• 14 / 15 / 676 entry
  • 0 başlık
  • 3.87 incipuan

anakinn ikinci nesil normal

  • 0
    hatalarla dolu hayatımı anlatıyorum gelin
    bu gecelik daha fazla devam etmek istemiyorum arkadaşlar, kafamın içinde ciddi sorunlar dönüp dolaşıyor. hikayenin burdan sonraki kısmında; yaşanmışlığı değiştirmeden, insanların özel hayatlarına saygım açısından isimleri değiştirip devam etmem gerekecek. önceki entrylerimden bazılarını da isim bütünlüğünü bozmamak açısından editlemem gerekecek. yarın sağlam kafayla devam ederim.
    ···
  • 0
    hatalarla dolu hayatımı anlatıyorum gelin
    bu mutluluğu dahi bana yaşatamayan bir insan bana ne derece baba olabilir diyordum. sonra o msn konuşmaları elime geçti. ve sonra annemle bitmek tükenmek bilmeyen kavgaları. ikisinden de her geçen gün daha çok soğuyordum ve bütün bunlar ben de kurt cobain altyapısı oluşturuyordu. inceldiği yerden kopsaydı, umursamaz önüme bakardım. artık tek isteğim bir yere varmasıydı.

    güzel bir mart ayıydı ve biz arkadaşlarla taksimde içiyorduk. kafam bütün bu baba topiklerinden uzaklaşsın diye çok çıkar olmuştum dışarı. bu gecenin ise tek farkı akın'ın eylül adındaki arkadaşıydı. uzun zaman sonra ilk kez içten bir şekilde safa'lık bir hareket yapıyordum. birine o kadar uzun süre bakmak ki, bakmaya ne zaman başladığını unutmak. tıpkı leonardo'nun inception'da dediği gibi, bir rüya ne zaman başlar hatırlamayız değil mi?

    ama eylül biraz farklıydı. hareketleri, cana yakınlığı çok özeldi. hani şu ingilizlerin uniqe dediği türden. büyüsüne kapılmak çok zor değildi, ama büyüsü güzelliğinden gelmiyordu. gülüşü insanı hem aptal ediyordu hem de korkutuyordu. öyle garip bişey ki dostlar, bir kız size hem ne kadar güzel ve cana yakın olduğunu empoze ediyordu hem de habitatına girerseniz sizi ne kadar üzebileceğini. o gece bittiğinde ben 3 sene sonra birinin yanında doğal yollardan kalp çarpıntısı yaşamıştım. ve bu burda kalmamalıydı.

    işte böylece; 3 ay boyunca bir buluşma daha kovaladım. aptal olmuştum ve ilk kez kokain içmiş bir esrar bağımlısı gibi acaba bir daha denersem ne olacağını anlamak istiyordum. merakım evet ya da hayır yemenin çok ötesinde yanında durup biraz daha müptelası olmaktı. sanki merve'nin panzehirini bulmuştum ama dozajı arttırmazsam hiçbir anlamı olmayacaktı.

    ve böylece hayatımı boşa harcayan trio'nun ilk üyesiyle tanışıyordum, yani eylül'le.
    ···
  • 0
    hatalarla dolu hayatımı anlatıyorum gelin
    biramı masaya dökmem sonucu verdiğimiz kısa ara bittiğine göre gelin 2011 yılına geri dönelim tekrar.

    benim için merve harici önemsiz olan aşk kitabını kısa süreli de olsa baskısız bırakıp rafına yerleştirmiştim. artık sırada babam vardı. önce ablam'ın usbsine bir kopya bıraktım o konuşma kaydını sonra da annem'in aklına. yapılması gerektiğine inandığım şeyi yapıyordum. ancak bu durum evi yalnızca daha kötü bir hale getirmişti. aşırı büyüyen kavgalar dedemin hastahaneye kaldırılmasıyla perçinlenmiş olan benim derslerime olmuştu. kafam hiç bir zaman sevmediğim bir bölümü okuyabilecek kadar rahat bırakılmamıştı ve ortalamam her geçen gün daha kötüye gidiyordu. eh tabi bir yandan da arkadaşlık bağlarımı rayına oturtmaya kime ne derece önem vereceğimi kestirmeye çalışıyordum. tabi bitmek bilmeyen illuminati araştırmalarım da bana kalan tek zaman yani geceleri işgal ediyordu. kısacası dolu günler geçiyordum. belki mutlu değildim ama hayat bir şekilde akıyordu ve buna ses çıkarmaya niyetim yoktu.

    babam diyorduk. ah erdal ah. ah canım babam ah. ortaokulda kazanamadığım o büyük liseler seni bana düşman etti sanıyordum o zamanlar. ta ki ösym nin o saçma arayüzünde yıldız teknik üniversitesi makina mühendisliği yazana kadar.

    karının hüngür hüngür döktüğü göz yaşları ve ciyaklamaları arasında oğlunun gözleri hep seni aradı. acaba ne zaman eve gelecek. ne zaman oğlunu tebrik edecek, onun mesleğini devam ettirecek olmak seni ne kadar gururlandıracak diye. 17 yıldır sonunda sana gerçekten istediğine inandığı bir şeyi başardığı için yaşayacağın o mutluluk...

    ah babam ah. ah o senden beklediklerim yok mu... seninkilerin arasında kaybolan.

    babamla aramdaki sorunu adlandırma evrem o gün başlar işte. eve gelir gözlerimin içine bakar ve kaçırır kendini sonra. dönüp temas etmekten tiksinircesine başımı okşar yalnızca ve ağzından o ironik cümle dökülür,

    yıldız teknik olduğu için baya üzüldüm, ama makine fena değil
    ···
  • 0
    hatalarla dolu hayatımı anlatıyorum gelin
    hikayeyi okurken fon arayan arkadaşlar;

    https://play . spotify.com/user/raninionline/playlist/5JMHkBVtECeDUJC9gsJ704?play=true&utm_source=open. spotify.com&utm_medium=open

    adresinden devam edebilirler. hepsi olmasada geneli güzel bir playlist.
    ···
  • 0
    hatalarla dolu hayatımı anlatıyorum gelin
    okuyan varsa eğer ses çıkarırsa çok sevinirim bu arada. en azından oralarda bir yerlerde göz gezdirdiğinizi bilmek motivasyon oluyor.
    ···
  • 0
    hatalarla dolu hayatımı anlatıyorum gelin
    peki ben 3 gündür neden ağlıyorum? hala merak ediyor musunuz bilmiyorum, o yüzden devam etmek en iyisi.

    gamze benim kusursuz planımda baharat etkisi yaratıp şeyma'yla aramın açılmasını sağlamıştı. ancak büyük kozum sondaydı, nazlı'yı yani o red yediğim kızı şeyma'ya açıklayışım. 1 ay benim için şeyma'yla yaşanacak en uzun süreydi ve artık dur da demem gerekiyordu.

    böylece şeyma'ya nazlı'yı anlattım o sırada onunda eski erkek arkadaşını evine davet ettiğini öğrendim. yo aldatılmamıştım ve aldatılmayacaktım da. eminim. ama fake bir türk erkeği oldum o an için ve bunu da lehime kullanıp nazlı'yla harmanlayıp şeyma'ya elveda dedim.

    insanlara sevgili yapabildiğimi ama sevmedikten sonra bunun birşey ifade etmediğini gösterdim böylece. benle ilgili düşüncelerini kendilerine saklamaları için bir adımdı. cemre gibi şeyma'da iyiki hayatıma girmiştir derim hep o yüzden. baskıyı azalttıkları için.
    ···
  • 0
    hatalarla dolu hayatımı anlatıyorum gelin
    karşıdan karşıya geçtim ve son bir kez arkama baktım. camdan beni izliyordu. minibüs ivmelenmeye başladıkça benle açısını korumak için de arkasına dönmeye başlamıştı. artık bu kadarı çok fazla geldi ve el sallamaya başladım. hoşçakal yaşanmamışlık edasıyla ona el sallıyordum.

    sigaramı yaktım ve evime doğru yürümeye başladım. 50-60 metre sonra arkadan ayak sesleri gelmeye başlamıştı. ihtimal bile vermediğim şey için arkamı dönüp baktığımda aramızda sadece 20 santim vardı ve bana bakıyordu.

    -hey dur diye bağırdım beni duymadın mı?
    -be..be..be-ben buna ihtimal vermiyordum pardon.
    -hayatımda ilk kez böyle bir şey yapıyorum.
    -sarhoş musun?
    -kesinlikle hayır.
    -dinle, gerçekten çok isterdim ama sevgilim var.
    -konu neden buraya geldi hemen, onu gerçekten bu kadar mı seviyorsun.

    -evet. (HAYIR hayır hayır hayır ve yüzlerce kez hayır)
    -tamam en azından öp beni ve gideyim.

    .. yanağından öper.

    ben bu muydum? ilk kez birinin bana benim için birşey yaptığını görüyordum ama kıza hayvan gibi davranmıştım. o kadar karışıktı ki kafam dost bir bilsen.

    -gamze ben.
    -safa.
    -burda mı oturuyorsun, nerde okuyorsun?
    -evet kazasker. yıldız teknik, sen?
    -şey uzun hikaye.
    -dinlemek isterdim ama gitmem gerekiyor.

    burdan sonrası kızın şok bakışları ve benim kıçımı dönmem. daha sonra kızın über üzgün bir şekilde arkamdan bakması ve benim dayanamamamı içeriyor. akşam lisesinde okuyan gamze'nin telefonuna numaramı yazışım ama birşey yaşayamacağımızı söyleyişim. ve ertesi sabah aldığım : hayatım boyunca seni birdaha rahatsız etmeyeceğim, evet çok haklıydın yanlış birşey yapmamak en iyisi mesajı.

    hayatım boyunca yaşadığım en büyük pişmanlıklardan biridir gamze.
    ···
  • 0
    hatalarla dolu hayatımı anlatıyorum gelin
    açık konuşmam gerekirse başlama hikayemiz beklentilerimin üstündeydi. 2 gün önce nazlı denen bir aptal sarışından sağlamından hayır yemiş hafif bir özgüven çalkantısı yaşamıştım. (oh sen buna özgüven sorunu diyorsan daha dur hele bi safacım) 2 gün sonunda kendimden 2 yaş büyük bir kıza açılacak olmak biraz garip geliyordu.

    ama yaptım. o gün o doğumgünü kızına açıldım ve destansı hikayemiz başladı. şeyma babasını hemen hemen hiç tanımamış, eskişehirli annesinden kopup marmara'ya okumaya gelmişti. kalburüstü bir müzik kültürü, esmer teni ve antihijyenik bir bünyesi vardı. teknik olarak benim istediğim en temel 3 şey de onun en ekgib olduğu konulardı. ama inatla ve ısrarla denemeye çalıştım. kendimi sevdirmek istiyordum ve mümkün olduğunca yapmacık olmadan bunu yapmak istiyordum. ama olmuyordu.

    sıradan kavgalarımızın birini yaşadığımız bi gece evinden gönlünü almış sigaramı bitirmiş minibüs biniyordum.

    en arkanın bir önüne oturdum. benden başka yalnızca hemen şöförün arkasında oturan bir dayı vardı içerde. çok geçmeden minibüs yolcu almak için durdu. içeri giren bembeyaz tenli sarışın mini etekli bir liseliydi. gerçek anlamda çok güzeldi ve benim fiziki tüm kriterlerime hızlıca check atmıştı. gözümü aldığım noktada parasını uzatıp benim arkama oturdu, yani en arkaya.

    şöför 5 kuruş para üstünü arkasındaki adama uzattı o da bana. dönüp vermek istediğimde yüzüme güldü. bu ne şimdi 5 kuruşa ne gerek vardı dedi. artık verdi bence almalısınla karşıladım bu güleç ifadesini.

    buraya kadar bir makinacı için olağandışı da olsa burdan sonrası belki biraz sıradışı inanın.

    önüme dönüp camdan dışarı bakmaya başladığım an yanımda birşey hissettim, kız kalkıp yanıma oturmuştu. dönüp nedenini sorgular bir bakış attım.

    -burası daha rahat geldi gözüme..
    -peki tamam öyleyse.

    evet yalnızca bunu konuştuk. ta ki benim inmem gerekene kadar;

    -rahatını bozucam ama inmem gerekiyor
    -peki tamam öyleyse.

    çok tatlı bir muhabbetti ve şeyma'yı da sevmiyordum. teknik olarak sadece numaramı verip şeymadan ayrılıp birşeyler yazabilirdim. ihanet olmayacaktı, bir şey hiç benim olmadıysa ona nasıl ihanet edebilirdim ki? di mi cemre...

    hiçbirşey yapmamayı seçtim ve minibüsten indim.
    ···
  • 0
    hatalarla dolu hayatımı anlatıyorum gelin
    2011 yazı o kadar derin geçen bir senenin ardından bodrum'un hareketli gece hayatıyla kendini göstermişti. liseden o çok sevdiğim arkadaşlarımla gümbet'e gitme hatası yapmıştım. gitmemize yakın bir zaman kala en yakın arkadaşım çağlar'ın sevgilisinin ev arkadaşıyla ilgili kafamda bazı planlar vardı.

    insanlardan bu denli derinleştiğimi saklamak aklımda salak saçma bir spider-man olgusu yaratmıştı. ikizler erkeğini sergiliyor ve içimle dışımı ayrı tutuyordum. işin en zor kısmı insanlara bunu açmak istemezken cemre baskısı nın kendini yine göstermesiydi. insanlar yavaş yavaş ''unut artık şu merve'yi'' diyalogları kurmaya başlamışlardı. ve buna dur demem gerekiyordu. işte plan da tam olarak buydu.

    kendimden iki yaş büyük 90 doğumlu şeyma'ya yazıcaktım. emser şeyma'ya. yıkanmanın sadece insan içine çıkılacağı zaman uygulanan bir eylem olduğunu düşünen şeymaya. ve işte böylece o evde zıbardığımız boş gümbet gecelerinin birinde şeyma'nın whatsappına selam yazdım.

    işin en can alıcı noktası ise benim kusursuza yakın çizdiğim plandı. tatil dönüşü başka bir kız'dan hayır yemiştim ve o hayır'dan tam 2 gün sonra 21 eylül'de şeyma'yla yaşayacağım en sahte, en huzursuz ilişkim başlayacaktı.
    ···
  • 0
    hatalarla dolu hayatımı anlatıyorum gelin
    unutmadıysanız kendimi saklamakta sıradan bir insana göre iyiyimdir. hayalet sevgilim'i dinlediğim o servis merve'yi benden uzak tutmuyordu. kendimi dahi benliğimden uzak tutmamı sağlıyordu. o sene ben bunu yapmaya tekrar başlamıştım. babam odaya girdiğinde knight online oynuyordum. babam odama girdiğinde film izliyordum. bazen müzik bazen başka şeyler. ama ben zaman öldüren o iğrenç çocuktum. böyle olması için de uğraşıyordum.

    cevaplarımı almak benim için en önemli şey olmuştu. aslında hala da öyle. neden sosyal canlılar gibi yaşıyorduk. neden kendimizden güçlü birşeyin varlığı bizi rahatlatıyordu. neden yaşıyorduk? 9 ayda bunlarla ilgili çok farklı cevaplar bulacaktım. hiçbiri benim için hala yeterli olmasa da. aramaya başlamak en zoruydu ve artık yapabildiğimi biliyordum en azından.

    illuminati, mason loncası, skulls n bones, tanrının arabaları, karma, secret, komik yanıyla murphy'nin yasaları. bütun bunlara buddha'ya kadar uzanan bir kültürel din arayışı da eklenince kafam overload geziyordum. bütun bunlara kendi hatalarım ve merve de eklenince işin içinden çıkamıyordum.

    1 yıl böyle sürdü. koca bir yıl. teoloji yapmak yasak olmasaydı inanın burayı çok daha uzun anlatırdım. en azından bir cevap istiyorsunuz biliyorum. neye karar vermiştim.

    tanrı'ya karar verdim. beni yarattığına. kalan herşeyi ise sorgulamam gerektiğine. dinler kitaplar kültürler. herşeyi...
    ···
  • 0
    hatalarla dolu hayatımı anlatıyorum gelin
    sorgulamam hikayem işte o gün başlar. sadece aşk sadece para ya da sadece meta değildi. beyin fonksiyonlarım, algım o kadar farklı o kadar açıktı ki artık bu basitlik bana hafif geliyordu. daha fazlasını ve daha fazlasını çözmeliydim. hani bi geometri sorusunu çözemediğiniz ama o an geldiğinde tek bir kalem hareketiyle işi bitirdiğiniz zamanlar olur. sanki limitless'dan fırlamış gibiydim, tek hareketimle istediğim cevapları bulabileceğimi hissediyordum.

    ve öyle yaptım. sorgulamaya başladım.

    neden merve'yle ayrılmıştım, neden istemediğim bir liseye gitmiştim. neden babamın bunu yaptığını görememiştim. neden? bütun bu nedenler tek bir kapıya açıldı içimde, allah'a.

    1 yıl boyunca herşeyi ama en önemlisi amacımızı sorguladım. din bize sadece ibadeti gösteriyordu, ibadet ibadet ve daha fazla ibadet. ruhsal bütünlüğün gelene kadar ibadet. belki o zaman içindeki yaşam amacını bulabilirdin. ama bu bana yetemiyordu.

    birşeye gözü kapalı inanmamız; sonunda ise doğru cevabı bulacağımız veriliyordu. peki ya gözü kapalı inandığımız için bulmuş olduğumuz gerçeği, bununla yüzleşiyor muyduk? hayır.

    kuran, incil tevrat. bu 9 ay benim için bunları okumaktan fazlasıydı. kendimi öyle kaptırmıştım ki 1.dönem 2.0 olan ortalamam ikinci dönemin sonunda 0.98'e dönüşecekti. 5 dersin 5'inden de kalarak.
    ···
  • 0
    hatalarla dolu hayatımı anlatıyorum gelin
    scroll'da aşşağı doğru indikçe zaman çizelgesinde yaramı deşecek kadar geriye gitmeye başlamıştım. artık günler haftalar bitmiş, aylar yıllar konuşmaya başlamıştı ekranda. ve ben merve'den ayrıldığım dönemi görmüştüm babamın bilgisayarında. cebime koyacak 5 liram olmadığında babamın kadının kızına senin fotoğraf makinen var mıydı, sana bir tane alalım yazışını görmüştüm.

    evet babam hiçbir zaman harika olmamıştı. babam hiçbir zaman sevgisini belli etmemişti. ama babam, benim babamdı. benim için çalıştığına, benim için uğraştığına güvenmiştim. belki çok sağlam bir erkek çocuğu yetiştirmemişti ama babamdı o benim. güvenimin tam olduğu tek insan.

    gözümü son kez kapattım ve açtığımda artık farklı hissediyordum.

    boom.

    sanki tanrı 15 yaşındaki ruhumu cımbızla tutup 10 yıl ileriye atmıştı. ekrana bakarken artık sadece ekrana bakmıyordum. ekranı da yatağı da hatta karşımdaki dolapları da çok detaylı incelemeye başlamıştım. kendimden korktuğum sıradan anlardan biri gibi geliyordu ama değildi. o düşünce bulutu. insanlar aldatıldığını öğrendiğinde karşındakine sadece bakmıyordu. düşünüyordu. belki o yaşına kadar yaşadığı herşeyi, tek bir anı bile.

    işte 3. tekil şahıs olarak bunu tadmıştım. sadece annemi değil, kendimi de aldatılmış hissediyordum. en azından sadece 3.tekil şahıs olacaktım, şimdilik.
    ···
  • 0
    hatalarla dolu hayatımı anlatıyorum gelin
    evet 2 gün önce algısı açık olmayan kafayla 4 saatte ''laptop'un önüne kurulduğum o an'a kadar gelebilmişim. teknik olarak bu hikaye bir üçleme olsaydı, 1. filmin finali için bundan daha uygun bir sekans da olamazdı zaten. biten bu chapter'ın adı tecrübe olsun, zira buraya kadar okumuş kimse de buna karşı çıkmazdı. keza ben de.

    ama ben şimdi başlayacağım bu 2. kısım için daha güzel bir isim düşündüm aynı zamanda: sorgulama.

    peki neden sorgulama?

    babamın bilgisayarında dosyalar arasında gezmek içimdeki james bond dürtüsünü açığa çıkarmıştı. hızlı hızlı geçişler yapıyor, onlar gelmeden işimi bitirmeye çalışıyordum. adrenalin vücuduma girdikçe saflığımdan da birşeyler koptuğunu hissediyordum.

    sanki biliyordum biliyo musunuz dostlar.

    sanki babamın hastalandığını düşünecek kadar saf olmadığımı ama olmak için uğraştığımı görüyordum.

    en sonunda karşıma msn kayıtları adlı o başyapıt çıktı. klagib bir msn kayıt klasörüydü, tek farkı yerinin farklı bi dizine atanmış olmasıydı. konuşulan 20'ye yakın insan arasından sadece biri göze çarpıyordu. diğerlerinin en az altı katı büyüklükte dosya yapısıyla.

    msn rumuzunu da, nick'ini de, gerçek adını da. herşeyini çok iyi hatırlıyorum o kadının. ama hikaye'yi benle birlikte yaşamanız için isimleri değiştirmemiş ben bile burda kendime dur demek zorundayım. o yüzden ismini vermek istemiyorum.

    evet babam annemi aldatıyordu
    ···
  • 0
    hatalarla dolu hayatımı anlatıyorum gelin
    piskolojik stabilliğimi sağlamam biraz uzun sürdü, bir de arkadaşın biri geldi evime ve kovamadım yazmaya başlamak için o halde devam edebilirim artık.
    ···
  • 0
    hatalarla dolu hayatımı anlatıyorum gelin
    arkadaşlar dışarı çıkarıp terapi yapmaya çalışıyorlar bana 2 gündür. şimdi dedemi ziyaret ettikten sonra devam edicem akşam. okuyan okur, zamanı geldiğinde herkes okuyacak zaten. sadece henüz beklemem gerekiyor...
    ···
  • 0
    hatalarla dolu hayatımı anlatıyorum gelin
    ilgi çekmek için yazmıyordum, insanlar beni anlasın diye yazıyordum. henüz okuyan biri hali hazırda olmadığı için yarın devam edeceğim. okuyan arkadaşlara iyi geceler şimdilik
    ···
  • 0
    hatalarla dolu hayatımı anlatıyorum gelin
    eve geldim. merak edenine dedem iyi. bir posta ağladım, devam etmek için biraz toparlanmaya ihtiyacım var. bir 20dk sonra başlayacağım, o sırada eğer varsa okuyan, şaşırtın beni ve okuduğunuzu söyleyin olur mu. biraz morale de ihtiyacım var ve açıkcası kimsenin yazmaması da beni çok korkutuyor.
    ···
  • 0
    hatalarla dolu hayatımı anlatıyorum gelin
    çıkmadan son bir edit; @38 yanlış yazmışım, dün idi o. ve ben bugün ağlıyorum. hem de çok ağlıyorum. dedemle ilgisi de yok bu arada.
    ···
  • 0
    hatalarla dolu hayatımı anlatıyorum gelin
    burda kesmek istemezdim gençler ancak güncel zamana benle birlikte dönebilirseniz eğer, anlatmak istediğim ufak bir spoilerım var.

    dedem hasta.

    hem de çok hasta.

    o yüzden şimdi hastaneye gitmem gerekiyor, ve söz gece döndüğümde devam edeceğim.
    ···
  • 0
    hatalarla dolu hayatımı anlatıyorum gelin
    aslında sorun kızsızlık değil a dostlar, sorun bu adamların içindekileri dışarı çıkartması. bu adamlar etrafta kibar varlık bulunmamasından daha da gaza gelip daha da ilkelleşen adamlar. hocası yla dekanıyla profesörüyle ve tabii öğrencisiyle.

    ileriye yönelik konuşmayı sevmiyorum ama matematiği olan da az çok tahmin etmiştir 4 sene geçti bölüme gireli ben. ve şuan bölümden tanıdığım insan sayısı 3 * 2 erkek ve 1 kız. bir gün olsun da gocunmamışımdır inanın.

    4 senelik bu çilemin altyapısını çizdiğime göre artık babamın neden araba almamasıyla ilgili düşünce bulutuma ve geldiğim noktaya girebiliriz;

    ailece refah seviyemiz bu denli artmışken, ben babamdan gelmeyen bu nezaketi araştırmak istiyordum. aklımda bir fikir vardı ama düşünmek istemiyordum. acaba babam hasta falandı da bana mı söylemiyorlardı. bu iş canımı sıkmaya ve kafamı kurcalamaya başladığında kararımı verdim ve bir cumartesi akşamı evde kimse yokken babamın laptop'una giriş yaptım.

    hayatım boyunca başkasının ekran kilidini bile onlardan habersiz açmamışımdır, bu konu aşk dahil her topic'de dikkat ettiğim ve haz almadığım bir konudur. ama hayatım boyunca belki ilk ve son kez birinin bilgisayarını karıştırdım.

    hiç yapmasaydım keşke diyor muyum şuan. kesinlikle...
    ···
  • 0
    hatalarla dolu hayatımı anlatıyorum gelin
    benden beklenenleri yerine getirmiştim. başarmıştım, ama benim beklediğim üniversitede arabasız karı kız mı olur sözüne sahip babamdan bir arabayken, elime tutuşturulan beşiktaş kombinesidir. yanlış olmasın hasta beşiktaş'Lıyım ve senelerdir kombine alırım ama ben metaya değil söze bakmıştım. her zamanki gibi duygusal olmayı seçmiştim. en yakınım diyeceğim ailemden bile bunun yan çizmesini yaşayacağımı kestiremeyerek.

    okula başladığım günler babamın bana neden araba yalanı söyleyebileceğiyle ilgili kafamın da çalıştığı günlerdir. ama buna girmeden önce size yıldız teknik den biraz daha bahsetmeliyim önce.

    güzel ünversitemiz yıldız, beşiktaş'da kampüsü olmakla birlikte siz sazan.avi gençleri davutpaşadaki derslerine mahkum ederek hunharca kekler. beklentileriniz özellikle mühendislik fakültelerinde 350 erkeğe 1 kız gibi benim dahi kaldıramiyacağım bir oranla devam etmelidir. tabi gözleriniz bu harfleri takip etmeye çalışırken ben size kocaman bir nah çekiyorum dostum.

    yo dostum yo. çünkü ben buraya bunları anlatmaya gelmedim. ben size gramaj hesabı yapmayacağım. ben size buranın kalbini anlatacağım.

    yıldız makina her türlü pisliğin döndüğü iğrenç bir bölümdür, ama bunun nedeni kızsızlık değildir. kızsızlık işin perdesidir, tıpkı benim cemre'yi kendime örttüğüm gibi.
    hocası, çalışanı ve öğrencisi tek tek istisnasız hayvansal içgüdüleriyle yaşayan ilk insan kıvamındaki varlıklardır.

    sorun kız sayısı değildir aksine kızsızlık bu adamlar için lütuftan ötedir.

    sahne 1
    yer yıldız teknik: a blok 305. sınıf
    zaman: okul açılış haftası pazartesi günü; takriben eylül 2010
    ders: teknik resim 1

    hiçbirşeyden habersiz üniversiteli olma gururu taşıyan safa canlısı, sırt çantası ve ilk gün heycanını yanına alarak ilk dersine girer. sınıf minik bir amfidir ve koridordan sınıfa yaklaştıkça bir koku sorunu farketmeye başlar. (ah keşke burda bitse bu skeç)

    içeri kafasını uzatır ve yaklaşık 75 kişilik bir çömez makinacı grubunun içerde olduğunu görür. çok etliye sütlüye dokunmadan en öne oturur. oturuş o oturuş, sorun tam da budur.

    arkadan ince ince bi ses yükselmeye başlar : ... istiyo...
    a... isti...
    a.. istiyo...

    cümleler bir türlü bağlanmaz çünkü ses en arkadan gelmektedir. ama bir anda ses yeni açığın kapalı'ya katılması gibi artmaya ve belirginleşmeye başlar, safa'nın şok vaziyetteki açık ağzıyla;

    am istiyoruz, am istiyoruz güm güm güm, am istiyoruz am istiyoruz güm güm güm

    evet 74 tane erkek mahlukat hep bir ağızdan bunu bağırırken, tek başıma o amfide yaşadığım şoku hiçbir zaman unutmam. ama daha da unutmayacağım birşey varsa da kapıdan uzanan bir kafadır.
    tam o sırada içeriye önceki derste benim yerimde oturan ama defterini unutmuş bir kızın kafası. korka korka, minik minik hareket eden kafası.

    hani o semih'in golünde sevinen dayıların videosu var ya hırvatistan maçında. ahahahah yani. halt etmişler halt. adamlar 10 dakika sevinç çığlığı attılar o kız içeri girdi diye. 10 dakika.
    ···
  • 0
    hatalarla dolu hayatımı anlatıyorum gelin
    yıldız teknik üniversitesi makina mühendisliği.

    ismi bile tarihi kadar uzun. mühendislik anavatanı. yıldız'ın günümüzde dahi odtü ile yarıştırmaktan çekinmeyeceği yegane bölümü.

    dünyanın en asosyal mühendislerini de çıkartmayı bilir, duracell reklamlarına adam sokmayı da.

    ama siz bunları tercihlerden önce hiçbir zaman bilmezsiniz. oh bilmediğiniz o kadar çok şey vardır ki. hem de o kadar çok.

    bildiğimiz, bildiğim yegane şey: aileme ben kocaeli bilgisayar müh yazmak istiyorum, idealist olmak istiyorum. istediğim şey her zaman bilgisayardı, sadece siz makina istiyorsunuz diye istemediğim bir meslekle 50 yıl geçirmek istemiyorum demek istediğim. bağıra bağıra hemde.

    daha sonra annemle günler süren kavgalar ettiğimiz. ablamın her zamanki gibi benim istemediğim şey neyse onu tutarak annemlerin kafasına girmesi.

    yazılacak şeyi çoktur o tercih döneminin, ama bunlar finalde bağlanmasını istediğim kısımlar.
    ···
  • 0
    hatalarla dolu hayatımı anlatıyorum gelin
    benim için kısmen az sancılı geçti. çok çalışmadım, (viral olmasın ama) ama kadıköy halitağa fen bilimleri, hayatımda yaptığım (babamların yaptığı) en doğru tercihlerden biridir. şuan okuduğum okul da, hali hazırda en yakınım dediğim insanların yüzde 90 ı da burası sayesinde hayatımdadır. bunlardan mutlu muyum mutsuz muyum hali hazırda söylemek istemesem de.

    he tabi özel marmara fen lisesi'nin son sene attığı büyük kazığı da hiç unutmam. 7 kişi okuduğumuz sınıfı son sene kolejle birleştirip 22 kişi yapmaları mı dersin, buna karşı bir de üste çıkar gibi ilgisiz tavırları mı dersin. o mehmet alkan denen müdür'de ah'ım çoktur. iyi bilir beni. yanlışlıkla bir öğrencisi falan okursa, kim olduğumu anlayacaktır çok iyi. alacağın olsun adam, alacağın.

    evet ağustos 2009 dedim.

    dersanem başlıyordu. ama başlayan tek şey o değildi, babam ve annem'in beklentileri de başlıyordu. 15 ağustos 2009 hepimiz sırayla ayağa kalkıp istediğimiz bölümleri söylerken ağzımdan yıldız teknik üniversitesi makina mühendisliği boşuna çıkmıyordu. bu bir beklentiydi. ablamın okulunu, babamın bölümünü kazanmam onlar için harika olacaktı. ve bu beklentiyi yerine getirmek için ben o plastik sırada oturuyordum o an. kendi isteklerimi karşılamak için asla değil.

    bütün sene çalıştığımı hatırlıyorum, 22 yıldır yapmadığım yegane şeyi bu sene yaptığımı iyi biliyorum. yine tabii ki çok çalışmadım. sorumluluk ve beklentilerimden kaçtığım çok oldu, bu konuda özellikle kadıköy yengeç'e, görkem abi'ye teşekkür etmek beni artık hatırlamayacak da olsalar vefa borcudur. bilenler iyi bilecektir bu ikiliyi.

    ygs sonrası seneye hazırlanacam sendormu ve annemlerin özel ders bombardımanına zorlayıp lys'de yap devlet'i kazan ittirmelerini detaylandırmadan sonuca gelmem gerekirse, benden bekleneni yerine getirim ilk 30 bine girdim sayısal puanımda.

    tercihler önümdeydi 30 bin'le tıp hariç her türlü bölüme giriş yapabilirdim tek tercih etmem gereken okul/bölüm dengesiydi. hayat ne garip, hep bir denge olmak zorunda zaten di mi. nasıl şuan hayatımın en mutlu gününün ardındaki günde hüngür hüngür ağlayabiliyorsam.
    ···
  • 0
    hatalarla dolu hayatımı anlatıyorum gelin
    merve fiziken benim için sonsuza kadar kapanırken, mental olarak sonuna kadar açılıyordu. sosyal çevrem tarafından obsesyon damgası yiyecek olmak beni bekleyen irili ufaklı şeylerden sadece biriydi. ama bu bir aşk hikayesi değil, merve'yi sabaha kadar anlatabilecek olsam da henüz hikayemin yüzde 20'sine gelemedik. o yüzden öznel ve ona özel şeyleri daha fazla detaylandırmamalıyım.

    ağustos 2009. o hüzünlü aralık akşamından ağustos'a kadar hayatımda değişen 2 şey oldu. birincisi ayrılıktan yalnızca 2 ay sonra düzelen ve belki öncesinin de 2 katı para kazanmaya başlayan babam. ikincisi sigarayla tanışmam.

    ikisi de merve'ye bağlıdır evet ama ikisini de merve'ye bağlamamak istedim hep. hala da isterim. çünkü merve artık bitmişti. o mükemmeliyet karşısında bana verilen 2.şansı kullanamamıştım ve bir 3.sünü haketmiyordum. haketmedim. haketmiyorum. haketmeyeceğim.

    ağustos 2009, lanet olasıca öss senesinin başlangıçı. can sıkıntılarının en büyüğü. acıtmaz ama boğar. kendine has bir stili vardır bu senenin.
    ···
  • 0
    hatalarla dolu hayatımı anlatıyorum gelin
    işin belki en üzücü ama en derin kısmı da şudurki, ayrılan merve olmadı. evet bana ayrılmak istiyorum dedi. ama bu hiçbir zaman onun tercihi olmadı. bu hep benim tercihim olmuştu. ve tabii benim sorumluluğum.

    babamın para olarak çöküşünden sonra merve'ye para olarak yetişmek için kıçımı yırttım. ama bir gün olsun ona bu durumu anlatmadım. anlatamadım da değil bilir misiniz a dostlar. anlatmadım.

    çokça zamanlar bkm gecesi olduğu gibi daldım yanında. para sorunu hayatıma girdiğinden beri onunla buluşmalarımızda güzel zaman geçiremiyordum. aslında kimsenin yanında geçiremiyordum ama bu hep böyleydi. paralı zamanlarımdan tek farkı, o zamanlar merve'nin yanında yüzümün gülebilmesiydi.

    bana her daldığım zaman sordu. safa neyin var dedi. bazen sınırlarını aşarak sorduğu da oldu. ama ben yalanlarla karşıladım onu. birşey olmadığına hep ikna ettim. hayatımda yalan söylediğim tek zaman budur ona karşı. belki de sakladığım birşeyleri.

    hiç bir zaman paraya önem veren bir insan olmadı. eğer bütün bu olanları bilseydi, belki şuan hala birlikte olurduk. belki bana diyeceği bunları yaşamamız gerekmiyordu safa olurdu yine. belki bütün kaderim farklı olurdu, yürüyeceğim yol bambaşka çizilirdi. ama bunları düşünmek için bile çok geç artık. ben düşünmeye senelerimi verdim. lütfen siz de yapmayın bunu.

    hayatımın en büyük hatasıydı, bir erkek kadınına zayıf düştüğünü söyleyemez mottosu. bana çok pahalıya mal oldu. ama bir o kadar da getirisi.

    sonuçta dönüp baktığımda merve'yle ayrılmamız 2014 yılında bile hala bilmediğine emin olduğum bu nedendendi. aynı neden şuan merve'yle geçirdiğim o harika zamanları kopuk kopuk hatırlamamı da sağlayan 2 şeyden 1i. öbürüne dediğim gibi sonra geleceğiz. çok sonra.
    ···
  • daha çok