-1
Feminizm nedir?
"XVIII. yüzyılda Fransa’da filozoflar ve kadın yazarlarca ortaya atılan ve savunulan, daha sonraki yüzyıllarda her toplumda yandaş bulan, kadının siyasal ve toplumsal haklar bakımından erkekle eşit olması gerektiğini öne süren ve bunu gerçekleştirmeye çalışan akım." Kaynak; Vikipedi.
Yukarıda yazan kısa argümandan da anlaşılacağı üzre; feminizm, kadın ve erkeğin eşitliği üzerine kurulmuş, bireysel olarak kadının da toplum içerisinde bir rol aldığını kanıtlayan bir görüştür. -Bazı toplumlarda kadın ikinci planda olsa da, bazı toplumda da kadın en tepede bulunan varlıktır.-
Bazı toplumlara ilişkin iki örnek verelim;
1- Kadının en tepede tutulması;
•
Eski Türk inancına göre ‘’Han ile Katun’’ gök ve yerin evlatlarıdır. Kadının yeri yedinci kat göktür.
•
Eski bir Türk atasözü; ‘’Birinci zenginlik sağlık, ikinci zenginlik iyi bir kadın.’’
•
Yine Arap gezgini olan ibn’i Batuta şöyle der ‘’ “Burada tuhaf bir hale şahit oldum ki o da Türklerin kadınlarına gösterdiği hürmetti. Burada kadınların kıymeti ve derecesi erkeklerinden daha üstündür.”
-Burada Türkler'den örnek göstermemin nedeni; daha sizden olsun, anlaması kolay olsun diyedir.-
2- Kadının ikinci planda tutulması;
•
Cahiliye Araplarının kız çocuklarını diri diri gömmeleri bir gerçektir. Kız çocuğa sahip olmak onursuzluk sayılırdı.
•
Budizm’in kurucusu Buda ise; ilk başlarda kadınları dinine kabul etmemiştir.
•
ingiliz piskoposu Dour’un 1888 yılında Westminster Kilise’sinde vaaz verirken söyledikleri ;
“Bundan yüz sene öncesine kadar kadın erkeğin sofrasına oturma hakkına sahip olmadığı gibi sorulmadan söze başlaması da caiz değildi. Kocası başının ucuna kocaman bir sopa asardı ve karısı ne zaman emrini tutmazsa onu kullanırdı. Erkek çocuklar ise; analarına ev içinde bir hizmetçi kadından fazla paye vermezlerdi.”
-Burada vermek istediğim örnek; "Türkler kadını el üstünde tutarken, Araplar, ingilizler ayaklar altına alıyordu" değil, yukarda belirttiğim açıklamanın aynısıdır.-
Buraya kadar eski dönemlerde kadına verilen önemin iki şeklini size açıkladım. Yalnız filmimiz bundan sonra başlıyor. iyi okumalar, efendim..
Kadın, yaradılışından beri çok hırpalanmış bir canlıdır. Gerek savaşlarda, gerek ailevi ortamda, gerek töre hukukunda, gerekse toplum içerisinde. Örneğin; bir kadının, eşinin sözü üzerine söz söylemesi, eşinin otoritesini hiçe saydığını düşünürlerdi. Peki bu gerçekten "otorite sarsma" eylemi midir? Zannımca, hayır. Çünkü yuvayı yapan dişi kuş, ailevi kimlikte de etkili bir rol oynar. Buna bir örnek; eşi çalışan bir kadının, ev işlerini yapması, pazar alışverişi yapması, fatura ödeme işlemlerini gerçekleştirmesi, onun eve katkıda bulunduğunu göstermez mi? Şuna şöyle de bakabilirz; "eğer aynı evde yaşıyorsa, bunları görev olarak benimsemeli. Kimse babasının hayrına iş yapmıyor" diyebilirsiniz. Çünkü bu doğal ve yapılması gereken bir eylemdir. Aksi halde; evde durup, hiçbir iş yapmayan bir eşi ne yapalım?
Yüzyıllar sonra insanlar medeniyetle bütünleştikten sonra kadının önemi zamanla yükselmeye başladı. Bilimde, sanatta, tarihte, sporda.. toplumun her kısmına yayılan kadın, artık eskisi kadar "onur kırıcı" olarak görünmemeye başladı. Bu beraberinde toplumun refahlığını da getirmiş oldu. -Diyebilirsiniz; "ne alaka şimdi toplum refahlığı ile", haklısınız bunu sormakta ama biraz mantık yürütürsek alakanın derinliğini anlamış olursunuz. Eğer kadın sürekli hırpalansaydı, "toplum" olarak, "kadınlar" huzursuzluk yaşadığı için, kendi rollerini gerçekleştiremeyeceklerdi. Bu bir düzene kavuşunca da toplum refaha kavuşmuş oldu, ister istemez..
..
1-Günümüz dünyasında kadının ezildiği coğrafyalarda yapılan bir tek eyleme rast gelmiyoruz. Neden?
2-Arap ülkeleri başta olmak üzere, Afrika'ya doğru uzanan yaşam alanlarındaki kadınların katledilmesi, ezilmesi veya hırpalanması neden ülkemizde konu edilmiyor?
3-Feminist bir bireyin ırkı var mıdır? Varsa, hitap ettiği ırk dışındaki kadınları ele alamaz mı? -Çünkü ben bu ülkede, dış ülkelerdeki kadınlara verilen önemi göremiyorum.-
..
2017 yılında rastladığım neredeyse çoğu feminist arkadaşın en büyük sıkıntılarından birisi de "giyinme" faktörü. Daha sonrasında da erkekler ile girdiği kıyasıya mücadele.
Feminizm neyi temsil etmekte? Kadınların refahını, toplumdaki statüsünü. Peki bu arkadaşlar neden sadece giyinme ve erkekler ile mücadelenin peşindeler?
Ferhunde'yi tanıyan var mı aranızda? Kur'an yaktığı iddia edilip, taşlanarak ve o da yetmeyip yakılarak infaz edilen öğretmen kadın. Onun tek suçu aslında; cami önlerinde muska dağıtan sahte hocaların sahtekarlığını anlatmaktı.
Özgecan'ı tanıyan var mı aranızda? Dolmuşta son yolcu olduğu için şoförün levye ile dövüp, çok kez bıçaklayarak tecavüz ettiği masum, genç kız. Onun tek suçu aslında; o gece tek başına araca binip, Mersin'e gitmek istemesiydi.
Çilem'i tanıyan var mı aranızda? Eşi zorla fuhuş yaptırdığı için, onuruna yediremeyip eşini öldürdü. Onun tek suçu aslında; mutlu bir yuvada, aile huzuru içerisinde yaşamaktı.
Ferhunde, Özgecan ve Çilem gibi niceleri var. Ben sadece onları sınıflandırmak amaçlı örneklendirdim. Ferhunde, doğru bildiği yolda can verdi. Özgecan, bir erkeğin anlık keyfi yüzünden can verdi. Çilem ise onuruna yediremediği için bir can aldı.. Suçlu kim?
...
Dünyada bu kadar acı gerçekler yaşanırken evinde oturup, sokağa çıkmadan "kadın hakları da kadın hakları" diye bağıran bir kadını ne kadar ciddiye alabiliriz? 4 duvarın ortasında bağırsan ne yazar? Yankı yapar, kulaklarına girer, oradan beynine gider. Kime bir yarar sağlar? Kimseye..
Ama sokağa çıkıp, haklı bir biçimde katledilen kadınları, katletmeye mecbur bırakılan kadınları haykıra haykıra "kadın hakları" diyen bir kadını ne yaparsınız? Ben başımın üzerinde tutarım, ceketimin iç cebinde saklarım. Saygı duyarım..
..
Gelelim şimdi feminizm-faşizm ilişkisine..
Birçok grupta denk geldim, son olarak da bu gece onedio sitesinde denk geldim bu faşistlere. Neden faşistler peki?
Lgbt ve türevleri toplum için hiçbir faydası olmayan bu etkinliklerden ayrılmayan, ama konu gerçek kadın haklarına gelince sesini çıkarmayan tipler, bu gece pislik yüzlerini tekrar gösterdiler bize. Tek dertlerinin giyinme özgürlüğü olması, cinsel özgürlüğün olması, küfrün kötü bir şey olmaması gibi saçma sapan nedenler..
Neden giyinme özgürlüğüne bu kadar takılıyorsunuz?
Neden sokak ortasında sevişme özgürlüğü bu kadar onur duyucu geliyor sizlere?
Neden küfür etmek zorunda hissediyorsunuz?
Ve en önemlisi de; kendilerini erkekler ile bir tutması. Hiçbir zaman kadın ile erkek eşit olmadı. Çünkü kadın ve erkeğin becerileri yüzyıllardır farklıdır. Bunu statü olarak değil, zekai ve fiziksel yönden ele alıyorum.
Kaldı ki, kendi cinsini korumak dışında başka bir eylemi olmayan bir insanın, faşizmden başka ne gibi bir eylemi olabilir?
..
Son olarak;
Feminist değil, ilk önce insan olmayı öğrenin. Ayrıca feminizmin entelektüel kısmı ile değil, pratik kısmı ile ilgilenin. Gülünç ve cahil olduğunuzu ben anlatmayayım size..
En son olarak da; yukarıda birçok karşıt örnekler verdim. Bu size "çelişki" olarak değil de "örnek" olarak yansısın. Eğer anlamakta güçlük çekiyorsanız birkaç kere daha okumanızı tavsiye ediyorum..
ÖZET : Kadınlar olmadan bir hiçiz. Biz olmadan da kadınlar bir hiçler. Şunu anlamaya çalışın; olması gerekeni yapmaya çalışın. Amacınız sidik yarıştırmak değil, gerçekten devrim olsun. Yoksa mide bulantısından başka bir şey değilsiniz.
Kadınlarımızı seviyorum..
