• 5 / 5 / 3007 entry
  • 303 başlık
  • 9 trend
  • 10,730.62 incipuan

alan garrner "I am going to give you the choice I never had"

  • +5
    siz hiç kendi cenazenize katıldınız mı
    --spoiler--
    hala okuyanlar oldugunu gormek guzel
    --spoiler--
    ···
  • 0
    futbolcu olacaktim lan ben
    --spoiler--
    bir sigara arasi
    --spoiler--
    ···
  • 0
    futbolcu olacaktim lan ben
    sahaya dogru yeni transfer edilmis yildiz futbolcu edasiyla ciktim.
    yeni yeni toplaniyordu takim.
    beyaz sapkasi, agzinda dudugu, beyaz lacoste tisortu ve onu geren gobegiyle faruk hoca gorundu.

    yanima kadar gelip \"hayirli olsun\" dedi ve gitti.
    tum tombisligine ragmen bu kadar cool olunur.
    olum sen arkadan bakinca yuruyen bir armutsun lan, ucamayan bir zeplin, yokus asagi devrilsen
    durmak icin carpacagin binayi o koca gotunle yikacak bir cisim, tag your tombik friends’in bu neyin collugu demek istedim ama demedim.

    sahanin ortasinda toplandik
    ···
  • 0
    futbolcu olacaktim lan ben
    bir cumartesi sabahi ilk antremanima gitmek uzere uskudar’daki evimden kulube dogru minibuse bindim. altimda man utd esofmani uzerimde 23 beckham real madrid formasi.
    hayallerime ilk adim diyorum "suradan iki kadikoy" diyorlar.
    bugun en onemlisi ilk gun diyorum, iki kisi kadikoyun para ustu geliyor.

    "oglum bugun seni taniyacak hoca ilk izlenim onemli diyorum" "acibadem’den gecer mi diyor teyze" anladim ki bu amina koydugumun minibusunde hayal kurmak imkansiz.

    neyse kulup duraginda indim. sirtimda cantam bahce kapisindan girdim. zaten minibusten dolayi gerginim

    guvenlik "kulube mi geldin""
    ben "kulupten baska bir sey var mi iceride"
    guvenlik "dalga mi geciyorsun olm"
    ben "abi sen mi dalga geciyorsun, 15 yasimdayim ful forma cantayla gelmisim, vergi dairesi memuru muyum sence"

    neyse bu malca diyalogun ardindan soyunma odasina gidip cantami kilitledim.
    ···
  • +2
    futbolcu olacaktim lan ben
    yas oldu 28,

    bir gece vakti aklima gelince beni huzunlendiren, tavandaki avize taslarinin yansimasina gozlerim dalmisken \\\"\\\"hay gibeyim\\\"\\\" dedigim anilar butunudur.

    13 sene oncesine gidelim. petek dincoz ’un zamanin libido kaynagi oldugu emre aydin’in aldatan sevgilisine yazdigi ayda 1 cikan sarkilarin gundemde yer aldigi, akilli telefonlarin en akillisinin sinbo tost makinesi gibi fotograflar cektigi, acun’un diablo adinda bir kediyie giberim seni yavsak diye cikistigi, baykal’in son pompasina kostugu zamanlar. guzeldi.

    benim de topcu olma hayalimin oldugu, mankenlerle ozel yatimda uzun esek oynayip, antremanlara maserati ile gelmeyi umdugum yillardi.
    sonra ise epey enteresan ve trajikomik olaylar silsilesi basladi.

    beylerbeyi futbol kulubune yazilmak icin ailemi ikna etmistim.
    artik geriye topcu olmak kaliyordu.
    ···
  • 0
    real madrid e dur diyen futbol baronları
    27 yaşındayım 20 yıldır avrupa futbolunu takip ederim. ben hiçbir dönem real madridin yıldız almadığını görmedim.

    real madrid üst üste 2 kez alınmamış şampiyonlar ligi kupasını 5 yılda 4 kez alarak tenekeye çevirdi. kupanın prestiji düştü. dünyanın en zengi kulübü en iyi oyuncusunu sattı ve yerine kimseyi almadı. son 3 yıldır adam akıllı kimseyi almıyorlar ve sonunda bu yıl çöküşe geçtiler.

    dünyanın en zengin takımısın. son 5 yılda 4 kez avrupa şampiyonu olmuşsun ama 3 yıldır yıldız transfer etmiyorsun. yetmiyor ronaldoyu satıyor kaleci alıyorsun. üstelik kadron yaşlanıyor. saka gibi... bana kimse bunu anlatamaz. geçsinler o işleri.

    net şekilde futbol baronları sen biraz dur dediler.
    ···
  • +1
    başakşehir şampiyonluğu neden önemli
    insanların pek farkında olmadıkları bir konu var.

    şimdi bilindiği üzere basakşehir şampiyon yapılıp, şampiyonlar ligine yollanıp araplara satılacak. bu gün gibi açık. yani araplar şlde boy göstermeyecek bir takımı satın almak istemezler. burası tamam, cepte.

    lakin insanların farkında olmadıkları konu şu, başakşehir bir arap milyardere satılınca adam buraya para akıtacak ve ambargo koyacak, tam bu noktada galatasaray fenerbahçe ve beşiktaş taraftarı su an hiç sıcak bakmadıkları araplara satılma işini istemeye başlayacak.

    stadyumlar mevcut hükümet tarafından bence önemseniyor, futbol bu ülkede çok önemli. 3 büyükler bu haliyle satılamaz, taraftar istemez. lakin araplara satılmış, büyük yıldızlarla 3 büyükleri 5 10 yıl durmadan tokatlayıp şampiyon olacak bir basaksehir sonunda 3 büyük taraftarında, yeter artık bizi de satın arkadaş seviyesine getirecek.

    böylelikle basaksehir eliyle 100 yıllık camialar araplara satılacak ve siyasal islam futbolun da tek hakimi olacak.
    ···
  • +1
    anti gerçek
    --spoiler--
    siz yerleşin, devam edecek
    --spoiler--
    ···
  • +1
    anti gerçek
    kapıyı bana 60'lı yaşlarında bir kadın açtı. epey öksürüyordu, cümlesine giremeden pek çok kez öksürdü. bana hoş geldiniz, yukarıda sizi bekliyor dedi. ben ise tüm şaşkınlığımla afedersiniz, yanlışınız var, navigasyon yanlış getirdi beni, burada kimseyi tanımıyorum dedim.

    gülümsedi ve kendiniz dahil kimseyi dedi.
    açıkcası bir matrix esprisi yapmamak için kendimi zor tuttum, yüzümde belli belirsiz bir tebessüm ile içeriye adımlıyordum ki arabamın sesini duydum. evet gidiyordu.
    yaşlı kadınla göz göze geldim telaşla, o sırada kolumdan tutarak, merak etme kahya arabanı içeri çekiyor dedi. şaşkınlık ile elimdeki araç anahtarını gösterdim, kadın ise gülümsedi ve beni içeri alarak kapıyı kapattı.
    ···
  • +1
    anti gerçek
    beyaz ve yüksek tavanlı bu eski köşkün terkedilmiş görüntüsünün yanı sıra, 3.katındaki orta camdan gözüken ışığı açıktı. navigasyonu tekrar kontrol ettim. sarıyer'deki evimi gösteriyordu ama nerede olduğum hakkında hiçbir fikrim yoktu. arabayı kapatıp kitleyip çıktım. köşkün paslı kapılarına doğru adımladım. bahçe kapısını şöyle bir salladım ve üzerinden karlar döküldü. o sırada köşkün eski püskü zilini okuyabildim. pentagram içine yazılmış, 2521122 sayıları vardı. alfabe harf numaralandırmasına göre URAS kelimesi ortaya çıkıyordu. Uras'ın anldıbının talih şans olduğunu biliyordum aynı zamanda eski mitolojik bir tanrı ismiydi. tüm bu düşünceler içinde kapıyı iterek köşkün kapısına yürüdüm.

    kapının yanında bir şahin tutacağı vardı, kola geçirilenlerden. mistik ve gizemli bir yer olduğu açıktı, bir yanım arabaya dönüp işime gücüme bakmamı söylese de, varoluşumun temeli merak duygusu beni ele geçirdi ve kapıyı çaldım.

    üst kattan inen ayak seslerini kapının ötesinden duyuyordum. adımların sonunda ahşap gıcırdıma sesi de bu sese eşlik ediyordu.
    ···
  • +4
    anti gerçek
    akşam güneşi kendisini yeni yeni belli ederken, şirketten günün yorgunluğunu da sırtıma alarak biraz erken çıktım. şehir karla beyaza bürünürken,
    sanayileşen dünyanın kötü kokusu ve sesi zihnimi epey yoruyordu.

    biraz ileride park halinde olan aracıma yürüdüm. klagib bir beyaz yakalının dünyası gibi, içte mutsuz dışta özenilen bir yaşam sahibiydim.
    aracıma atladıktan sonra, levent'ten sarıyer'e doğru yola koyuldum.

    navigasyonuma ise evimi işaretlemiştim. radyodan serenade çalıyordu.
    hayatım, uzun bakışmaların olduğu ağır çekim bir fransız filmi gibiydi.
    hava da kararmaya başlamıştı, lakin tanıdığım sokaklara gelmemiştim.
    navigasyonu kontrol ettiğimde, o tiksinç kadın sesi hala kendinden çok emindi. sanırım yeni taşındığım evime alternatif bir rota çiziyor dedim.

    15 dakika daha yol aldım, enteresan sapaklardan ve değişik yollardan gitmeye devam ediyordum. navigasyonun bozulmuş olduğunu düşündüm, kapatmaya yeltendim aleti ve o an, hedefiniz 200 metre sonra sağınızda kalacak uyarısı geldi.

    hayır evime veya sokağıma hiç benzemiyordu ama yine de aracımı biraz merakla sürdüm. hedefinize vardınız uyarısı geldiğinde, hiçliğin ortasında bir köşkün önündeydim.
    ···
  • +1 -1
    aslan mı daha güçlüdür kaplan mı
    şimdi bize yıllardır aslan rakipsiz gibi anlatıldı lakin bir süredir yaptığım araştırmalar sonucu yetişkin kaplanın yetişkin aslandan daha iri (50 kg kadar) olduğunu ve yetişkin kaplanın yetişkin aslandan çene kuvvetinin daha fazla olduğunu gördüm.

    çinliler deep webde bir çok aslan kaplan versusu paylaşıyormuş. henüz izleyemedim ama genelde başabaş olduğunu duyduk okuduk.

    bilgisi ya da fikri olan, ya da bilgisi sonucu fikri olanlar paylaşsınlar.bir açıklığa kavuşturalım.

    adam akıllı bulabildiğim tek video bu. yalnız buradaki kaplan dişi, o yüzden net bir fikir alamayız.
    ···
  • 0
    fenerbahçe taraftarının asıl sorunu
    ben sorunun yönetimde hocada ya da başka etkenlerde olduğunu düşünmüyorum. iyi niyetli de olsa sorun tam olarak fenerbahçe taraftarında.

    2006 denizli faciasından, şampiyonluğun son hafta kaçtığı trabzon, galatasaray maçlarına kadar kocaman bir pgibolojik yıkımdan geçti bu camia. dolayısıyla ben fenerbahçe taraftarında borderline ya da obsesif bozukluk gibi belirtiler görüyorum. dediğim gibi son 15 yılda çok fazla travmatik olay yaşadılar.

    tam da bu sebeple aşırı bağlanma, başarısızlığı algılayamama gibi semptomlar gösteriyorlar. örneğin hala 2000lerin başından kopabilmiş değiller. evet alex çok değerliydi ama hala neden bu canlı tutma, iadei itibar yapıldı yeni yönetim tarafından. tamam deyin geçin değil mi?
    ama yok bariz şekilde geçmişten kopamıyorlar. bu yüzden son 4 yılda başarısız olmuş ersun yanal'a bu kadar bağlıydılar. çünkü son güzel zamanlarını onla yaşamıştı onlar.

    bu tıpkı aşık olunan kişiyi unutamamaya benziyor. ya aşık olunan kişinin benzerlerine koşuyorlar ya da bitmiş bir şeyi canladırmaya çalışıyorlar.

    fenerbahçenin ihtiyacı olan şey geçmişi artık rahat bırakmaktır.
    aykut gidiyor ersun geliyor, ersun gidiyor aykut geliyor, alex bir türlü gidemedi 10 yıldır. bu sağlıklı değil. rakipleri galatasaray ve beşiktaş günümüz futboluna ayak uydurmaya çalışırken fenerbahçe hala 2010lardaki ruhunu arıyor. bu da zaman kaybı ve pgibolojik yıkıma sebep oluyor. ve de bu büyük potansiyel harcanıyor.

    fenerbahçe taraftarı ne zaman geçmişi azad edip, oldu bitti geleceğe bakıyoruz derse, hala 5 yıl önceki hocasını arayıp çağırmazsa, hala 10 yıl önceki topçusunu özlemeyi bırakırsa, o vakit yeniden dirilecektir.
    ···
  • +2
    mavili morlu not defteri
    kapıyı bana 60'lı yaşlarında bir kadın açtı. epey öksürüyordu, cümlesine giremeden pek çok kez öksürdü. bana hoş geldiniz, yukarıda sizi bekliyor dedi. ben ise tüm şaşkınlığımla afedersiniz, yanlışınız var, navigasyon yanlış getirdi beni, burada kimseyi tanımıyorum dedim.

    gülümsedi ve kendiniz dahil kimseyi dedi.
    açıkcası bir matrix esprisi yapmamak için kendimi zor tuttum, yüzümde belli belirsiz bir tebessüm ile içeriye adımlıyordum ki arabamın sesini duydum. evet gidiyordu.
    yaşlı kadınla göz göze geldim telaşla, o sırada kolumdan tutarak, merak etme kahya arabanı içeri çekiyor dedi. şaşkınlık ile elimdeki araç anahtarını gösterdim, kadın ise gülümsedi ve beni içeri alarak kapıyı kapattı.
    ···
  • +1
    mavili morlu not defteri
    beyaz ve yüksek tavanlı bu eski köşkün terkedilmiş görüntüsünün yanı sıra, 3.katındaki orta camdan gözüken ışığı açıktı. navigasyonu tekrar kontrol ettim. sarıyer'deki evimi gösteriyordu ama nerede olduğum hakkında hiçbir fikrim yoktu. arabayı kapatıp kitleyip çıktım. köşkün paslı kapılarına doğru adımladım. bahçe kapısını şöyle bir salladım ve üzerinden karlar döküldü. o sırada köşkün eski püskü zilini okuyabildim. pentagram içine yazılmış, 2521122 sayıları vardı. alfabe harf numaralandırmasına göre URAS kelimesi ortaya çıkıyordu. Uras'ın anldıbının talih şans olduğunu biliyordum aynı zamanda eski mitolojik bir tanrı ismiydi. tüm bu düşünceler içinde kapıyı iterek köşkün kapısına yürüdüm.

    kapının yanında bir şahin tutacağı vardı, kola geçirilenlerden. mistik ve gizemli bir yer olduğu açıktı, bir yanım arabaya dönüp işime gücüme bakmamı söylese de, varoluşumun temeli merak duygusu beni ele geçirdi ve kapıyı çaldım.

    üst kattan inen ayak seslerini kapının ötesinden duyuyordum. adımların sonunda ahşap gıcırdıma sesi de bu sese eşlik ediyordu.
    ···
  • +1
    mavili morlu not defteri
    akşam güneşi kendisini yeni yeni belli ederken, şirketten günün yorgunluğunu da sırtıma alarak biraz erken çıktım. şehir karla beyaza bürünürken,
    sanayileşen dünyanın kötü kokusu ve sesi zihnimi epey yoruyordu.

    biraz ileride park halinde olan aracıma yürüdüm. klagib bir beyaz yakalının dünyası gibi, içte mutsuz dışta özenilen bir yaşam sahibiydim.
    aracıma atladıktan sonra, levent'ten sarıyer'e doğru yola koyuldum.

    navigasyonuma ise evimi işaretlemiştim. radyodan serenade çalıyordu.
    hayatım, uzun bakışmaların olduğu ağır çekim bir fransız filmi gibiydi.
    hava da kararmaya başlamıştı, lakin tanıdığım sokaklara gelmemiştim.
    navigasyonu kontrol ettiğimde, o tiksinç kadın sesi hala kendinden çok emindi. sanırım yeni taşındığım evime alternatif bir rota çiziyor dedim.

    15 dakika daha yol aldım, enteresan sapaklardan ve değişik yollardan gitmeye devam ediyordum. navigasyonun bozulmuş olduğunu düşündüm, kapatmaya yeltendim aleti ve o an, hedefiniz 200 metre sonra sağınızda kalacak uyarısı geldi.

    hayır evime veya sokağıma hiç benzemiyordu ama yine de aracımı biraz merakla sürdüm. hedefinize vardınız uyarısı geldiğinde, hiçliğin ortasında bir köşkün önündeydim.
    ···
  • +22 -1
    siyah ceket
    https://www.youtube.com/watch?v=Zl9FTlKK1e0

    yanıma kadar adımladı ve soğuk elleriyle yüzümü tuttu.
    sakinleş dedi.
    gözlerinde taklit edilemeyecek bir şefkat vardı.
    sakinleştim dakikalar sonra.

    titreyen bir sesle neden yapıyorsun bunları dedim. bana dönerek o konuşmayı yaptı.

    neden mi? evrendeki her şey nedensellik üzerinedir. ben insanlıktan hep nefret ettim.
    pragmatist, çıkarcı ve yalancı ademoğulları, nezaketten uzak, saygısız yaşayan siz.
    sanata dair hemen hiçbir şey bilmeyen, dünyaya hiçbir şey vermeden dünyanın her şeyini alan, bu ihtiyar gezegeni sömüren siz... çoğunuz için hiç umut yok.


    kimsin sen diyebildim sesim titrerken.

    ''kimim? ben boticelli'Nin ateşsiz cehennem tablosundaki ateşim. ben mona lisa'nın belindeki el,
    picasso'nun asimetrik resimlerindeki simetriyim, ben iskender'in tek dünya hayaliyim,
    ben wilde'ın aforizmaları, nietzche'Nin beynini kemiren cevabım. ben insanoğlunun hakettiği şeyleri onlara verirken bunlardan haz alanım

    -sen şeytansın dedim korkuyla.
    +hayır... ben tanrıyım

    diye cevapladı. tüm bu narsistliği hak ediyor gibiydi ama yine de sinir bozucu bir narsistlikti.

    buna istinaden.
    sen tanrı değilsin, sadece bir yamyamsındedim.

    yamyamlık, bir türün kendi türünü yemesi sonucu yapılacak bir çıkarımdır. henüz hiç insan yemedim'' dedi.

    espri yaptı ama durum tespiti olması beni ürperti.
    artık sadece uzaklaşmak istiyordum.

    tekrar nameless'ın evine döndük.
    ···
  • +10
    siyah ceket
    gördüğüm şeyi nasıl tarif edebilirim bilmiyordum.
    onlarca ceset vardı, onlarca... hepsi 5 adet masaya ve sandalyelere dikilmişti.
    çoğunun yüzünde öldürüldüğü anın dehşet dolu ifadesi vardı,
    bazılarını ise yine yüzlerini gerdirerek gülümsetmişti.

    uzaktan bakıldığında bu ölülerin oturduğu bir cafeydi.
    kimisinin eline kahve bardağı dikmişti.
    kimisinin elinde sandviç vardı.

    kendi dünyasını dizayn etmişti burada. ölülerden kurulmuş bir cafe.
    çığlıklar içinde kaçmaya çalıştım. ama kapı kapalıydı.
    evet bir seri katilden fazlasıydı. tamamıyla bir pure evil yani safiyane kötülük durumu vardı.

    çığlıklarım 5 ya da 6 dakika sürdü. tansiyonum düşer gibi oldu.
    o ise ihtiyarı o arada gidip bagajdan alıp getirdi.
    onu da çırıl çıplak soyarak masadaki tek boş sandalyeye dikti.

    ihtiyarın yüzüne ifade vermeedi. o ifadeyi sevmişti anlaşılan.

    sonra bana dönerek ilk defa bilgi birikimini açarçasına bir konuşma yaptı.
    ···
  • +14
    siyah ceket
    arabanın bagajındaki ceset ile tekrar evinin yoluna koyulduk.
    bu defa dönüş yolunu daha dikkatli izledim.
    şile'de, ormanların arkasında bir dağ eviydi bu.

    ne olduysa bana dönerek sana bir şey göstermek istiyorum dedi.
    milyarlarca sorum vardı aklımda, neden bunları yapıyorsun, neden dünyayı istiyorsun,
    neden insanlıktan nefret ediyorsun, neden ve neden... ama hiçbirini soramadım.
    belli ki, anlatacağı her şeyin bir zamanı vardı.

    bana göstermek istediği şey için, patikanın çatalından, sol tarafta olana girdik.
    toprak yol arabayı titretiyor, uzun farlar, karşıdaki engin ağaçları olduğundan daha heybetli gösteriyordu.

    yıkık dökük bir yapıya geldik ormanın içinde.
    burası taştan bir evdi, ama duvarlarının yarısı yoktu.

    +buraya neden geldik?
    -göstereceğim şey burada.

    bir süre önümden adımladı, o'nu takip ettim.
    yer yer bastığım yeri kontrol etsem de, ayaklarımın altında kırılan kopmuş ağaç parçaları
    beni tedirgin ediyordu.

    daha sonra önümde durdu ve yerdeki ağaç parçalarını sağa sola kaldırdı.
    ardından yerden demir bir tutacağı kavradı ve kaldırdı.
    aşağı doğru inen ufak bir tünel açıldı.

    daha ne kadar şaşırabilirdim bilmiyordum.
    yutkundum. ve soğuktan üşümüş kollarımı ovuşturarak onun arkasından merdivenden
    yerin altındaki bu tünele indim.

    etraftaki mumları yaktı.
    bir süre etrafı inceledim. korkutucu bir mağaraydı. bu canavarın mağarası.
    plağı taktı ve bu çalmaya başladı.

    https://youtu.be/Zi8vJ_lMxQI?t=60

    kafamı sola çevirdiğimde ise hayatımın en korkutucu anını yaşadım.
    ···
  • +9
    siyah ceket
    --spoiler--
    devam ediyoruz 10 dakikaya
    --spoiler--
    ···
  • +21
    siyah ceket
    --spoiler--
    yorum bırakın arkadaşlar, okuyup çıkınca başlık yukarılara çıkmıyor.
    --spoiler--
    ···
  • +12 -1
    siyah ceket
    --spoiler--
    gece devam edecek
    --spoiler--
    ···
  • +11
    siyah ceket
    https://youtu.be/Lhv_yFMuwxs

    önce adamı bir süre izledi. elindeki şampanyasından yudumlar alarak.
    ifadesiz bir şekilde adama bakıyor. gelip geçerken bize selam veren insanlara
    ya da soru soran garsonlar, aniden içten bir gülümseme ile cevap veriyordu.
    o an canavarı gördüm. o gülümsemede gördüm. o içtenlikle dönüşünde gördüm.
    ama insanlar uzaklaştığı an adama aynı ifadesizlikle kitleniyordu.
    aklından milyarlarca hesap yapıyor, onu daha öldürmeden defalarca öldürüyordu.

    bir yanım adamın yanına kadar koşup, kaç git buradan demek istiyordu. bir yanım
    ise bir aslanı avlanırken izleyen bir belgeselci merakıyla olayı izliyordu.

    daha sonra adamın yanına adımladı.
    siyah smokininin cebinde tek eli, diğerinde ise kadehi ile adımladı yavaşca.

    ne konuştular bilmiyorum ama adam gülümsedi ve bahçeye çıktılar.
    arkalarından çıktım.
    adamla bir süre daha sohbet etti. sadece \'arabamda bizans döneminden kalma gümüş kadeh
    var? cümlesini duydum nameless\'ın. koleksiyoncu bu ihtiyar ise şaşkınlıkla karşıladı.

    ihtiyarın bir kaç kez, şaka mı? ciddi misin? sözlerini duydum.
    daha sonra nameless\'ın arabasına doğru ilerlediler.
    arkalarından adımladım. nameless şüphesiz benim izlediğimi biliyordu.

    bagajı açtı, ihtiyara bir kutu verdi. ihtiyar bu kutuyu arabanın kaputuna koyup,
    hevesle aççmaya çalışırken, şimşek gibi bir hareketle ense köküne bir bıçak sapladı.
    tek damla kan akmadı, ihtiyar ise önce kaskatı kesildi bir kaç saniye sonra öldü.
    yan yatırıp, kucağına alarak arabasının bagajına koydu ihtiyarı.

    kanım yine çekilmişti, ama kendime itiraf edemesem de, izlemek beni cezbetmişti.
    kalbim korkudan yerinden çıkacak gibiyken yanıma geldi, ve işimiz bitti gidebiliriz dedi.
    ···
  • +17
    siyah ceket
    https://youtu.be/mmCnQDUSO4I

    çok lüks o baloya gelmiştik. sanat çevresinden, elit çevreden bir çok isim vardı.
    ağır bir makyaj yaptım tanınmamak için, zaten nameless'a göre kimse gazetede bir kere gördüğü kayıp bir kadın yüzünü o haldeyken tanıyamazdı. rahat olmamı söyledi.
    insan pgibolojisine bir sosyopatın, bir pgibiyatr olarak benden daha hakim olması ise epey ilginçti.

    ortada vals yapan çiftler, şampanyalar, martiniler, viskiler süslüyordu bu yüksek tavanlı hoş salonu.
    kendisi girişte kolunu uzattı nazikçe, ben de aynı incelikle koluna girdim.

    içeri adımladık. garsondan iki şampanya alıp ayakta, yüksek masaların birine kurulduk.

    +buraya tam olarak neden geldik dedim.
    -tanışmam gereken önemli bağlantıları olan insanlar var dedi.
    +kim düzenliyor peki bu baloyu?
    -annem...

    çok şaşırdım. bu şaşkınlığı atlatamadan orta yaşlı bir kadın bize doğru adımladı.

    'ah geldin demek oğlum. bu güzel hanfendi kim' dedi kadın.

    nameless; bir misafir.
    ben; memnun oldum efendim.
    annesi; ben memnun oldum asıl. isminiz nedir?
    ben; el... a..
    nameless; ismi leyla.
    annesi; memnun oldum kızım.

    aklımdaki tek soru nameless'ın adını sormaktı ama saçma olacağı için soramadım.

    nameless; dans eder misin benimle, ortam çok renkli?

    bunu sol elini belinin arkasında tutarak, sağ elini bana doğru hafifçe uzatarak,
    çok centilmence demişti. dans ettik bir süre.
    göz temasından kaçınmaya çalıştım ama bazen ise uzun uzun baktım.

    nameless, omzumun arkasındaki yaşlı adamı görüyor musun?
    ben; evet.
    nameless: bu gece o'nu öldüreceğim.
    ben; nasıl? neden? niye (şeklinde panikledim)
    nameless; bir planım var. uzun vadeli bir plan. bu da yapılması gereken şeylerden biri.

    çok kararlıydı, durdurmak istedim ama sonra içimde hiç bilemediğim bir his uyandı.
    bir yanım yeniden izlemek istedi bunu. gözlerimdeki tedirginliğin onay vermeye
    döndüğünü görünce bana 'medeniyet insan olmaktır, öldürmek ise insani bir dürtüdür' ela
    dedi.

    ilk defa hanımı eklememişti.

    tüm bu şakınlık içinde onun avlanma evrelerini izledim.
    ···
  • +11
    siyah ceket
    evet geçelim sorulara tekrar dedim gülümseyerek.

    +kötü bir çocukluk geçirdiğini tahmin ediyorum. detay verir misin?
    -hayır.
    +peki... hayatında en mutlu olduğun an nedir?
    -çokca haz aldığım an oldu ama bunun yanında hiç mutlu olmadım.
    +senin için haz nedir?
    -insan hayatlarına dokunmak. ya sonlandırmak ya da yeni bir hayat vermek.
    +olulu anlamda etki ettiğin insanlar oldu yani?
    -evet öyle denebilir.
    +annen hayatta mı? görüşüyor musun?
    -elbette. haftada 1 yemeğe giderim mutlaka.

    bu cevabı çok şaşırtmıştı. sosyopatların sevemediklerini biliyorum diye yanıtladım.

    +yanlış, sosyopatlar odaklanabildikleri sürece birçok iyi şeyi hissedebilirler.
    ama kendimi sadece bir sosyopat olarak tanımlayamam.

    -nasıl tanımlarsınız?
    +çok daha fazlası. zamanla yapabildiklerimi göreceksiniz ela hanım.

    tebessüm ettim sadece.

    bir süre sonra bana çok şaşıracağım 'hadi şehre gidelim' teklifini sundu.
    kendisini çok iyi saklamıştı, onun tanınması imkansızdı ona göre, lakin ben kayıptım ve polis arıyordu. beni tanıyan insanlar var nasıl olacak şeklinde düşüncelerimle bindim arabaya.

    sarıyer'de boğaza nazır çok şık ve lüks bir davete gittiğimizi söyledi.
    yolda ise kendisine smokin bana ise şık bir elbise aldı.

    açıkcası kendimi kayıp hissediyordum. ne yapacağımı, ne yaptığımızı bilmiyordum.
    bir katilin yanında neden durduğu mu da. ama efsunlu gibiydi o.
    kopmak için mantıklı sebeplerin hiç biri, beni ikna etmiyordu.
    ···
  • daha çok