rezerved

kime göre neye göre en iyi. sen ilgi alanlarından bahsetsene önce. kafan sayısal mı sözel mi yoksa eşit ağırlık mı çalışıyor. en iyi bölüm sevdiğin ve anladığın bölümdür. tabi sevdiğini sanıp yarak yürek bölümler okuyup sonra pişman olmada

tais toi (dost musun düşman mı) izle sonra bana dua ediceksin

öncelikle ileri düzeyde ingilizce öğrenmeli okuma yazma tekniklerini geliştirmeli ve speaking yapmalısın

amerikada iyi bir üniversitede mümkünse mimarlık-mühendislik fakültesinden bir bölüm bitirmeli ve yüksek lisans yapmalısın.

sonra entellektüel gibimsonik şeyler okuyup öğrenmelisin

tiyatro, sunum, kompozisyon gibi konularda kendini geliştirmelisin

bu arada amerika vatadaşı zütü güzel bi hatun bulup evlenmelisin

yüksek lisanstan sonra doktora yapıp amerikanya ya faydalı olmaya çalışıyomuş gibi yap çeşitli araştırmalar saçma sapan deneyler yanlışlıkla bişey icat et mesela. yaran yavşaklık falan yap bir an evvel amerikan vatandaşı olmak için elinden geleni yap

vatandaşlığı aldıktan sonra huurluk şerefsizlik haysiyetsizlik yap ve Türk vatandaşlığından da ayrıl

önce bulunduğun bölgede iyice tanın halkın sevgilisi ol yavşa iki yüzlü ol insanların ihtiyaçlarına yardımcı ol her konuda gerekirse gibtir kendini

adeta hayatını feda et kısacası sanmıyorum bi taka yarayacağını ama en azından denemiş olursun bide gibtirirken zevk almaya bak da bari hiç olmadı ordan yürürsün

ruh halin sanki tam piyanisti izlemelik gibi

Dangerous Dave i satın al

kıbrısta siyaset bilimi okuyan aklını gibiyim

360 total security baya aşmış kendini çok iyi yanına bide bitdefender koydun mu tadından yenmez

bende bir zamanlar senin gibiydim her türlü binliği yapardım ama hayatımda sadece bir kadın olmalı diye düşünürdüm sonra baktım bu karıların alayı huur şimdi gelene geçiriyom kaçanda kurtulamıyo yakalayıp gibiyom

bu yazdıklarını okuduktan sonra sana hak verdim. evet baban ananı gibmemeliymiş

(benzer bir konuya yazdığım entry beynim iptal şu anda yazmakla uğraşamadım kopyalayıp yapıştırdım #165896763 )

teorik olarak bildiklerimizi ele alırsak big bang den öncesi yoktur. Çünkü evren dört boyutludur ( buda bir teoridir) nokta, çizgi, düzlem ve zaman. zaman bigbang den sonra başlamıştır ve hız ile bağlantılıdır. zamanda yolculuk mümkündür fakat sadece ileriye gidilebilir. buda evrende ne kadar hızlı hareket ettiğinize bağlıdır. eğer bir araca binip uzayda ışık hızına yakın bir hızla bir hafta hareket ederseniz dünyaya döndüğünüzde 100 yıl kadar geçmiş olacaktır. ne kadar hızlı hareket ederseniz zamanda o kadar fazla ilerlersiniz. burada bir şeye dikkat çekmek isterim içinde bulunduğumuz samanyolu galaksisi de evrende hareket etmektedir.

gelelim ışık hızına. ışık hızı evrendeki limit hızdır. bir cisim ışık hızına ulaşığında tüm moleküllerine ayrılır ve uzayda kaybolur yani zamanın dışına çıkar(zamanın sonuna ulaşır da diyebiliriz). buraya kadar zamanı şu şekilde tanımlayabiliriz; zaman evrenin başlangıç ve bitişi arasındaki kısımdır ve evren içerisinde daha hızlı hareket ederek daha kısa sürede zamanda daha fazla ilerlemek mümkündür. ayrıca uzay boşluk değildir. bunu ilk olarak Bediüzzaman Said Nursi söylemişitir (hani şu ardından atıp tutulan bizim içimizden çıkıp kıymetini bilemediğimiz ve eserleri nasa tarafından hassas bir şekilde incelenen zat). çünkü ışık fotonlar halinde yayılır ve fotonlar boşlukta ilerleyemezler.

kara delikleri de unutmayalım. kara delikler hakkında bilmemiz gereken en önemli şey maddenin en yoğun hali olduklarıdır. içlerine çektikleri cisimleri ışık hızına ulaştırarak zamanın dışına atarlar. bunun zıttının da beyaz delikler olduğundan bahsedilir ve bilinen tek beyaz delik bigbang dir.

teorik olarak bildiklerimizi ele alırsak big bang den öncesi yoktur. Çünkü evren dört boyutludur ( buda bir teoridir) nokta, çizgi, düzlem ve zaman. zaman bigbang den sonra başlamıştır ve hız ile bağlantılıdır. zamanda yolculuk mümkündür fakat sadece ileriye gidilebilir. buda evrende ne kadar hızlı hareket ettiğinize bağlıdır. eğer bir araca binip uzayda ışık hızına yakın bir hızla bir hafta hareket ederseniz dünyaya döndüğünüzde 100 yıl kadar geçmiş olacaktır. ne kadar hızlı hareket ederseniz zamanda o kadar fazla ilerlersiniz. burada bir şeye dikkat çekmek isterim içinde bulunduğumuz samanyolu galaksisi de evrende hareket etmektedir.

gelelim ışık hızına. ışık hızı evrendeki limit hızdır. bir cisim ışık hızına ulaşığında tüm moleküllerine ayrılır ve uzayda kaybolur yani zamanın dışına çıkar(zamanın sonuna ulaşır da diyebiliriz). buraya kadar zamanı şu şekilde tanımlayabiliriz; zaman evrenin başlangıç ve bitişi arasındaki kısımdır ve evren içerisinde daha hızlı hareket ederek daha kısa sürede zamanda daha fazla ilerlemek mümkündür. ayrıca uzay boşluk değildir. bunu ilk olarak Bediüzzaman Said Nursi söylemişitir (hani şu ardından atıp tutulan bizim içimizden çıkıp kıymetini bilemediğimiz ve eserleri nasa tarafından hassas bir şekilde incelenen zat). çünkü ışık fotonlar halinde yayılır ve fotonlar boşlukta ilerleyemezler.

kara delikleri de unutmayalım. kara delikler hakkında bilmemiz gereken en önemli şey maddenin en yoğun hali olduklarıdır. içlerine çektikleri cisimleri ışık hızına ulaştırarak zamanın dışına atarlar. bunun zıttının da beyaz delikler olduğundan bahsedilir ve bilinen tek beyaz delik bigbang dir.

şu bir gerçektir tüm bunları idare eden bir güç vardır çok büyük bir zeka vardır. bunu, bu konuları araştırıp inceleyen tüm bilim adamları kabul etmiştir.

kadın daha çok boşalıyo amk

Motorola DynaTac 8000x

kız seni gibmiş olmasın

bi taşla iki kuş

işim vardı bıraktım seni bekliyorum (ciddiyim)

biri şunu gibsin

hadi beyler soğutmayın

olmaz mı be pampa

et çok pahalandı patates gib

ikinci zaten tam huur çocuğu
https://youtu.be/MeM2wEzTxw0

prof kovalara aşık olursan daha çok elini gibersin be pampa

bi karı kalkıpta bunu diyorsa (ki huur olur kendileri) seni istemiyorum ama paran şeklin varlığın tarzın çevren araban ortamların olmadan da yapamıyorum diyordur aslında.

cevabım önce gibtir sonra git

bilgisayardan 6-8 punto aralığında ufak ufak çıktılar alır üzerini de şeffaf bantla kaplardım. kopyaları ceketimin iç cebine doldururdum. hafif öne doğru eğilince ceket sağımı ve solumu da kapatırdı. başımı öne eğerdim bu sayede gözlerim gözükmez sanki hep kağıda bakıyormuş izlenimi verirdim. sağ elimle yazardım ve sol kolumu önüme dayardım bu sayede de sol elime sanki kullanılmıyormuş izlenimi verirdim. sol kolum sırada durur fakat elim boşta aşağı doğru sarkardı. ceketimin sağ iç cebine koyduğum kopyaları sol elimle çıkarıp dizime koyar ve kopya çekme işlemini gerçekleştirirdim. oturma pozisyonumdan dolayı kesinlikle kopya çektiğim anlaşılmazdı. hoca yanımda dahi olsa (denedim) fark edemiyordu. bu pozisyonda sayfalar arasında geçişte çok rahat sağlanabiliyordu

üniversitede ise bu yönteme de gerek kalmamıştı. inşaat okuyordum ve neredeyse tüm sınavlara çok fonksiyonlu hesap makinesiyle giriyorduk. işimi fazlasıyla görüyordu