1. 1.
    +8 -3
    Pek anlamam böyle şeyleri yazmaktan herşeyde basar şu kafada bu durumlarda ne nasıl yazılır bilemem, hani mutluluğun tarifi yoktur derler ya kaybetmeninde tarifi yokmuş. Yinede bırakıyorum parmaklarımı kalbime emanet klavye tuşlarına, bakalım o becerebilecek mi. Dökülenler oradan gelendir, becerirsem birşeyler yazmayı heralde bende sevmişim derim gerçekten.

    Alışıyor insan diyorlar ya harbiden acıya alışıyor insanlar. Çok sevmiştim biliyorum o da sevmişti belkide heves etmişti yada rolünü iyi oynamıştı 1.5 sene. Çok uzun değildi belki ama çok doluydu, sonu yok gibiydi.

    Sonra birşeyler oldu hala anlamadığım şeyler oldu, bir sabah kalktım ki minik bebeğim ölmüş, ailem dağılmış, evim başıma yıkılmış. Tüm hayallerim, kurduğumu düşündüğüm geleceğim birkaç sözde boğulup gitmiş. Hep komik gelen şeyler güldürmüyor, komik bulduğum o arabesk sözler saplanıp kalıyor. En sevdiğim yemeğin tadı nedense bozulmuş oluyor, acıkmıyor insan 4 te kahvaltı yapıp gece 3 de ikinci sigara paketini yarılamış boş mide ve kalple yatağa gömülüyor. Henüz yeni kurumaya yüz tutan yastıkla cebelleşmek için. Belki rüyamda görürüm diye seviniyorum ama uyanmakta koyuyor sonra. Gece boyunca bölünen her uyku diliminde telefona sarılıyor eller, hani düşünmez sağ kolumu veririm diyorum ondan gelen bir mesaja.

    insanın gelmeyecek bir şeyi beklemesi, uzaktan uzağa sevmeside güzel oluyor bazen. Bazen mutlu olduğunu düşünüyorum, bende mutlu oluyorum. Bende mutlu edebilirdim, isterse her gece kapısında yatardım diyorum. Bazen çok kızıyorum ona, ama hiç nefret edemiyorum. Bazen okulunun kapısına gidiyorum, bazen kaldığı yurdun önüne. Hiç gözükmüyorum uzaktan uzağa seviyorum güldüğünü görünce istem dışı gülümsediğimi fark ediyorum. Bazen ilk aldığım hediye olan saatine baktığını görüyorum galiba beni seviyor diyip kandırıyorum kendimi. Birgün aldığım kazakla gördüm, gittim Beşiktaş sahilinde akşama kadar denizi izledim gülerek, muhtemelen deli diye onlarca kişiyide güldürdüm arkamdan ama olsun o gün mutluydum ben.

    O bundan sonra olmayacak bile olsa saklıyorum bebeğimize koyucağımız ismi, evlenceğimiz yeride saklıyorum. Beraber gittiğimiz yerlerde dolaşıyorum ara sıra, güzel oluyor. Kimi günler hiç çıkamıyorum odamdan, gözlerim yanıyor, şişiyorlar heralde. Çok utanıyorum arkadaşlarımdan pek anlatamıyorum kimseye.

    Bazen parfümünün kokusunu duyuyorum metroda yada otobüste işte o zaman inmiyorum oradan içime çekiyorum doya doya. Gidip geliyorum aynı hatta kafamı yerden kaldıramıyorum.

    Anlıyorum bazen insanın hayatı 21 yaşında sona erebiliyormuş, umarım kalan kısmı uzun tutmaz yaradanım. Ne mi kaldı geriye; hediye ettiği kalemlerle binlerce kez ismini yazdığım kağıtlar, üç günde bir yıkayarak 5.5 aydır her gece yatağa girdiğim bana aldığı ilk hediye olan polar, kalbimin sol yanında bir sızı, gözümden aralıklarla birkaç damla yaş hepsi bu..
    ···
   tümünü göster