+2
sene 2013, asistan hocamız polonyadan getirdiği votkayı nasıl içtiğini anlatıyor. "votka beyaz bir tuval gibidir değerli arkadaşlar, siz içine ne katarsanız onun tadını alırsınız. türkiyedeki votkalar çok kötü, alkol tadı çok belirgin" diyor ve ekliyor, imkanı olan gitsin slav ülkelerine, gerçek votkayı tatsın.
10 liralık şarap içiyorum dıbına kodum çocuğu, dolmuşa 1 lira ekgib vereyim diye bölümden kapıya kadar yürüyorum ne slav ülkesi, diyorum içimden.
ders çıkışı kantinde laflıyoruz, "hocam merak ettim ben bu votkayı, bir ara ikram etsen ya" diyorum, olur tabi, akşam gelin batak atalım, içeriz diyor.
akşam asistanın evine gidiyoruz yakın bir arkadaşımla, bizim elemanla aynı sene girmişler bölüme. bu tipini gibtiğim asistan olmuş, öteki tipini gibtiğim hala cebir dersi alıyor.
neyse efenim başlıyoruz batak oynamaya. batağı yarak gibi oynarım bu arada, benimle eş olan saç baş yolar. asistanın ev arkadaşı benim eş, allahtan çok şaapmıyor. assitan ot sarıyor, az demleniyoruz falan derken durun ben size mükemmel polonya voktamdan vereyim diyor gülerek. dıbına kodum evladı.
votkayı içiyorum, bildiğin istanblue amk. yav hocam, bir karışıklık olmasın diyorum, bu ney dıbına koyayım. tipini gibtiğim ayıla bayıla içiyor, ımh oh diyor her yudumdan sonra. benim arkadaşa bakıyorum çoktan gömmüş bardağı, bi bardak daha ver la diyor. yahu oğlum bende mi sorun var, tak gibi lan bunun tadı.
otun da verdiği etkiyle yavaştan kayıyorum, bir bardak daha alıyorum meşhur polonya votkasından. tadı artık gibimde bile değil, kafam iyi ve öyle kalsın istiyorum. asistan olacak muallak bağlama çıkarıyor, neşet babayla şenlendiriyor bizi.
o söyledikçe meşhur polonya voktasıyla demleniyoruz. votka bitiyor biralar açılıyor, asistan yorulup bağlamayı bırakıyor. bizim eleman alıyor bu sefer aleti, ahmet kayadan girip nurettin rençberden çıkıyor. paramparçayız.
asistanın ev arkadaşı kusmaya gidiyor, benim için daha çok bira, mihihihih diyorum içimden. asistan kalkıyor, "beyler geç oldu, ben de yatar. siz burda yatabilirsiniz hadi iyi geceler" diyor. biralar bitmiş, içmeye iznimiz olan başka içki yok. ama içesim var.
bizim elemana bakıyorum,
-var mı lan daha içesin?
+he ya.
-gidek mi bi çorbacıya, ordan tool'a geçeriz?
+gidek amuğagoyum
çıkıyoruz yola. biz mekana gidene kadar mekan kapanmış oluyor tabi. tekelden 35lik istanblue alıyorum, bizim arkadaşa soracağım oğlum allah aşkına ne farkı var diye.
okulun tenha bir otoparkına çekip demlenmeye başlıyoruz, ben unutuyorum ne soracağımı. hem ne soracağımı unutuyorum, hem de neden mutsuz olduğumu.