• 0 / 0 / 2125 entry
  • 311 başlık
  • 382.66 incipuan

ccc zodiac katili ccc bebişinci nesil normal

  • +11 -4
    ateistler doluşun ve şu soruma cevap verin
    eğer allah yoksa biz inanarak birşey kaybetmiyoruz. ama ya varsa? o zaman siz inonmoyonlor çok şoy koybodocoksonoz.

    gidip tüm dinlerin ibadetlerini yapın garanti olsun o zaman aq.
    ···
  • +1
    kürt olmadığınızı 3 kelimede kanıtlayın
    engin
    altan
    düzyatan
    ···
  • +5 -1
    kaçırıldım yaşadıklarımı anlatıyorum
    kendime geldiğimde başımda elif, arif ve asu vardı. biri daha vardı tabi: 'o'

    'o'nun karnına dev bir tahta parçası saplanmıştı ve yerinden çıkamıyordu. sürekli hırıltılar çıkarıyordu. sanki midesine dev bir çatal saplanmış gibiydi. yere saplanmıştı. midesindeki bağırsaklar bile gözükmesine rağmen hala hayattaydı ve hala bize saldırmaya çalışıyordu. ama tüm çabalarına rağmen kalkamıyordu.

    elif: emre? uyanıyor galiba.

    ben: ne zamandır baygınım?

    başımdaki ağrı çok kötüydü. kafam çatlıyordu resmen.

    elif: tahminen nerdeyse 1 gündür

    ben: ne?

    elif: evet. başında bekliyoruz bir gündür.

    ayağa kalkmamla tekrar yere düşmem bir oldu. başım dönüyordu.

    elif: başında bi morluk var. kafanı kötü çarpmışsın.

    arifle, dila konusunda yaptıklarını bi süre olmamış gibi davranma konusunda anlaştık. şu an nolursa olsun beraber hareket etmeliydik.

    elif'e fıçıların üstündeki mumlardan birini almasını söyledim. düştüğümüz yerde yolumuzu bulmamız lazımdı.

    elimize mumları aldık. zifiri karanlıkta meşale görevi görebiliyorlardı.

    düştüğümüz yer mahzen gibi değildi. görebildiğim kadarıyla ince uzun koridorlar vardı. hastane koridorları gibi. düştüğümüz yere çıkabilmemiz mümkün değildi. orada yolumuzu bulmalıydık.

    mahzenin dip kısımları derken kastettikleri buydu demek.

    koridorlarda ilerlerken gözümüze rusça yazılar çarpmaya başladı. tabela gibiydiler.

    ilerlemeye devam ettik. sonra bir ses duyduk. durmadan devam eden bir sesti. belli aralıklarla gelen bir ses.

    sese doğru yürümeye başladık.

    birşeyin duvara çarpma sesi gibiydi ses. ve sürekli geliyordu. sese yaklaştıkça konuşmalar gülüşmeler duymaya başladık.

    sonra sesin olduğu odaya girdik.

    girdiğimiz yer kapalı bir basketbol sahasıydı. sahanın iki ucunda minyatür futbol kaleleri vardı.

    içeride 10 a yakın insan vardı. üzerlerinde üniformaya benzer bir kıyafet vardı.

    futbol oynuyorlardı.

    bizi farketmediler. içlerinde biri gol attıktan sonra sevinmeye başladı. diğerlerine sarıldı. çok mutlu gözüküyordu.

    o kişi yiğitti.
    ···
  • 0
    kaçırıldım yaşadıklarımı anlatıyorum
    devam ediyorum.

    bu arada anlattıkların labirent filmine benziyor diyen en az 20 kişi olduğundan şunu da belirtmek isterim, filmi ilk defa sizden duyuyorum.
    ···
  • +3
    kaçırıldım yaşadıklarımı anlatıyorum
    merdivenden aşağı çığlık çığlığa koşarken bu sefer bi öncekinde yaptığımız gibi sağ taraftan değil sol taraftan döndük.

    'o' dilayı diri diri yedikten sonra peşimize düşecekti. ama zaman kazanmıştık. gittiğimiz yolun çıkmaz bir yol olmaması için dua ediyorduk.

    artık o'nu göremiyorduk arkamıza baktığımızda. ama hala korkudan koşuyorduk. sanırım izimizi kaybettirmiştik.

    elif: sen nasıl bir huur çocuğusun?

    arif: elif bana kızgın olmanızı anlıyorum ama ordan başka türlü çıkamazdık. birinin kendini feda etmesi lazımdı diğerlerinin çıkabilmesi için.

    ben: neden sen kendini feda etmedin o zaman? kes sesini haksızsın. güvenli bir yere varınca konuşucağız bunları arif. yanına kalmıcak yaptıkların.

    arif: sen kendini ne sanıyorsun? hepinizin hayatını kurtardım.

    ben: sesini kes. bunu konuşacağımız zaman gelicek.

    arif: şimdi konuşalım. artık peşimizde değil. konuşmaktan kaçıyorsun. yapılması gerekeni yapıcak cesaretin yoktu çünkü senin.

    asuyu yere bıraktım. sinirlenmiştim.

    ben: burdan canlı çıksan bile yaptığının bedelini ödeyeceksin. bizi kaçıranlardan hiçbir farkın yok. sen de artık bir katilsin.

    arif boğazıma yapıştı.

    arif: kelimelerine dikkat et.

    sonra bir ses duyduk. yine aynı hırıltılı nefes alma sesi.

    ağzından kanlar sıçrayarak bize doğru koşmaya başladı. asuyu kaptım. tüm gücümüzle koşmaya başladık.

    bikaç dakika geçtikten sonra adım attığımız üç-dört metrelik alan yıkıldı. en son şarap şişeleri ve fıçılarıyla birlikte düştüğümü hatırlıyorum. ve düştüğüm anda kafamı sert zemine vurduğumu.

    bayılmıştım.
    ···
  • 0
    kaçırıldım yaşadıklarımı anlatıyorum
    dişleri ve diş etleri var. çenenin görünen kısmı yok.
    ···
  • +4
    kaçırıldım yaşadıklarımı anlatıyorum
    o'nun ayak sesleri gittikçe yaklaşıyordu. gidicek yerimiz kalmamıştı. kızların çığlıkları ve ağlamaları ve gittikçe yaklaşan ayak sesleri ortamdaki gerilimi arttırıyordu. yolun sonuna geldiğimizi düşünmeye başlamıştım. hepimiz burada ölecektik. son bir güçle kapıyı yumrukladım.

    buse! eğer kapıyı şu an açmazsan hepimizi öldüreceksin.

    yine bir cevap gelmedi.

    sonra o'nu gördük.

    şu an yaşanmış olan şeyin yaşanmamış olması için elimden geleni yapardım. anlatırken bile bunu nasıl yazıcağımı bilemiyorum. bu hikayeyi anlatmak istememe sebeplerimden biri de budur. içimizdeki dağılışın ve bir arada duramamamızın en büyük sebebi de bu olaydı.

    yaşandı maalesef. o yüzden burayı es geçmem olmaz.

    ne mi oldu?

    arif dila'nın kolundan tuttu ve merdivenin en üstüne varmış olan o'nun üzerine attı.

    o dila'nın etini yiyip kemiklerini çiğnerken biz de yanından sıyrılarak, aşağı doğru koştuk.
    ···
  • +7
    kaçırıldım yaşadıklarımı anlatıyorum
    hepimiz nesef nefeseydik ama hiç durmadık. insanlara tehlike anında aşırı güç geldiği rivayet edilir. seyit onbaşının tek başına o ağırlığı kaldırması da buna örnek verilir. o gücü hissedebiliyordum. yorgunluk hissetsem de bütün hızımla koşmaya devam ediyordum.

    geldiğimiz merdivenlerin oraya vardık. yorgunluktan ölüyorduk. hemen ordan sola döndük ve merdivenleri son hız çıktık. hala peşimizdeydi. benle asu en önde, arkamızda arifle elif, en arkada ise dila vardı. hepimiz yukarı vardık en sonunda. o'nun ayak seslerinden merdivenleri çıkmakta olduğunu anlayabiliyorduk. herkesin gözünde korku ve panik vardı. kapıyı açmayı denedim ama kapı kitliydi. kapıyı tüm gücümle yumrukladım.

    buse! buse! kapıyı aç!

    ama cevap veren olmadı.

    kapana sıkışmıştık.
    ···
  • +5
    kaçırıldım yaşadıklarımı anlatıyorum
    şu an bu varlığın sadece fiziksel özelliklerini söyleyebiliyorum. nasıl ve neden burda olduğunu açıklamam için bilmeniz gereken başka şeyler var.

    gördüğümüz şeyin bir insan olduğunu söylemekte güçlük çekiyordum. insan gibi iki eli, iki ayağı vardı. üzerinde hiçbir kıyafet yoktu ve üzerinde sayısız dikiş izi vardı. derisi resmen çürümüştü. kafasında saç yoktu. göz kapakları da yoktu. ağzından çenesine kadar olan kısım da yoktu. bu yüzden kana bulanmış dişlerini ve dilini görebiliyorduk. tırnakları çok uzundu. pençe gibiydi ve kanlıydılar.

    loş ışıkta gördüğümüz yüzü çok çirkindi. bizi görür görmez üzerimize koşmaya başladı.

    o an yaşadığımız korkuyu anlatmam mümkün değil. 'koşun!' diye bağırdım ve hemen asu'yu kucağıma alarak geldiğimiz yöne doğru koşmaya başladım.

    'o' çok hızlıydı. 'o'nun nefes alışveriş sesini, çığlık sesleri bastırıyordu. yıl çok uzundu, elbet yorulucaktık ama arkamıza bakmadan koşmaya devam ettik.

    asu'nun aplamasını duyabiliyordum. iki elimle kulaklarını olabildiğince sıkı kapatmıştım koşarken. çığlık seslerini duymasını istemiyordum. arkama baktım. 'o'nunla aramızda 10 metre kadar bir mesafe vardı.

    koştuk, koştuk ve koştuk.
    ···
  • +2
    kaçırıldım yaşadıklarımı anlatıyorum
    bugün hikayenin büyük bir kısmını anlatıcağım beyler. öğlen saatlerinde 14-15 gibi başlarım.
    ···
  • +2 -3
    kaçırıldım yaşadıklarımı anlatıyorum
    beyler dün akşam bi işim çıktığı için gitmem gerekti.

    bu aralar meşgulüm biraz zaman bulamıyorum ama yaşadıklarım daha çok uzun ve kısa süre içerisinde bitireceğim merak etmeyin.
    ···
  • +1
    kaçırıldım yaşadıklarımı anlatıyorum
    boşluksuz şekilde yaptım
    ···
  • +3 -2
    kaçırıldım yaşadıklarımı anlatıyorum
    öncelikle mekanı gözünüzün önünde canlandırmak istiyorum.

    http://upload.wikimedia.o...Crzburg_-_Wine_cellar.JPG

    aynı bunun gibiydi ama sol tarafımızda da boşluklar vardı ve içlerinde şarap şişeleri vardı. şağımızda ise fıçılar ve üzerlerinde bunlara benzer ışıklandırmalar vardı. duvarlar buna göre biraz daha büyüktü ve bu şekilde dümdüz gidiliyordu. sağa sola dönüş yoktu. sadece geldiğimiz merdivenden sağa dönüş yapılabiliyordu. bir buçuk saatlik yol boyunca.

    sesi anlatıyorum. bir nefes alma sesiydi. ama insan sesi gibi değildi. sanki nefes almakta zorlanan bir köpek sesi gibiydi.

    sonra sesin sahibini gördük.
    ···
  • +3 -1
    kaçırıldım yaşadıklarımı anlatıyorum
    mассандра ve massandra kelimeleri her şarabın üzerini süslemekteydi.

    henüz burayı korkunç yapan şeyle tanışmamıştık. ama mahzen o kadar büyüktü ki yürüdükçe bitmiyecek gibiydi.

    korkarak ve sessiz bir şekilde tam bir saat kadar düz yolda şarapların ortasında yürüdük ve hiç bir farklılık olmadı. mekanın ne başı ne de sonu gözüküyordu hala. o kadar büyüktü ki anlatamam.

    asu yorulduğunu söyledi. asuyu kucağıma aldım ve yürümeye devam ettik.

    bir yarım saat daha yürüdük ve hala aynıydı. mассандра yazısını görmekten bıkmıştım.

    biz de yorulmaya başlayınca dinlenmeye karar verdik ve biraz oturduk.

    oturalı bikaç dakika olmadan bir ses duyduk.
    ···
  • +4
    kaçırıldım yaşadıklarımı anlatıyorum
    merdivenden inmeye başladık. çok karanlıktı önümüzü göremiyorduk.

    elif kısık sesle: emre en öndesin değil mi?

    ben: evet. basamaklara dikkat edin.

    elif: bişey görürsen söyle.

    böyle ara sıra konuşarak, korka korka, hiçbirşey görmeden uzun bir merdiven indik.

    sonunda merdiveni bitirmiştik.

    önümüzde dev duvarlarıyla, şişelenmiş ve fıçılanmış binlerce şarap vardı. içleri doluydu.

    yürümeye başladık. çok karanlıktı ama her fıçının üzerinde bir mum vardı. aslında tam olarak mum diyemem. sönmeyen ve farklı bir maddeden yapılmış bir mumdu. fazla aydınlatamıyordu. heryer hala karanlık ve loştu. ama bu ışıklar sayesinde az da olsa önümüzü görebiliyorduk.

    sağımızda ve solumuzda şişelenmiş ve fıçılanmış şaraplar varken biz de onların ortasındaki yoldan ilerliyorduk.

    arif şarap şişelerinden birini eline aldı. çok tozluydu. üzerinde tozu sildi.

    şarap şisesinin üzerinde Massandra yazılıydı.

    arif: bu çok eski. bilirsiniz şarap yıllandıkça değerlenir. 1775 yılında yapılmış. yani tam 219 yıllık. ne kadar değerli olduğunu tahmin edemiyorum.

    ilerlemeye devam ettik.
    ···
  • +3
    kaçırıldım yaşadıklarımı anlatıyorum
    mahzene inmeliydik. yiğit çıldırıp mahzene gitmeden önce kararları o verirdi ve kararları genelde hep doğru kararlar olurdu. şimdi ise mahzene inmemizi istiyordu. ona güvenmeliydik.

    ben: oylama yapalım. inmek isteyenler elini kaldırsın.

    buse dışında herkes elini kaldırdı. asunun bile küçücük eli havadaydı.

    buse: ben burda kalırım. oraya hiçbir güç beni indiremez.

    dila: tek başına kalman güvenli değil.

    buse: oraya inmekten daha güvenli.

    buse gelmemeye karar verdi. onu bırakmak istemiyordum ama ikna olması mümkün değildi. geri kalanlar hep beraber inecektik. asu dahil. beraber olduğumuzda güçlü oluyorduk, bunu kaç kere kanıtlamıştık. ayrıca asuyu bırakmak istemiyordum. onun başına bişey gelirse kendimi suçlardım çünkü. beraber olucaktık ve birbirimizi koruyacaktık.

    bize yeticek kadar yiyecek konservesi ve su şisesini yanımıza aldık.

    dila: hadi allah yardımcımız olsun

    buse bize acıyarak bakıyordu. ölüme gidiyormuşuz gibi. bunu sezebiliyordum.

    mahzenin kapısını açtım.

    önümüzde uzun bir merdiven vardı.
    ···
  • +3
    kaçırıldım yaşadıklarımı anlatıyorum
    bunun üzerine düşünmem gerekliydi. asuyu oraya zütüremezdik. o yüzden biz mahzene inerken, birileri onunla burda kalmalıydı.

    mahzene inme fikrim çoğunlukla reddedildi. özellikle de buse karşı çıktı. gördüklerinden sonra oraya inmemek istemesini anlayabiliyorum. herkes korkuyordu. orası gece kabuslarımıza giriyordu. aradan 20 yıl geçmesine rağmen hala mahzen kelimesini duyduğumda tüylerim diken diken oluyor. o derece etkilemişti bizi.

    buse: mahzene inmek mi? sen kendini lider filan mı sanıyorsun. oraya asla inmem.

    ben: başka çaremiz yok ve benim fikrim bu.

    buse: taktan bir fikir..

    elif: buse sakin ol. hepimiz burdan çıkmak istiyoruz, emre yardım etmeye çalışıyor.

    buse: yardım etmek mi? sanki bizi öldürmeye çalışıyor gibi geldi bana.

    tartışmamızı uzatmamaya karar verdik. bu yüzden mahzene bir süre daha inmeme kararı aldık. bir arada ve güçlü kalmaya çalışıyorduk.

    aradan tahminen 5-6 saat kadar bir vakit geçti. bir anda tüm monitörler çalıştı.

    bütün ekranlarda yiğit vardı:

    yardıma ihtiyacım var. bizi kaçıranlar beni buldu. şu an onlardan gizli bu mesajı size bırakıyorum. bu söylediklerimi duyarlarsa beni öldürürler. mahzene gelin. yardımınıza ihtiyacım var.
    ···
  • +1
    kaçırıldım yaşadıklarımı anlatıyorum
    geldim beyler. gündüzleri uyuyorum uyku düzenim bozuk o yüzden yeni uyandım. başlıyorum birazdan anlatmaya toplanın.
    ···
  • +2 -1
    kaçırıldım yaşadıklarımı anlatıyorum
    mahzen bölümü uzun baya. şu an başlarsam yarıda kalır. yarın daha hızlı yazarım.
    ···
  • +3
    kaçırıldım yaşadıklarımı anlatıyorum
    yarın devam ediyim beyler. yaşadıklarım daha uzun, bugün bitmesine imkan yok zaten.

    spoiler vermek gibi olmasın ama mahzende yaşadıklarımı yarın anlatmak istiyorum.
    ···
  • +3
    kaçırıldım yaşadıklarımı anlatıyorum
    asuyu hemen kucağıma aldım. elindeki artık içinde mermi kalmamış olan silahı da aldım. asuya sıkıca sarıldım. söyleyecek kelimem yoktu. ağzımı açtım ama hiçbirşey söyleyemedim sarıldım sadece.

    o sadece 6 yaşındaydı. ne kadar korkmuş olduğunu, bunun pgibolojisini nasıl etkileyeceğini düşünsenize.
    aldım ve farklı bir odaya zütürdüm hemen kucağımda. elif'e gel işareti yaptım ama herkes yerine mıhlanmıştı resmen. elif'e birkez daha seslenince yanıma geldi.

    ''sen asuya göz kulak ol. arifle biz de hamit'i gömelim. olanları sonra konuşuruz.'' dedim.

    duygusuz bi yüz ifadesi vardı olanları kaldıramıyor gibiydi. onaylarcasına başını salladı.

    hamit'i toprak odaya gömdük.

    herkes birkez daha yemek masasının etrafına toplandı: ben, asu, elif, dilara, arif, buse.

    hepimiz etkilenmiştik olaylardan. özellikle de asu.

    dedim ki:

    bakın. böyle devam ettikçe daha da kötüye gidiyor. kendi akıl sağlığımız bozulacak. böyle devam ederse burada öleceğiz. tek bir çaremiz var. mahzene inmek. sonsuza kadar korkarak yaşayamayız.
    ···
  • +4
    kaçırıldım yaşadıklarımı anlatıyorum
    mermi hamit'in tam kalbinden girdi. hamit anında yere yığıldı ve anında son nefesini verdi.

    hepimiz silahı ateşleyen kişiye doğru döndük.

    6 yaşındaki asu elindeki silahı hamit'e doğru doğrultmuştu.

    benim yüzümden..
    ···
  • +4
    kaçırıldım yaşadıklarımı anlatıyorum
    telaşla herkesi uyandırdım: kalkın hamit yok.

    herkes uyandıktan sonra karış karış her yeri aradık. bakmadığımız hiçbir yer kalmadı. ama hamitten iz yoktu. sanki yok olmuştu bi anda.

    sandalyede ipler hemen sandalyenin üstünde duruyordu. birisi yardım etmeden çözmesi çok zordu. birisi gelip onu kurtarmış olmalıydı.

    hamit'in onlardan biri olduğunu başından beri biliyordum. anlamıştım. işte onu kurtarmaya geldiler diye düşünürken, suçlu bir ses tonu düşüncelerimi böldü.

    benim yüzümden.

    bu asu'nun sesiydi.

    elini çözersem bizi bırakıcağını söylemişti. benim yüzümden. benim yüzümden. benim yüzümden. ağlamaya başladı.

    asuyu kucağıma aldım. önemli değil asucum senin hatan değil derken ayak sesleri duydum.

    hamit aniden odaya daldı. elinde bir silah vardı. silahı bize doğrulttu.

    odadaki gerginliği ve korkuyu anlatamam.

    elindeki silah bizim tek mermili magnumdu. sakladığım yerden bulmuş olmalı.

    hamit: ben kötü biri değilim. size zarar vermek istemiyorum. bırakın kendi yoluma gideyim. artık mahzeni bile böyle yaşamaya tercih ederim.

    ben: silahı bırak.

    hamit: hayır. artık böyle yaşamak istemiyorum. bir haftadır aynı sandalyede hareketsiz bi şekilde ölü gibi yaşamak nedir bilmiyorsu..

    dila bir anda üstüne atladı. silah yere devrildi ve hamitten çok uzak bir yere düştü. hamit'in boğazına yapıştım. artık tekrar elimizdeydi. duvara ittim. sırtını duvara çarptı.

    sırtı duvara dönük bir şekilde bize bakarak:

    hamit: bakın. ben iyi biriyim. ama beni..

    konuşması bir silah sesiyle bölündü.
    ···
  • +7
    kaçırıldım yaşadıklarımı anlatıyorum
    bir an afalladım. nasıl olabilirdi bu?

    ben:alp diye birini tanımıyor musun yani?

    buse: hayır.

    bunun tek bir açıklaması olabilirdi. alp hepimize yalan söylemişti. peki neden? onu yakın bir dost olarak görmüştüm. onu gömerken çok ağlamıştım.

    buseyi tanıyordu. ama kız kardeşim diyerek yalan söylemişti. belki de öyle söylemesini istemişti bizi kaçıran kişi. alp'i suçlayamıyordum. benim gözümde en masum kişilerden biri oydu.

    buseye hamitten bahsettik. alp'i vuranın o olduğunu da söyledik. hepimiz hamit'in başına toplandık.

    buse: ben.. ben seni tanıyorum. sen şu mahzendeki adamsın. arkadaşlarıyla aşağı inip sesi duyunca korkup kaçan, arkadaşlarına yardım etmeyi bile düşünmeden kaçan adamsın.

    hamit: sen bunu nerden biliyorsun?

    buse: önümde bir monitör vardı. herşeyi izledim. arkadaşlarının hepsi öldü. hem de canice öldürüldüler.

    hamit: biliyorum. sesleri duydum. yardım için gitseydim ben de ölürdüm.

    ben: ''ordaki insanları 'neyin' öldürdüğünü görebildin mi peki?

    buse: ''hayır. sadece etrafa fırlayan cesetler, el, kol ve vücut parçaları. kamera açısı bana o şeyi göstermeyecek şekilde koyulmuştu.

    konuşma bittikten sonra hepimiz yemek masasının etrafına oturduk tekrar. hamit hariç tabii ki. herkes yemek masasının etrafında buradan nasıl çıkacağımızı, neler yapıcağımızı konuşuyordu. asu bize alışmıştı artık. bize güveniyordu ve bizim yanımızda güvende hissediyordu. uykumuz gelmeye başlamıştı. yine yemek masasının etrafındaki sandalyelerde uyuduk.

    kütüphanedeki yatakta yatmamamızın sebebi, yatak taşınabilir değil yere bağlıydı ve yemek salonuna çok uzaktaydı. birarada durunca güvende hissediyorduk.

    uyandım. ne kadar uyudum bilmiyorum ama herkes hala uyuyordu. yine de ben uykumu almıştım. nöbetçi tutmamıştık bu gece çünkü hepimiz yorgunduk.

    konserve yemekten bıkmıştım. ama yapıcak birşeyim yoktu. kahvaltımı yapmak için konserve almaya gidiyordum ki bir tuhaflık farkettim.

    hamit sandalyesinde yoktu.
    ···
  • +7
    kaçırıldım yaşadıklarımı anlatıyorum
    bu cümle karşısında odada büyük bir sessizlik oldu. uzun süren acı verici bir sessizlik. bu lanet mahzende ne vardı?

    ben: neden? ne var bu mahzende?

    buse: sandalyeye bağlıyken önümde bir monitör vardı. şarap mahzenini gösteriyordu. oraya giren insanları izledim günlerce. hepsi bir hayvan gibi katledildi. ben 1 haftadır bunları izli.. cümlesini bitiremedi. ağlamaya başladı.

    hepsi geçti. artık bizimlesin. güvendesin. ağlama. dedim. sakinleştirmeye çalıştım. biraz otur, sakinleş. hepsi geçicek. dedim.

    buse bakmıyorken elif, dila ve arif'e elimle benimle gelin diye işaret yaptım. yan odaya geçtik.

    elif: sevgilin miydi?

    ben: ''ne? hayır sınıf arkadaşım. bakın önemli bir konu var. alp buse'nin abisiydi.

    elif bunu duyar duymaz olamaz dercesine iki elini yüzüne zütürdü.

    arif:
    napacağız?

    ben:
    söylememiz lazım.

    elif:
    bence de. bunu bilmeye hakkı var. ondan bunu saklayamayız.

    üçü birden bana baktılar.

    tamam, ben söylerim. ama biraz kendine gelsin.'' dedim. ve içeri geçtim.

    aradan bikaç saat geçti. buse biraz daha toparlamış gözüküyordu. koltukta oturuyor. başını öne eğmiş, yaşadıklarını unutmaya çalışıyordu belki de.

    yanına oturdum. bunları duyunca hamit'e zarar vermeye çalışabilirdi. hamit hala tek başına odada bağlıydı, buse'nin henüz hamitten haberi yoktu. o yüzden buse'nin öfkesine ben hakim olmalıydım.

    buse sana söylemem gereken birşey var. abinle yani alple tanıştım burada. ama maalesef bir kaza sonucu hayatını kaybetti. inan bana çok üzgünüm. elimden bişey gelmedi.

    buse şaşırmış bir ifadeyle bana baktı. ve dedi ki:

    benim bir abim yok ki.
    ···
  • daha çok