0
başlıyorum panpalar;
soğuk bir pazar günüydü. isveç'in malmö kentindeyim. bir rüzgar esiyor ki sorma. neyse indim sahil şeridindeki yola. tabii ortalık karanlık hala. bir allah'ın kulu yok sokaklarda. tam çöp kutusunun önünden geçiyorum, bir kedi fırladı. haliyle ödüm patladı kaçtım. bir baktım bir kahkaha sesi. o da ne?! daş gibi isveçli bir amlı. kedinin sahibiymiş meğersem. o dıbına koduğumun kedisi beni kovalıyor ben kaçıyorum. kediyi de görseniz kedi değil kaplan. en sonunda karı, kedisini kucağına aldı ben de rahatladım. dedim ki "bu hayvanın işi ne çöp kutusunda" türkçe dediğim için bir tak anlamadı kendisi. "lan konuşsana dıbına koduğumun karısı!" diye bağırdım. baktım hala gülüyor huur. baktım bilerek cevap vermiyormuş. meğersem daha önce tatil beldelerimize gelmiş birisiymiş. kırık dökük türkçesiyle: "evime gel de bir şeyler iç, kafanı topla" -tabii ben düzenledim konuşmasını size aktarırken, yoksa tamamen böyle demedi- dedi. bende de bir korku hakim. ne yapacak böbrek elden mi gidecek? neyse korka korka gittim evine. ev de bomboş amk. neyse muhabbet konuş konuş konuş. kız da beni davet etti "yarın curling maçı var gelir misin?" diye. ben düşündüm, ilk başta "olmaz, işim var dedim" sonrasında da işlerimin tırıvırı olduğunu anlayınca "tamam neden olmasın?" dedi. kendisi de curling oyuncusu. neden yalnız yaşadığı da ayrı merak konusu. bu arada kızın ismi de madeleine.
neyse ertesi gün sabah bilet aldım ve doğruca otele gittim. telefondan annem aramaz mı "oğlum ne yapıyorsun oralarda?!" ben de "hiiç anne kültürel faaliyetlerdeyim" halbuki yalandı. bir tak yapmıyor, sap sap geziyordum. annemle konuşmamı bitirdikten sonra doğruca duşa girdim. duştan çıktığımda saat 15:00 olmuş idi. biraz gitarımı dıngırdatıp vakit geçirdim, her ne kadar otel sakinleri rahatsız olsalar da aldırış etmedim. saat 17:00'a geldi. maça yarım saat kalmıştı. doğruca yola çıktım, koşarak otobüsü yakaladım. 15 dakika sonra salona vardım, maç başlamak üzereydi. kendisi sahaya çıkınca bana selam yolladı oradan. ben de tribünleri coşturup madeleine madeleine diye tezahürat yaptırdım.
maç başlamıştı. baya çekişmeli bir maçtı. aslında hiç heyecanlı falan da değildi, altı üstü top döndürüyorlardı buz üstünde. her neyse maç bitince bizimkiler kaybetti. madeleine baya üzgündü çıkarken. madeleine'ın eve gelince "takma kafana, önümüzdeki maçlara bakarız" falan diye teselli ettim. o da "haklısın zaten turnuvada şansımız var hala" dedi. sonrasında duşa girdi o da. ben ise tv'den müzik kanallarını, o da kesmeyince radyoları gezdim. en sonunda tuvaletim geldi. bunun tuvalet ile banyo aynı yerdeymiş iyi mi? tutamayacak durumdaydım. bir an o duştan çıktı zannedip kapıyı açtım ama bir de ne göreyim: çırılçıplak güzel vücudu, kumral saçları, uzun bacakları ortadaydı. ilk başta şoka girdi, çığlık attı, ben de o panikle kapıyı kapattım. o da geri açıp dedi ki "çekinme gel, bir şey olmaz" dedi. ben de o sırada tuvaletimi unutmuş idim. beraber duşa girdik ve başladık sevişmeye. resmen o gece uçurmuştu beni, ayaklarımı yerden kesmişti. iş bitince ikimiz de birer sigara yaktık, konuştuk, içki içtik, dertleştik vs.
ahh madeleine ahhh unutmayacağım seni hiçbir zaman.