bu kez ben daha dirayetli çıktım, onun birkaç kez: “hadi boşal artık suyumu kuruttun” demelerinden sonra akabildim. o gece inanılmazdı. haticeyle kaçamak sevişmelerimiz o yaz boyunca kırda bayırda da devam etti.

gece 2 filan olmuştu, tekrarda öpüşüp koklaşırken benim ki ayağa dikildi, bu kez daha yavaş ve sakince seviştik, benim değil ama onun üstünü de soyup, yumuşak ılık memelerini öptüm, yaladım, ısırdım, o vakitler pek am yalama bilmediğimden vajinasına sadece becermekle kalıyordum.

bu kalkıp giyindi, yüzü kıpkırmızı hâlâ derin derin soluyordu, sekiye oturup camı açtı bi sigara içti. bende apar topar altımı giyindim, zaten üstümüzü çıkarmaya fırsat olmamıştı. sonra sırayla wc’ye gittik, kapımızı tekrar sürgüleyip hiç konuşmadan yer yatağımıza yattık ve ona sarıldım.

içine girdiğimde memelerini bluzunun üzerinden sıkıyordum, ama o bluzunu da sıyırıp çıkartmaya çalışırken ben memelerini açıp da emmeyi akıl edemiyor, bazen bluzun üstünden ısırıp, ıslak ve gevşek dıbını pompalamaya devam ediyordum. deli gibi inlemek istiyordu ama sesini bastırmak için ağzını açıp omzuma sıkıca dayamıştı, o esnada sıcak dili kulağımı ve boynumu yaladığında, “-yavaş gib.. “ demesiyle ben içine boşaldım. artık zar zor nefes alıyordum, ben rahatlamıştım ama sanırım o henüz doymamıştı fakat yapacak bişi yoktu ben akmıştım.

elimi artık pijamasının üstünden kalçalarının üzerinde ve apış arasında gezdiriyordum ki, tutup pijamasının içine soktu, yumuşacık hafif terli bir teni vardı, bu şekilde epey bir süre okşadım. kilodunun içine elimi kaydırdığım da ise bildiğin ılık bir ıslaklık vardı. önce onun kilodunu ve pijamasını birlikte, sonra benimkileri birlikte sıyırıp çıkardım, aletim zaten 2 saattir patlamaya hazır morarmış, kızarmış vaziyetteydi. dudaklarını boynunu hırsla emip öperken “-yavaş morartma laa” dedi.

bi süre sonra gayri ihtiyariymişçesine ona döndüm iri kırmızı dudaklarıyla bir karış mesafedeydi yüzüm. ve ayaklarını ayaklarımın arasına almıştım artık. nefes alıp vermeye yetiştiremezken, bir cesaretle kolumu da üstüne attım, artık sabrı kalmamış olucak ki, bana doğru iyice sokuldu. artık birbirimizin hızlanmış nefesleri karşılıklı yüzümüze vuruyordu. acemice dudaklarına dudaklarımı yapıştırdım, öpmüyor sadece bastırıyordum, o sonra diliyle ıslattı dudaklarımı.

biraz sakinleşmeye çalıştıktan sonra sırtımı ona dönüp, yüzüm sekiye doğru pozisyon aldım, sırt sırta verdiğimiz o esnada ayağına ayağım değdi hafifçe, çeker gibi yaptı ama hissediyordum milim mesafe vardı. çok geçmedi hatice tekrar soluna döndü ve sağ bacağını tedirgince benim bacaklarımın üstüne istemsizce koyarmışçasına koydu, sanırım o da heyecandan gebermek üzereydi ve ben artık onun da istediğinden emin olarak daha rahatlamış görünme gayretindeydim.

çok geçmedi bana doğru dönüp bacağını sekiye doğru uzattı “-bak yatamazsın orda, gel şuraya sabah çıkarsın sekine” dedi, bu kez anladığım yer yatağında birlikte uyumayı teklif ediyordu, “-yaağ tamam koymadın bi uyuyalım” filan diyip yere yer yatağına indim. –“yiceez seni sanki” filan deyip arkasını döndü, ama ben ona dokunmamak adına kıpırdamadan, mümkün olduğu kadar nefes bile almadan onun yanında sırt üstü yatıyorum, artık heyecanda sıklaşan nefesimi kegib kegib kontrol ediyorum.

bi süre sessizlikten sonra hatice “su içicen mi laa?” dedi ve kalktı, sanırım o an önce yatak odasına gidip teyzeme baktı ve dönüşte mutfaktan su dolu plastik bir bardakla döndü. ama tekrar yatağa uzanmadan kapıyı kaparken bulunduğumuz odanın sürgüsünü de itekledi, sanırım artık o da olacaklara hazırlık yapıyordu. sırtı üstü yattığın da memeleri göğsüne yayılıyor, sütyensiz olduğu belli oluyordu, yana döndüğünde ise bacaklarının arasına yorganı tıkıştırıyor, çıplak beli ve paçaları sıyrılmış bacakları ortaya çıkıyordu.

hatice de oflayıp, pufluyor uyumadığını bildiriyordu. birden “uyudun mu la?” diye sordu, “-mızmız oğlundan ve senin haşır huşur dönmenden müsaade bulursak uyuycaz” gibilerinde salak bir cevap verdim. “-orası serttir, minderler de kayarsa hi yatamazsın istersen gel yer değişelim” dedi, “-yok yaağ alışığım ben buna” filan dedim. o an bir yandan gibim ağzımdan çıkacak kadar şehvetliydim öte yandan bir yanlıştan korkan ürkek bir liseli kadar tedbirli olmaya çalışıyordum.

sanırım o da aynı şeyi benim için yapıyordu. neyse her ikimizde bir-iki sağa sola dönüp uykuya dalma çalışmaları yapar görünüyorduk, ama benim zaten o günlerde hiç inmeyen aletim iyice kemik gibi olmuş, elimle bi çekiştirsem akıcak hale gelmişti.

giydiği çiçek desenli bol pijama şu an bile aklımda, pijamasının paçaları bol olduğundan epeyce geriye sıyrılmıştı. veledin sesi kesilince, hatice bi süre daha sırtı bana dönük kaldı, sonra bana doğru döndüğünde kalbim yerinden çıkacak gibi heyecanlanmıştım. kısık gözlerimle sanki uyumaya çalışırmış gibi, onun gözlerini kontrol ediyor, bana bakıp bakmadığını anlamaya çalışıyordum.

bluzu belinden yukarı sıyrılmış, belinin çukuru bembeyaz ortaya çıkmıştı. hatice oğlanı tam uyutamayınca onu alıp beşiğine koydu, kendi yer yatağına uzandı ve ayağıyla beşiği sallamaya başladı. ayak bilekleri o kadar dolgun ve pürüzsüzdü ki artık bende uyku filan kalmamıştı. -“ayakla yattık yerden beşik sallamak iyi taktik” dedim, “–işi bilcen, işe gitmicen” gibilerinden bişi söyledi. o esnada tv’yi kapatıp, gece lambasının loş ışığında haticeyi izlemeye karar verdim.

aslında o an uykum o kadar çok bastırmıştı ki, sırf baştan “ben bu programı izlicem yaağ” diye mızıldandığımdan erkekliğe tak sürmemek için direniyordum. neyse yatalı yarım saat filan olmuştu ki az daha dayanayım, birazdan kapatır uyurum diyerekten düşünürken haticenin sümüklü oğlan zıngırdamaya başladı. hatice sağında yatan oğluna doğru tam dönüp onu pışpışlarken ki bu durumda arkasını bana dönmüş oluyordu, ona çaktırmadan bakmaya başladım.

teyzem zaten hayatında ilk kez içtiği içkinin ve sigaranın etkisiyle iyice mayışmış, hiçbir şeyi idrak edicek konumda değil. hatice teyzemi kaldırıp yatak odasına zütürdü, gelirken de yer yatağı, yorgan yastık filan getirdi. oturma odasına benim uzandığım sekinin hemen dibine yer yatağını serdi. o sırada sümüklü velette uyuya kalmıştı. tuvalete filan gidip geldikten sonra ben sekide tv izlemeye devam ederken, hatice ışığı söndürüp gece lambasını yaktı, veledi yer yatağına aldı. sonra yatak odasına gidip altına pijamasını giydi, üstü sanırım hiç değiştirmedi, geldi o da yere oğlunun yanına yattı. benim üzerim de şu üstü komple fermuarlı kollarının ve bacaklarının yan kısımlarında beyaz şeritleri olan, naylonumsu mavi bir eşofman vardı.

o içkiden birer kapak daha attık, teyzem bir de sigara yaktı acemice içiyor, öksürüyor filan, bir zaman sonra sızma belirtileri göstermeye başladık. teyzem oturduğu yerde uyukluyor ben yalandan yarı tv’ye bakıyor yarı uyuyorken hatice “kalkın yatakları serelim” dedi. ben “yaağ ben bunu izlicemdi” filan dedim, hatice o vakit: “taam sen izle öyle sekide zıbar, teyzen de karşı yatak odasında yatar” dedi.

tamam panpalar, devam.

olum okuyan var mı? o kadar yazdık. okuyan yoksa harcamıyım hikayemi!

oturma odasında seki derler bir nevi sabit tahtadan yapılmış üçlü koltuk gibi düşünün, ama yerinde sabit, üstüne kilim serilmiş ve büyük minderler konmuş cam kenarı bi yer, ben orda ayakları uzatmış bi kapak içkinin de etkisiyle gevşemiş tv izliyorum, haticeyle de teyzem yerde oturmuş konuşuyorlar, ipe fasülye filan diziyorlar, arada haticenin oğluyla filan oynuyorlardı öylece epey bir vakit geçti.

neyse haticenin getirdiği şişeden birer kapak filan attık, çok acı bi içkiydi rakı değildi ama ne olduğunu şimdi tam bilemiyorum, votka yada ucuz viski tarzı bişi olabilir. tabi sohbet-muhabbet gülüşmeler gırla gidiyor. ben ve teyzem o sıralar sigara içmiyoruz ama hatice sanırım yeni harmandı arada tüttürüyor filan, keyfimiz iyi yani.

akşam yemeği çay-çorba derken hatice zuladan bir şişe getirdi. benim de o sıralar sanırım trt2 de sevdiğim bir program var hesapta onu bekliyorum, bir yandan da hatice yer sofrasında oturup kalkarken bacaklarına, iri ve hafifçe gevşek memelerine filan bakıyorum. şimdi köy evlerini biraz bilenler hatırlar, öyle bir odadan bir odaya geçiş yokta, misal oturma odası, mutfak, banyo wc, yatak odası yan yana dizilmişler hepsinin kapısı yüksek balkon gibi bir yere açılıyo.

her neyse o gün zaten yine hilmi abi kamyonla mal zütürmüştü, piknikte konuşuldu hatice: “bu akşam da bizim evde kalalım, abimin içkilerinden içeriz” filan demişti. biz teyzemle ineklerin sağımı yemlenmesi vs müteakip duşumuzu yapıp akşama doğru haticelere gittik. ben sanki hatice’nin bacaklarına bakıp sıvaz yaptığımı hatice biliyormuş gibi kısmen suçluluk hissediyordum (o zamanlar ne kadar masum ve utangaçmışım he mi?).

bu arada teyzem ağacın dibinde hâla onun sümüklü oğluyla ilgileniyor, allahtan benim hallerimi hiç sezmiyordu. hatice tam karşısında oturan bana ayağıyla su atmaya çalışıyor o esnada baldırlarına kadar açılan yerlerini sanırım umursamıyordu. neyse efendim ben bu görüntüleri beynime kazıdıktan sonra, piknikten döndük evimize ve ilk iş olarak kendimi avludaki helaya kapatıp derhal sıvazımı yaptım.

ama onun eteği dizlerine kadar sıyrılmış, buz gibi suyun içinde, ışıl ışıl parlayan bembeyaz bacaklarını görünce içimden ılık ılık bişilerin aktığını hissettim. cidden yutkunmakta bile zorlanıyordum, eteğinin diz kapaklarına gelen uç kısmı hafifçe göletten ıslanmış, bacağına yapışmıştı ve inanılmaz ciksi görünüyordu.

hatice: “kenarına oturup ayaklarımızı sokalım” dedi, ve maksisini (köy yerlerinde giyerler, basma kumaştan ayak bileğine kadar uzanan allı güllü etek gibi bişi) dizlerine kadar sıyırıp ayaklarını gölete soktu. ben de tam karşısında oturup ayaklarımı suya daldırdım. efendim o ana kadar doğrusu haticeyi hiç o cinselliği ile değerlendirmemiş, sıvazlarıma bile malzeme etmemiştim. ne bileyim o daha çok benim için; komik konuşan, eğlenceli bir abla-kanka figüriydi.