-1
abesle iştigal bir örnek olacak belki ama, 6-7 yaşlarındayken, rahmetli dedemin verdiği namaz derslerinden birinde, rükûya eğilip daha da kalkamamıştım. senin yapacağın işi hülüman hamideee... dedeme kızdıydım, tuvalette ağladıydım, ağlarken de sıçmaya devam ettiydim.
bu kötü anımı 20 küsür yıl sonra hatırlamak istemezdim inanın. ama bu sabah...
yine her sabahki gibi sıkılmıştım istanbul'dan. moralim bozuk, keyifler kegib, hele bir de geç kalmışım la!
dıbına koduğumun, melodisini gibtiğimin telefonu, mezardan mahşere kaldırır gibi kaldırdı, yatağın tam karşısında, hafif sağa yatık vaziyette duran bir duvar saatim var, allahın günü düzeltirim, allahın günü yamulur. o saate bir baktım 11:30... vay babenneyin...
fırlayıverdim yataktan. son sürat üstümü giyinirken, birkaç salise içinde; 90'lı yılların şekerli sakızlarından çıkan yarış arabaları resimlerindeki kırmızı lamborgini'nin azami hız:.. göstergesini falan hatırlamaya çalıştım. 300 km...
bir çırpıda botlarıma kadar, tam takır giyinmiş ve çıkmaya hazır hale gelmiştim. sola doğru düzeltip, dengelediğimde saat 11:33 tü. tüüü amk duş almayı unuttum! geceden xhamster izleyip 31 çekmiştim yine.
ya işe geç kalacaktım, ya da bir gün cenabet gezecektim...
lan dedim zaten cehennemlik hayvanın tekiyim, zebaniler, o üç delgeçli değneği her halukarda sokacak zütümüze, bir de çok feci üşendim, o kadar giyinmişim, hazırlanmışım... allahım gerçekten kusura bakma, durumu görüyorsun dedim ve banyo olayından vazgeçtim.
ama saçı başı düzeltme olayından gibseler vazgeçmem, böyle de çıkarcı, kolaycı pislik bir adamım.
hacı bak nasıl oldu biliyon mu? diş fırçalarken fırçanın ileri geri hareketi esnasında, pıtır pıtır fırlayıp, benek benek yayılmış ipana partiküllerinin kapladığı aynamın karşısında süsleniyorken. anüsten, sabahın ilk osuruğunun teşrif ettiği haberini alınca, şöyle bir keyiflenerek gerildim, yanımda; 'hacı parmağımı bi çeksene' diyecek kimse olmadığı için de usulca koyverdim.
sessiz ve uzuuuun bir müddet osurdum... 26 saniye süren osuruk boyunca hiçbir sorunla karşılaşmadım, hiçbir terslik hissetmedim. fakat osuruğun finalindeki o acı cırıltı... pek hayra alamet değildi. lan lütfen öyle bir şey olmasın, nolur allahım, allahım lütfen, allah aşkına!
baba apış arasından paçaya doğru bir yılan iniyor ama nasıl.. anlatamam sana.
böyle sıcak, iç gıcıklayıcı, isyanlara getirici bir akışkanlık söz konusu donumda.
frikik kullanacak kıristiyano ronaldo gibi kaldım allahıma. hareket edemiyorum. hakem düdüğü çaldı ama nafile, topa gidemiyorum...
elimdeki parfümü marfümü bıraktım banyo sehpası olarak kullandığım çamaşır makinesinin üstüne, sonra elimi usulca zütüme attım ve dokunduğum yerde, baldırıma yapışan cıvık tak parçacıklarını hissettim...
taşşakta pişik olmuş gibi, yengeç yürüyüşüyle vardım odama. az önce alelacele giydiğim ne varsa çıkardım baştan aşağı.
sarı-yeşil beyaz baksırımı hemen çöpe attım ve cenabet başlamaya niyet ettiğim bir günün daha ilk dakikalarında takumu ellemiş olmanın verdiği bütün ibretleri alıp kabul ederek, duşakabin içinde, kendimi sıcak suyun akışına bıraktım...
bu hikayeden alınması gereken ders: gece yatarkene camı açık bırakmayın, sabaha ishal olursunuz!
olayın sonu: iş yerini aradım, ben gelemiyorum dedim, niye dediler, altıma sıçtım dedim. yarına raporsuz gelme dediler.
buda boyle bi animdir