• 2 / 4 / 17 entry
  • 3 başlık
  • 65.36 incipuan

cenkdediginegilmez önüncü nesil normal

  • 0
    bugda kalmış gibi tekrar eden hayatlar
    Şimdi daha büyük bir problemim vardı. Sinema nerde, nasıl gidilir? Yaklaşık üç yıldır bu şehirdeydim. izmirden taşınmıştık buraya. Geldiğim gibi kendime iş bulup çalışmaya başladım. Merkezi yerler hariç hiçbiryeri bilmiyordum. Yine imdadıma bilgisayarım yetişti. Minibüs güzergahı ve çevre sinemaları araştırıp zaten koca şehirde 4 tane gidilebilir sinema olduğunu öğrendim. En yakını dükkanın hemen üzerindeki caddeydi. Daha önce yüzlerce kez önünden geçmiştim. inşaatı bile yeni bitmişti. Sonuç olarak hepsine nasıl gideceğimi artık biliyordum. Hangisine gideceğimize o karar verecekti.

    Gece mabedimden ayrı kalmak istedim. Salonda koltukta uyuyacaktım. Genellikle rüya göremediğim zamanlar birkaç gün faklı bir yerde uyurum. ilk gece inanılmaz rahatsız edici olur. Gece onlarca rüya görürüm. Bunların yarısı uykumu bölecek kadar rahatsız edicidir. O gece de aynı şekilde oldu. Defalarca uykumdan uyandım. En son uyanışım ağır olmuştu. Şehirde kaybolduğumu görüp, birden kendimi izmirde bulmuştum. Lisedeki sıramdaydım. Yine tek başıma...

    Erken uyanmayı fırsat bilerek duşumu alıp çıktım evden. işe düzenli olarak geç kalmama rağmen uzun zamandır ilk defa erken gidiyordum. Dükkanı açıp girişteki koltuğa yayıldım. Diğerlerinin gelmesine daha 1 saatten fazla vardı. Biraz dalmaya karar verdim ki kapı açıldı. irkilerek kalktım. Patron gelmişti. Beni görünce şaşırdı. işin saçma tarafı 1 saatten fazla zamandır koltukta oturuyordum. Ne düşündüm ne yaptım hiçbir fikrim yok. Uyumaya karar vermem biraz zaman almıştı.
    ···
  • 0
    bugda kalmış gibi tekrar eden hayatlar
    Bir de böyle bir durum vardı aslında. Çevremde olan olayların, nesnelerin ayrıntıların çoğu zaman farkına varamıyordum. Karşımda anlatılan konunun girişi ilgimi çekmediyse devdıbını çokta giblemiyorum. Önem denen şey bende ekgib. 3 yıldır yaşadığım evin mutfak kapı pervazı duvardan 4,5 santim kadar ayrık duruyor. Bunu geçen hafta farkettim. Ev sahibi bahçedeki ağaçları keseli bir yıl olmuş. Duyunca çok şaşırdım. Üst kattaki komşumuz taşınmış yerine yenisi bile gelmiş selam vermiyorum diye tafra yapıyor banane mq. Ne kadar gereksiz şeylerle ilgileniyorlar.

    Neyse konumuza dönelim. Normal şekilde akan günleri bir akşam üstü iş çıkışı yine bozdum. Yine çıktığını haber veriyordu. O an zaman durdu. Saatin adını bile bilmediğim saniye göstergesi yerinde saymaya başladı. Kuşlar havada asılı kaldı. Yapraklar fiziğe aykırı bir pozisyonda donmuş benim zamanın akışına izin vermemi bekliyordu. Bir süredir onun gülüşünü, gözlerini görmediğimi farkettim. Yüzünü bile unutmak üzereydim. Neden böyle birşeye ihtiyaç duyduğuma dair hiçbir fikrim yoktu. Ama ekgibliği beni harekete geçirmeye yetti. Gayet klişe şekilde yaptığım sinema teklifimi yine aynı klişelikte reddedip yarın olabileceğini söyledi.

    iyi tak yedin. Ben hiç sinemaya gitmedim ki. Sinema nerde? En son ortaokulda sınıf gezisi diye zütürmüşlerdi. Sarıkamışta geçen çocukların öldüğü 1021 gibi ismi olan bir filmi izlemiştik. Çocuğuz lan biz dingiller. O yaşta o film izlenir mi. Çizgi filme zütürsenize. Arkadaşlarım haftalarca filmin etkisinden çıkamamıştı. Ben film yerine sevdiğim kızı izlediğim için çok da takılmadım mevzuya.
    ···
  • 0
    bugda kalmış gibi tekrar eden hayatlar
    O an yaptığım hatanın farkına varıp karşılık gelecek cümlelere karşı bir cevap düşünmeye başlamıştım bile. 10 maddelik bir taslak hemen kafamda oluştu sıçtım sıvamak üzereydim. Patron bir sıkıntı olduğunu sezmiş olacak ki bilgisayarı açta çalış daha rahat olur dedi. Bana karşı cevap hakkı doğmamıştı. Zaten o da cevap beklemeden arkasını dönüp gitti. Artık bilgisayarı açmam gerektiğini düşünerek birkaç saat daha geçirdim. Günü böyle bitireceğim heralde derken ben çıkıyorum deyişiyle kendime geldim. Gün zaten bitmişti. iyi akşamlar diyebildim sadece. Beni korkutan tavırlarına karşılık sadece iyi akşamlar.

    Bilgisayarı çantama atıp ayrıldım dükkandan. Onun evinin olduğu sokaktan gitmek istedim evime. Ama bunu farkında olmadan yaptığıma inandırmaya çalışıyordum kendimi. Karşılaşırsak daha gerçekçi yalan söylerim diye düşünüyordum. Eğer söylediklerinize siz inanırsanız, gözüyle gören bile yalan söylediğinizi düşünmeyecektir. Sesiniz kesinlikle titrememeli. Kekelemek zaten 10-0 geridesiniz demektir. Kesinlikle cevap verirken düşünmeyin. Anlık cevaplar dürüst olduğunuzu düşündürür. Anlık cevap için de her zaman önceden olayı hayalinizde yaşamalı ve karşınızdaki kişiyi tanımalısınız. Sahi, ben onu tanımıyordum. Yalan söylediğimde nasıl tepki vereceğine dair tek bir fikrim yoktu. Bu yüzden verdiği tepkiye o an bir cevap vermem gerekecekti. En fazla nereye gittiğimi ve neden burdan gittiğimi sorar diye düşündüğüm. Her zaman bu yolu kull... Noluyor mq. Kendi evime gelmiştim. 40 dakikaya yakın zamandır hayal dünyamda yaşadığımı farkettim. O an yolda karşılaşdıysak bile hatırlamıyordum. Sahi hangi yoldan gelmiştim ben. Neyse ki uyku vaktim gelmişti. Bilgisayarımla vedalaşıp mabedime gömüldüm.
    ···
  • 0
    bugda kalmış gibi tekrar eden hayatlar
    Karşıma oturdu beraber kahvemizi içtik. Kahve sadeydi. Halbuki ben nadiren Türk kahvesi içerdim o da orta şekerli olurdu. Genel olarak basit geldiği için nescafe ile idare ederdim. Ama bu seferkinin tadı başka gelmişti. Kahveye sohbet dahil olunca böyle oluyormuş demek ki. O an anladım.

    O kahvenin üzerinden tam 164 gün geçti. 164 dopdolu, mutlu günler yaşadım. Hayatımda yapmadığım şeyler yaptım, tatmadığım lezzetler tattım. O 164 günü düşündükçe şu an yıllar geçmiş gibi geliyor. Hatırladıkça içim ısınıyor. Şefkatten,  sevgiden değil ama cayır cayır yanıyor içim. Yandıkça anlatmak istiyorum. Anlattıkça yanıyorum. Yine eskisi gibi hayallere dalmak istiyorum. Bilgisayarımla uyumak, onunla saatler geçirmek... Olmuyor dıbına koyim. Bir kere çıkarsan düzenden geri giremiyorsun işte.

    Biraz dert yandıktan sonra 164 gün geriye geri dönebiliriz...

    Kahveden sonra yerine gitti. Yine bilgisayarımla kalmıştım. Gözüm onu görmüyordu. ilgi görmeyen şımarık sevgili gibi bana baktığını hissedebiliyordum. Hissetmişti olacakları. Sinyalini çaktı hemen pilim bitiyor dedi. Biraz olsun kendime gelmemi sağladı. Gözüm sırt çantamı aradı. Acaba getirmemiş miydim? O zaman laptop nasıl burda olacaktı. Laptopu kucağımda getirdiğimi düşünmeye başladım. Tekrar hayal dünyama dalıyordum. insanların garip bakışlarını görebiliyordum. Durmalıydım yapmam gereken işler vardı. O an hayal kurmamam gerektiğini düşünerek yaklaşık 2 saat geçirdim. Patronumun sesi beni tekrar masaya döndürmüştü. Söylediklerini içimde sentezlemeye çalışıyordum. Ne yaptığımı sormuştu. Ne yapıyordum ben gerçekten. Yine hayallere dalmak üzereydim. Sorusunun üzerinden yaklaşık iki saniye kadar geçmişti. 2-3 saniye daha beklersem bir yalan düşündüğümü sanacaktı. Aslında yalan değil sadece naptığımı düşünüyordum. Kendi kendine acil durum kapıları açıldı ve o saçma cümle döküldü dudaklarımdan. Çalışıyorum...
    ···
  • 0
    bugda kalmış gibi tekrar eden hayatlar
    O noktadan sonra iş daha saçma bir boyut almaya başladı. Düşüncelerim artık paranoyaklık seviyesine eriştiğini o akşam farkettim. işten beraber çıktık istemsizce evine kadar eşlik ettim. O an hangi yoldan nereye gittik hatırlamıyorum bile. Yolda o konuşuyor ben kafamda kurmaya devam ediyordum. Arada kısa cevaplar ile geçiştirmelerim şimdi kesin bilgisayarından şikayet etmeye başlayacak düşünceleriyle kesiliyordu. Keşke şikayet etseydi. Bir insan sizi evine kahve içmeye davet etse ne düşünürsünüz. Paronayaklığım tavan yapmış şekilde kaçmanın bir yolunu aradım. Kesin iş çıkaracaktı. Bu şekilde sebepsiz iyiliklerden anlamalıydım zaten. istemsizce evine çıktık. Ben stres tavan yapmış bir şekilde hala kalbimi suçlarken o anlatmaya devam ediyordu. Ne anlattığından çok kurduğu cümlelerin içindeki kelimeleri ayıklıyordum. Şikayet yoktu, bilgisayar yoktu, iş yoktu sohbet ediyordu benimle. dıbına koyayım böyle işin diye ayağımı sallarken dürtmesiyle kendime geldim. Hala benden bir talepte bulunmamıştı. Kahvemi yudumlarken gözüm masadaki bilgisayara takılıyordu. istemsizce bir rahatlama sağlıyordu. Konuşmasına devam ederken kalkıp bilgisayarı aldım. içime huzur dolduğunu hissedebiliyordum. Artık tek istediğim işimi yapıp gitmekti. Yaptıklarının sebebi olmalıydı sonuçta karşılıksız bir şey olmazdı. Peşimden kalkıp bilgisayarı elimden aldı. Hala benimle sohbet etmeye çalışıyordu. Mümkün olamayacak kadar gerçekti. Bu düşünceyle irkildim. Acaba yine hayal mi kuruyordum yoksa bu an gerçekten yaşanıyor muydu? Bir işaret aradım. Birşeyler yapmasını bekledim. Bir süre sonra yatağımda yatarken buldum kendimi. Hala mümkün olup olamayacağını kafamda kurup bir çıkış yolu arıyordum kendime. Çözüm aslında çok basitti. Herzamanki gibi gidip soracaktım. Ama ya yine bir hayalin içinde yaşadıysam? Düşünceler içinde uyudum.
    Birkaç gün eski halime döndüm. O anın hayal olduğuna kendimi inandırıp hayatıma devam edecektim. Zaten gerçek olamayacak kadar mutlu etmişti beni ve bunu karşılıksız yapmıştı. Ayrıca sadece yüzüme gülmüş, biraz sohbet etmiş, bir de kahve yapmıştı. Böyle birşeyin gerçek olması mümkün değildi.
    Kahve içer misin sorusuyla derin hayallerden masama geri döndüm. Bir süre öyle baktım. O anı düşündüm. Bir işaret bekledim. işin taktan tarafı yine gülüyor ve benim için bir şey yapmak istiyordu. Sonucun nerelere gideceği hakkında 13. Teorimi kurarken tekrar seslendi. Beklediğim işaret bu sefer gelmişti. Bütün teorilerimi yıkıp mantığıma hardcore yapan o işaret hiç beklemediğim yerden ondan geldi. “Beğenmedin mi kahvemi?” Yüz kaslarım alışık olmadığı şekilde canımı yakarak dudaklarıma hilal şekli vermeye çalışıyordu. Ne kadar dirensem de sonunda gülümseyerek kabul etmek zorunda kaldım.
    Hayır. Platonik aşkımı anlatmıyorum. Aşk değildi bu. Sıkıntı şu ki hiçbirşey hissetmiyordum. insanların geneline karşı duyduğum nefret duygusu ona karşı ekgibti. Eksideyken nötr olmuştum kısaca.
    ···
  • +2
    bugda kalmış gibi tekrar eden hayatlar
    Bilgisayarcıyım ben. Genel olarak farklı bir yaşam tarzımız vardır. Absürt olmasa da diğer normal insanlardan farklı, sıradan ve bir o kadar tenha. insanlara karşıdan makine gibi görünürüz. Damarlarımızda elektrik dolaşır yani. Bu yüzdendir ki çıkarı olmayan hiçkimse bize iyi davranmaz. Ya da nasıl davranacağına karar verecek kadar tanımak istemez. Eğer bilgisayarcıysanız yüzünüze sıcak bir tebessüm bile beklemeyin diğerlerinden. Tamamı yapmacık davranışlar, gülüşler, cebinden üç kuruş ekgib çıksın diye satılmış ruhlar. Eğer bilgisayarcıysanız huur gibi çalışırsınız kısaca. insanlar çıkarları uğruna sizi kullanır. Tekrar ihtiyaç duyana kadar da bir daha yüzünüze bakmazlar.
    işe üniversite mezunu olarak değil de çekirdekten yetişerek başladıysanız bu durum bir süre sonra zaaf haline gelir. Bir insanın sıcak bir tebessümüne bile aç kalırsınız. O yapmacık, parayla satın aldığınız tebessümlerin altında bile bir samimiyet arayacak kadar alçalırsınız. Sonu belli hayallerinizde başrol oynarsınız. Senarist yok, yönetmen yok, seyirci yok. Kısaca kendiniz yazar, kendiniz oynar, oynatır bir de oturur izlersiniz kurduğunuz hayalleri. Hastalık seviyesindedir. Yolda yürürken bile dövüş sahnesinin ortasında bulabilirsiniz kendinizi. Tabi gideceğiniz yere varana kadar… Boş kaldığınız her an birşeyler hayal edersiniz. istisnasız tamamı olmayacak şeylerdir ve bir süre sonra o kadar gerçekçi gelir ki siz bile inanmaya başlarsınız yazdıklarınıza. Yaşadıklarım, hatırladıklarım hayal miydi? Yoksa gerçekten bu an yaşanmış mıydı? Yaşadığınız anları bile o ana tanık olan birine sorma ihtiyacı hissedersiniz.
    Bu hastalıklı düşünceler sizi daha da soyutlar hayattan. Sıkıldıkça daha çok bilgisayara odaklanırsınız. Kendinizi görürsünüz onda. Sonuçta onu da kimse anlamıyor, tanımaya çalışmıyor, o da sizin gibi bir makine… Onun olmadığı ortamlarda sıkılırsınız. Hep bir ekgiblik, endişe, panik durumunda içtiğiniz çaydan, yediğiniz yemekten bile tat alamazsınız. Bu kadar karmaşanın ortasında, girdiğiniz ortamlara bile bir daha çağırılmazsınız zaten. Anca birinin işi düşecek de rehberinde adınızın bile yazmadığı telefon numarasını çevirip sizden yardım dileyecek, övgüler yağdıracak, göklere çıkaracak, şakalaşacak… gibe gibe inanacaksınız bu duruma. ihtiyacı olduğu için değil, gerçekten böyle düşünüyor, bana değer veriyor. Mantığınızın dıbına koyup kalbinizle gibeceksiniz kendinizi. Sevgiye, ilgiye doyan kalbiniz tekrar yalnız kalana kadar hayatınızı gibecektir zaten.
    işte böyle hayalperest ve aslında hastalık seviyesindeki duygular arasında iki patronla beraber toplamda beş kişi çalıştığımız dükkana bir altıncının geldiğini haftalar sonra bir tebessüm gördüğümde farkettim. işin taktan tarafı bana gülmesi için ortada hiçbir sebep yoktu. Zaten saç-sakal birbirine girmiş şekilde aynısından kaç adet olduğunu bile bilmediğim kıyafetime gayet itici tavırlarım da eklenince gülmekten çok kaçılası bir halim vardı dükkanda. Kalbimin gibini dikmiş pozisyonda karşımda beklediğini görebiliyordum. Yine gibecekti dürzü. Mantığımın alttan alttan dürtüsüne aldırış etmeden yaklaşık 30-40 saniyelik bir konuşma geçti aramızda. Konuşurken bile içten gülümsemesini o yeşil gözlerinin içinde, ince dudaklarının arasında görebiliyordum. Farkında olmadan ilk defa karşımdaki birini ince detaylarıyla hafızama almıştım. Bir süre bir sebep bekledim. O dıbına akodumun tebessümünü atıp hergün selam vermesi için tek bir sebep. Aslında hiçbirşey yapmamıştı sadece insan gibi davranmıştı bana. Bunun da farkında olarak kurdukça kurdum kafamda. Sohbeti ilerlettim, gezdim, tozdum. Ancak bu sefer hayaller tatmin etmiyordu. Ortada bir sebep olmadan bana tebessüm etmesi akıl kârı değildi.
    Kendimce uzun olduğuna kanaat getirdiğim bir süre sonunda artık kendimi borçlu hissetmeye başladım. Sonuçta ben ona hiçbirşey yapmadığım halde tebessüm etmişti. Evraklarından doğum tarihini gördüm. Geçmiş doğum günü hediyesi alacaktım. Aklımı gibeyim beş ay önceki doğum günü kutlanır mı? Bir ofis çalışanına alınabilecek belki dünyanın en anlamsız ve mantıksız bardağını aldım. Dükkan, çarşı gezmeyi sevmediğim için onu da internetten arayıp buldum. Çiçek sepetinde gören olmuştur belki. Üzerine notlar yazabildiğiniz, yazıp sildikçe kararan ve pek de bir şey içilmez hale gelen gibindirik bir kupa.
    ···
  • 0
    o telefonu hiç açmamalıydım
    Rezervasyon
    ···
  • 0
    lisede para sıkışıklığından her
    Geçmiş olsun panpa
    ···
  • 0
    dolandırıcıları nasıl dürttüm anlatıyorum
    kart sahte değil panpa. daha önce küçük meblağ işlem yapıp sonra da işlemi iptal ettim
    ···
  • 0
    dolandırıcıları nasıl dürttüm anlatıyorum
    taşak geçince yüzüne kapatıyor panpa. yeni nesil dolandırıcılar daha zeki
    ···
  • 0
    dolandırıcıları nasıl dürttüm anlatıyorum
    bimere şikayet ettim panpa. zaten kartın sahibi de gibecek onları :D
    ···
  • 0
    dolandırıcıları nasıl dürttüm anlatıyorum
    bugün acil hayat destek merkezi denen bir yerden aradılar. Telefonda adının Ekin olduğunu söyleyen vatandaş 2 Mayıs 2014 'de Şenol denen biriyle 4 dakika 48 saniyelik bir görüşme yaptığımı, görüşme sonunda sigorta yaptırdığımı, iptal ettirmek istersem 375TL devam ettirmek istersem 425TL, işlem yapmazsam da faiziyle bir 1300TL para alacaklarını söylediler. Hemen uyandım tabi çaktırmadan panik havasına girdim. Elimde sırf bugünler için sakladığım birkaç tane cc kart vardı. Birgün beni de arasalar diye hayal kurardım. 15-20 dakika kadar görüştük Ekinle. ikna olmuş gibi yaparak devam ettirmek istediğimi söyledim. Kredi kartı bilgilerini istediler. Verdim gitti. Şimdi onlar düşünsün.

    numara budur panpalar dikkat edin
    0212 998 0250
    ···
  • 0
    videoda çalan
    yapma be
    ···
  • 0
    videoda çalan
    (bkz: giblenmemek)
    ···
  • 0
    videoda çalan
    kimse yok mu amk
    ···
  • 0
    videoda çalan
    ne alaka amk
    ···
  • 0
    videoda çalan
    amk videosunun başında 10 saniye çalan bir müzik var. yaklaşık dört haftadır aramaktayım. midomi benzeri bütün sitelere ve win8 üzerinde shazam'a dinlettim. ancak yine de bi gibim çıkmadı. hatta videoda yazan websitesi üzerinden bir firmaya ulaştım. kendilerine mail atmama rağmen beni giblemediler bile. iş tamamen inada bindi. daha önce duyan, gören varsa çıkarsın beni bu cehennemden
    ···