-
1.
+4 -1Üniversite hazırlık dershanesi olan Fem’e lise ikinci sınıfta da kayıt yaptırdık. Amaç hem iyi bir üniversite hem de “hizmet” para kazansın idi. Ortaokuldan beri ailelerimizi alıştırdığımız “ağabeylerle ders çalışma” için onlarda kalmaya gitme faaliyetlerimize ayrı bir önem vermeye başlamıştık. Bu kalma dönemlerine biz “kamp” diyorduk. Kamplarda ders çalışılır ve uzun vadeli projelerimizi ağabeylerimize anlatarak onların direktifleri doğrultusunda yaşamımızı planlardık. Ailelerimizle ağabeylerimizi ne zaman ve nasıl tanıştıracağımızı ve her iki tarafın ne yapması gerektiğine varıncaya kadar her şey planlanırdı. Öyle ki tüm bu insanlara bir üstündeki “not” verirdi.Tümünü Göster
Evlerin bir imamı vardı, yani evden sorumlu olan kişi. iki ya da üç ev bir semte ve semt imdıbına bağlıydı. Semtler bölgelere, bölgeler büyük bölgelere, büyük bölgeler ilçelere, ilçeler şehirlere, şehirler ülkeye, ülkeler kıtalara, kıtalar da en sonunda Hocaefendi’ye bağlıydı. Hatta öyle ki O Muhterem Zat’a Dünya yetmez ve evrende başkaları da varsa oraları da “hizmet”e katmak için ne gerekiyorsa yapılmalı idi. Bu insanların hepsi birbirini denetler, not verir ve bir üstündekine durumu iletirdi. Yani şıkır şıkır işleyen koskoca bir sistem vardı.
Lise sonda Fem’in yurdunda kalmaya başlamıştık. Çekebildiğimiz kadar arkadaşı Fem’e kayıt ettirmiştik nasıl olsa sonra “ilgileniriz” diye. Yurtta, odadaki durumdan pek haberi olmayan diğer kişileri de namaz kılma, çay içme ve türlü türlü bahanelerle yanımıza çekmeyi başarıyorduk. Yani ağabeylerle danışıklı dövüş şeklinde “adam kafalama” tüm hızıyla devam ediyordu. Her birimizin “ilgilendiği” arkadaşlar da zamanla “şakirt” olma yolunda ilerliyordu. Ağabeylerimizin düzenlediği maçlar, mangal partileri, çiğköfte partilerine artık not ortalamasına falan da bakmaksızın islami görüşe yakın ailelerden çocukları seçerek getiriyorduk. Kola serbest oldu, kot pantolon giydik.
28 Şubat sürecinde Hocaefendi’nin video ve ses kasetlerini, kitaplarını evlerden alarak kendi evlerimizde sakladık ve evlere Atatürk ile ilgili kitaplar doldurduk. Evlerin çoğu yer değiştirdi. Bazı ağabeylerimiz “tedbir” gereği takma isim kullanmaya başladı. Cep telefonlarının pilini istişarelerde söktük. Telefonda “Hocaefendi, hizmet, sohbet” gibi kelimeleri kullanmayı yasakladık. Bunların yerine “maç yapmak, çay içmek, çorba içmek” gibi önceden kodladığımız filleri kullanmaya başladık. Aslında yapılan her şey “istişare” adı altında yukardan gelen emirlerin bize verildiği toplantılarda kararlaştırılıyordu. Yani “istişare” yoktu, belki teferruatta vardı, ama her şey bir emir zinciri vasıtasıyla bizim önümüze konuyordu.
-
instagram tiktok twitter alayının amg
-
sağdaki neyse de
-
öz anasının zütünü yatarken çekmiş
-
bu elaman akil hastasi hayalinde ulke
-
bu karı önünüze domallsa
-
uzun sure inciye giremiyen memati
-
nurten ve elmas hanimlar evde vakit geçiriyor
-
beyler en son ağladığınız filmin adı neydi
-
39 yaşındayım hala 31 çekiyorum bakirim
-
lahana haşlamiştim kendime
-
sözlük sayfaları neden sıfırlanmamiş
-
gapdan girk beri bag hele
-
dünyada en çok 31 çekilen ülke
-
baslik acmicaksaniz yatacam
-
kendimle ilgili beklentileri baya dusurdm
-
kutsal damacana demek hristiyanlarla
-
evvel zaman içinde kalbur 560bin olan mal
-
kafkas manla teke tek çıksak acaba
-
beyler bu sene antalya manavgata gittim
-
ccc rammstein ccc günaydın diler 15 01 2025
-
özgür özel iktidara kırmızı kart gösterdi
-
bazı bayanlar başına gelenleri hak ediyor
-
hey incici oç
-
buyuk fontla yazi yazan
-
googleda yandexi aratınca
-
iktidarın bacasını korku sardı
-
insanlar doğuştan taşaklarını
-
560 bin iti
-
neyse yarın mesai var
-
ne oldu lan gotunuzmu titredii dava
- / 2