0
eğer;
o’nu hatırladıkça başı göğe ermişçesine ,
ya da asansör boşluğuna düşmüşçesine ürperiyorsa yüreğiniz...
ömrü saatlere sıkışmış bir kelebek telaşıyla,
o hüzünden bu neşeye konup kalkıyorsanız gün boyu nedensiz...
ve her konduğunuzda diğerini iple çekiyorsanız bu hislerin...
o’nunlayken pervaneleşen yelkovanlar ,
o’nsuz mıhlanıp kalıyorsa yerine bir akrep kadar hain...
sınıfta büroda yolda yatakta içiniz içinize sığmıyor ,
o’ndan söz edilince yüzünüz sizden habersiz ,
mis kokulu bir ekmek dilimi gibi kızarıyor mahcup somurtuyor ya da muzip sırıtıyorsa,
ve o her durduğunuz yerde duruyor ,
her baktığınız yerden size bakıyor ,
siz keyiflendikçe gülüp ,
hüzünlendikçe ağlıyorsa...
dünyanın en güzel yeri o’nun yaşadığı yer ,
en güzel kokusu bedenindeki ter,
en dayanılmaz duygusu gözlerindeki kederse...
hayat o’nunla güzel ve onsuz müptezelse...
elmalar pembe kiremitler pembe gökyüzü yeryüzü o’nun yüzü pembeyse,
kışlar ilkbaharsa yazlar ilkbahar güzler ilkbahar...
her şiirde anlatılan o’ysa...
her filmin kahramanı o...
her roman o’ndan söz ediyor ,
her çiçek o’nu açıyorsa...
bir anlık ayrılık bir ömür gibi geliyor ,
ve gider gitmez ,
özlem saç diplerinizden çekiştirip beyninizi acıtıyorsa,
i̇ştahınız kapanıyor iştahınız açılıyor iştahınız şaşırıyorsa...
i̇ştahınız ;
hasret acısında bile karşı konulmaz bir tat buluyorsa...
eliniz telefonda yaşıyor ,
i̇şaret parmağınızla ha bire o’nu tuşluyor ,
dara düştüğünüzde kapıyı çalanın o olduğunu adınız gibi biliyorsanız...
mütemadi bir sarhoşluk halinde her çalan telefona o diye atlıyor ,
vitrindeki her giysiyi o’na yakıştırıyor ,
konuşan birini dinlerken "keşke o anlatsa" diye iç geçiriyorsanız...
kokusu burnunuzdan ,
sureti gözünüzden sesi kulağınızdan ,
teni aklınızdan silinmiyorsa bir türlü...
özlemi ;
sol memenizin altında tek nüsha bir yasak yayın gibi taşıyorsanız gün boyu...
hem kimseler duymasın hem cümlealem bilsin istiyorsanız...
o’nsuz geceler ıssız sokaklar öksüzse...
ayrılık ölüme,
vuslat sehere denkse...
gamze gamze tebessüm de onun içinse ,
alev alev öfke de;
bunca tavır bunca sabır ve nihayetsiz kahır ,
hep o’nun yüzü suyu hürmetine...
uğruna ödenmeyecek bedel gidilmeyecek yol vazgeçilmeyecek konfor yoksa...
dışarıda yer yerinden oynuyor ve "içeri"de bu sizi zerrece ilgilendirmiyorsa,
nedensiz küsüyor ,
sebepsiz affediyorsanız ,
ve bütün bu hallerinize siz bile akıl erdiremiyorsanız...
kaybetme korkusu kavuşma sevincinden ağır basıyorsa ,
ve aşk gurura baskın çıkıyorsa bu yüzden her daim...
gece yarısı kadim bir dost gibi kucaklayan tanıdık bir şarkı ,
bütün acı sözleri unutturmaya yetiyorsa...
her gidişte ayaklarınız "geri dön" diye yalpalıyorsa ,
ve siz kendinize rağmen dönüyorsanız ,
sabırsız sınırsız doyumsuz bir tutkuyla...
... o halde yarın sizin gününüz!..
"çok yaşa"yın ve de "siz de görün"üz
Can dündar panpa