
- 2 / 2 / 125 entry
- 25 başlık
- 3 trend
- 903.64 incipuan
aminasit "hepsini"
-
+1
sizin mizahınıza tazikli su sıkayım
ulan bir huur çocuğu geliyor ve böyle bir başlık açıyor,siz de bunu uçuracağınıza elinden tutuyorsunuz.
bu anasının amından değil zütünden sıçtığı zütoğlanlarına verin primi, sonra yok annemle sokakta dolaşırken küfür edilince utanıyorum,yok sevgilime laf attılar bir gib yapamıyorum efkarlıyım.
böyle huur çocuklarının zütünü kaldırın, cesaretlendirin sonra her yer huur çocuğu dolu len mq -
-1
izmir marşı yasaklandı
sen de bu yüksek ideolojiyi inciye girerek ülkeyi kalkındırdın ATATÜRK de zaten 'ancak incide paylaşılanlar sayesinde ülke kalkınacak' demiştir -
+1
beyler size de oluyor mu hani böyle
ne yapmak gerek ben d ebilmiyorum ki sana yol göstereyim iş üniversite para eş çocuk hiç bilmiyorum sadece o kadar insan arasında yalnızlık hissi -
0
sivilcem var diyorsan amk
he ya aptal huur çocuğunun teki zaten emeklilik maaşı 7 bin olmasa katlanmam -
0
sivilcesi olanlar baksın
2 yıl önce kullandım kullandığım günün ertesi günü sivilceler kayboldu 1 hafta sonra 2 ayda tek tük çıktı çok fazla kızartma yemek yiyince -
+3
izmir marşı yasaklandı
sein gelmişini geçmişini sülalenle beraber giberim gibtiğimin huur çocuğu gibtir git lan kendini komik sanan zütü gibik -
+611 -54
izmir marşı yasaklandı
Antalya'da okullarını müzik yarışmasında temsil etmek için prova yapan bir grup öğrenci izmir Marşı'nı söylediği gerekçesiyle okul yöneticisinden uyarı aldı. Yönetici, öğrencileri, "Bu marş siyasal bir marş, söylemeyin" diye uyardı.
Alanya Lisesi’nde 10 Kasım 2016’da Atatürk’ü anma programı sırasında öğrencilerin seslendirdiği “Yiğidim aslanım burda yatıyor” parçası da yarıda kesilmişti.
ŞiMDi BU gibTiĞiMiN ORROSPU ÇOCUĞU MU BU ÇOCUKLARI YÖNETECEK O SiYASi DEDiĞiN MARŞ ANANI gibSiN SENiN ORROSPU EVLADI BU LADAR YALAKALIK BU KADAR huur ÇOCUKLUĞU NE KADAR KÜFÜR ETSEK BOŞ AMINA KOYAYIM
http://www.yenicaggazetes...marsina-yasak-157853h.htm
https://youtu.be/ubMaiUEGb48 -
0
şilili reklamcının salak çıkması
bu kadar net antidemokratik maddeleri inceleyip de, hala evet ne? hayır ne? anlayamadıysa, bu o sığırın kendi kapasitesinden kaynaklanır kimse kusura bakmasın. benden tavsiye reklamcılığı falan da bıraksın.
memleketin taksicisi bile cnn'deki yorumcu ayarında konuyu özümsemiş ve çektiği videoları global video paylaşım sitelerine koyuyorken, bu sığır bir hafta boyunca uğraşıp da anlayamıyorsa, inanın bana sorun ondadır!
not: zaten sırf binliğine arjantinliler denize giremesin diye kurulmuş ülkenin vatandaşından ne beklersin amk. haritaya bakın çok meraklıysa gelsin ülkeleri değişelim. chp şili'de seçime girerse latin amerika tarihinde görülmemiş bir oyla iktidara gelir. kumsallarda aldığımız oy oranları ortada. -
+2
nokia 3310 yeniden piyasada
sanılanın aksine eski model aynen piyasaya sürülmeyecektir.
30 güne varan bekleme süresi ve 22 saatlik konuşma süresi ile beni benden almaya aday pil canavarıymış aynı zamanda kendisi. hem de 52 dolar diye öngörülüyor fiyatı. 2mp kamera falan da var. microsd desteği de olacakmış 32gb'a kadar. beni şimdiden müşterileri listesine aldılar. umarım türkiye'de de yerini alır ve satışa sunulur.
hele ki duvara atınca duvarı yıkmaya uygun bir kasa ayarlamışlarsa sağlamlık mevzusunda, tadından yenmez.
ayrıntılar : http://shiftdelete.net/no...efsanesi-geri-dondu-79699 -
+1
gerçeği yaşıyor olma ihtimalimiz 11000
ben demiyorum elon musk diyor. peki ya elon musk neden bunu söylüyor ve gerçeği yaşamıyorsak tam olarak neyi yaşıyoruz?
simülasyonun argümanının en büyük dayanağı 'sınırlar'.
peki nedir bu sınırlar?
normal şartlarda, bir simülasyon programı, iki veya üç boyutlu, zamanla ilerleyen bir modele sınırlamalar koyacaktır. yani, simülasyonu kurgulayanlar tarafından çizilmiş sınırların dışına çıkmanız mümkün değildir. kısacası, kurgulanmış bir simülasyonun içindeysek yazılımın izin vermediği noktaya (sınır değerler) gidemeyiz.
fizikte var olan kurallar üzerine düşündüğümüzde, çevremizde birtakım sabitleri kabul ederek ilerleyebiliyoruz. sabit olan ışık hızını değiştiremiyoruz, yani ışık hızını arttıramıyor yahut azaltamıyoruz. aynı şekilde, kuantum mekaniği için çok önemli bir yer teşkil eden planck sabiti üzerinde de herhangi bir oynama yapamıyoruz.
bu sınırlara genel anlamıyla örnek vermek gerekirse;
ulaşılabilecek maksimum hız olan ışık hızı (c=299,792,458 m/s), minimum sıcaklık olan mutlak sıfır (=-273.15 °c=0 °k), minimum uzunluk olan planck uzunluğu (=1.616 × 10^-35 m), maksimum sıcaklık olan planck sıcaklığı* (=1.41 × 10^32 k), minimum zaman aralığı olan planck zamanı* (=5.39 × 10^-43 s), maksimum yoğunluk olan planck yoğunluğu (=5,1 × 10^96 kg/m³), ...
• kuantum mekaniğinin geçerli ve tanımlı olduğu limitlere göre.
evrensel sabitler (evrenin her yanında aynı olduğu düşünülen):
kütleçekim katsayısı (g=6.67 × 10^-11 m³/kg×s²), planck sabiti (=6.62 × 10^-34 j·s), protonun kütlesi (=1.67 × 10^-27 kg), elektronun kütlesi (=9.109 × 10^-31 kg), avogadro sayısı (=6.022 × 10^23 1/mol), evrensel gaz sabiti (r=8.314 j/k×mol)...
yapılan deneyler de bu görüşü destekliyor
gerçekliğin bir illüzyon olduğuna dair, geçmişte uzun felsefi ve bilimsel teoriler öne sürülmüştür. simülasyon argümanı, ilk olarak 2003 yılında nick bostrom tarafından öne sürülmüştür. bostrom ve diğer yazarlar simülasyon argümanının geçerli olduğuna dair ampirik verilerin mevcut olduğunu öne sürer. bu konuda 2012 yılında almanya’nın bonn üniversitesinde de deneyler yapılmış ve sonuçlar simülasyonlarda olması gereken üst enerji sınırlarına işaret etmiştir.
son zamanlarda ise a.ı. ve simülasyon üzerine ciddi anlamda dizi/filmler görmekteyiz. bunlara örnek vermek gerekirse sanıyorum ki en önemlisi geçen sene ilk sezonuna başlayan westworld uygun olacaktır. ama en önemlisi ise sanıyorum ki matrix
simülasyonun esas amacı "anlamak" üzerine kuruludur. neyi anlamak? bir üst evreni, sınırların aşılıp aşılamayacağını vs.
eğer ki simüle edildiysek bizi simüle edenler ile aynı fizik kurallarına sahip olmamız mümkün. çünkü simülasyona göre her şey "aynı" olmak zorundadır. bu da akıllara vr teknolojisi ile birlikte bizimde bir simülasyon yaratabileceğimiz gerçeğini getiriyor.
fakat bu bir döngü, esasen bu sonsuz evrenlere dayalı olabilir. bizi yaratanları yaratanlar, onları da yaratanlar olabilir. bunun bir sonu olmayabilir.
peki bu işin merkezinde ne var? en başa döndüğümüz zaman tekrardan kapı tanrıya mı çıkıyor?
ya da tüm bu olaylar zamanın linear akmamasıyla bir alakası olabilir mi, zaman düz bir şekilde değilde yuvarlak bir hal almış ve ilk evreni bizim simüle ettiğimiz evren simüle etmiş olabilir mi?
bu sınırları aşarsak eğer nereye ulaşırız? ışık hızını aşarsak ve evrenin genişleme hızına yetişebilirsek mekansal olarak evrenin dışına çıkabilir miyiz? çıkarsak ne ile karşılaşırız?
ya da tüm her şeyi anlamak üzerine kurduğumuz için var olmayan bir gerçeklik yaratmış olup bütün evrenler üzerindeki hayatlar sahte, yalan olabilir mi? düşündüğümüzün aksine hiçbir amacımız olmayabilir mi?
esasen her şey en başa dönüyorsa, ilk yaratıcıya dönüyorsa bu kişi tanrı olabilir mi, tanrı ise nasıl yoktan var olabildi ya da nasıl hep vardı? daha da önemlisi, tanrı hiç olmayabilir mi, zaman linear değil de circle bir şekilde işleyebilir mi? hatta ve hatta gerçekten insan "tanrı" figürünü soyut ve somut bir şekilde yaratıp adlandırmış olabilir mi?
ve en önemlisi, tanrı olabilir miyiz? var olan bütün soruların cevaplarına ulaşabilir miyiz?
bu ve bu gibi soruların cevaplarını belki de hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz lakin elon musk gibi bir adam böyle bir şey söylüyorsa mutlaka bir bildiği vardır diye düşünüyorum.
kaynak: elon musk
edit: olm ben böyle adamlara çok gülüyorum ya, oturup yeni evren yaratsan dahi bu adamlar gelip laf yaparlar. adamın takıldığı noktaya bak -
+6 -1
ıı abdülhamit in tırt olması
şimdi piyasada abdülhamit modası var. osmanlı'nın bu padişahı zorla yüceltilmek isteniyor, adı çeşitli kamu kurumlarına veriliyor. son olarak istanbul'daki koskoca gata hastanesi'nin adı abdülhamit hastanesi olarak değiştirildi.
biz millet olarak tarihimizi hiç bilmeyiz. oysa bu padişah ilginç biridir.
1876-1909 yılları arasında tam 33 yıl boyunca tek adam olarak padişahlık yaptı.
dönemi hezimetler, yenilgiler ve her biri devlete utançlar veren olaylarla doludur.
bu süre içerisinde kazandığı bir tek zafer, bir tek başarı bile olmamıştır.
• * *
1877 yılında rus ordusu osmanlı'ya saldırdı. doğu'dan erzincan'a kadar girdiler, batı'da rumeli ve trakya'nın bir bölümünü ele geçirdiler. bu yenilgi tarihimizde 93 harbi olarak anılır.
kuzey'den gelen ve plevne müdafaasını çökerten rus orduları istanbul'u işgal etmek üzereydi. yeşilköy'e kadar dayandılar. abdülhamit ingiltere'ye başvurup “beni kurtarın” diye ricacı oldu ve ingiliz donanması istanbul'a demir attı.
ruslar o günkü adı ayestefanos olan yeşilköy'de 10 katlı apartman yüksekliğinde görkemli bir zafer anıtı yaptı. abdülhamit derseniz, çok uzun yıllar boyunca padişahlığını bu anıtın yanı başındaki yıldız sarayında (ve hiç utanmadan) sürdürdü.
• * *
tahta çıktığı zaman osmanlı'nın parlamentosu vardı. hemen ilk iş olarak kapattı!..
ve o günden sonra 33 yıl boyunca ülkeyi tek adam-tek despot yöntemiyle yönetti. sadrazam, büyük devlet adamı mithat paşa'yı bugün suudi arabistan'da olan taif kalesi'ne sürdürdü ve orada adamlarına boğdurarak şehit etti.
korkak, vesveseli bir adamdı. padişah kaldığı sürece sarayından sadece cuma günleri namaza gitmek için çıkardı! ne de olsa halife idi!
ülkeyi gizli hafiyeler ve jurnalcilerle yönetti. nice asker ve sivil yurtseverleri imparatorluğun fizan, yemen gibi en ücra köşelerine sürgün edip hayatlarını kararttı.
• * *
evet, korkaktı.
dünyanın en güçlü donanmalarından biri elindeydi. haliç'teki donanmayı “dışarı çıkarsa bu gemiler sarayımı bombalayıp beni tahttan indirirler” korkusuyla orada yıllar boyu çürüttü.
devlet kendisinden sonra balkan harbi ile birinci dünya harbi'ne girdiğinde donanma sıfır düzeyinde idi ve gemiler artık çalışmıyordu!
o iki savaşta yine hezimete uğradık.
elinde ertuğrul isimli ahşap bir firkateyn vardı. onu japon imparatoru'na nişan ve madalya vermek için japonya'ya gönderdi. hint okyanusu'nun fırtınalı denizlerine dayanamayan ahşap ertuğrul dönüş yolunda battı ve 587 denizcimiz boğularak şehit düştü.
• * *
istanbul'da yaşayan lorando ve tubini isimli iki piyasa bankerinden büyük miktarda borç almıştı. geri ödeme zamanı çok geçtiği halde, fransız uyruklu bu iki bankere borcunu ödemedi.
yıl 1901.…bunun üzerine fransa hükümeti limni ve midilli adalarına donanmasını gönderip asker çıkardı.
borç ödeninceye kadar her iki adanın da gümrük gelirlerine el koyduğunu resmen açıkladı.
paçaları tutuşan abdülhamit borcunu ödemek zorunda kaldı.
bu durumlara düşürülen bir devletin saygınlığı olur mu!
• * *
orduyu ve donanmayı yok eden abdülhamit savaştan korkardı. bir tek yunanistan'la savaştı ve kazandı!.. ama hiçbir kazancı olmadı, batılı devletlerin baskısıyla nasihat aldı.
onun döneminde bir karış bile toprak kazanamadık ama verdiği yerler çok!
teselya'yı yunanistan'a, kıbrıs'ı ingiltere'ye verdi.
karadağ, bulgaristan, romanya ve tunus elden çıktı.
gerçek bir despottu…
astığı astık kestiği kestikti ama doğruyu söylemek gerekirse insanları idam ettirmezdi. sürgün edip susturmayı her zaman tercih etti.
kendisine her gün yüzlerce jurnal gelirdi. bu iğrenç jurnalleri verip insanların hayatını kaydıran herkesi saraydan maaşa bağlamıştı. devletin kese kese altınlarını onlara ihsan ederdi. jurnalcilik bir sürü sahtekarın geçim kapısı olmuştu.
• * *
özellikle batı ülkelerinden acayip korkardı. onlarla sorun çıkmasını istemez, ne dedilerse onu yapardı.
yıl 1905. ermeni terör örgütleri kendisine yıldız camisi avlusunda bombalı saldırı düzenledi ve abdülhamit'in kıl payı kurtulduğu bu patlamada yakınında bulunan 26 kişi öldü. ermeniler bu paralı görevi, taşeron olarak kiraladıkları edward jorris isimli bir belçika vatandaşı anarşiste yaptırmıştı.
jorris yakalandı, her şeyi itiraf etti ve idama mahkum edildi… istanbul'daki batılı devletler hemen devreye girip katilin belçika'ya iade edilmesini istediler…
ve jorris'i gizlice iade etti, gemiye bindirip ülkesine gönderdi!
• * *
günün birinde selanik ve makedonya'da ittihat ve terakki cemiyeti kuruldu. yurtsever asker ve sivil aydınlar imparatorluğun içine düştüğü durumlara artık isyan ediyor, özgürlük istiyordu.
yıl 1908. bazı subaylar emirleri altındaki askerlerle birlikte dağa çıkıp meşrutiyet ilan edilmesini, meclis'in yeniden açılmasını istediler.
şimdi dizilere konu olan abdülhamit başına gelecekleri görmüş ve yine korkmuştu.
ikinci meşrutiyet'i ilan etti, 33 yıl aradan sonra meclis'i tekrar açtırmak zorunda kaldı.
süngüsü iyice düşmüştü.
selanik'ten istanbul'a meşrutiyet'i korumak ve sahip çıkmak adına askeri birlikler (avcı taburları) gönderildi. ancak yobazlar-şeriatçılar bu olanlara karşıydı.
avcı taburlarında görevli bazı çavuşları ayarlayıp isyan çıkardılar.
bu isyan tarihimizde 31 mart şeriat olayı olarak bilinir.
• * *
bu kez isyanı bastırmak için selanik ve edirne'den yeni askeri birlikler yola çıkarılıp trenlerle istanbul'a gönderildi.
bunun adı hareket ordusu oldu…
hareket ordusu istanbul'da isyanı bastırdı. kurulan harp divanları gereken yargılamaları yaptı ve çok sayıda yobaz idam edildi.
bu arada meclis toplandı ve abdülhamit'in tahttan indirilmesine karar verdi. yerine kardeşi reşat padişah oldu.
(burada bir parantez açıyorum. bu konuları baştan sona öğrenmek isteyenler osman selim kocahanoğlu'nun şimdi üçüncü baskısı yapılan “31 mart ayaklanması ve sultan abdülhamit” isimli çok ilginç ve öğretici kitabını okuyabilir. (temel yayınları).
• * *
bu sırada balkan harbi başlamış, bulgar ordusu neredeyse istanbul'un kapısına dayanmıştı. ittihat terakki hükümeti istanbul elden giderse devletin eski padişahı da esir düşebilir korkusuyla abdülhamit'i imparatorluğun en güvenilir bölgesi olan selanik'e (çocukları ve karılarıyla birlikte) sürgün gönderdi. orada devlet tarafından kiralanan alatini köşkünde kaldılar.
padişahlığı süresince on binlerce masum insanı sürgün eden şahıs şimdi kendisi sürgün edilmişti!
• * *
abdülhamit 31 mart irtica olayına acaba destek vermiş miydi?
bu konu bugün bile bilinmiyor. elde somut bir kanıt yok. destek vermiş olmasa bile karşı da çıkmamıştı.
bir süre sonra, 1914 yılında birinci dünya savaşı patladı. selanik tehlike altındaydı.
devlet, bu eski padişahı bu kez yine aynı gerekçeyle, düşman eline geçmesin diye istanbul'a getirip beylerbeyi sarayı'na yerleştirdi. 1918 yılında ölünceye kadar orada yaşadı.
• * *
ürkek, korkak, vesveseli bir adamdı. 33 yıl boyunca uyruklarına kan kusturdu.
bu süreçte iyi işler de yapmadı mı? elbette yaptı ama kötülükleri iyiliklerinden çok daha fazladır.
koskoca güçlü donanmayı haliç'te çürüttü.
girdiği her savaşta (rus ve yunan) ordumuzu saraydan yönetmeye kalkışıp yenilgiye uğrattı.
kıbrıs dahil pek çok mülkümüzü yabancılara kaptırdı.
ülkeyi hafiyelerin verdiği gizli jurnallerle yönetti. tahttan indirildikten sonra kurulan heyetler, yıldız sarayı'nda torbalar dolusu jurnaller buldu. ama bunlar okundukça bazı acı gerçekler de ortaya çıktı. abdülhamit'e en karşı bilinen bazıları bile ona jurnal vermişti! bunun üzerine jurnallerin okunmasından vazgeçildi ve hepsi birden heyetler önünde yakıldı!
• * *
rus ordusunun yeşilköy'de, sarayına birkaç kilometre ötede yaptırdığı görkemli zafer anıtının yanında hiç utanıp sıkılmadan padişahlık yapıp devletin onurunu çiğneten bu şahıs şimdi neredeyse “kahraman (!)” ilan edilecek. (bu anıt daha sonra ittihat ve terakki döneminde dinamitlenerek yıkıldı.)
akp iktidarı siyasi masallar okuyup abdülhamit'i böyle yapay yöntemlerle parlatmayı bir yana bıraksın da, tarihin gerçeklerine bir baksın.
o padişahı böyle trt dizileriyle falan aklamak mümkün değildir.
şu kısacık yazıda çok özetle anlatmaya çalıştıklarım herhalde bunun kanıtıdır! -
+1
çöpten aldığı muzu oğluna veren anne
senin gelmişini geçmişinle sülaleni giberim kodumun oğlu gel gib hadi ankara route bar yanı -
+1
çöpten aldığı muzu oğluna veren anne
senin gelmişini geçmişinle sülaleni giberim kodumun oğlu gel gib hadi ankara route bar yanı - daha çok