1. 1.
    0
    çok azmıştım. sadece ve sadece kurumuş takları, ince kıvırcık kılları, sırılsıklam terli teni, buram buram sidik kokan zütleri yalamak istiyordum. tam bu iş için tutkulu, azgın ve şehvetli bir züt yalayıcı ararken mousemun tık sesleri ve klavyemin titrek butonlarının haykırışı arasında serkan'ın yine yazar alımı açmış olduğu haberini 3,5 numara astigmatlı gözlerim ile gördüm. bu bir sevinç çığlının uğultusu, çocukların neşeli cıvıltıları, kedilerin mıyavlayışı, sımsıcak yaz günlerinde inceden esen meltem yelinin gölgesinde hamak kurup dinlendiğim ağacın yapraklarını hışırdatması gibi huzurla doldurdu içimi. artık üyelik alıp hunharca zütünü yalatacak birini bulabilecektim.

    gelgelim yaptım. üyelik aldım traşlanmış yannanımı sıvazlarken ve kılsız zütümün arasına kaçan boxerın rahatsızlık veren o iğrenç hissiyatını hissederken üyelik aldım. tüm bunları yaparken hiç düşünmüyordum. hiçbirşeyi düşünmüyordum. sadece bir züt yalatıcısı aramak için gelmiştim.

    güzel kavisli zütünü bana emanet edecek,her gün en az 3 öğün kuru takların enfes kokulu domates parçacıklarıyla ahengini, boxerına damlayan son damla sidiğin tadına baktıracak bir züt yalatıcısı arıyacaktım.

    elbette bu hikayenin birde geçmişi vardı. ilk züt yaladığım o sonbahar gecesi... dışarda ağaçlar artık kendilerine yük olan o kahverengi, kuru ve bir o kadar haysiyetli yapraklarını döküyorlardı. yapraklar hiç bir kelime söylemeden 3 ay beraber oldukları efendilerine tekrar boyun eğip birer birer dökülüyordu yere. ve ben o yapraklara basarak gidiyordum kaderimin değişeceği yere. o gün... o gün kusa kusa yaladım ilk zütümü. ama nasıl,kim yaptırdı bana bunları... tüm bunları yazmam, size anlatmam ve capsleri paylaşmam için bana bir neden söyleyin..

    özet : ben tahir züt yalamaya geldim.
    ···
   tümünü göster