1. 201.
    0
    biz odaya yerleştikten sonra irena bizi bahsi geçen dereye zütürmek üzere çıkardı evden. 200 metre kadar ilerde olduğunu söyledi. etraftaki evlere bakarak yürüyordum. çok garip bir ev gözüme çarptı. epey uzaktaydı. tarlaların ortasında tarlaya gidenlerin barınması için yapılan bir kulübe gibi görünüyordu daha çok. evi süzerken farkına varmadan dereye gelmişiz. "işte burda." dedi irena. çok feci bir koku ile birlikte iğrenç bir bataklıktı bu. öyle bildiğiniz şırıl şırıl akan bir dere değildi. ben köprüyü görünce "bu köprü o köprü mü acaba?" dedim. ananem o tahta köprü çoktan yıkılmıştır. bu onun yerine sonradan yapılmış bir köprüdür herhalde." dedi. akşam üzeriydi, ama hava henüz kararmamıştı. bir ürperti geldi bana köprünün üstündeyken. bataklığa bakarak yürüyordum. eylül başı yani sonbahardı, bir rüzgar çıktı benim ürpermemin hemen ardından. sonbaharda burası çıkan rüzgarlarıyla bilinirmiş irena'nın söylediğine göre. o an bataklıktan çıkan bir el görür gibi oldum, ama bildiğin gördüm yani. resmen bir el uzanmıştı dışarıya doğru. işaret parmağı kegib bir eldi. bu tür olaylara biraz da olsa alışmaya başlamıştım. annem yerine teyzeme gösteriyordum artık. "görüyor musun?" dedim. "neyi?" dedi. "işte orda, dışarı doğru çıkmış eli görmüyor musun?" dedim. döndü, baktı. "evet." dedi. sonra bişeyler okumaya başladı içinden. gözlerini elin olduğu noktaya dikmişti. ananem de teyzeme katılmıştı. el ele tutuşmuş bişeyler söylüyorlardı. el çırpınıyor, yardım istiyor gibiydi adeta. kulaklarımda bir çınlama başladı onlar okumaya devam ederken. iki elimle kulaklarımı kapatıyordum, ama kafamın içinden geliyordu bu. kulaklarıma pamuk da tıkasam nafileydi. teyzem bağırarak "¡vete al diablo-cehenneme git." dedi. ve el birden kayboldu. onun kaybolmasıyla kulaklarımdaki çınlama da geçti.
    ···
   tümünü göster