
- 1 / 1 / 475 entry
- 154 başlık
- 2 trend
- 1,973.80 incipuan
akhan "Türk,ilim irfan sahibi olmalıdır."
-
0
ben türk üm baylar
ilk defa böype bir hadis senden duyuyorum.
Kaynak kim kadir mısıroğlu veyahut mustafa armağan felan mı ? -
0
kitap hazinedir
dizi ve filmlerse kişiliklere bürünmüş hayallerinde birleşen gerçekliklere zulmeden bir kurgudur.
Okuyun beyler bayanlar,şu sözlüğe 5-6 saatinizi ayıracağınıza kafa dağıtmaya 1-2 saatliğine gelin. -
-1
talat paşa kimdir
Mehmet Talat Paşa (1874-1921) ittihat ve Terakki kurucularından ve önde gelen siyasetçilerindendir. Meclis Vekilliği, Dahiliye Nazırlığı, Posta Vekilliği ve 1912'de Sadrazamlık yapmıştır.
Talat Paşa, 1874 yılında Edirne'de doğdu. ilk öğrenimini Vize ilçesinde yaptı. Edirne Askeri Rüştiyesini bitirdikten sonra Edirne Posta ve Telgraf idaresinde katiplik, Alyans israil Mektebi'nde Türkçe öğretmenliği görevlerinde bulundu. Çok genç yaşlarda siyasetle ilgilenmeye başladı, Sultan ikinci Abdülhamid Han’a karşı mücadele eden jöntürklerin çalışmalarına katıldı. Bir süre sonra tutuklandı. Selanik'te Posta ve Telgraf Müdürlüğünde memurluk ve başkatiplik yaptı.
ittihat ve Terakki Fırkası adını alan Osmanlı Hürriyet Cemiyeti'ni kurdu. Selanik’te mason locasına girdi. Masonların ve onlar arasındaki yahudi ve Sabetaycı dönmelerin etkisini ittihad ve Terakki örgütlenmesi için kullandı. ittihad ve Terakki kışkırtıcılığını geniş alanlara yaydı. iki defa istanbul'a giderek ittihad ve Terakki Cemiyeti'nin şubesini kurdu ve teşkilatlandırdı.
ikinci Meşrutiyet'in ilanında milletvekili oldu. Hüseyin Hilmi Paşa kabinesinde içişleri Bakanlığı’na getirildi, Babıali Baskını’nı düzenleyenler arasında yer aldı. Edirne'nin Bulgarlar tarafından ele geçirilmesinden sonra ordunun harekete geçerek şehri geri almasından sonra Bulgarlarla istanbul'da yapılan barış görüşmesini birinci delege olarak katıldı. 1917 yılında sadrazamlığa yani başbakanlığa getirildi.
Birinci Dünya Savaşı'ndan çekilen Rusya ile Breslitowsk'da yapılan barış antlaşmasına Osmanlı Devleti adına katıldı. Temmuz 1918'de sadrazamlıktan ayrıldı. Birinci Dünya Savaşı'nın Osmanlı Devleti için büyük bir yenilgi ile sonuçlanmasından sonra Ahmed izzet Paşa'ya bıraktığı mektupta, millete karşı hesap vermek üzere geri geleceğini, gerekirse mahkemeye de çıkacağını bildirerek ülkeden ayrıldı.
15 Mart 1921'de bir Ermeni tarafından Berlin'de öldürüldü ve Berlin'deki Türk Mezarlığına gömüldü. 1943'te kemikleri istanbul'a getirilerek Şişli'de Hürriyet-i Ebediye tepesinde toprağa verildi. Talat Paşa'nın Meşrutiyet ve I. Dünya Savaşı yıllarını ele alan anıları ölümünden sonra "Talat Paşa'nın Hatıraları"(1958), "Talat Paşa'nın Anıları" (1986, 1990) adı altında yayımlandı. -
+2 -1
mantık şaheserleri
Halk Partili üç mebus, Bülent Ecevit, Ali ihsan Göğüş ve Coşkun Kırca, Millet Meclisi Başkanlığına bir kanun teklifi sunarak “Bakanlar Kurulunun yabancı memleketlerde basılmış eserlerden sakıncalı bulduklarını yurda sokmama yetkisi”nin kaldırılmasını istemişler. Bu yetki anayasada kabul edilen hürriyetlerle bağdaşmıyormuş.
Adalet Partili mebus Gökhan Evliyaoğlu da kendi partisinin Meclis Grubu Başkanlığına verdiği önergede Halk Partililerin bu teklifini “olumlu” diye vasıflandırdı.
Bu dört mebusdaki mantık mekanizması ibretle tahlile değer niteliktedir. Demek ki Türkiye aleyhinde de olsa Bakanlar Kurulu hiçbir eserin memlekete girmemesi için karar veremeyecektir. Mesela Kıbrıs davasında Yunanlıların haklı bulunduğunu Hatay’ın Suriye’ye verilmesi gerektiğini, Atatürk’ün ahlaksız bir sarhoş ve Türk Milleti’nin soysuzlaşmış bir sürü olduğunu savunsa o eser Türkiye’ye girecektir. Bakanlar Kurulu “giremez” dedi mi, anayasaya aykırı davranmış olacaktır.
işte, hürriyet ve yobazlığın insanları nereye kadar düşürdüğüne ait şaheser örnekler….
Acaba dünyanın herhangi bir yerinde bu kadar sınırsız bir hürriyet var mı? Din uğruna bazen bilim gerçeklerini bile yasaklayan medeni ülkeler yok mu? Bu türlü eserlerin Türkiye’ye sokulmasıyla kaybımız ve sokulmasıyla kazancımız ne olur?
Türkiye’de bir Atatürk Kanunu, bir Tedbirler Kanunu varken ve kimse bunlara ses çıkarmazken sen tut, dışarıda basılan eserler yurda girsin diye teklif yap. işte laf kıtlığında asma budamak buna derler.
27 Mayıs 1960’dan beri bir “anayasaya aykırı” tekerlemesi çıktı. O zaman bir ortaokulun haylazları kendilerini döndüren öğretmenin bu hareketini anayasa ya aykırı bulmuşlardı ya, bu her iki anlamı ile bay mebusların önergeleri de zihniyet bakımından bundan pek farklı değil.
Bakanlar Kurulu bir bekçiler kurulu mudur? Bu kurul, Türkiye’ye zararlı yayınların girmesini önleyemeyecek olduktan sonra neye yarar? Özgürlük, mözgürlük, hepsini anladık… Fakat bunun sınırı yok mu? Elbette var. Var ama o sınırı kanunlar değil, insanların beyni, düşüncesi, vicdanı ve ahlakı çizer. Özgürlük diye Türkiye’de ne komünist propagandası yapılabilir, ne poliandri derneği kurulabilir, ne de sokaklarda çıplak olarak gezilebilir.
Türkiye’de Atatürk’ün aleyhine yazılamadığı gibi israil’de Filistin’in Araplara geri verilmesinden, hürriyetçi Amerika’da da isa’nın gayrimeşru bir çocuk ve Meryem’in zaniye olduğundan bahsedilmez. Çünkü hürriyetlerin şartı, zemini, zamanı ve toplumun çıkarlarına uygunluğu ilkesi vardır. Onu aştın mı hürriyet yobazı olursun.
Hürriyet, güneş ışınları gibidir. Çoğu insanı çarpar, hatta öldürür.
Şu mebuslar ne şahane sosyal demokratlar!… Vitamin ekgibliğinden zayıf düşmüş bulunan Türkiye’ye bütün vitaminleri birden yutturarak onu bir anda diriltmek istiyorlar. Bunu yaparken zavallı zayıf Türkiye’yi ölümün kucağına atacaklarını hesaplayamıyorlar.
Herhalde beyinleri anayasaya aykırı da ondan.
-Hüseyin Nihal Atsız -
+1
türkçülüğün kaideleri ve ülküsü
Esenlikler.Öncelikle Millet kavramı nedir Millet ne demektir onu açıklamak istiyorum.
Millet : Belli bir coğrafya üzerinde yaşayan, ırk,dil, tarih,yasa, geleneklerin ve adetlerin birliği, fizik ve fikri benzerlikler, ekonomik ihtiyaçların üretimi gibi sebeplerle birlikte yaşamak hususunda bir arzu duyan ve meydana getirdikleri medeniyetin özelliklerinden dolayı ve bunlar oranında kendilerini diğer milletlerden farklı hisseden insanlardan oluşan toplumdur.
Türkçülükte bu kaide üzerine kurulmuş ve bu kaide için çabalayan Türk gençlerinden oluşur, şimdi birkaç Müslüman kardeşlerimiz yok işte ırkçısınız, ayrımcısınız diyecektir, kime göre neye göre ? Kardeşim kendi milletimi diğer milletlerden çok sevmek suç mu,cehennemde yanma sebebi mi,ayrımcılık olmaz diyorsun eminim ki sende suriyelilere sövüyorsun.
Bizim ülkümüz Turandır, Türklüğün pekişmesi Türk örf, adet ve töresinin yaşamasıdır, kendini başka milletten görenden hayır beklememektir.
Takmışsınız ağzınıza bir Irkçılık insanlık suçudur, gitmiş inanmışsınız bir iki ergenin 'Türk olmayan ölmeli, Türk olmayan gebermeli' laflarına, kalkmış davamıza hakaret ediyorsunuz,ya beyniniz oval yada kafanız şurup kıvamında..
Önce Türkçülük neydir ne değildir bil.
Biz milletlere düşmanlık etmiyoruz, düşmanımız zaten belli diyoruz, bize saygı duyana saygı duyuyoruz, bize sevgi gösterene sevgi gösteriyoruz.
Davamızı 15 yaşında sosyal medyada elini bozkurt yapıp ''Allah Türk'ü Korusun'' diyen ergenlerden ibaret sanmayın.
Kalın Sağlıcakla. - daha çok