1. 10551.
    +7 -1
    biraz sonra, içeceklerimizi yudumluyorduk..

    "burası sadece kafeden ibaret değil bu arada" dedim,

    "hıım?"

    "yazları şu an bizim bulunduğumuz ön kısmın üstünü filan açıyorlar, restoran tarzı bir yer oluyor, kahvaltı-ya da fast food yiyecekler var..iç taraf her zaman kafe-bar şeklinde, alttaysa disko var x)"

    "hıı (: bak sen"

    "ama tabi ben cici çocuk olduğum için gitmiyorum o kısımlara :p ..maksimum bir kaç masa ileri kadar otururum işte, ilerisi beni bozar x)"

    güldü, "kesin öyledir x)"

    konuşmaya devam ettik..o, heyecanlı heyecanlı bir şeyler anlatıp, hem beni güldürüp, hem kendi gülerken, arada kendimden bir şeyler sıkıştırarak ya da onun söylediklerini yorumlayarak katılıyorum sohbetine..ve doyasıya izliyorum onu bu vesileyle..

    doya doya..

    sanki ilk defa görüyormuşum gibi hevesle..

    sanki son defa görebilecekmişim gibi tutkuyla..

    onu anlatmak istiyorum biraz.. nasıl bir kız bu buse? nasıl görünüyor?..ne yer ne içer, nasıl düşünür, nasıl hisseder kısmını zaten ilerleyen bölümlerde takunu çıkarana kadar işleyeceğim zaten..ama bu gece, bana kendini şimşek hızı ve gücüyle aşık eden bu kızın güzel yüzünden, gözlerinden bahsetmek istiyorum..

    bir kere, muhteşem bir kahverengi timsali kendisi... karakteristik, paintin, filli boyanın, monami pastel boyanın kahverengisini kıskandıracak kadar güzel, kahverengi gözler.. içleri gülen, ne çok iri, ne çok ince, anlamlı, badem gibi gözler..

    ve canlı, gür, düz kahverengi saçlar.. omuzlarına dökülüyor, yanaklarına değiyor, gözlerinin önüne düşüyorlar bazen, bazen de zarifçe süzülüyorlar kulağının arkasından..

    insan hiç cansız bir varlığın yerinde olmak ister mi arkadaş?

    aha işte ben o saçların yerinde olmak istiyorum neredeyse..tek bir saç teli bile olsam yeter, ama asla dökülmemek, sonsuza dek yanaklarında, boynunda, omuzlarında, gözlerinin önünde kalabilmek şartıyla (:

    buğday tenli bir kız buse.. benim gibi, benden biraz daha koyu olabilir, belki 1-2 ton.. gözlerinin ve saçlarının kahvesiyle çevrelenince bu ten, bu kez de sütlü kahve gibi bir şeyler çıkıyor ortaya.. içmeye doyamayacağınız türden.. şekerli, ballı.. köpüklü..sıcacık..

    çok hoş bir ses tonu var.. konuşması, diksiyonu, vurguları..

    öyle konuşan fok balığı gibi değil yani, aman allah korusun.. tatlı bir kız olabilmek için, kişinin 5 yaşındaki halinin sesiyle konuşmaya çalışmak zorunda olmadığının en büyük kanıtı benim için kendisi.. ince, berrak sesi her daim kulağımın keyfini yerine getiriyor.. duydukça duyasım geliyor.. eminim güzel şarkı da söylüyordur..bir ara söyleteceğim bakalım x)

    yuvarlak yüz hatları var, ve o yüzün üzerindeki her bir detay, sanki rönesans döneminden bir heykel tıraşın elinden çıkma gibi.. yahu bir insanın hiç mi kusuru olmaz arkadaş? biraz daha büyük ya da yamuk olsaydı burnun ne olurdu ki sanki? ya da kaşların biraz daha kalın, dudakların biraz daha ince olsaydı?..zaten yeterince güzel, güzel huylu değil misin be sevgilim? ne olurdu sanki kulakların da biraz kepçe olsaydı?..gene de severdim ki ben seni?..ama bu mükemmellik niye?..korkuyorum bu kadar güzel olmandan.. kendimi yetersiz, tipsiz, öz güvensiz hissediyorum hacı??..kendimde, yüzümde, gözümde, vücudumda, her şey bana batar oldu senden sonra,

    "acaba burnum yamuk mu lan?" "ağzım çok mu büyük?" "göbeğim mi var yoksa?" diye kendime sormaya başladım sayende..

    ama senin güzelliğin yanında, bütün güzellikler vasat be sevgilim.. vasat hissediyorum kendimi.. eziyorsun resmen beni..ne vardı bu kadar güzel olacak?..
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster