1. 1.
    0
    Şahın huzuruna çıkan Yavuz Selim Han, evvelâ küçümseyici bir tavırla baştan aşağı süzülür Şah ismail tarafından. Ne de olsa basit bir derviş görünümündedir her şeyiyle.
    Şah ismail satranç diliyle sorar:
    -Bre derviş! Sen misin Şahın karşısına vuruşmak için rakip diye çıkacak piyade.

    Yavuz Selim Hanın cevabı da yine satranç diliyle olur:
    -Bazen bir piyade dahi mat eder şâhı bu devranda bilmez misin ey hükümdar.

    Kısa fakat dostça bir muhabbetten sonra müsabaka başlar. Sarayın devâsâ salonunda nefesler tutulur. Kelimeler yutulur. Lakin Yavuz Selim Han çok kısa bir süre içinde mat olur.

    Bu durum câlib-i dikkattir zira, şânı saraya bir anda duyulan dervişin bir anda mat olması; Vardır muhakkak bir açıklaması.

    Şehzade Selim elbette kasıtlı olarak mağlûp olmuştur rakîbine. Evvelâ bir tanımak ve tartmak ister düşmanını. Metodu nedir, tarzı, tavrı, telakkîsi nicedir. Bundan sonra yapacağı hamle ona göredir.

    Şah ismail, rakîbinin bu kadar kısa süre içinde mağlup olmasına bir anlam veremez. içten içe de şüpheye düşer. Bu işte bir oyun olduğunu sezer ve tekrar oynamayı teklif eder.

    Taşlar yeniden dizilir ve ikinci müsabaka başlar. Bu defa da çok kısa bir sürede Şah ismail mat olur. Hem de az önce rakîbinin mat olduğu gibi değil. Seçimsiz ve çaresiz bırakılarak, ezici ve dâhî bir kudret karşısında çok kötü bir şekilde mat olur. Şimdiye kadar hiç olmadığı bir biçimde, zavallıca mat olur. Koca bir kaplanın pençesindeki küçük bir sıçanın çaresizliğiyle mat olur bu küçümsediği derviş karşısında. Öfkelenir. Ve bu öfkeyle gürler birden rakîbine:

    - Bre Derviş! Hiç Şahlar mat edilir mi?

    Elinin tersiyle de bu garip dervişe bir tokat aşk eder.
    Yavuz Selim Han, ne bu tokadın ne de bu suâlin altında kalmamalıdır. Cevap verir:
    -Şahların mat edilmeyeceği danışıklı dövüşünü bilseydim, elbette benim dahi tavrım ona göre olurdu.
    ···
   tümünü göster