- 0 / 0 / 57 entry
- 0 başlık
- 2.56 incipuan
amina koyim ikinci nesil caylak
-
0
seçmecilik
karpuz bilimi bu dıbına koyim.
neyse
seçmecilik kurulmuş olan dizgelerden değişik düşünceleri seçip alma ve kendi öğretisinde birleştirme yöntemidir.
i̇nsan davranışlarını modellemek için davranışçılık kuramından yararlanan ama bu kuramı insan davranışlarının hepsini açıklamakta kullanmayan ruhbilimciler (pgibologlar) bu kuramın kullanılışına örnektir -
0
sikizm
şah damarın beynini gibiyor farkındayım ama bu bir dindir. ve inançlara saygılı olmak gerekir. şakaya gelmez.
gerçekte gibhism'dir bu türkçe'si cahil genital -
0
taşakizm
taşak mı yumurtadan olur yumurta taşak da olur. düşüncesine dayanan felsefe akımı bu yannanlar -
0
tözcülük
bir ya da birçok tözlerin varlığını öne süren öğretilerin genel adı. örnek: fransız düşünürü descartes'in öğretisi bir bakımdan tözcü bir öğretidir.
tözcülük, olaycılık (fenomenizm) karşıtı olarak kullanılır. çünkü tözcülüğe göre olayların ardında daima onlara desteklik eden bir töz vardır. -
0
yeni ontoloji
yeni ontoloji, kurucusu ve temsilcisi alman filozof nicolai hartmann olan felsefe akımı. 20. yüzyıl felsefesinin bütünü bakımından çok yaygın ve güçlü bir etkiye sahip olarak görünmese de, kendisini kabul ettirmiş ve özellikle yüzyıl başlarında, özellikle de alman felsefesinde etkili olmuştur. yeni ontolojide husserlci fenomenoloji anlayışının etkisi görülür. fenomenoloji yeni ontolojinin bir anlamda çıkış noktası olmuştur. hartmann bu etkiyle gerçekçi ve eleştirel bir ontoloji anlayışı geliştirmeye yönelir. genel hatlarıyla ifade edilecek olursa, varlık'ı bilginin öncesine koyan ve bilgi teorisinin öncel bir ontolojiye dayanması gerektiğini öne süren bir anlayıştır sözkonusu olan. -
0
yeni hegelcilik
yeni-hegelcilik, hegel'in diyalektik düşüncesinin 20. yüzyılda yeniden ele alan ve bu yönde gelişme gösteren felsefe yönelimi. almanya dışında fransa, i̇ngiltere, i̇talya, rusya, amerika gibi pek çok ülkede etkili olmuş ve yaygınlık kazanmıştır. -
0
yeni kantçılık
yeni-kantcılık 19. yüzyılın ortalarında başlayıp günümüze kadar devam etmiş olan bir felsefe akımıdır. eduard von hartmann ile helmholtz'un kant'a yönelik yürüttükleri çalışmalar, otto liebmann'ın "kant'a dönelim" (zurück zu kant!) çağrısı, friedrich albert lange'nin kant'ın bilgi teorisini değerlendiren çalışması, yeni-kantçılığın doğuşunda etkili ve belirleyici olmuştur.
bu eğilim felsefe tarihinin en uzun süreli eğilimlerinden biri olarak kabul edilir, çünkü günümüze kadar gelen ve hala devam eden bir felsefi tutumu ifade eder. buna yanı sıra özellile 19. yüzyılın sonu ile 20. yüzyılın başlarında etkili olduğu söylenebilir. pozitivist eğilime karşın bir tepki olarak doğup geliştiği de belirtilebilir.
doğa bilimlerinin idealleştirilmesi, sosyal darvinizm'in yaygınlaşması ve pozitivist bilimin giderek güçlenmesine karşı, felsefe içinde gelişen tepki kendisini yeni-kantcılık olarak ortaya koyar. yeni-kantcılar ayrıca hegelci idealizme olduğu gibi marksist materyalizme de tepkilidirler. kantçı düalizm bu yeni-kantcılık eğiliminin temel ilkesidir.bu düalizm fenomen-numen ayrımı üzerien kuruludur ve yeni-kantcı okulların hepsi bu ayrımı sürdürürler.
yeni-kantcı felsefe, kürsü felsefesi ya da akedemik felsefe olarak da adlandırılır, bunun başlıca sebebi bu akımın genellikle üniversite profesörü olan filozoflar tarafından geliştirilmiş olmasıdır. yeni-kantcılık doğa bilimleri eleştirisine paralel olarak bir kültür-bilimleri epistemolojisi geliştirir. yeni-kantcı okulların belli başlıları şöyledir; -
0
özcülük
özcülük (essentialism), felsefede belli bir türe dahil her varlığın o türe ait niteliklere ya da özelliklere sahip olduğunu iddia eden bir akımdır. bir başka deyişle, özcülük belli bir gruba ait belli özelliklerin grubun tümüne genellenerek, evrensel ve her tür bağlamdan bağımsız olarak varolduğunu savunmaktır. -
0
immateryalizm
berkley'in idealizmine verilen addır. materyalizmin tersine alemin kendi kendine hiçbir gerçekliğinin olmadığı; maddenin de, dış alemin de, nesnelerin ve her türlü madde çeşitlerinin de hayallerimiz ve fikirlerimiz dışında var olmadıklarını ileri sürer. ona göre ancak ruh vardır. maddenin varlığı ancak "idrak edilmiş" olmaktan ibarettir -
0
istençlik
i̇stenççilik, istenç kavrdıbına bağlı olarak ortaya çıkmış olan felsefi ve pgiboloji öğretilerini kapsayan akımın adıdır. belirleyici olan istençtir.
i̇stence üstünlük ve öncelik tanıyan, hem bilgi sürecinde hem de ruhsal olayların meydana gelmesinde istenci belirleyici olarak gören eğilimlerden oluşmaktadır. ortaçağ felsefesinde istenççi denilenilecek düşüncelerin ve filozofların ortaya çıkması sözkonusudur. augustinus bu filozofların önemlilerindendir, ona göre ruhsal yetilerin belirleyicisi istençtir. duns scotus'da istence esas rolü veren bir başka ortaçağ filozofudur. 18. yüzyıl felsefesinden itibaren ise istenç kavrdıbının yeniden önem kazandığı görülmektedir. kant'ta mutlak dikkate değer olan anlamında, fichte'de evrenin mutlak yaratıcı ilkesi anlamında istenç kavrdıbının kullanımı ortaya çıkmaktadır.
ancak istenci felsefesinin mutlak bir ilkesi haline getirmiş olan filozof asıl olarak arthur schopenhauer'dir. ünlü yapıtının adını schopenhauer, i̇stenç ve tasarım olarak dünya başlığıyla yayınlamıştır. ona göre istenç, her türrlü gerçekliğin temel ilkesidir. i̇stence önem kazandıran bir başka filozof ise, schopenhauer'in yolunda giden nietzsche'dir. nietzsche güç istenci kavrdıbını öne sürer ve buna göre yaşamın olduğu her yerde bu istencinde olduğunu belirtir. dünyanın ve yaşamın özü güç istenci -
0
pisagorcular
pisagorculuk sayıların nesnelerin gerçek doğasını oluşturudğuna ve ruh göçüne inanırlar. arınma ayinleri uygular ve ruhlarının tanrılar arasında yüksek bir dereceye erişmesi için geliştirilmiş çeşitli yaşam kurallarını takip ederler.
pisagorcuların et yemekten kaçındıkları antik dünyada iyi bilinmekteydi. 1842 yılına kadar "vejeteryan" tabiri yerine pisagorcu tabiri kullanılmaktaydı.
pisagorcuların kullandığı önemli bir dini simge, empedokles'in maddeyi bir araya getiren unsurlarla ilgili teorisiyle ilişkili olduğuna inanılan beş köşeli yıldız (pentagram) sembolüydü. -
0
septisizm
septisizm (skeptisizm, şüphecilik veya kuşkuculuk olarak da adlandırılır) her tür bilgi savını kuşkuyla karşılayan, bunların temellerini, etkilerini ve kesinliklerini irdeleyen, ayrıca aklın kesin bir bilgi elde edemeyeceğini, hakikate erişilse dahi sürekli ve tam bir şüphe içinde kalınacağını, mutlak`a ulaşmanın mümkün olmadığını savunan felsefi görüştür. septisizm felsefe tarihi açısından çok önemli bir yere sahiptir; zira felsefe tarihi boyunca yerleşik kanılar ve inançları sarsmış, felsefe, bilim ve özellikle din konusunda birçok anlayışın değişmesine ortam hazırlamıştır. septisizm (şüphecilik) dogmatizmin (inakçılık) karşıtıdır. -
+2
spiritüalizm
spiritüalizm terimi latince “ruh” anldıbına gelen “spiritus” sözcüğünün sıfatı “spiritualis” sözcüğünden türetilmiş olup ruhçuluk anlamında kullanılmaktadır. türkçe'de tinselcilik olarak da adlandırılmaktadır. günümüzde dinsel, mistik ve felsefi alanlarda pek çok akım, ekol ve gruplar kendilerine spiritüalist adını vermekteyse de aralarında ilke, görüş ve kavram bakımından önemli farklar bulunmaktadır. aralarındaki temel ortak nokta, ruh denilen manevi bir unsurun varlığını kabul etmeleridir. fakat bunlardan bir kısmı, ruhun orijinal ve kendine özgü olduğunu kabul etmez, bir kısmı ruhun sürekli gelişim içinde olduğuna karşıdır, bir kısmı ise ruhun sürekli olarak tekrar bedenlendiğini kabul eder. bu yüzden kimi angiblopedilerde spiritüalizm denen ruhçuluk iki kısımda ele alınır:
1-felsefi spiritüalizm. antik çağdan beri pek çok filozof ruh denilen bir cevherin varlığını savunmakla birlikte, bunlardan bazıları ruhların kendilerine özgü orijinal cevherler olduklarını kabul etmemişlerdir.
2-deneysel spiritüalizm. platon ve pisagor gibi filozofların döneminden 19. yüzyıla dek sistemsiz bir şekilde dalgalanan, reenkarnasyonu kabul eden ruhçuluğun, fransa’da allan kardec tarafından kurulan ilk sistemli biçimidir. fransa gibi kimi avrupa ülkelerinde spiritizm adıyla da bilinir. latin amerika ülkelerinde ise kurucusuna ithafen, kardesizm adını almıştır.
konu hakkında yeterince bilgili olmayanlar spiritüalist sözcüğünün kullanıldığı her akım, ekol ve grubun reenkarnasyonu kabul ettiğini sanmaktadırlar. oysa bu, ruhun varlığını kabul edenlerce kullanılan çok genel bir terimdir. örneğin a.b.d.’de adında spiritüalist sözcüğü bulunan, sayıları yüzü aşkın hıristiyan kurum, kuruluş, örgüt ve tarikat bulunmakta olup, reenkarnasyon ilkesini kabul etmezler.
kimileri ise ruhçuluğu maddeciliğin karşıtı olarak ele alır. bu, felsefi alanda bazı spiritüalist akımlar için geçerli olmakla birlikte, tüm spiritüalist görüşler için geçerli değildir. örneğin neo-spiritüalizm, ruh ve maddenin ayrılığını değil, birliğini savunur ve materyalist görüşten tümüyle kopuk ruhçuluğu eleştirir. -
+5
stoacılık
stoacılık, kurucusu kıbrıs'lı zenon olan felsefe okulu. hellenistik felsefenin en önemli felefelerindendir. zenon okulunu atina'da stoa poikile denilen yerde kurmuştur. kelime anlamı olarak stoa poikile resimlerle süslenmiş direklerden meydana gelen bir galeri görünümündedir. okulun bu adla anılmasının sebebi budur. stoacılar doğaya uygun yaşamayı felsefi olarak benisemişler ve dünya vatandaşlığını savunmuşlardır. mutluluk dış koşullara bağlı olmamalıdır önermesini dile getirmişlerdir. -
0
tradisyonalizm
tradisyonalizm, tradisyonalist ekol. kişi veya topluluk düzeyinde ve gündelik yaşamdan bilgi anlayışına kadar pek çok alanda yönlendirici unsurun zaman ve mekanı aşan ilahi-kutsal ilkelere dayalı olması gerektiğini iddia eden felsefi ve mistik akım. çağdaş öncesi toplumlarda kutsal gelenek yaygın bir kabul gördüğünden ya da en azından muarız anlayışlar yaygın bir geçerlilik kazanmadığından tarihte "tradisyonalizm" şeklinde bir düşünce ekolüne ve bu ekole mensubiyet anlamında "tradisyonalist" şeklinde bir vasıflandırmaya rastlanmamaktır. özellikle aydınlanma çağı ve sonrasından başlayıp çağdaş döneme kadar geçen süreçte hemen her alanda tarihi ve geleneksel olandan kopuş bu kopuşu eleştiren ve kutsal kaynağından kopmayan geleneği savunan kişi ve düşünme tarzlarının ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. tarihte tradisyonalist sıfatıyla maruf kişiler olmasına karşın özel olarak tradisyonalizm ismiyle anılan ekolün ilk sözcüsü fransız metafizikçi, yazar rené guénon 'dur. ekol, perennializm, perennial felsefe veya sophia perennis olarak da bilinmektedir. -
0
transandantalizm
transandantalizm (deneyüstücülük), ondokuzuncu yüzyıl başlarından itibaren amerika birleşik devletlerinin new england bölgesinde edebiyat, din, kültür ve felsefe alanında ortaya çıkan yeni fikirler toplamıdır. bazen transandantal kelimesinin diğer kullanımlarından farkını ortaya koymak için "amerikan transandantalizmi" olarak da adlandırılır. amerikan transandantalizmi döneminin kültür ve toplumunun genel durumuna özellikle de harvard'daki entelektüalizme karşı bir protesto olarak ortaya çıkmıştır. temel inançları arasında, aşkın ideal spiritüel durumun fiziksel ve empirik olduğu ve kurumlaşmış dinlerin doktrinlerinden çok yalnızca bireyin sezgisi yoluyla idrak edilebileceği bulunmaktadır. -
0
yapısalcılık
yapısalcılık batı dünyasında mertyslism olarak bilinir. 19. yüzyılın ikinci yarısında dil, kültür, matematik felsefesi ve toplumun analizinde en fazla kullanılan yaklaşım olmuştur. yapısalcılığın çok belirgin bir okulu olmamasına rağmen ferdinand de saussure'ün çalışmaları genellikle bir başlangıç noktası olarak kabul edilir. yapısalcılığı birçok çeşitlemesi olan genel bir yaklaşım olarak görmek en doğrusudur.
yapısalcılık temelde büyük yapılar, sistemler ve oluşumlarla ilgilidir. yapısalcı hareket çerçevesinde insan davranışları ve olgular bu büyük sistem ve yapılar aracığıyla (örneğin: pgibanaliz, marksizm, darvinizm) incelenmeye ve açıklanmaya çalışılmıştır. yapısalcılığın en etkili olduğu alanlar dilbilim, göstergebilim ve antropoloji olmuştur.
yapısalcılık bir kültürde anlamı ortaya çıkaran alt birimler arasındaki ilişkileri inceler. yapısalcılığın ikinci bir kullanımı matematik felsefesinde ortaya çıkmıştır. yapısalcılık teorisine göre bir kültürdeki mana (anlam) önem sistemleri olarak çalışan çeşitli pratikler, olgular ve aktivitelerle tekrar ve tekrar üretilir. bir yapısalcı, bir kültürde üretilen ve tekrar üretilen anlamın derin yapılarını keşfedebilmek için yemek hazırlanması ve sunulması ritüelleri, dini ayinler, oyunlar, edebi ve edebi olmayan yazılar ve diğer eğlence formları gibi çok geniş bir aktivite çeşidini çalışır. örneğin, yapısalcılığın öncülerinden kültür antropoloğu ve etnograf claude levi-strauss kültür olgusunu mitoloji, akrabalık ve yemek hazırlamasını içine alacak şekilde analiz etmiştir. -
0
yapısöküm
yapısöküm, 60lı yıllarda jacques derrida'nın dönemin önemli düşünce hareketleri olan fenomenoloji, yapısal dilbilim ve yapısal antropoloji çalışmalarının teorik dokularının özenli bir değerlendirmesini sunmaya girişmesi sonucu ortaya çıkmış ve yaygınlaşmış bir terimdir. metinlerle olan tekil ve içkin ilişkisini vurgulayarak derrida bu terimin genelgeçer bir tanımını yapmaktan hep kaçınmış, özellikle geleneksel anlamda bir metodoloji ya da analiz olarak değerlendirilmesine karşı çıkmıştır. yapısökümün tanımları daha çok negatif terimler ile yapılabilse de derrida'nın düşüncesinin her zaman nietzsche'ye referanslı bir olumlayıcı bir hamle olduğunu teslim etmek gerekir. deconstruction terimi türkçe'de farklı şekillerde karşılanabilir olmakla beraber, yapısökümcülük, hem yaygın olarak kullanılmakta hem de söz konusu içkin değerlendirmenin metnin teorik örgüsüne ilişkin bir uygulama olması itibariyle iyi bir karşılık sunmaktadır.
yapısöküm, felsefe, iletişim sosyolojisi, eleştirel düşünce, sosyoloji, mimarlık, estetik, edebiyat teorisi ve benzeri bütün alanlarda yaygınlaşmış ve genel bir etki kazanmıştır. -
0
belirlenemezcilik
indeterminizm, ilk defa m.ö. 250 yıllarında epikuros tarafından ortaya atılmıştır. epikür, çağdaşı olan demokritos’un atom konusundaki görüşlerine katılıyordu. ancak her şeyin önceden belirli olduğu bir evren fikri nedense onu rahatsız ettiğinden, atomların belirlenebilir hareketlerine bir belirsizlik faktörü eklemiştir. ona göre atomlar, zaman zaman yörüngelerinin değişmesine sebep olan tesadüfi bir savrulma yapmaktadırlar. bu yüzden de, evrende olan biten şeylerin önceden nasıl olacağını kestirmek imkânsızdır. her şey atomların tesadüfi hareketlerine bağlıdır. epikür’ün bu görüşü, 20. yüzyılın kuantum elektrodinamiği fiziğinde heisenberg tarafından ortaya atılan "belirsizlik ilkesini" andırır. - daha çok