Kardeşim sen sor ben cevaplıyayım. Niye mantıksız sence

Kardeşim
Alllah kullarına adeletsizlik yapıyor diyemeyiz. Adaletsi, olması için buna ihityacı veya -haşa- menfaatinin olması gerekirdi. Lakin Allah'ın biz insanlara ihtiyacı yoktur.
Bu dünyada herkesin sınavı farklıdır
Zengin malı ile
Fakir sabrı ile
Hasta olan şifa ile vs. Bunları uzatmak pek mümkündür.
Allah ayetinden şöyle buyurmaktadır "Allah, kişiye ancak gücünün yeteceği kadar teklif eder... " (Bakara, 2/286.)
Ayet-i Kerim'de anlaşılacağı üzere kulun gücünün üstünden yük yüklemez Rabbimiz.
insanların tabi oldukları sınavın farklı olması hikmettendir. Nasıl ki her insan aynı değilse her insanın sınavı da aynı olmayabilir.
Zengin için zekat vermek farzdır lakin fakir için böyle bir farz yoktur. Fakire zekat verilir.
Mü'minler başlarına gelen bir musibette sabredip Allah'a dua etmeleri icab eder. Yine Ayette "Sizin hayır bildiklerinizde şer, şer bildiklerinizde hayır var. Siz bilemezsiniz (Bakara, 2/216)
Yine Ayetlerde Yüce Rabbimiz şöyşe buyurmaktadır.
AYET: (Bakara -156). ‘’Onlar; başlarına bir musibet gelince, “Biz şüphesiz (her şeyimizle) Allaha aidiz ve şüphesiz O’na döneceğiz” derler.’’ 
Bu ayeti kerimede takva sahibi müminin başına musibet geldiğinde 
إِنَّا لِلّهِ وَإِنَّا إِلَيْهِ رَاجِعونَ (inna lillahi veinna ilyhi raciun)’’Allahtan geldik ona döneceğiz’’ dediklerini bizimde dememiz gerektiği bildiriliyor. Bizler sadece ölüm haberi aldığımızda bunu söylüyoruz. Halbuki her sıkıntı yaşandığında söylenmelidir.
AYET: (Enbiya -35). Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak hayır ile de şer ile de deniyoruz. Ancak bize döndürüleceksiniz.’’
Bu ayeti kerime Rabbimizin bizi imtihan ettiğini, belalara sabr, nimetlere şükür yapıp yapmadığımızı denediğini bildiriyor. 
Kısacası imtihanın zorluğuna göre mükafat da artmaktadır. Soruları zor olan bir imtihandan kişi elli puan alsa, kolay olan bir imtihandan da yüz puan alsa, görünüşte dereceleri aynı olmasa da hakikatta aynı olabilir. Rakamsal olarak diğeri daha üstün gözükse de değer olarak aynı olabili

Kardeşim Allah her topluma peygamber göndermiştir. Kimini bir eve, kimi bir aileye, kimini bir köye, kimi bir şehire vs...
islam dininde ilk insan Hz Adem\'dir.
Allah insanlara toplam kimi rivayetlere göre 124.000(yüzyirmidörtbin) kimi rivayetlere göre de 224.000(ikiyüzyirmidörtbin) peygamber gönderilmiştir.
Hz. Adem\'in yaşını veya bundan kaç sene önce yaşadığını bilemeyiz. islami kitaplarda da böyle bir bilgi yok.
Hadi senin dediğin hesaba göre gidelim.
Günümüzde bulunan en eski insan fosili israil\'in Karmel Dağı’ndaki Misliya Mağarası’nda 26 Ocak 2018 tarihinde bulunmuştur. Ve tahmini olarak 175.000 ile 200.000 yıl önce yaşadığı belirtilmiştir.
Şimdi basit bir matematik yapalım. Farzedelim ki 124.000 peygamber gelmiştir. Ve hepsinin (sen 1000 dedin ben 100 diyorum) 100 yıl yaşadığını varsayalım. Şimdi çarpalım
124.000 çarpı 100 eşittir 12.400.000 yapar. Sadece toplam yaşadıkları süreler bile bu kadar çıkıyor. Kaldı ki Hz. Nuh gibi 950 küsür sene yaşayan peygamberlerde var. Ve kaldı ki bazı rivayetler 224.000 peygamberin olduğunu söylüyor.
Bunları da hesap edersen doğrudur en eski insanın yaşının yakınından bile geçemez...

Estağfirullah bilgim dahilinde yöneltilen sorulara cevap veriyorum. Bu müslümanların bir görevidir.
Ayrıca "Ameller niyetlerine göredir" Niyeti sahih olanın ameli de sahih olur inşallah...

Dediğim gibi islam kaynaklarında böyle kesin bir bilgi yok. Hz.Adem kesin bundan milyar yıl önce yaşamış diye bir şeyden bahsedemeyiz.
Biz dinimiz olan islam üzerine gidersek ilk insan Hz.Adem'dir.
Şuan ki teknolojilerde bulunan insan kalıntıları "Bulunan veya keşfedilen en eski insanlardır" lakin ilk insandır diye bir şey söyleyemeyiz

Kardeşim
islam kavramı, Hz. Adem (as)’dan Hz. muhafazid (a.s.m)’e kadar gelen bütün hak dinlerin ortak adıdır. Çünkü islam sözcüğü, Allah’a teslimiyeti, onun emir ve yasaklarına boyun eğmeyi ifade etmektedir. Bu ise, dinlerin temel gayesidir. 

Ayrıca islam, “Silm” kökünden gelen bir kelime olarak da,  fert ve toplumların huzur ve barışının teminatı olduğunu ifade etmektedir. Bu ise, bütün hak dinlerin ana temasıdır. 

- Bu açıdan konuya bakıldığında, her peygamberin kendi devrinde ilk Müslüman olduğunda şüphe yoktur. Hz. ibrahim (as) kendi devrinin ilk Müslümanı, Hz. muhafazid (a.s.m) de kendi devrinin ilk Müslümanıdır. 

“De ki: bana ilk Müslüman olmam emredildi (yani Allah’a ilk teslim olup ona itaat etmem emr olundu).”(Enam, 6/14) mealindeki ayette, Hz. muhafazid (a.s.m.)’in kendi devrinin ilk Müslümanı, iman ve ameliyle Allah’a herkesten önce teslim olması emredilmiştir.

Bu açıklamalardan anlaşılıyor ki, söz konusu iki ayetin ifadeleri arasında bir çelişki söz konusu değildir.  Her sözü kendi bağlamında değerlendirmek gerekir.

islam'i kaynaklarda Adem (a.s.)'ın kaç yıl veya ne zaman yaratıldığı ile ilgili sahih bir bilgiye rastalayamadım. Sahih olmayan hatta mevdu (uydurma) olan bazı rivâyetlerde bilgiler bize bir fikir verse de kesin şudur diye bir görüş bildirememekteyiz.
Bu yüzden bu meseleye kesin olarak hz. Adem bu tarihte yaşamış bundan bilmem kaç bin yıl veya milyar yıl yaşamış da diyemeyiz

ilk müslümandan kastın islam dinine mensup olan ilk insan ise bunun cevabı Hz. muhafazid'tir

Hayvanların veya diğer canlıların akıldan noksan olmalarından dolayı böyle bir şey söz konusu değildir. Ayette de geçtiği gibi Âdemoğullarından yani biz insanlardan bahseder.

Rabbimiz ezelde, ruhlar aleminde iken; 'Elestü birabbiküm, (Ben sizin Rabbiniz değil miyim?) buyurmuş, ruhlarımız da 'Kalu Bela' (Evet, sen bizim Rabbimizsin) demişlerdir.

Kalu bela Kur'an'da Araf suresi 172 ayette bahsedilir:

"Hani Rabbin, ademoğullarından, bellerinden zürriyetlerini alıp onları öz benliklerine şahit tutarak sormuştu: "Rabbiniz değil miyim?" Onlar: "Rabbimizsin, buna tanıklık ederiz." demişlerdi. Kıyamet günü, "biz bundan habersizdik" demeyesiniz". (Araf suresi 172)

Allah insanlardan bu sözü almıştır kimi Alimler bunun bir sembolik olduğunu kimileri ise bunun hakikat olduğunu söylemişlerdir. Lakin Kur'an'da geçiyor. Ayrıca her insan fıtrat üzerine doğar sonra çevresinden veya ailesinden görerek farklı dinlere mensup olabilirler hadisiyle de desteklenir.
Kalu bela olayını neden ve niçin hatırlamıyoruz sorusuna gelince bunu bir kaç nedeni olabilir.

1-insan anne rahmine iken pek çok devreler yaşıyor. Bu devrenin 4. Ayında cenine ruh ilka ediliyor. Geriye kalan 5 aylık süre zarfında ruh ve cenin anne karnında yaşamasına rağmen hiçbir şey hatırlamıyor. Çünkü gelişebilen görme işitme gibi akletme ve gördüklerini hıfzetme yeteneği de  büyüdükten sonra gelişimini tamamlıyor. Bunula berabere sadece anne karnında değil bebeklik ve çocukluk dönemine ait de pek çok şeyi hatırlamıyoruz. Buna rağmen büyüdükten sonra daha öncesi devrelere ait “neden ben hatırlamıyorum” demesi anlamsız kalır

2- Pek çok duyu organlarımız sınırlı yaratılmıştır. Örneğin görme, işitme, koklama ve duyma gibi duyu organlarımız sınırlı yaratılmıştır. Hatta bu konuda pek çok hayvan bizden daha iyi görebiliyor ve koklayabiliyor. Bunu gibi hafızamızda sınırlı yaratılmış ve Allah’ın bir çok hikmeti gereği pek çok olayları unutabiliyoruz. Eğer unutkan bir varlık olmasaydık geçmişte yaşadığımız pek çok korku ve sıkıntının izlerini hayat boyu devam ettirecek ve dünya saadetimiz mahvolacaktı.

Selamün Aleyküm Arkadaşlar
Din ile ilgili aklınıza takılan sorularınız, şüpheleriniz veya inanmadığınız konular varsa bunları elimden geldiği kadar cevaplamaya çalışırım..

Selamün Aleyküm Arkadaşlar
Din ile ilgili aklınıza takılan sorularınız, şüpheleriniz veya inanmadığınız konular varsa bunları elimden geldiği kadar cevaplamaya çalışırım..

Selamün Aleyküm kardeşim
Sünnet olmak Kur’an’da yer almamıştır. Ancak Hz. Peygamber(a.s.m)’in sünnetinde/hadislerinde yer almıştır.

Hz. ibrahim, ciksen yaşında iken sünnet olduğuna dair -Buharî, Müslim gibi en sahih kaynaklardan gelen- rivayetler vardır(bk. Neylu’l-evtar, 1/111).

islam’da da, “fıtrattan olduğu” ifadesiyle daha önceki peygamberlerin prensibi olarak zikredilen hususlardan biri de sünnet olmaktır.

Hanefî ve Malikî mezhebine göre sünnet olmak sünnettir, Şafiî ve Hanbeli mezhebine göre vacip/farzdır, çünkü bu islam’ın/Müslüman olmanın bir simgesidir. (bk. V. Zuhaylî, el-Fıkhu’l-islamî, 1/306-7, 310)

Sünnet olmak, islam’ın bir şiarıdır. Bu sebeple, şiarlar/simgeler sünnet kabilinden de olsa, farzlar gibi önemlidir. Bu sebeple, sünnet olmayı “sünnet”olarak kabul eden alimlerin görüşlerini de bu çerçevede değerlendirmek gerekir.

Selamün Aleyküm kardeşim...
Yazını hepsini okudum. Çok güzel yazmışsın. Benimsemiş olduğun hayat felsefesini de beğendim. Kendince haklı sebeplerin var. Lakin bir Müslüman olarak tek bir ilaha ve onun koymuş olduğu emir ve yasaklara itaat ederiz.
Eğer bu yazdıklarını isam dininde açıklamamı istersen sana hiç üşsenmeden sıkılmadan uzun uzun yazacağımın teminatını veriyorum. istersen yazabilirim. ister misin?

Kardelşim maksadım abartmak değil. Abartma da söz konusu olamaz. Ben yanlızca bar olanları söylüyorum o kadar

Kardeşim Allah'ın yarattığı tüm varlıklar sınava tabidirler. Bunun a kişisi veya b kişisi yok. Ayette "Her nefis ölümü tadacaktır ve sonunda bize döndürüleceksiniz" diyor. Yani tüm varlıklar ölecek ve sonunda ahirete gideceğiz.
Dedik ki herkesin sınavı farklı olur. Yoksulun malı yoktur Allah'a dua eder ve sabrederse kazanan o olur. Zenginin malı çoktur yoksula verirse veya Allah yolunda harcarsa yine kazanan odur. Allah herkesin sınavını ayrı tutmuştur lakin din birdir o da islamdır...
Vesselam

Selamün Aleyküm kardeşim...
Öncelikle her meselekte maaş varken imamlık gibi mübarek bir meslekte neden olmasın.
Eskiden imamlar maaş almazlardı. Niye biliyor musun?
Çünkü insanlar zekâtlarının ve sadakalarının bir kısmını imama verirlerdi. imamda bu sayede geçimini sağlardı. Şimdilerde ise ne zekat veren var ne sadaka. Bu yüzden imamlar maaş alıyorlar. Sonuçta onlar da insan onlarında ailesi var ve geçinmek zorundalar.
Vesselam...

Selamün Aleyküm kardeşim...
islâm dini birtakım hayvanların etlerini yemeyi serbest bırakmışken, bazılarını yasaklamıştır. Meşrû kılınan veya yasaklanan hayvan çeşitleri incelendiğinde, insan sağlığı için yararlı hayvanların etinin meşru, zararlı olanların ise yasaklanmış olduğu anlaşılır. işte domuz da beslenme tarzı, görünüşü, insanı tiksindiren tabiatı ve bünyesinde, etini yiyenlere geçebilen trişin vb. zararlı unsurlar taşıması nedeniyle yasaklanmıştır.

Kur'ân-ı Kerîm'de beş âyette domuzdan söz edilir. Âyetler şöyledir:

"Allah sizlere yalnız leşi, kanı, domuz etini, bir de Allah'tan başkası adına kesilenleri haram kıldı." (Bakara, 2/173; Nahl, 16/115)

"Leş, kan, domuz eti, Allah'tan başkasının adı anılarak kesilen... hayvanlar sizin için haram kılınmıştır." (Mâide, 5/3)

"Ey muhafazid, de ki: Bana vahyolunanlar arasında, yiyen bir kişinin yediği herhangi bir şeyin haram olduğuna dair bir hüküm bulamıyorum. Ancak leş veya akıtılmış kan, yahut domuz eti ki bunlar pistir, yahut doğru yoldan çıkarak, Allah'tan başkasının adı anılarak kesilen hayvanların yenmesi haramdır... " (En'âm, 6/145)

Aşağıdaki âyette de domuzun çirkin hâline işaret edilmiştir.

"... Allah kime lânet eder ve gazabına uğratırsa ve kimlerden de maymunlar, domuzlar ve tağûta kullar yaparsa, işte bunlar, makamları en kötü, yolları da en sapık olanlardır." (Mâide, 6/60).

Câbir b. Abdillah'tan, Allah Rasûlünün Mekke'nin fethi yılında Mekke'de iken şöyle buyurduğu nakledilmiştir:

"Şüphesiz Allah ve Rasûlü şarabın, ölü hayvan etinin, domuzun ve putların alım-satımını haram kılmıştır." (Buhârî, Büyu', 112; Tecrîd-i Sarih Tercümesi VI / 537, 538)
HELALLER iHTiYACA YETER...
Vesselam...

Selamün Aleyküm kardeşim...
Namaz kılmamak büyük günahlardan olsa da orucu bozmadığından veya oruç tutmanın bir şartı olmadığından, namaz kılmayanın tuttuğu oruçlar geçerlidir.
Ancak, orucun bir manası da kişinin kendini bütün haramlardan uzak tutmasıdır. insan orucu midesine tutturduğu gibi diğer uzuvlarına da tutturması gerekir. Gözün orucu harama bakmamak, dilin orucu yalan ve gıybet gibi şeylerden uzak durmak vs. işte en mükemmel oruç hem madden hem de manen oruç tutmaktır
Vesselam...

Selamün Aleyküm kardeşim...
Öncelikle domuz dinimizde haram ve necistir yani kirlidir, pistir. Domuzun kendisi haram olduğundan ötürü yenilmesi de haramdır. Domuzu beslemek, satmak, almak, tiaceretini yapmak, yemekde haramdır. Kaldı ki ellemek dahi necistir. Dört mezhebe göre 7 kez ellenilen yer veya çarpan çey yıkanmalıdır. Bu yüzden müslüman domuz beslemez. Kendi dışkısını yediği için haramdır diye bir şey söz konusu değildir. Haram haramdır.
Vesselam...

0
Selamün Aleyküm kardeşim...
Allah Hz. Adem'den beri peygamberler göndererek insanları Hakka ve kurtuluşa davet etmiştir. Kimi bir eve, kimi bir köye, kimi bir şehire, kimi bir ülkeye vs. uzatabiliriz. Lakin son din islamdır ve son peygamber Efendimiz Hz. muhafazid'dir. Hz muhafazid, islam, islamın kanunları ve Kur'an-ı Kerim tüm insanlığa gönderilmiştir.
Gelelim senin söylediğin meseleye.
Allah haramları değiştirmemiş Hz. Ademden beri haram olan şeyler var. Örnek olarak; Allah'a şirk koşmak, adam öldürmek, hırsızlık yapmak, zina işlemek vs. Tüm dinlerde geçerli olan haramlardır. Lakin islama gelinceye kadar bazı şeyler daha haram kılınmıştır. Örnek; içki içilmesi islamdan sonra gelen bir haramdır. Ayrıca bir şey haram olduktan sonra tekrardan helal olmamıştır. islamdan sonra bazı ibadetler vuku bulmuştur. Bunlarda zaten müslümanın yapması gereken şeylerdir. Örneğin;Namaz, oruc, hac, zekat, gibi bazı ibadetler de islam dininden sonra veya farz kılınmıştır.
Vesselam

0
Selamün Aleyküm kardeşim
Öncelikle intiharın haram olduğunu Rabbimiz tarafından yasaklandığını biliyoruz. Bu konuda hemfikiriz.
Allah her kulunu yani biz insanları farklı farklı şekilde sınava tabi tutar. Bu aile, arkadaş, iş, gelecek, para, mal, mülk, zenginlik, yoksulluk... vs. diye uzayıp gider. Lakin Bakara Sûresi 286. ayette geçen, "Allah hiçbir nefse gücünün yeteceğinden öte yük yüklemez ayetini unutmamak lazım. Derdi veren Allahtır derman da hiç şüphesiz ondadır. insanların sabretmesi ve dua etmesi lazım gelir. "Allah sabredenlerle beraberdir" unutma.
Ayrıca intihar bir kaçış yolu değil çaresizliktir.
Ve "Çaresizseniz çare sizsiniz"... Vesselam