- 1 / 2 / 1553 entry
- 67 başlık
- 15.64 incipuan
ermankoroglu üçüküncü nesil normal
-
0
yarasa kebabı
Beyler toplanın, ofisteki yardımcı ablanın bize getirdiği yarasa kebabını anlatıyorum. Bizim ofiste temizlikçi bir abla var, zaman zaman maddi olarak ekstradan da yardım ediyoruz. Bize karşı biraz mahçup olmakla birlikte çok da kibar ve iyi niyetli biri. Ancak 3-5 kelime ile anlatılması gereken mevzuları 100 kelime ile anlatmasıyla meşhur. Geçenlerde bize ikram etmek için plastik kapların içinde yiyecek bir şeyler getirdi. Böyle domatesli, ızgara görünümlü hafif siyahımtırak rengi olan atıştırmalık bişeyler. Ne lan bunlar derken elimle alıp ağzıma attım. Tadı çok iyiydi. abla bu ne çok lezzetliymiş falan derken bizim orada buna yarasa kebabı derler demesiyle tuvalete doğru koşarak gittim ve kustum. Bana doğru histerikçe gülmeye başladı ve herkes ilk seferinde böyle yapıyor ama sonra müptelası oluyor dedi. Demek ki daha önce başkalarına da ikram etmişti yarasa kebabından. olayı çok merak edip kendisine nedir bu mevzu diye sordum. Bunların memlekette yarasa gübreciliği diye bir meslek meşhur olmuş. Yerel halk mağaraların içinde gezerken bulduğu yığınların ne olduğunu araştırınca yarasa gübresi olduğunu keşfetmiş yani bildiğimiz tak. Köyde bulunan bir kaç tane okumuş genç internetten araştırınca bu gübrenin çok değerli olduğunu keşfedip satmaya başlamış. Bir şekilde duyulup yurtdışından da talep gelmeye başlayınca ingilizce tanıtım sitesi yaptırmışlar. Asıl olaylar bundan sonra başlıyor. Site üzerinden ulaşan yabancılar, yarasaların hangi tür olduğunu, sayılarının fazla olup olmadığını, mağaralara ulaşmanın zorluklarını sormaya başlamışlar. Bizim köylüler gerekli bilgileri verince bir sürü yarasasever turist köye akın etmeye başlamış fakat yanlarında bir takım aletlerle geliyorlarmış. Köylülerden mağaralara kadar rehberlik etmeleri isteğinde bulunup iyi bahşiş veriyorlarmış. köylüler, Gel zaman git zaman yarasa gübrelerinin azaldığını farketmişler. bir gün mağara turundan dönen turistlerden biri yere düşüp çantasını düşürünce 3 tane canlı yarasa çantanın açılan ağzından kaçmış. köylüler ancak o zaman anlamışlar bu yarasasever turistlerin yarasaları kaçırdığını. Mal lan bunlar * . Neyse devam; köylüler düşen turisti artık turistlikten çıkıp hırsıza döndüğü için tam türk usulü yakalamışlar. Hımmına godumun geavuru diyerek tokatlıyolarmış. Sorgulamak dövdükten sonra akıllarına gelmiş. Sıkıştırmışlar iyice turisti. Karşısında buz gibi ayran içmişler sıcak yaz gününde, kuzu çevirip yemişler, işkencenin dik alasını yapmışlar. En sonunda turist dayanamayıp itiraf etmiş o yarasaları neden kaçırdıklarını. yarasa kebabı için. evet yarasa kebabı, taze yarasa etinden yapılan güney avustralya'ya özgü bir ızgara yemeği. o ne ki lan diye merak edip nasıl yapıldığını sormuşlar turiste, turist de öğretmiş bunlara nasıl yapıldığını. önce canlı yarasaları yakalayıp tanrılara kurban ediyoruz, sonrasında 2 gün dinlendiriyoruz. dinlendirilen yarasalar tuz, zeytinyağı ve kekikte 2 gün daha bekletiliyor. marine edilen yarasalar meşe odunuyla hazırlanmış mangal ateşinde ağır ağır pişiriliyor. sonrasında yanına yine ızgarada pişirilmiş taze sebzeler, özellikle patlıcan ve domatesle servis ediliyor. eğer dinlendirme ve marine etme işlemleri 2şer günden az olursa bir sürprizle karşılaşabilirsiniz. Bu sürpriz de kuduz mikrobu. içinizden mangalın üstünde mikrop mu kalır diyenleri duyar gibiyim. Kalır arkadaşlar, yarasa derisi çok kalındır, odun ateşinde ağır ağır piştiği için etin en iç kısmında mikroplar canlı kalabiliyor. tabi ben bunu ilk yarasa kebabımı yedikten sonra öğrendim haliyle. ama bugüne kadar herhangi bir şey olmadı. Sizlere tavsiyem görürseniz en azından tadına bakmanız. Şu anda önümde yarasa kebabım ile mutlu bir şekilde bu yazıyı yazdım. -
0
metroda dişlerimi fırçalamam
Akşam 11 sularında kadıköyde kız arkadaşımın yanından ayrıldıktan sonra metroya bindim. Bindim ama nasıl bindim bir sor. Akşam manitayla yemek yenmiş, dişlerin arasında kalıntılar var. Rahatsız oldum tabi amk. Çıkardım diş fırçamı ve macunumu cebimden. Kendimi metroda dişlerimi fırçalarken buldum bir anda. Yolculardan biri çıkıştı, kardeşim köpüklerini sağa sola damlatma dedi. Ağzımda fırça olduğu için noloyo yo noyo forçolomoyomoşom dedim. Noluyo ya niye fırçalamıyomuşum demek istemiştim. Adam, ceylan derisinden yapılma ayakkabılarımı geçen hafta 3 yıllık eşim hediye etti dedi. Meğersem 18 yıllık eşinden boşanıp 26 yaşında ilik gibi bir kızlar evlenmiş. Kızın malı mülkü çokmuş. içimden banane amk dedim. Kız meğersem afrika'da safariye gitmiş ve oranın yerel hediyelik eşyası olan ceylan derisi ayakkabılarından getirmişmiş. Banane lan dedim, böyle ağzımda biriken köpüklü salyayı çocukken yaptığımız gibi dudaklarımdan uzatıp sündürerek sol ayakkabısının burnuna bıraktım. Tabi haliyle bu çıldırdı. Baktım onun da ağzından beyaz köpükler geliyordu meğersen öfke krizindenmiş. Üstüme yürür gibi oldu. Yan taraftan bir beyefendi ayağa kalkarak öfkeli beyefendiye doğru; beyefendi günden güne bu ülkede özgürlüklermizi yitiriyoruz zaten, ne var yani bu genç bey metroda dişlerini fırçalarken ağzından bir damla köpüğü ceylan derisi ayakkabınızın üstüne bıraktıysa? Siz hiç genç olmadınız mı? Siz hiç balkondan insanların kafasına tükürmediniz mi? diye çıkıştı. Öfkeli adam bir anda durdu. Herhalde gençken o yaptığı binlikler gelmişti aklına ama pes etmedi. Öfkeli ve köpüklü ağzıyla bo odom bonom oyokkobomo tokordo hosobono vorocok dedi. Aslında adamın bi hastalığı varmış. Sinirlenince vücudunda salgılanan adrenalin ağız ve dil kaslarının gevşemesine neden oluyormuş. 3 durak sonra kapı açılınca ağzımdaki köpüğü usulca kapıyla rayların arasından aşağıya sallandırdım ama adam artık dayanamayıp sol kulağıma parmaklarının ucuyla bir fiske attı. O hareketi askerde de sevmezdim amk. Gözlerim bir anda karardı. Adama doğru eşşoğlueşşek diye bağırıp vagondan zıplayıp koşarak kaçmaya başladım. Adam da inerek beni takip etmeye başladı fakat yine adrenalin salgıladığı için gevşeyen ağzı ve dilinden dolayı bu sefer tükürüğünü yutamayıp nefes borusuna kaçırdı. Bir anda öksürerek yere yığıldı. Güvenlik görevlisi yanına gelip sırtına vuruyodu pıt pıt pıt diye. Helal abime helal, bak kuş geçiyor diye tavanı gösteriyodu. En son gördüğüm sahne o. Tren hareket edince adamdan tamamen kurtulmak için asıl ineceğim durağa doğru karanlıkta metro hattından koşmaya başladım. Kozyatağı durağından çıkarken 2 tane metro görevlisi arkamdan yetişip; beyefendi beyefendi, vallahi biz o karanlık raylarda 2 kişi yürümeye korkuyoruz. Siz hem tek başınıza hem de koşarak geldiniz. Sizi gece görüşü olan kameralardan takip ettik, koşarken istifinizi bile bozmadınız. Hem cesaretinizi hem kondisyonunuzu tebrik ederiz diyip elime bir tane dondurulmuş tavuk tutuşturdular. Başta anlamadım ama sonra ele tutuşturulan donmuş tavuk ne anlama geliyor diye aratınca anadolu yörüklerinin nazik ve cömert bir kutlama yöntemi olduğunu öğrendim. Neyse özetle tavuk şimdi buzlukta ben de ofisten çıkıyorum. -
0
clup x large
burası vay clup. içeri girince adamlar yiyiştiğini görüyorsun. sen de vay amk diyorsun. -
0
marmara bira nasıldır beyler 1 litrelik
plastik şişede olan skol amk. skol daha iyi, marmara hafif dandik. yaşasın 1lt bira -
0
erkeklerin penisi cok tatlı yhaaaaaaaa
3-5 peninin lafını yapmayın. 1 dolar bıraktım masanın üstüne -
0
annem babam yüzünden hayatım sikildi
hahaha ben de davulcu olucam konservatuara gidicem dediğimde ki o zaman davul çalıyodum zaten, sen bi üniversite mezunu ol diplomanı al sonra hobi olarak yine yaparsın demişlerdi. - daha çok