• 0 / 0 / 190 entry
  • 0 başlık
  • 0.00 incipuan

evcilsayko analtıncı nesil silik

  • 0
    bu başlıkta mematiyi anıyoruz
    http://youtu.be/NS8IXGglqUo
    ···
  • 0
    iki kelimede hayatın anlamı
    am

    "iki kelimede hayatın anlamı" hakkında kafanızda bir tanım veya verebileceğiniz bir örnek varsa eklemekten çekinmeyin:
    ···
  • 0
    beyler bu başlıkta kahve sohbeti yapıyoruz
    taş çalmayın oc
    ···
  • 0
    kadının biri ocakta yemeği unutmuş
    Şubatta Aklına Gelmiş
    ···
  • 0
    ölüm defteri seç öldür
    1-Deftere adı yazılan kişi ölür.
    2-Eğer deftere ismi yazan kişi ismi yazılan kişinin yüzünü bilmiyorsa o kişi ölmez, bu kural sayesinde aynı ismi taşıyanlar etkilenmez.
    3-Deftere adı yazılan kişi en az 40 saniye sonra ölür.
    4-Spoiler.
    5-Ölüm şekli yazıldıktan sonra detayları 6 dakika 40 saniye içinde yazılmalıdır.
    6-Defter eğer yere 1 defa değerse o zaman dünyanın malı olur.
    7-Sadece defterin orijinal sahibi Ölüm Tanrısını(shirigami) görür ve sesini duyar.
    8-Ölüm defterini kullanan kişi ne cennete ne de cehenneme gider.
    9-Ölüm defterine dokunan her insan Ölüm Tanrısını görür ve sesini duyar.
    10-Eger defterin orijinal sahibi ölürse, defter Ölüm Tanrısına ait olur.
    11-Defterin sahibi defteri kullandıktan en geç 39 gün sonrasında Ölüm Tanrısını görür.
    12-Defterin orijinal sahibi olan Ölüm Tanrısı prensipte defterin sahibi olan insana yapacağı hareketlerle yardım etmemeli ve zarar vermemelidir.
    13-Ölüm Tanrısının defterin nasıl kullanılacağı ve içeriği hakkında insan sahibine açıklama yapma zorunluluğu yoktur.
    14-Ölüm Tanrısı ölüm defterine isim ekleyerek ölen kişinin fazla yıllarını alıp kendi hayatını uzatırken insanlar uzatamazlar.
    15-Ölüm defterini kullanan kişi kendi hayatını kısaltır.
    16-Ölüm defterinin insan sahibi kendi hayat süresinin yarısını Ölüm tanrısı gözüyle takas edebilir. Bu göz gördügü insanın yaşam süresini ve gerçek adını görür.
    17-Ölüm tanrıları bilindik yöntemlerle ölmezler. Ancak bir insana aşık olup onun hayatını kurtarmak için ölüm defterini kullanmakla ölürler.
    18-Deftere yazılan ve fiziksel olarak mümkün olmayan ölüm şekilleri sonuçta basit bir kalp krizine dönüşür.
    19-Defterden koparılan çok küçük bir parça bile tam etki gösterir.
    20-Deftere yazılan tüm mümkün ölüm şekilleri ve detayları ancak okunabilir bir şekilde yazılırsa gerçekleşir.
    21-Defterin orijinal sahibi olmayan bir kişi bile defteri tam etkisiyle kullanabilir.
    22-Defter, 780 günden küçük kişileri etkilemez.
    23-Yazılan kişinin adı 4 defa yanlış yazılırsa defter o kişiyi öldürmez.
    24-Defter çalınır veya kaybolursa 490 gün içinde geri alınmadığı takdirde sahipligi yitirilir.

    25-Defter'e 490 gün boyunca dokunmayınca (herhangi bir parçasına sayfasına ) Defterle olan anılar sılınır hafıza kaybı yaşanır. Fakat Deftere dokundugunda her şeyi geri hatırlar . 26-Bir ölüm defterine ismi yazılan kişinin ismi başka bir deftere yazılsada 2. defter işlev görmez.
    ···
  • 0
    beyler death note buldum
    esadın adını yazıyorum şuanda arapçamı yazmak gerek mk
    ···
  • 0
    mevlane reyizden inciler
    Sen bana kendi gözünle bakma, benim gözümle bak da biri iki görme! Bana, bir an olsun benim gözümle bak da varlıktan öte bir meydan gör!
    ···
  • 0
    mevlane reyizden inciler
    Ey Müslüman, edep nedir diye sorarsan bil ki edep, her edepsizin edepsizliğine katlanmaktır.
    ···
  • 0
    mevlane reyizden inciler
    Küle döndüysen, yeniden güle dönmeyi bekle. Ve geçmişte kaç kere küle dönüştüğünü değil, kaç kere yeniden küllerin arasından doğrulup yeni bir gül olduğunu hatırla.
    ···
  • 0
    mevlane reyizden inciler
    Yürürken başımın yerde olması sizi rahatsız etmesin. Benim tek derdim; yere düşen edebinize takılmamak.
    ···
  • 0
    mevlane reyizden inciler
    Nasibinde varsa alırsın karıncadan bile ders. Nasibinde yoksa bütün cihan önüne serilse sana ters.
    ···
  • 0
    mevlane reyizden inciler
    Sus gönlüm! Bütün bu susmalarına karşılık her şeyin hayırlısının olacağina inanarak sus.
    ···
  • 0
    mevlane reyizden inciler
    Ben hiç dilek tutmadım, hep dua ettim. Ömrün ömrüme nasip olsun diye!
    ···
  • 0
    mevlane reyizden inciler
    Cahil kişi gülün güzelliğini görmez, gider dikenine takılır.
    ···
  • 0
    mevlane reyizden inciler
    Gerçek aşk'ı bilen kalp bir damla suya bile hürmetle bakar.
    ···
  • 0
    mevlane reyizden inciler
    Çaresizlik Allah'tan gelen en güzel işarettir. Duanın vaktinin geldiği gösterir. Süzülüyorsa gözünden yaşlar, hüzünlüyse güzel yüzün, Rabbin seni özlemiş, sesini duymak istemiş demektir.
    ···
  • 0
    tanrının çalışma mantığını açıklıyorum
    @5 tanrıya her akşam dua ediyorum günahlarımı affetmesi için panpa hırsızlık
    ···
  • 0
    bu başlıkta salavatlaşıyoruz
    Allahumma salli `ala Sayyidina Muhammadin an-Nabiyyi al-Ummii wa 'ala alihi wa sahbihi wa sallim
    ···
  • 0
    tanrının çalışma mantığını açıklıyorum
    Çocukken her akşam yatmadan önce tanrı'ya bana bir bigiblet vermesi için dua ederdim. Bir gün tanrı'nın çalışma tarzının bu olmadığını anladım. Ertesi gün gittim kendime yeni bir bigiblet çaldım ve her akşam yatmadan önce tanrı'ya günahlarımı affetmesi için dua ettim.
    ···
  • 0
    tıptan kız kaldırdım
    hikaye bitti beyler nasıl buldunuz ?
    ···
  • 0
    beyler bu başlıkta kahve sohbeti yapıyoruz
    Elin gavuru 150 km hızla koşan çıta robot yapmış. Türkiye şehitlerine ağlıyor, sizce de bu işte bir terslik yok mu, hayır benim anlamadığım, nasıl olduda bu hale geldik? Ecdadımız, şimdinin 8 gelişmiş ülkesine mektup atıp akıllı ol, aklını alırım diyebiliyorken? sonrada aman efendim Türkler neden teknolojiyi 100 yıl geriden takip ediyor. Şuraya yazıyorum, bu robot için 10 sene sonra amerikaya yalvaracağız, bize sat diye. Milli servetimiz aksın gitsin yaban ellere, alışıktır bizim halkımız.
    ···
  • 0
    bir ilişkinin anatomisi
    Sıradan bir buluşmadır. Yine umursamadığın gelip geçecek bir buluşma... Ve birden farklı bir şey görürsün. Daha ilk buluşmanızdır ama o ayağa kalkar ve sarılır hani çocukluk arkadaşınmışta buluşmussunuz "aa naber" modundadır. Böyle başlamıştı...

    ilk gülüşü biraz komik gemişti açıkcası. Dişleri Baya belirgindi, büyüktü. Ama çok güzeldi. Bir de gülünce sanki gözleri de gülüyormuş gibi olurdu. Hani kısılıyordu o gözleri bi değişik. Öyle ki güldüğünde kalbim daha hızlı atıyordu. Liseli çocuklar gibi diyeceğim ama lisedeyken böyle bir şey olmamıştı olamazdı. Her şeyini dinlemek istiyordum. Sadece konuşsun istiyordum. O yüzden çenesi düşük olan ben suskun kalmıştım. Daha sonra konuştuğumuzda "ikimizde anlaşamayacağımız, konuşamadığımız" korkusuna kapıldığımızı itiraf etmiştik. Sürekli böyle içten içe gülümseme hali vardı. Tam bi mallık hali aslında. Hiç bir şeye değişilmeyecek bir mallık.

    Zaman iyice ilerlemişti onu bırakmak istemiyordum. Eve davet edecektim ama yanlış anlamasından korktum. Ben o zamanlar babamla yaşayan biriydim. Babam beni pek umursamaz. Zaten dokunmak gibi bir amacım yoktu. Sadece sabahlayalım, konuşarak sabah olsun istemiştim. Baktım onu söylemeye cesaretim yok bari bir yere gidip eğlenelim dedim. Gittik tabi. Çalan şarkı, içtiğim içki gibimde bile değildi. Sadece onu izliyordum sadece... Sabah'ın 5'inde onu bırakırken gözümde gram uyku yoktu. Uyuyamazdım zaten.

    Sonra zaman geçti... Sevgiliye hissedilecek bir şeyin üstündeydi hani arkadaşını seversin özlersin ya. x2 diyelim biz. hem sevgilimi hem arkadaşımı özlüyordum özlediğim zaman.
    izmir'den gelmişti üniversite için. Hali hazırda istanbul'da onu etkileyen çok şey çıkmaya başlamıştı. Başkaları, başka arkadaşları, başka başka işte... Ben haricinde herkes işte. Kötü sonu tahmin edebiliyordum aslında.

    O izmir'deyken kavga ettiğimizde sabahın 6'sında uçağa binip giderken ben, o beraber Eskişehir'e gideceğimizde ben geç kaldığım için benim bırakıp gitmişti mesela. Düşünüyorum acaba ben bırakırmıydım? gibeyim bileti geç kalacağım saati... Bırakamazdım onu geride. Neyse peşinden gittim bende. Giderken yağmurun bastırması da perişanlığımı, ezikliğimi pekiştirmişti açıkcası. Sırılsıklamdım. Öylece bindim otobüse. Gittiğimde yine gülüyordum. O ve arkadaşlarıyla 2-3 gün geçirecektim sonucunda. Yani böyleydi vaziyet işte. Bu olay ilişkinin genelini gözünüzün önüne getirebilir. Tabi bu kadar durum vahim değildi ama herkes yaşadığı için bilir diye düşünüyorum.

    Hayatım boyunca ilişki yaşadığım herkesi aldatmış, üzmüş olabilirdim. Ama herkesin "tamam bu" dediği birisi vardır. Benim için o'ydu ama ben onun için değildim sanırım. Umursamazdı bana karşı. Kavga ettiğimizde haklı haksız ben arardım tekrar. En büyük hatalarımdan biride buydu sanırım. %100 teslimiyet...

    Neyse işte zamanla hayat zehir olmaya başladı. ilk tanıdığım kişi değildi artık. Mesela tartışmıyorduk. Tartışsak kesip atıyordu konuşmuyordu çünkü. Dedim ya özlüyorum. Galiba hissettiğim en büyük his özlemdi. Özlüyordum işte kavga edip konuşmadığımızda bile. O yüzden tartışmakta istemiyordum.

    Her neyse işte... Sonra bir gün defalarca gidişinden sonra bir kez daha gitti. Ama cidden gitti. Giderken benim ne kadar "yalancı, fitne ve fesatla" dolu bir adam olduğumu da söylemeyi unutmadı. Çünkü bırakması için bir şeyler gerekliydi. Pislik olmam gerekliydi. Durduk yere terkedilmezdi ya.

    Sıkıldığını söylemişti bir ilişki istemediğini çok bunaldığını. Alışmak zaman almıştı bu sözlerine. Sonra sevince hak vermek zorunda kalıyorsun "istememiştir, yorulmuştur" diyorsun. 1 ay geçmeden biriyle çıktığını öğrendim. Hayatımda yapmamamam gereken ve yapmadığım bir şeyi yaptım. Aradım. Aradığımda birinden hoşlandığını söyledi tabi. bir ilişki istememesini ben yanlış anlamışım. Onu da ekledi. Özür dileyerek telefonu kapattım...

    Öyle işte. Gülünce gözleri kısılıyordu. Böyle göz kenarları bi değişik. Bir de kahkaha attığında... Sarıldığında. Kafasını göğsüme koyduğunda. Öyleydi bi değişikti.
    Neyse rakı masası muhabbetine döndü. Hadi Eyvallah.
    ···
  • 0
    büyüyünce hayatı anlarsın demişlerdi beyler
    Meğer asıl hayat 10 yaşına kadarmış, ondan sonra geçen yıllar hep tiyatro, hep sahteymiş.

    Kapatıyorum gözlerimi ve o tozlu incesu sokaklarına gidiyorum;

    Çığıl çığıl akan Ankara çayının dibinde, kukalı saklambaç sonrası ortak para katılarak alınıp, üç kişi içilen Elvan gazozunu özlüyorum veya bakkalın önünde duran depozitolu boş Omo kutularını çalıp takrar o bakkala satışlarımızı.

    Bizim çok güzel misketlerimiz vardı hep birinin yansımasında gülen gözlerimiz görünen.

    Ütülünce üten arkadaşın bilyeleri iade etmesiydi tanıştığımız ilk delikanlılık.

    Açık hava sinemasının duvarından atlarken, topal Halil ağadan yediğim dayağı bile özledim.

    Şimdi bakıyorum da hayata, bir gazozu aynı ağızdan içecek kimsem yok, veya iddaa kuponum yattığında kaybettiğimi geri vermiyor Bilyoner.

    Aynaya baktığım gözlerimde hiç ışık kalmamış sanki, sönük ve durgun bir ifade oturmuş gözbebeklerime.

    Yıkılan yazlık sinemanın altında kalmış tüm sonsuz güven duyguları.

    Topal Halil ağanın mezarına kendisiyle birlikte gömülmüş sanki o ilk öpüşmenin heyecanı ve tertemiz aşkım.

    Şimdi yaşadığımız hayat mı gerçek, 10 yaşına kadar geçen yalansız ve tertemiz zaman mı?

    Ben bu tiyatro sahnesindeki rolümü yarım bırakmak istiyorum !
    ···
  • 0
    selam ben havuza işeyen çocuk
    etrafıma bir kaç bakış attıktan sonra hiçbirşey olmamış gibi salarım tüm kremsi şeyleri ve klor kokusuyla beraber çişimi içerler diğerleri bende çıkarım oh olur
    ···
  • 0
    selam ben kaydıraklara işeyen çocuk
    sinsice parka erkenden giderim ve çocukların kaydığı parka işerim bende çocuğumdur daha çok büyük mutluluk duyarım bundan .
    ···
  • daha çok