0
şaşkındım, imkansızdı bu, imkansız... gerçekten imkansızdı... aramadığım yer kalmamıştı, son yedi ayım onu aramakla geçmişti ama ne izine ne de kendisine rastlıyordum...
yoktu, yok... yokluğun ne demek olduğunu onun yokluğundan daha çok anlamıştım, dedemden sonra bir insanın varlığı beni mutlu ediyordu ama onu da bir hiç uğruna kaybetmiş, bulamıyordum... sanki yer yarılmış, o da içine girmiş de orada yaşıyordu...
ama şimdi tam karşımdaydı, başında kırmızı bir şapka önündeki kitabı okuyordu...
"zeynep" dedim... daha yakından görmek için cama yaklaştım... oydu... zeynep'ti bu... zeynep...
el sallayayım da beni görsün diye elimi çektim ama kelepçeliydim, elim gelmedi... burnumu cama dayadım... görmüyordu beni, içim içimi yiyordu...
ya o bizi geçecek ya da biz onu geçecektik... ona kendimi göstermeliydim... görmeliydim onu...
arabanın cdıbını açayım dedim, ellerim kelepçeli...
ne yapacaktım ben, ne yapacaktım...
"zeynep" diye bağırdım...
ama öyle bir bağırdım ki bağırışımla ayyaş kılıklı herifin üstüme çullanması bir oldu...
amirim dedim, zeynep gidiyor... ne olur bir dakika duralım da görelim onu...
ayyaş kılıklı polis enseme şaplağı yapıştırdığı gibi, başımı ensemden bastırdıkça bastırıyordu, ben kendimi kurtarmak için ensemdeki ayyaşı var gücümle ittim...