- 3 / 3 / 1249 entry
- 0 başlık
- 0.00 incipuan
arai bebişinci nesil silik
-
0
kilo sorunu olanlar gelsinler yardım edeceğim
gece 4-5 gibi yatıyorum sabah 7 da kalkıp işe gidiyorum. genelde tek öğün yiyebiliyorum günde akşam 7-7.30 arası oda. ne yiyorum, ev yemeği işte. genel olarak her evde yenilen yemekler -
0
cinini çıkardım
lan dıbına koyim kısa kısa yazarlar, kısa yazıyon diye söversiniz, uzun yazıyoruz uzun yazıyosun diye sövüyonuz napcaz amcık ağızlılar -
0
yıl olmuuuş 2012
bunu buraya yazarken ne düşündün? allah bilir evde ekmek arası soğan yedikten sonra akşam namazını kılmadığı için babasından dayak yiyen bi tipdir gibtiğimin solucanı -
0
yeni nesil pic kurusu
sözlükte okuduğum güzel hikayelerden birisinin yazarı. yazdığın hikaye pek giblenmemiş ama o hikayenin kötülüğünden değil, son zamanlarda incideki gerizekalı akımından dolayı. umarım iyileşirsin panpa -
0
ananı sikeyim athletico bilbao
6 maçlık kupon yaptım. 25 oranlı. ilk 4 maç tuttu. beşiktaş ve kayseriyi bekliyorum -
0
peki ya sen olsaydın ne yapardın
samimi anlatımın ve gerçekliğine inandığım hayat hikayen çok hoşuma gitti. okuyacağım. yarısı bitti bile -
0
insanın kendi yaşında kız kardeşi
caps vermezsen oç sin
edit: gerçi bunları düşünmekle kalmayıp buraya yazdığın için zaten oçsin -
0
cinini çıkardım
arkadaşlar 3 sayfa olduğu zaman devam edeceğim okuyanlar uplarsa daha çok kişiye hitab edebilmek adına güzel olur. -
0
cinini çıkardım
-nasıl doktor? ne oldu benim kızıma?
-kızınız gerçekten hasta, onu bana hemen getirmekle çok iyi etmişsiniz. bana biraz rezzan'ı anlatırmısınız?
-ah benim kızım, dünyanın en iyi kızıdır o . bugün beni neredeyse dövecekti, siz de gördünüz. halbuki biz bugüne kadar onun yüksek sesini bile duymamıştık. ne kadar iyi huylu bir çocuktur bilseniz. benim kızım iki yıl önce üniversiteyi dereceyle bitirdi ve mühendis oldu. ben devlet memuruyum, bir kaç yıl önce emekli oldum. annesi ev hanımıdır. biraz titiz bir kadındır eşim. evde rahat bırakmaz bizi. herşey onun istediği gibi olacak yoksa kıyamet kopar. ama rezzan bir gün bile itiraz etmedi annesine. kendi halinde çalışkan, terbiyeli bir çocuktur. öteki genç kızlar gibi gezmeyi tozmayı pek sevmez.
-neden
-neden mi? pek alışmadı galiba çocuk bunlara. dedim ya annesi biraz titizdir diye. böyle şeylere izin vermez bizim hanım. kız da akşamları odasına çekilir kitabını okur.
-başka kardeşi varmmı rezzanın.
-kardeşi mi?yok yok. bir tane işte. elimizde bir o var. o da böyle oldu. ne yapacağız biz şimdi?
-rezzanın hiç arkadaşı yok mudur?
-yok galiba. bizim eve kimse gelip gitmez. annesi izin vermez eve arkadaş getirmesine. belki işyerinde merhaba dediği arkadaşları vardır.
-peki ya sizin ve eşinizin arkadaşı var mıdır?
-yok, bizim de yoktur. eve gelen giden olmaz dedim ya bizim hanım misafir sevmez.
-peki rezzan nasıl yaşar, ne yapar?
-okuldan mezun olunca bu işe girdi. sabah gider, akşam gelir. sonra da odasına çekilir.
-hafta sonları , işe gitmediği günler ne yapar?
-ne yapsın, evinde oturur, dinlenir. ne olsa bütün hafta çalışıyor.
-hiç dışarı çıkmaz mı , sinemaya bile gitmez mi?
-girmiyor galiba
-demek gitmiyor galiba. peki evde ilişkiler nasıldır?
-iyidir. kavga gürültü olmaz. bizim hanım konuşmayı pek sevmez. akşamları o örgü örer, ben televizyon seyrederim, rezzanda odasında kitap okur.
-yani kimse kimseyle konuşmaz mı?
-canım her gün ne konuşalım. önemli birşey olursa konuşuruz tabii.
-peki bir genç kızın iş yada okul dışında evden hiç çıkmaması , hiç kimseyle arkadaşlık etmemesi ve evde bile konuşmaması sizce normal mi?
-ama bu yeni olmadıki, benim kızım hep böyleydi. ah bizim hanım ah, hepsi onun yüzünden.
-peki biraz da hastalıktan bahsedelim. ne zaman hastalandı?
-tam olarak bilmiyoruz onu. akşamları odasına çekildiği için bir tek yemekte görüyorduk yüzünü. son günlere kadar birşey fark etmedik. iki üç gün önce akşam yemeğinde fısıltıyla konuşmaya başladı. bizim evi dinliyorlar onun için yavaş konuşuyorum. dikkatli olun dedi. güya evin her yanına kamera yerleştirmişler, televizyonda bizi gösteriyorlarmış. abuk sabuk konuşmaya başladı. ascaklarmış, kesceklermiş. bizim dünyadan haberimiz yokmuş. arada bir ingilizce konuşuyor. önce şaka yapıyor sandım. hanım da ben de anlamadık saçmalama dedik. sonra baktık bizim ki çok ciddi. tuhaf tuhaf hareketler apıyor sanki birisiyle konuşuyor. iki gece hiç uyumadı. sabaha kadar evin içinde gezdi ve kendi kendine konuştu. bir ara ben kalktım, bir de baktım mutfaktan ekmek bıçağını almış, kolunu kesecek. kestim artık, yeter kestim artık diyor bir yandan. hemen koşup bıçağı aldım elinden. o zaman anladım durumun çok ciddi olduğunu. bu kız belki bir gün bizide keser. sizden hemen randevu aldım ve zorla buraya getirdim.
-kızınız çok hasta
-demek hasta ha? hasta, evet. bunu biliyorum. bizim yüzümüzden değil mi?
-böyle birşey demedim
-ah ben ne yapacağım şimdi. hanım bir yandan, kız bir yandan.
-eşiniz nasıl
-nasıl olsun, her zaman ki gibi. bön bön bakıyor yüzüme. dünya yıkılsa umrunda olmaz onun. yeter ki her yer temiz olsun. o da ayrı bir konu. her neyse şimdi rezzana ne yapacağız. böyle birden bire ne oldu bu kıza. düzelir mi peki?
-inşallah efendim. kendisine bir ilaç yazıp verdim. ilaca itiraz etmedi.
-işte bu iyi. çünkü bizim zorumuzla asla ilaç filan almaz. demek ilacı kullanacak.
-onu hastaneye yatıralım istermisiniz?
-yok, olmaz, ne hastanesi. kızımı tımarhaneye mi yatıracağım. o koskoca mühendis. iyi bir işi var. tımarhanede yatmış dedirtmem. evde tedavi olmaz mı?
-olur, ama dikkatli olmalısınız. hem kendine hem de size zarar verebilir.
-bunlar nasıl benim başıma geldi, inanamıyorum. tamam, ben bu işi üstüme alıyorum. gerekirse sabaha kadar uyumam, bakarım kızıma. bu ilaç ne işe yarayacak?
-kızınıza bu hastalığın tedavisinde kullandığımız bir ilaç verdim. onun bozulan düşünce sistemini düzeltmeye çalışıyorum. umarım haftaya bana daha iyi gelecek.
-haftaya tekrar mı geleceğiz? peki kendisi bunu kabul etti mi?
-evet, kabul etti. dedim ya kızınızın tedaviye uyumu çok iyi.
-aman öyle olsun doktor, siz ne zaman gerekli görürseniz gelsin. peki bize ne tavsiye edersiniz?biz nasıl davranalım?
-öncelikle sakin bir ortam ona iyi gelir. kafası zaten çok karışık, bir de biz onun kafasını karıştırmayalım. ona pek soru sormayın, istemedikçe tv bile seyretmesin. yakın, ilgili ve şefkatli davranın ve hiçbir konuda üzerine gitmeyin.
-tamam tamam bunların hepsini yaparız, yeter ki o iyi olsun. kızım düzelirse size minnettar olurum
-inşallah efendim. bunu bende çok isterim. elimden geleni yapacağımdan emin olun. ancak bu durumda işe gidemez.
-önemli değil, zaten iki gündür işe gitmiyor. bir doktor arkadaşımdan hemen bir rapor alırım ben.
-en az yirmi günlük olsun rapor
-tamam o kolay. yirmi gün sonra iyi olsa bari. sağ ol. haftaya görüşmek üzere öyleyse. hoşçakalın.
elimi sıkarken saygıyla eğiliyor ve gözleri nemli odadan çıkıyor. bütün bu yaşananların hüzünlü tortusu çöküyor kırmızı koltuklu küçük odama... -
0
cinini çıkardım
-demek filme alıyor sizi?
-her yerde, belki burada bile. herkes gördü her yerimi.
-bunu nereden anladınız?
-herkesin bakışlarından bu filmleri gördükleri belli oluyor. orası benim yatak odam, çıplak da gezerim, sağımı solumu da açarım, donumu da çıkarırım. hatta belki mastürbasyon da yaparım ama hiçbir mahremiyetim kalmadı. bütün özel hayatımı gözleri önüne serdi. bir kızın en mahrem yeri televizyonlarda gösterilirse ne olur? benşimdi ne yapacağım, bir daha o işyerine nasıl giderim, oradaki insanların yüzüne nasıl bakarım?
-adınızı bile söylemediniz bana
-rezzan
-rezzan hanm sizin kafanız çok karışmış
-hayır benim kafam karışık felan değil. siz de anlamayacaksınız beni... karışık olan olaylar. eskiden ne kadar sakin bir hayatım vardı benim. şimdi halime bakın, elin köylüsü ne işler açtı başıma... bir de işe son gittiğim gün benim yanımda bir arkadaşına dün gece televizyonda yayın aniden kesildi diyor. hem bukadar şey yap, hem de ilişkiyi pat diye bitir.
-bunu tam anlayamadım
-yani diyor ki "senin artık her yerini herkes gördü, kirlendin sen. orta malı oldun ve ben artık seni istemiyorum. ilişkimiz kesildi" diyor. o gece yarısı evinden telefonla aradım onu. sen ne demek istiyorsun bana, beni istemenin başka yolları vardı, neen bunu benimle açık açık konuşmadın dedim. bana abuk sabuk cevağlar verdi. ne demek istediğimi güya anlamamış. bir sorun varsa yarın işyerinde konuşuruz filan dedi. ben o gece onu defalarca aradım. hep yüzüme kapattı telefonu. hem bukadar iş çevir hemde, siz ne demek istiyorsunuz gece yarısı beni neden rahatsız ediyorsunuz de. bari beni bu kadar çok istiyorsun, benim için çevirmediğin dolap kalmadı, bunu biraz olsun erkekçe yap. ben şimdi ne yapacağım bilmemki. üstelik ban akimse inanmıyor. siz de inanmadınız değil mi?
- rezzan hanım sizi gerçekten anlamaya çalışıyorum ama anlattıklarınız çok karışık şeyler. ayrıca bazılarını siz bile anlayamıyorsunuz. üstelik bugün sizi çok sıkıntılı görüyorum.
-bir kerede bütün bunları anlayamadınız tabii, haklısınız. her şey okadar karışık ki... ben bile bazen işin içinden çıkamıyorum ama çok zor durumdayım. bir şeyler yapmam gerekiyor
-bence bu ara bir şeyler yapmak için acele etmeyin. biz sizinle bütün bu olanları yeniden düşünelim. ama önce sizin dinlenmeniz, uyumanız ve biraz kafanızı toparlamanız gerek, yoksa bu işlerin içinden çıkamayacağız. size bir ilaç vereyim istermisiniz?
-ne ilacı
-şu ara sizin rahat uyumanızı sağlayacak ve bu sıkıntıyı biraz olsun hafifletecek ilaçlar.
-hayır ilaç istemem. ben hasta değilim
-bende size hastasınız demedim ama siz biraz toparlanın ki bu olayların altından kalkabilesiniz
-bu adam benim peşimi bırakmadıkça ilaç ne işe yarayacak ki
-siz daha rahat ve sağlıklı olursanız, sorunların üstesinden gelmeniz daha kolay olur
-iyi peki. verin ilacı bari, ama ağır birşey vermeyin. uyuşturmasın beni.
-tamam sadece geceleri yatarken bir tablet alacaksınız. bu benim kartım sizi haftaya yine bekliyorum. bu konuları daha sakin kafayla bir kere daha konuşalım.
-tamam gelirim, hiç olmazsa dinlediniz beni. sizce bugün burada konuştuklarımızı da dinledi mi bu adam?
-sanmıyorum
-siz onu tanımıyorsunuz size bir kötülük etmese bari. sizce bu adam beni seviyor mu?
-çok zor bir soru. ben henüz olayları tam anlayamadım ama ben size sorayım aynı soruyu?
-vallahi hiç bilemiyorum. ilk günler beni deli gibi sevdiğinden eminim. belki de dünyada hiçbir erkek bir kadını bukadar çok sevmemiştir. zaten ne yaptıysa bu yüzden yaptı.
-bunu nasıl fark ettiniz?
-geçen gün bir arkadaşına benim yaptığım yemeği hiçbir erkek yapamaz dedi. aklı sıra bana mesaj gönderiyor.
-nasıl bir mesaj
-canım bunda anlaşılmayacak ne var. seni benim kadar hiçbir erkek sevemez diyor.
-peki bütün bunları neden size açık söylemiyor?
-işte orasını ben de anlayamıyorum. sanırım çekiniyor benden. onu reddedeceğimden korktu.
-peki bu konuda haklı mı ? sizin de ona bir ilginiz var mı?
-baştan pek yoktu ama beni ne kadar çok sevdiğini ve istediğini hissedince, ben de ondan etkilendim galiba ama bu konuda yine kafam karışık
-evet bu ara kafanız karışmış, bu doğru. birkaç gün rahat uyursanız belki bir daha ki sefer bunları daha etraflı konuşuruz sizinle.
-tamam herşey karmakarışık. sonra konuşuruz
-haftaya yine bekliyorum sizi. ilacınızı almayı unutmayın sakın.
-tamam tamam
bana veda bile etmeden, başı önünde çıkıyor odadan. hemen arkasından babası giriyor içeri... -
0
cinini çıkardım
aniden yüksek sesle ağlamaya başlıyor, sonra yüzüne bir gülümseme yayılıyor. sağ bacağını sürekli titretiyor. saçları yüzüne dağılmış, gözlerini görmekte zorluk çekiyorum. saçları terden ıslanmış. gözleri mavi galiba ve tuhaf bir pırıltı var bakışlarında. arada bir bana bakıyor ama beni gördüğünü sanmıyorum. kendi kendine mırıldanır gibi konuşuyor. parmağında mavi taşlı bir yüzük var. yüzüğü bir çıkarıp bir takıyor. yüz hatları ve duyguları sürekli değişiyor. bazen sıkıntısı iyice artıyor, bazen o tuhaf gülümseme yayılıyor yüzüne ve sanki birisiyle konuşur gibi başını öne arkaya hafifçe sallıyor. -
0
cinini çıkardım
ben hemen kızın babasının durduğu tarafa yöneliyorum.
-şimdi lütfen herkes otursun. hepiniz sakin olun. beyefendi, tuna hanm sizinle ilgilenecek.
sonra kıza doğru dönüyorum;
-merhaba
ona elimi uzatıyorum. bir süre öylece bakıyor yüzüme, sonra yavaş yavaş elinde tuttuğu vazoyu aşağıya doğru indiriyor, nereye koyacağını bilemiyor, ona sehpayı işaret ediyorum. vazoyu yerine koyunca elini uzatıp elimi sıkıyor.
-sizi o mu gönderdi?
-hayır, ama böyle ortalıkta konuşmamız doğru olmaz, gelin benim odamda konuşalım
-böyle ortalıkta olmaz, olmaz, olmaz. her yerde gözü var onun. yüzlerce gözü var. cinini çıkardım, o zaman kızdı, çok kızdı. asacaklar beni. devlet güvenlik mahkemesinde yargılayacaklarmış. bana dokunmayın, sakın dokunmayın, sonra size de kızar! benim yüzümden babamı da asacaklar. dokunma diyorum, anlamıyor. gerizekalı. assınlar da gör!...
-aslında babanızı korumaya çalışıyorsunuz galiba?
-öf be çok şükür, biri beni anladı. kaç gündür bunu ona anlatamıyorum. türkçe konuşuyorum ben türkçe! başımız belada, ayılın artık, kış uykusuna mı yattınız? are you sleeping, are you sleeping brother john. adam zıvanadan çıktı, gebertecek hepimizi! evimizin içine kadar girdi, şimdi de gözetliyor bizi. her şeyi duyuyor, dikkatli konuşun. sonra demedi demeyin...
-tamam, ama ben ne olduğunu tam anlayamadım. çok karışık anlattınız. gelin odamda konuşalım.
okadar otoriter bir sesle konuşuyorum ki, beni takip ediyor, karşımda ki koltuğa oturup etrafı incelemeye başlıyor.
-siz doktor musunuz?
-evet.
-ne doktorusunuz?
-ruh doktoruyum.
-yani ben deli miyim?
-bilmem. ama biraz gergin ve sıkıntılı gördüm sizi. üstelik anlattıklarınızdan hiçbir şey anlamadım. neler oluyor allah aşkına, şunu baştan anlatsanıza.
-yapabileceğiniz bir şey yok, ben söyledim bunu onlara ama kimse beni anlamak istemiyor. bizim şu ara çok ciddi sorunlarımız var. benim sıkıntım da uykusuzluğum da bundan. ama anlamak istemiyorlar beni.
-ne gibi sorunlar
-sizin bu konuda yapabileceğiniz bir şey yok
-belki de haklısınız ama anladığım kadarıyla ailenizle bu sorunları istediğiniz gibi konuşamıyor, paylaşamıyorsunuz. belki bir şey yapamasam bile ben sizi dinleyebilirim.
-herşey herkese anlatılmaz ki...
-doğru ama ben herkes değilim. insanlar en gizli sırlarını anlatmak için özel olarak gelirler ruh doktorlarına.
-ama belki burayı da dinliyordur. ya size anlattıklarımı da duyarsa
başını sağa sola çevirip gözleriyle odayı taramaya başlıyor.
-kim duyarsa
-aman boşverin. cinini ortaya çıkardım adamın. meğer cini varmış. bir tek ben fark ettim bunu. ama şimdi durum çok kötü. benim başıma gelenleri bir bilseniz rezil etti beni herkese. kimbilir daha neler yapacak sadece beni cezalandırsa buna da razıyım ama ailem de nasibini alacak bütün bunlardan. en çok da babam için üzülüyorum...
-kim bu adam
-siz hiçbirşey bilmiyorsunuz ki, herşeyi baştan anlatmam gerekecek.
-tamam baştan başlayalım öyleyse.
-ben iki yıldır bakanlıkta çalışıyorum. orada çalışan aptal bir adam var, bana aşık oldu. köylünün teki. adam kafayı taktı bana. o da benim gibi mühendis ama dünyadan haberi yok. benim hoşlandığım bir başkası vardı, meğer o beni aldatacakmış. ben ne bileyim... o her şeyi biliyor. mitçi midir nedir? benim düşündüklerimi bile biliyor. ben kafamdan geçiriyorum, o bana yüksek sesle cevap veriyor. geçen gün yine böyle benim düşüncelerimi okurken birden elini kulağına doğru zütürdü ve hafifçe kaşıdı kulağını. o zaman anladım her şeyi...
-neyi anladınız?
-neyi olacak, cini olduğunu. siz hiç alaaddinin sihirli lambasını okumadınız mı?
-okudum
-kulağını kaşıyınca cin çıkıyormuş meğer. ama bunu benim anladığımı fark etti, yüzü bir anda allak bullak oldu. o gün eve gelince işyerinden bir kız arkadaşımı cep telefonundan aradım ve bu adamın cini varmış, bugün ben onun cinini çıkardım dedim. saçmalama dedi. bana inanmadı. anneme de söyledim, o da inanmadı bana. cafer meğer benim cep telefonlarımı dinliyormuş. bunu başkalarına söylediğimi anlayınca çok kızdı... halbuki onlar inanmadılar bana.
-nereden anladınız size çok kızdığını?
-beni cezalandırmaya karar verdi. önce benim yataktaki görüntülerimi filme aldı.
-nasıl yaptı bunu?
-nasıl yaptığını bende tam olarak bilmiyorum ama galiba cep telefonumu kamera olarak kullandı ve bu filmleri işyerinde herkese gösterdi. -
0
cinini çıkardım
kızın uzun sarı saçları var. günlerdir hiç taranmamış gibi yüzüne ve omuzlarına dökülmüş. panik içinde. o sırada bir sehpanın üzerinde duran vazoyu kapıyor, tam babasına fırlatmak üzereyken beni görüyor. göz göze geliyoruz. şimdi sağ eliyle vazoyu havaya kaldırmış, bu sefer bana fırlatmaya hazırlanıyor. şu anda hepimizi düşman gibi görüyor. yapacağımız en küçük hata hepimize pahalıya mal olacak. -
0
cinini çıkardım
baş edit: okuyan arkadaşlara teşekkürler. eminim ki üşenmeyip okuyan herkes zevkle okuyacaktır. hayatı farklı pencerelerden görebilmek, ve kendi halinize şükredebilmek adına, okumanızı tavsiye ederim.
not: tamanen gerçek bir olaydır.
ufak bir heyecan adına: hikayeyi bitirdiğim zaman konuyu en çok uplayana, kitap halinde göndereceğim kargoyla. hem hatıra olur inci sözlük hikaye hatırası, hemde ufak bir yarışma tadında olur. amk uzatmayın işte okuyun ve ibret alın.
---
bir pgibiyatristin not defterinden...
ankara'ya yağmur yağıyor. bütün şehir sanki gri ve kirli bir tülle örtülüvermiş. meşrutiyet caddesi'ndeki muayenehanemde, yedi kat yüksekten şehre bakıyorum. her taraf nasıl da kalabalık. koca koca otobüsler, arabalar ve insanlar. herkesin acelesi var. oradan oraya koşturan bu insanlar nefes aldıklarının, yaşadıklarının, var olduklarının farkındalar mı acaba? buradan bakarken bazen aşağıdaki insanlara imrendiğim de oluyor. onlar şimdi, fark etmeseler bile hayatın tam ortasındalar, yaşıyorlar. ya ben? ben odamdaki masamda otururken biraz hayatın dışındayım sanki. kendimi değil, başkalarının hayatını yaşıyorum. çok severek, büyük bir heyecanla seyredilen bir film gibi. işte yine gong çaldı, bakalım bugün neler görecek, neler duyacak ve neleri paylaşacağım? şimdi artık kendi hayatım ve sorunlarımdan yavaş yavaş uzaklaşıyorum. başka dünyalara yelken açmaya hazırım artık. masama doğru geçerken sevgili sekreterim tuna giriyor içeri:
- yeni bir hasta bekliyor, oldukça sıkıntılı bir genç hanım. yanında babası var. zor zaptediyor kızı. adı rezzan. bir an önce içeri alalım yoksa tutamayacağız... eyvah, yine ortalık karıştı galiba, isterseniz siz bir bakın...
-tamam tuna, geliyorum...
tuna'yla salona doğru yöneliyoruz. şu anda içeride başka hasta yok. sarışın, soluk yüzlü, ince, zarif bir kız salonun tam ortasında ellerini kollarını sallayarak bağırıp duruyor. o kadar hızlı konuşuyor ki, söyledikleri kolay anlaşılmıyor ama öfkeli olduğu belli. babası kızını susturmaya çalışıyor, ancak ona her dokunduğunda kızın öfkesi artıyor. sonra aniden çantasını babasına doğru savuruyor. adam sendelerken tuna çevik bir hareketle yakalıyor onu. çantanın tokasıyüzünü yırtmış, hafifçe kan sızıyor. babası korku ve şaşkınlıkla bakıyor kıza. orta yaşlı, kır saçlı, gri takım elbise giymiş , kibar görünümü bir adam. kız sanki birinden kaçıyor gibi salonda koşturmaya başlıyor. -
0
yarın için şikeli maç beyler
http://inci.ca/utsb84pzod adam maç vercekmiş 40 kişi daha beğenirse panpalar toplanın - daha çok