişe fındık yağının tamdıbını kazana boşaltır. Ocağı yakar.
Ocak kısık ateşte kazanı ısıtırken, eskici arabasının üçüncü bölmesini açar. içinden dört yaşında
bir erkek çocuk çıkarır. Çocuk baygındır, veya uyuyordur. Çocuğu görünce kendi boğazını tutar.
Gün boyunca çocuğun sesini bastırmak için ne kadar bağırması gerektiğini hatırlamıştır. Ocağın
üzerindeki dolaptan boğaz pastilini çıkarır ve ağzına bir tane atıp kutuyu yerine koyar. Sonra işine
geri döner. Çocuğun giysilerini özenle çıkarır. Artık uyanmasını sağlamak zorundadır. Çocuğu
ocağın yanına getirir ve bir iki tokat atar. Çocuk kendine gelince sakalla kaplı suratı, kapkara
gözleri, paçavradan giysileri ve kesif ter kokusuyla eskici amcayı görür. Eskici amcayı ilk olarak
sokakta görmüştür. Ona arabasının altına bir top kaçtığını, kendisinin oraya girmek için çok büyük
olduğunu söylemiş ve çocuktan yardım istemiştir. Çocuk da topu almak için “üçüncü bölme”ye
girince bölmenin kapağı kapanmıştır. Çocuk uzun süre ağlayıp sızlamıştır ama sesini kimseye
duyuramamıştır. En sonunda da sıcaktan bayılmıştır.
Karşısında eskiciyi gören çocuk tekrar başlar ağlamaya. Bu sefer eskicinin bağırıp çocuğun sesini
bastırması gereksizdir, çünkü etrafta çocuğu duyacak kimsecikler yoktur. Güçlü kollarıyla çocuğu
belinden kavrayıp yukarı kaldırır, kazanın üzerine zütürür... -
0
araba sahipleri bu başlığa
Yok panpa çiftçiyim aynı zamanda öğrenciyim ben daha evlenmedim.
Kodiaq pederin, Golf benim şahsi araç. Navarayla da arazideyken getir zütür yapıyoz. -
+2 -4
araba sahipleri bu başlığa
2019 Skoda Kodiaq 1.5 TSI DSG Prestige 8 binde daha
2011 VW Golf 1.4 TSI DSG Comfortline (ben buna biniyom) 170 binde eski performansı yok
2008 Nissan Navara 2.5 TDI 4x4 manuel 350 bin kmde taş gibi hala -
+2
eskort mu daha namusludur yoksa
Paraya ihtiyacı olduğu için eskortluk yapan kız mı daha huurdur yoksa her yannanın altına zevk için yatan mı -
+7
karı olsanız namuslu mu olurdunuz yollu mu
Evet beyler soru gayet açık, eğer bir amlı olsaydınız namuslu mu olurdunuz yoksa yollu huur mu? ikisinin de artılarını eksilerini düşünün ona göre yazın.
Ben kesin yollu kaltağın teki olurdum. - daha çok