• 1 / 1 / 36 entry
  • 38 başlık
  • 489.76 incipuan

galbarakan bebişinci nesil normal

  • +1 -5
    fenerbahçe yüzünden ülke daşşak
    ithal edecek hale geldi

    Kupaya ümraniye mağlubiyetiyle veda eden Fenerbahçe'de zütler malatya'ya çevrildi.
    ···
  • 0
    karizmayı çizdim
    http://imgim.com/P1M4AQ.gif

    adım hıdır elimden gelen budur.
    ···
  • 0
    sahibinden satılık californium252
    Ankarada Dünyada sadece abd ve rusyada üretilen kaliforniyum maddesi ele geçirilmiş 1 kilo 441 gram !!!

    Dünyanın en tehlikeli, radyoaktif maddelerinden birisi olan kaliforniyum plastik eldivenlerle a4 kağıdın üstüne dökülüyor vay amk!!!

    Bir ekşi yazarına göre :
    ele geçirilen şeyin kalifornium olması mümkün değil.
    (hele de haberlerdeki ifadelerde işaret edilen californium-252 izotopu olması hiç mümkün değil.)
    neden mi?
    - madde o kadar yüksek radyasyon yayıyor ki, 1 gram seviyesinde cf\\\\\\\'yi taşımak için 50 tonluk dev dev koruma kapsülleri kullanılmasına, vinçlere ve tırlara ihtiyaç var.

    NTV\\\\\\\'nin yayınına katılan istanbul Teknik Üniversitesi Enerji Enstitüsü Nükleer Araştırmalar Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Beril Tuğrul, Ankara\\\\\\\'da ele geçirilen kaliforniyum ile ilgili bilgi verdi. Prof. Dr. Tuğrul, ele geçirilen miktarın yüksek olduğunu ve kaliforniyumu dünyada sadece iki ülkenin ürettiğini anlattı. Prof. Dr. Beril Tuğrul\\\\\\\'un açıklamaları şöyle:
    \\\\\\\"Miktar yüksek görünüyor. Esasında bizim doğada bulunmayan dediğimiz transuranik dediğimiz, uranyumdan sonraki elementlerden 98 numaralı. Ve dolayısıyla yapay olarak elde edilebilen bir element.


    istanbul Teknik Üniversitesi Enerji Enstitüsü Nükleer Araştırmalar Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Beril Tuğrul !!!

    Şimdi bu öğretim üyesi ,bu maddenin radyoaktif bir madde olduğunu öyle eline eldivenleri geçirip a4 kağıdın üzerine serilemeyecek bir madde olduğunu bilmiyor mu da böyle bir açıklama yapabiliyor..??

    Nasıl bir ülke olduk amk...
    ···
  • 0
    doğu tıbbının mucize hikayesi 18
    Üçü acı içerisinde, kandırılmış olmalarının öfkesiyle ve insanlara olan güvenlerini bir kez daha sorgulayarak hastanenin yolunu tutarken biz de ters istikamete yöneldik.

    Dedim ki Sokratese:
    Öğrenci adamlar a.ına koyayım... Hastaneye gidecekler ceplerinde para var mı yok mu,bilmiyoruz..

    Gel dedim .Si.erim meyhanesini.Bir kuru kestane neyimize yetmeyecek!

    Döndük…Çok uzaklaşmadan çevirdik elemanları….

    “Arkadaşlar. kusura bakmayın. Size bugün herhangi bir ödül veremedik ;ama bir özür olarak şu 500 lirayı kabul edin bir kez daha şahsım ve tıp uzmanı arkadaşım adına sizlerden özür diliyorum.” deyip, parayı uzattım.

    içlerinden biri :O paralar da kesin sahtedir amk dedi.

    Vayy !!!

    Hızlı öğreniyorlardı...

    “Sahte değildir lan, merak etmeyin..Az önce iddaa bayiinden aldık..Ama kasada duran si.ik bir yamuk yaptıysa bilemem” dedim.

    Sırf bilim kurgu filmleri sevmediği için, suratının yarısı kısmi felç olan eleman bile gülümsedi... Gülümsedi ;ama Mona Lisa tablosu gibi, oldukça gizemli bir gülümseyişti amk !
    ···
  • 0
    doğu tıbbının mucize hikayesi 18
    Geçen gece tuvalete girdim işiyorum. Küçük kanatlı bi sinek. ismini bile bulduramıyorum.. Sonra baktım biraz, lağım sineğiymiş... Tuvalette başka ne sineği olacak amk... Sidiğimle sineği nişan aldım ve tam on ikiden alnının çatısından vurdum.. Saniyeler içerisinde sinek, alafranga tuvaletin beyaz mermerine çarpıp kaygan yüzeyden deliğe doğru kayıp gitti.. insan bedeninden çıkan skimsonik bir sıvı bir lağım sineğini saniyeler içerisinde bilinmeze zütürdü. Deliğin içerisine bakarken nasıl bir ölüm şekli lan bu dedim kendi kendime, hayatta olan bakan, gören, düşünen, bilinci hala yerinde olan bir canlının böyle bo.tan bir şekilde ölmesi ne kadar garip. Tuvaletten çıktıktan sonra kendi hayatımızı düşündüm.

    Bir şey itiraf edeyim mi?

    Lağım sineğinden hiç farkımız yok…
    (Bazen, ilizyonu deneyimleyen nöral şablonlar mıyız lan acaba diye düşünüyorum?)

    Atatürk, yeni subay olmuş az bir maaşla gazinoda eğleniyorlar.
    Malum ay sonu. Bir ufak rakı içeriz deyip oturmuşlar. Sadece rakı istemişler, yanına meze istemeye paraları yok çünkü.
    Atatürk demiş ki Nuri Conker’e :
    Ya Nuri, bu meret de mezesiz gitmiyor. Rakı boğazıma tıkanıyor, sende bir şey var mı? diyince Nuri Conker de cebini karıştırıyor ve cebinde bir kuru kestane buluyor ve Atatürk’e uzatıyor.
    Atatürk: “Ver bari onu geveleyelim” diyor ... Sonra da diyor ki:
    “işte Nuri : “Hayat dediğimiz şey bir kuru kestanedir” !!!
    ···
  • 0
    doğu tıbbının mucize hikayesi 18
    Ortamda çok garip bir sessizlik oldu...

    Hayatının baharındaki üç genç, kaslardaki biyokimyasal bir değişiklikten kaynaklanan ve ölünün uzuvlarını katılaştıran bir ölüm belirtisi olarak adlandırılan Rigor Mortis sürecini ölmeden önce yaşamışlardı amk.

    Ayar dediğin de böyle olurdu !

    Tecrübe,bir insanın başından geçenler değil, başından geçenlerin bıraktığı izlerdir.

    ‘Ben bilim kurgu sevmiyorum’ diye bir cümle kurup, kurduğun bu cümlenin kısmi bir felç ile sonuçlanma olasılığı nedir acaba, şu hayatta?

    Ben söyleyeyim. Milyarda bir bile değildir.

    Bir olasılığın gerçekleşebilmesi için bazı dış etkenler gerekir. işte o dış etken de biz olmuştuk(Hikaye mikaye derken ortaya yeni bir tez mi sundum lan?... Neyse sktiredin!!!)

    istemediğim şekilde sonuçlanan bir iz olsa da, sonuçta bir iz bırakmıştık.

    insanların hayatları huzursuzluk, mutsuzluk ve kaygı ile örülü. Hayata geliş amacımız kaygı duymak ,mutsuz olmak ve acı çekerek ölmeyi beklemek. Bu 3 genç adam da tecrübe hanelerine birer çentik atıp, güçlerini içlerindeki güçsüzlüklerle boğuşurken tüketecek ve hayatlarına kaldıkları yerden devam edeceklerdi işte…Sıradan diye düşündüğün, önemsemediğin bir çok olay aslında çok büyük bir deneyim.
    ···
  • 0
    doğu tıbbının mucize hikayesi 18
    Sokratesle göz göze geldik. Kaydı kesti. Elindeki kamerayı çantaya soktu. Elemanın yanına gelip çenesini tuttu ve kaşlarını yukarı kaldırmasını istedi.

    Sağ kaş yukarıya doğru kalktı ;ama sol tarafta bir hareket yoktu .

    “inme değil. Yüz kasındaki sinirlerde meydana gelen Bell paralizisi denen bir sıkıntı .Bir iki haftaya düzelir”dedi.

    Amk kodumunun felsefecisi yine şovunu yaptı ..

    _Nereden biliyorsun amk? .Felsefe harici gizli gizli tıp mı okudun?”diye sordum.

    Çantanın ön gözünün fermuarını açtı. içerisinden bir kitap çıkartıp bana uzattı ve:

    _ “54. sayfayı aç” dedi.

    Elemanlar mal mal bakarken , açtım 54.sayfayı ve herkesin duyabileceği bir sesle okumaya başladım :

    Hastanın kaşlarını yukarı kaldırmasını istedim. Sağ kaş hemen kalktı ;ama sol tarafta hafif bir kıpırdanma oldu.
    Frontal kas (alın kası )sıra dışıdır. Vücudumuzdaki kasların çoğu beynin zıt tarafınca kontrol edilir. Dolayısıyla mesela sağ kol beynin sol yarım küresince hareket ettirilir. Bunun tek istisnası Frontal kas(Alın Kası)dır. beynin her iki tarafı da siniri iki yandan uyarır. inme nedeniyle beynin bir tarafının işlevi bozulsa bile hasta her iki kaşını da kaldırmaya devam eder;fakat bir taraftaki sinir çalışamaz hale gelirse o zaman kas felç olur. Emily’nin sol frontal kasının çalışmıyor olması inme geçirmediği anldıbına geliyordu.

    Okumayı bitirdiğimde Sokrates :
    “Kısaca özetleyebilirim ki ; eğer iki kaşı da hiçbir şey yokmuş gibi yukarıya kalksaydı arkadaşınızın inme geçirdiğini söyleyebilirdik …Az önceki yarışma olayı bizim tezgahımızdı .Ortada para ödülü falan da yoktu.Şimdi arkadaşınızı alın bir an önce hastaneye zütürün.

    Size de tavsiyem şudur :
    “Hayatı her zaman sorgulayın ; ama çok da si.lemeyin!” dedi.
    ···
  • 0
    doğu tıbbının mucize hikayesi 18
    Bilim kurgu sevmiyorum diyen elemanın gözlerinin içine bakıp :

    “Arkadaşlar kusura bakmayın ama az önce 15.000 liralık bir para ödülü kaybettiniz.Eğer sorularımızı doğru cevaplayabilseydiniz kameraman arkadaşımın çantasındaki parayı hemen şu anda, size nakit olarak takdim edecektik.”dedim.

    Çocuğun suratına dikkatlice baktım.Suratının sağ tarafında hareket yoktu.Ciddi ciddi bir hareket yoktu.

    Aynen şu resimdeki tip gibi bakıyordu amk

    http://www.imgim.com/3186inciy3080654.jpg
    ···
  • 0
    doğu tıbbının mucize hikayesi 18
    “Alien filminin yönetmenini kimdir”diye sordum. Steven Spielberg cevabında mutabık oldular. Ve üçün birini aldılar ;çünkü doğru cevap Ridley Scott’tı

    Maalesef bu cevap size pahalıya mal oldu ve 5000 lirayı kaybettiniz dedim.

    ikinci soruma yaklaşık bir cevap verseniz de kabul edeceğim diye açıklama yaptıktan sonra sordum:
    Güneşin içerisine kaç tane Dünya sığdırabilirsiniz?
    Sığır 1 : 20
    Sığır 2 : 500
    Sığır 3: 1000
    ortak cevap olarak ‘500’ dediler ve ya.akları avuçlayarak yüzlerine sürdüler. Doğru cevap 1.300.000 tane olacaktı …
    “Maalesef arkadaşlar bir 5000 lira daha kaybettiniz.”dedim

    3.soruya geçerken moraller bozuktu. Sokratesin elindeki kameranın yanıp sönen ışığına baktım ... Gerçekten kayıttaydı... Afferin len dedim içimden...

    Beyler üçüncü ve son sorum şu:
    Geçtiğimiz günlerde Elon Musk'ın girişimiyle uzaya fırlatılan Dünyanın en güçlü roketinin ismi nedir?
    içlerinden bir tanesinin aklına şirketin ismi geldi ve “Space- x” dedi. Diğer ikisinin konuyla uzaktan yakından alakası yoktu.

    Arkadaşlar üzgünüm ama hiçbirinizden “Falcon Heavy” cevabı gelmediğinden bu soruda da para ödülü kazanamadınız” dedim.
    ···
  • 0
    doğu tıbbının mucize hikayesi 18
    Elemanlar şoka girdiler amk 5000 lirayı duyunca... Az önce bilim kurgu sevmediğini söyleyen tipin gözleri parladı. ‘ Eee oo oll….olur abi ’ diye kekeledi pe.evenk. Beklediğimden daha çabuk oltaya gelmişlerdi. iki saniyede bir pişmiş kelle gibi sırıtarak birbirlerine bakıyorlardı.

    “Hazırsanız ilk soruyla başlayalım”dedim.
    ···
  • 0
    doğu tıbbının mucize hikayesi 18
    Kapının önüne çıktığımızda elimi Sokratesin omzuna attım ve :
    “Hedef , içerdeki üç eleman. Yarışma programı yapıyoruz .Kameramansın.Ben cebimdeki kulaklığı mikrofon olarak kullanıcam.Sen sırt çantandaki kamerayı çıkar.”dedim.

    Birbirimizi iyi tanıyorduk amk. Sesi bile çıkmadı i.nenin... Hatta hemen harekete geçti.Üstünü başını düzeltti. Kamerayı çıkardı.

    Elemanlar da hemen arkamızdan çıkıyorlardı. Bunlar kapıdan çıktıkları anda magazin muhabirleri gibi bunların üstüne yürüdük.

    Ben saniyeler içerisinde kontrolü elime alarak gayet profesyonelce :

    “iyi günler arkadaşlar. Fox TV’de yeni başlayacak bir ‘Bilim-Teknoloji’ programı için yarışma yapıyoruz.. Size 3 Adet sorumuz olacak. Soru başına bizden 5.000 Türk Lirası kazanacaksınız. Bizimle yarışmak ister misiniz?”dedim.
    ···
  • 0
    doğu tıbbının mucize hikayesi 18
    Geçmiş olsun. Allah başka dert ,keder, sıkıntı vermesin ...
    ···
  • 0
    doğu tıbbının mucize hikayesi 18
    Okusaydın sadedi çoktan geçtiğimi idrak ederdin
    ···
  • 0
    doğu tıbbının mucize hikayesi 18
    Var kardeşim... Kireçlenme hariç bütün problemleri hallediyorum
    ···
  • +1
    doğu tıbbının mucize hikayesi 18
    ‘Bilim kurgu sevmiyorum’ lafı eğer ağzından çıkanı kulağın duyabiliyorsa ağır bir laftır amk.

    içerisine doğduğumuz “4,5” milyar yaşında olduğu tahmin edilen ucu bucağı olmayan bir evrende, bir nokta kadar yer kaplayan bu mavi renkli Dünya kendi ekseni etrafında ve aynı zamanda Güneş’in etrafında dönüyorken; yaşadığımız bu “Dünya” samanyolu galaksisinde bulunan 300 milyar yıldızdan sadece bir tanesiyken , Samanyolu Galaksisi ise evrendeki 100 milyar galaksi içinde sıradan bir galaksiyken “Ben bilim kurgu sevmiyorum”diyen birisi aslında yaşadığı hayatın başlı başına bir bilim kurgudan ibaret olduğunu göremeyecek kadar sığırdır.
    Hiç dinlenme tesislerinde ayaküstü çay içtiğin oldu mu?... Ha işte bazı insanların hayata bakışı ,dinlenme tesislerinde 2.5 liraya kakalanan çay kadar bayat, tabağın kenarına iliştirilmiş kesme şeker kadar ucuzdur. Damağınızda bıraktığı tat ise hayatı tekrar tekrar sorgulamanıza neden olur.
    Bilim kurgu sevmediğini belirten bu, suratına steven spielberg attırasıca elemana ufaktan bir ayar vermek gerekiyordu.
    ···
  • +1
    doğu tıbbının mucize hikayesi 18
    Mekan yüksek bir duvarla ikiye ayrılmıştı.Yan taraftan gelen sesleri işitebiliyordun;fakat görüntü yoktu.
    Duvarın ardından bir ses:“Ben bilim kurgu sevmiyorum amk.”diye bir cümle sarf etti.
    Sesin sahibini merak ettim.Üç dört adım geriye gelip, duvarın ardına doğru bir iki saniyeliğine kafamı uzattım... Yirmi bir , yirmi iki yaşlarında üniversite iki veya bilemedin üçüncü sınıf öğrencisi olduğu her halinden anlaşılan üç eleman, soslu fiyonk makarna kıvamında ,ütüyle bastırılmış karışık tost tadında ayaküstü bir muhabbet çeviriyorlardı.
    ···
  • +1
    doğu tıbbının mucize hikayesi 18
    Demek istediğim; eğer bi insana “Tilki” lakabını takıyorsan karşındaki kişiden bunun hakkını verebilecek bir zeka pırıltısı,bir ışık beklersin.Bu adamda lakabını hak edecek en ufak bir ışık yoktu amk. Herif, Stanley Kubrick’in Otomatik Portakal filminde de gönderme yapıldığı üzere “Mk Ultra” projesinde denek olarak kullanılmış ve zihni elektroşok yöntemiyle bir kaç parçaya bölünmüş bir köle gibi yavaş hareketlerle kendisini çağıran yarasa suratlı ib.enin yanına geldi. Parayı aldı. Dışarı çıktı ve gözden kayboldu.
    ···
  • +1
    doğu tıbbının mucize hikayesi 18
    Parayı cebime koyarken diğer kapıdan yarasa suratlı genini genetiğini si.tiğim bi herif girdi içeriye. Diliyle garip hareketler yaparken ellerini cebine sokup, çürümüş soğan cücüğü kokusundaki bir ses tonuyla :
    “Tilkiiiiii” diye bağırdı.
    Kupon doldurulan bölmede domalmış bir tip kafasını sesin geldiği yere doğru çevirdi.
    “Gel lan buraya a.cık ağızlı.Al şu parayı köşedeki kahvede Rıfat diye biri var ona zütür. Selamımı söyle”
    Sokratesle aynı anda Tilki diye seslenilen ezik yaşam formuna doğru baktık. Aynı şeyi düşündüğümüzden adım gibi emindim amk.

    “Trakya Ahalisi buz tutmuş bir nehirden geçmeye niyetlendiğinde önden bir tilki salarmış .Tilki nehir kenarında kulağını buza yaklaştırıp, aşağıdaki suyun sesinin yakın mı? uzak mı? olduğunu öğrenir, buzun kalınlığını tahmin eder böylece ya ilerler ya da geri çekilirmiş.
    “Tilkinin nasıl akıl yürüttüğünü, kafasında nasıl bir sıralama yaptığını hayal etsene.!”

    1)Kulağıma gelen ses çıkaran şey, hareketlidir.
    2)Hareketli olan bir şey , donmuş değildir.
    3)Donmuş olmayan şey, sıvı bir haldedir.
    4)Sıvı olan bir şey, benim ağırlığımı taşıyamaz..
    5)Benim ağırlığımı taşıyamayacak bir yere basamam.!!!
    ···
  • +1
    doğu tıbbının mucize hikayesi 18
    Kuponu makinenin başında duran elemana uzattım. Makineye sokmadan önce gözüyle saliseler içerisinde kazanç miktarını kontrol etti. Göz bebekleri bir anlığına, ‘gö. üne merdane soktuğumun şanslı pe.evengi’, der gibi büyüdü, kocaman oldu. Anasını,babasını bıçaklasalar, bıçaklayana bile bu kadar kin ve nefretle bakamazdı. insanlardaki bu bencilliği hayatım boyunca anlayamadım. Evet ölüm konusunda bile bencil insanlarız... Evet, en yakının, can dostum dediğin kişi bile ölse ardından ‘Ahh ben onsuz ne ederim... O olmadan ne yaparım diye ağlıyoruz’... Böyle bencil bir yaradılışımız var, farkındayım ;lakin 500 lira cebinden mi çıkacak lan at ağızlı.. Böylesine amansız, çaresi bulunamayacak bir gö. veren hastalığına yakalanmış insanlara hep gıcık olmuşumdur.
    Bezgin bekir gibi çekmeceye uzandı paraların içerisinden 500 lirayı ayırdı. Parayı bana doğru uzatırken ağzından tek bir kelime bile çıkmadı. Herifin ruhu resmen osururken gö. ünden kaçmıştı.(Syg. Nihat Genç)... Sokrates’in içini doldurduğu ölü hayvan bedenlerinden hiçbir farkı yoktu.
    ···
  • +1
    doğu tıbbının mucize hikayesi 18
    içeriye girdik.
    Çakma David Hume, hemen yanı başımda her olayın bir nedeni olduğunu; aynı koşullar altında, aynı nedenlerin, aynı sonuçları doğuracağını falan düşünüyordu sanırım. Cüzdandan kuponu çıkartırken yüz yüze geldik.
    “ Ne var lan?... Doksan artı üçte oyuna giren futbolcu isteksizliği var üzerinde hayırdır”dedim.
    “ilk yapılan yanlışa kaza, ikinci yapılan yanlışa hata, üçüncü yapılan yanlışa tercih denir.Ben burada bir kaza ya da hata göremiyorum dedi.
    “Eeee ne olacak…. Ben de tercihimi yaptım 500 lirayı kaptık amk diyerek kuponu bunun gözüne gözüne soktum. Sonra kısa bir süreliğine düşündüm.

    Ne var ki tespitinde sonuna kadar haklıydı. Zalimlerin çarkı, cahillerin çalışmayan kafalarıyla dönmeye devam ediyordu.(bknz. victor hugo/sefiller)... Kabul etmeliyim ki bizi çürüten ;ama öldürmeyen bir kısır döngü içerisindeydik.
    ···
  • +1
    doğu tıbbının mucize hikayesi 18
    iddaa bayii’nin önüne geldik.Şu iddaa bayilerinin önünde dolaşan kolay yoldan para kazanmaya çalışan tiplere hiç bir zaman acımadım, zira “iyileşmek elinde olan bir hastaya acınmaz.”(Montaigne denen herife eğer bir şans verilseydi iddaa’da maç sonucu mu oynardı; yoksa karşılıklı gol mü ?... Bence kesin üstçü olurdu amk.)

    365 günün 360 gününü depresyonda geçiren insanların travmalarına, ukalalıklarına ve dibe batmalarına tanık olmak istemiyorsanız kumardan ve kumar oynatılan yerlerden uzak durun. Bu yerlerde dolaşan tiplerin içerisinde bulunduğu duruma uyan bir teşhis var P:K... yani “ patolojik kumarbazlık” ; önünde durduğumuz iddaa bayii’ndeki insanların yüzleri, paralarını çarçur edebilecek durumda olan, belli bir refah seviyesinin üstündeki insanların mazoşist duygularını bastırmak adına paralarını çarçur etmesine benzer duygular barındırmıyordu ya da Peridispozan( zemin hazırlayan, yatkınlaştıran) antidepresan bir faktör kumar oynama duygusunu tetiklemiyordu; ama Patolojik kumarbazlığın belirtisi olarak gösterilen “yenilgilerden asla ders almaz ve mali kayıpları ne kadar büyük olursa olsun, sonunda gelecek başarıya inançları sarsılmazdır.”düşüncesi buradaki insanların içerisinde bulundukları ruh halini anlatmaya yetiyordu.. Göğse vuran bir ağrıyı kalp krizi zannedersin ama tüm tahlilleri yaptırıp bir şey çıkmadığında üşütmüşüm herhalde dersin ve kendi kendinin teşhisini koyarsın ya!... Bu da böylesine basit bir mantık içeriyordu aslında... Son kez kazanma duygusu…Gerçeği kabullenememek insanoğlunun en büyük handikaplarından birisidir ve içerisinde handikap geçen bir kelime duyması bile patolojik bir kumarbazın beyninde tek bir şekilde yorumlanabilir. Beynin bu kelimeyi başka bir anlamıyla yorumlayabilmesinin imkanı yoktur.
    ···
  • +1
    doğu tıbbının mucize hikayesi 18
    Bu,Mezgeldek nesli tükenmek üzere olan bir kuş türüydü. Maksimum beş veya on çift kaldığı tahmin ediliyordu. Tahnitçilik yapan birisi için eşsiz bir hediye olabilir diye düşünmüştüm. Kuşu rehabilitasyon merkezinden çaldığımda ,hayvan öldükten sonra onu sonsuza kadar ölümsüzleştirecek olan birisi için eşsiz bir hediye olur diye düşünmüştüm.
    O gün aslında birçok şeyin başlangıcı olmuştu.
    Sokrates, canlı bir bedene tahnit işlemi yapma fikrini ilk defa o gün düşünmüştü.Önümüzdeki zaman diliminde de “insan kırkayak” filmindeki Pgibopat Doktor olma yolunda emin adımlarla ilerleyecekti. Kısacası sıra dışı bir dostluğumuz olacağı daha o günden belliydi.
    ···
  • +1
    doğu tıbbının mucize hikayesi 18
    Sokratesle tanışmamızın üzerinden 3 yıl geçti.Şu anda 29 yaşımdayım. Tanıştığımızda 26’ydım ,Sokrates 30 yaşına girmişti. Doğum gününde tanışmıştık izzet-i nefsini si.tiğim i.nesiyle. Ertesi gün ona ölmekten son anda yırtmış bir “mezgeldek” hediye etmiştim.(Eyv. Yaban Tv)

    Tanıştığımız gün bana:
    “Dünya sana hiçbir zaman bir hediye sunmaz.Bir yaşam istiyorsan, onu çalmalısın” diye taş. klı bir cümle kurmuştu. Böylesi taş. klı bir cümleyi Nietzsche'yi ve Sigmund Freud’u bile baştan çıkartmayı başarabilmiş zeki bir kadının dile getirmesi oldukça düşündürücüydü.(Gerçekten de büyük bir kaltakmışsın Lou Andreas Salome)

    Doğum gününde ona bir hediye veremediğimden, bilinçsiz avcılığı yaşam felsefesi haline getirmiş, beyinlerini süs olarak taşıyan, günahları genellikle sek içmeyi tercih eden,kaz kafalı bir kaç avcı tarafından vurulduktan sonra rehabilitasyon merkezinde sağlığına kavuşturulan nesli tükenmekte olan bir kuşu çalıp, hayvanın boynuna, kırmızı renkli bir kağıda şunu yazmıştım:
    “Dünya sana hiçbir zaman bir hediye sunmaz.Bir yaşam istiyorsan, onu çalmalısın.” ve notun hemen altına da:
    “Rehabilitasyon merkezinden çaldım amk.!”.diye eklemiştim.
    ···
  • +1
    doğu tıbbının mucize hikayesi 18
    Hayatının sonuna kadar beraber yaşadığın kalbini çıkartıp eline verseler bu ne amk dersin. Yaşamın boyunca seninle beraber olan akciğerlerini, karaciğerini çıkarıp önüne koysalar şok geçirirsin herhalde. Düşünsene , doğduğun andan öldüğün ana kadar senin yaşamanı sağlayan hiçbir organı çok ekstrem bir durum olmadıkça görmeden ölüyorsun.iç organlarım dile gelse, bana kocaman bir “hasktirrrrrr” çekerdi... Çukur dizisindeki Vartolu karakteri gibi galeyana gelip:Senin sigaranı da si.eriiim, dumanını da si.eriiim, beyefendiliğine de sokarıııım! ölüyorsun dıbına koyiim bunun neyini anlamıyon!... A.ına koduuum!... A.ına koduum diye küfrü basardı.
    Ana caddeye çıktık. Kafamı sağa çeviriyorum Kahve diyarı..iki adım ilerliyoruz Kahve kültürü... Sola bakıyorum “Kahve dükkanı”... Aşağı bakıyorum “Telvecim”….Yukarı bakıyorum “Starbucks” ….Bu ne lan her köşe başında bir kahve dükkanı.. Soner Yalçın boşuna bas bas bağırmıyormuş ,adamın bildiği bir şey varmış gerçekten de..Son yıllarda çoğalan bu kahve sevgisinin Endüstriyel şirketlerin büyük bir oyunu olduğuna her zamankinden daha çok inanıyordum.. Bu işte bir iş vardı... Nescafe 2’si 1 aradalar, 3 ü bir aradalar, fındıklısı, çikolatalısı, sütlüsü, sütsüzü, soğuk kahvesi…. türemeyen kahve çeşidi kalmadı anasını satıyım.. “Kahve kolon kanserini önlüyorrrrrrrrrrrrrr”... Günde 5 fincan kahve içmezseniiz zikiii tuttuğuzzzzz. diye bağıra bağıra milleti bağırta bağırta bağımlı hale getirdiler.
    ···
  • +2
    doğu tıbbının mucize hikayesi 18
    Kolundan tutup kaldırırken:
    “Adamın kı. ından trancodent şırıngayla kan alırım lan.”dedim.Sen kardeşini ne zannettin yarr.. ağam! (Gemide iyi film amk.)

    Elini tersiyle ağzının kenarlarında kalan köpükleri silerken :“Bazı insanlar alçak gönüllüdür. Bazıları ise alçak olmaya gönüllüdür” deyip garip bir kahkaha attı.Ya da onu ilk kez kahkaha atarken gördüğüm için bana çok garip geldi amk. insanın perspektifi zamanla genişliyor ve yıllar geçtikte olaylara bakış açısı farklılaşıyordu.Ben de Spinozanın sol taşağı gibi bir adamla takıla takıla bir şeyler kapmaya başlamıştım sanırım.

    Akşamki planımız kesinleşmişti.Ömrünün büyük bölümünü, Akif babanın Taş Plak Meyhanesinde geçiren, 1930’lu yılların nüktedan akşamcılarından Adalı Hüseyin gibi, g.te kadar çekip ,bir lüfer balığının yanağıyla bir büyüğü devirecektik.

    Hava yavaştan kararmaya başlamıştı “önce gidip iddaa bayisinden paramızı alalım ”dedim.

    Dar bir sokakta ilerliyorduk.Yol ayrımına geldiğimizde:
    “Ne taraftan gidelim lan Jean-Jacques Rousseau” deyip bunun yüzüne baktım ve ne cevap vereceğini biliyordum amk. Yemin ederim biliyordum.O yüzden kendi sorduğum soruyu kendim cevapladım:
    “Nereye gideceğini bilmiyorsan ,hangi yoldan gittiğinin bir önemi yok”... Eee !!! ne de olsa bıyık burkula burkula kaytan ,insan s.kile s.kile şeytan oluyordu. Gel dedim bu taraftan gidiyoruz. içerisinde toz, toprak ,alüvyon ve aklınıza gelebilecek her türlü kimyasal maddeyi barındıran paketten bir dal sigara çekip yaktım.(Slm. gibko)Tahin Pekmez karıştırmanın bile bir matematiği vardı ;ama bu sigarayı ciğerlerine çekmenin belli bir açıklaması,bir izahı olamazdı. Ciğerim şu son 13 yılda ne hale gelmişti acaba?
    ···
  • daha çok