0
Liseden uzun zamandır görüşemediğim bir arkadaşım beni ziyarete gelecekti. Heyecanlanmıştım oldukça. Geleceği gün sabahtan evi falan toparladım, fazlasıyla zamanımın kaldığını görünce duşa girmeye karar verdim. Tam saçımı şampuanlamaya başlamıştım ki kapı çaldı. Banyo rafının üstündeki saate baktım saat daha 11 buçuktu o ise 1de gelecekti. Herhalde işini erken bitirdi deyip hemen bornozumu sarınıp çıktım. Ben kapıya gelene kadar 3. defa çalmıştı. Ne olur ne olmaz diye kapı deliğine baktım. Arkadaşım orda durup adeta gözlerimin içine bakarak bana sırıtıyordu. Gülümseyip kapıyı açtım ve girmesi için geri çekildim. "Saçımı durulamam gerekecek, bir 5-10 dakka bekleyebilirsin değil mi?" dedim ve içeri girmesini bekledim. Ama o girmedi. Dışarı bakınca arkadaşımın orda olmadığını fark ettim. Belki ben görmeden içeri gitti diyerekten salona, oturma odasına, mutfağa, hatta yatak odasına bile baktım ama yoktu. Rahatsız olmuştum. Bir kez daha dışarı bakarak kapıyı kapattım. Sonra banyoya geri döndüm ve saçlarımı durulayıp kurutmaya başladım. Kuruyunca üstüme bir şeyler giyip tekrar banyoya gittim. Saçlarıma fırçayla şekil vermeye çalışırken, tekrar zil çaldı. Tekrar gittiğimde bu sefer kapının önünde kimse yoktu. Apartmana girmek için çalmış olduğunu düşünüp ilk başta aşağıya sesimi göndermek için olan düğmeye bastım ve "Kim O?" dedim. Ses gelmedi. Sadece parazitlenme gibi olan o cızırtı vardı. Tüylerim diken diken olmuştu. Tekrar düğmeye basıp "Kim O?" diye seslendim. Hoparlörden "Ben Selin, hadi ağaç ettin beni aç şu kapıyı." sesini duyunca, üstümdeki ağırlık bir anda gitti ve apartmanın kapısını açmak için düğmeye bastım. Aradan birkaç saniye geçmemiştiki kapımın zili çaldı. "Ne çabuk." diye mırıldanarak kapıyı açtım ve açmamla Selin içeri daldı. Sonra beni şöyle bir süzdü. "Hem değişmişsin hem değişmemişsin." dedi ve kıkırdadı. Kapıyı kapatıp kilitledikten sonra "Sen salona geç, ben de çayları koyayım." dedim ve ben mutfağa o salona gitti. Çayları koyarken içeri seslendim. "Nasıl, beğendin mi evimi?" diye. Ama içeriden ses gelmedi. Televizyonu açmış olabileceğini düşündüm ve salona gittim. Ancak gitmemle şoka uğradım. Selin orda değildi. Panikle etrafıma bakındımdım. Sonra arkamı döndüğümde onunla burun buruna geldik. "Evi dolaşıyordum. Gerçekten çok büyük ve ferah. Hoşuma gitti." dedi ve salondaki koltuklardan birine attı kendini. "Ne oldu? Hayalet falan mı gördün?" dedi ve kıkırdadı. Gülümsemeye çalıştım ve çaylarla içerden geldim. Tam oturmuş çayımdan bir yudum alıyordum ki telefon çaldı. Çayı masaya bıraktım ve büyük antika aynamın hemen altındaki rafta duran telefonu açtım. Daha alo diyemeden bir ses, "Tatlım, burada anormal bir trafik var. Sana saat 1de orada olurum demiştim ama hayatta yarım saatte oraya gelemem. 1 buçuk gibi orda olurum tamam mı?" dedi telefondaki ses. Şaşkınlık ve dehşetle gözlerim büyüdü. Bu Selin'in sesiydi. "Tamam. Olur." dedim ve aynadan arkamdaki koltukta oturan Selin'e bakmamaya çalıştım..
"Kimdi?" dedi arkamdaki koltukta oturan Selin. Dehşet ifademi saklamaya çalıştım. "Bir arkadaş. iş yerinden. Toplantımız ertelenmiş." dedim ve gülümsemeye çalışarak yanına oturdum. Ve elimi özellikle şekerliğe çarpmasını sağlayacak ve onu düşürecek şekilde çaya zütürdüm.
"Ah! Olamaz!" dedim ve şekerleri toplamaya başladım. Ve Selin'in ayaklarına bir kaçamak bakış attım.
Ayakları tersti. Kafamı kaldırmamla gözlerine baktım. Artık bana bakan Selin değildi. "Demek Selin aradı? Öyle mi?" dedi son derecede karanlık bir sesle. Bana doğru eğildi. "Ben neyim peki?" dedi ve daha ne olduğumu anlayamadan masayı üzerime itti. Geriye doğru düştüm ve masanın köşesine başımın çarpmasıyla bilincimi kaybettim.
Uyandığımda hastaneydeydim. Ve yanı başımda duran gerçek Selin'i fark ettim. Uyandığımı görmesin diye gözlerimi yumdum. Evimdeki Selin kimdi, eğer gerçek Selin yoldaysa? ''