0
"tanrınız öldü ve sadece cahiller ağladı.
ve eğer cehenneme inanıyorsanız, o zaman orada görüşürüz!"
~ friedrich nietzsche
"kafirlerin bulundukları yerde öldürülmesini emreden (bakara: 191), onlarla savaşmamı ve sert davranmamı öğütleyen (tevbe: 123), onları yakalayıp hapsetmemi ve başlarında nöbet tutmamı isteyen (tevbe: 5), beni savaşa teşvik eden (enfal: 65), onlardan haraç almamı emreden (tevbe: 29), insanların dini inanç özgürlüklerini kabullenemeyen ve başka dinlere inananları hüsrana uğratacak olan (al-i imran: 85), inanmayanları (iyi insan oldukları halde) sırf görmedikleri bir şeye inanmadıkları için cehennem azabıyla korkutan (maide: 10), insanlara pislik diye hitab eden (tevbe: 28), yalnız o'nun dini kalıncaya kadar kafirlerle savaşmamızı emreden (bakara: 193), inanmayanların cehennemde kaynar su içeceğini söyleyen (ibrahim: 17), inanmayanların ellerinin ve ayaklarının çaprazlama kesilmesini ve rezil rüsva bir hayat sürdürmelerini isteyen (maide: 33), insanları kaba kuvvet ile kendine inandırmaya calışan (maide: 34), inanmayanların derilerini ateşle yakan ve bu acıyı hergün tatmaları için derilerini değiştireceğini savunan (nisa: 56), inanmayan kişi insanın babası ya da kardeşi bile olsa onunla irtibatı kesmemizi savunan (tevbe: 23), inanmayanlarla devamlı mücadele içinde olmamızı öğütleyen (furkan: 52) kulu kula düşman eyleyen ve cihad emreden (tahrim: 9), inanmayanların kellelerini uçurmamızı öneren, onları bağlayıp esir almamızı ve sadece fidye karşılığında salmamızı ve bunu savaş esnasında bir sınav olarak uyguladığını izah eden (muhafazid: 4), erkekleri kadınlardan üstün kılan, kocasına itaat etmeyen kadının cehenneme gideceğini söyleyen, kadınlara ikinci sınıf muamelesi yapıp onlara ceza vermemizi ve hatta dövmemizi öneren (nisa: 34), mahkemede sadece erkeklerin tanıklık edebileceğini ve kadınların bu meziyetten yoksun olduklarını vurgulayan (bakara: 282) bir dinin ilahi olduğuna inanmadığım için." şeklinde cevaplanabilecek bir sorudur.
unutmayın; sizin peşinizden koşacağınız değil, sizi kovalayan bir sorudur.. yaşadığınız coğrafyaya bağlı olarak öğreneceğiniz devamlı bir farkediştir.. doğmamanız gereken bir yerde doğmanız sonucu edineceğiniz en gereksiz bilgidir..
evet, her zaman başkaları alelacele zıttını yanıtlamak için uğraşacaktır.. çünkü hala ilk sorudalardır*..
kimse cevabından korktuğu sorular yaratmak istemez, bu yüzden karşılaştığında da kendini doğru kılacak cevaplar arar..
gerçeklerle karşılaştığında da üstüne gidemez, ya gözünü kapatır ya da farklı konulara tutumaya çalışır..
üzücü ama doğru, çünkü kabullenmek zor ve acıdır.. kandırılmaya ihtiyaçları vardır..
komik olan verilen yanıtlardan ziyade;
kendi dininde olup bitenleri beğenmediği için reddederken, aynı anda onu savunmaya çalışanların beyhude çabaları olur..
hep aynı rutin..
tartışmak her zaman kazançlıdır, ama anlamak yerine kendini kanıtlamaya çalışanlar için efor harcanmaz..
elbert'in sözünün* devamlı zikredildiği bir ayin yapılır..
hadi varsayalım allah kuranı gerçekten insanoğlu için yolladı. sizce evrenin yaratıcısı bu kitabın nasıl yazıldığına, arapça nasıl okuduğuna mı odaklanmanı isterdi yoksa anlam olarak içeriğine mi bakmanı, önem vermeni mi isterdi?
soru bu kadar basitken neden ezanın anlamadığın bir dilde? neden namaz kılarken anlamadığın süreleri okuyorsun? neden çocuklara kuranı anlamadıkları halde arapça okutuyorsun?
böyle aptallık mı olur??
ahzab 50. ey peygamber! mehirlerini verdiğin hanımlarını, allah’ın sana ganimet olarak verdiği ve elinin altında bulunan cariyeleri, amcanın, halanın, dayının ve teyzenin seninle beraber göç eden kızlarını sana helâl kıldık. bir de peygamber kendisiyle evlenmek istediği takdirde, kendisini peygambere hibe eden mümin kadını, diğer müminlere değil, sırf sana mahsus olmak üzere (helâl kıldık). kuşkusuz biz, hanımları ve ellerinin altında bulunan cariyeleri hakkında müminlere neyi farz kıldığımızı biliriz. (bu hususta ne yapmaları lâzım geldiğini onlara açıkladık) ki, sana bir zorluk olmasın. allah bağışlayandır, merhamet edendir.
kurtulmak isteyenlere öneriler:
dua etmeyi deneyin
aslında bu gayet açık… diz çöküp, dua etmeye başlayın ve her şeye gücü yeten tanrınızdan basit bir şey isteyin. ülkemizdeki muhafazakar kesime hitap eden bir televizyon dizisinde, fakir ama imanlı bir karakterin banka hesabına tanrı para gönderiyordu. ama siz bu kadar bencil ve yüzsüz olmayın… mesela sakat doğan çocukların iyileşmesi için dua edin. bu kadar masumane, bu kadar saf bir başka dileğiniz varsa onu da dileyebilirsiniz. ne oldu? sonuç alabildiniz mi? değil siz, topluca 70 milyon kişi dua etsek, o günahsız çocukların durumunda bir gelişme olur mu? tabii ki olmaz.
•
**dua sonuçlarını istatistikî olarak inceleyin;
kendi dualarınıza yanıt alamadıysanız, bir de diğer insanların dualarını inceleyin, tabi sonuç değişmeyecektir. işin aslı, hiçbir duaya tanrı tarafından yanıt verilmemektedir. “dualarım kabul oldu” yanılgısı, hayal gücüyle alakalı bir durumdur. peki, bunu nasıl anlıyoruz? elbette bilimsel yöntemlerle!
tanrinin neden insani tavir ve davranişlarda bulunduğunu düşünün
kutsal metinlerde ve hadislerde tanrının bazı hareketleri, şeklen insani hareketlerin benzeri olarak tarif edilmiştir. peygamberle tokalaşması, tahta oturması gibi tabirler güvenilir dini kaynaklarda yer almıştır. ancak bunların da ötesinde, sürekli sevilme ve tapılma isteğiyle, önceden belirlenmiş kader kavramıyla birlikte ele alındığında çelişkiler içeren sevap-günah hesabıyla, doyumsuz bir intikam ve cezalandırma hırsı ile hareket etmesi, önyargısız ve tarafsız bakıldığında düşündürücüdür.
•
*kötü olaylara veya kişilere, tepeden hiçbir müdahale edilmediğine dikkat edin
çok gelişmiş bir istihbarat sistemi kurduğunuzu varsayın. dünya üzerinde meydana gelen tüm cinayet, hırsızlık, tecavüz, işkence, bombalama ve terör eylemlerinin haberini anında aldığınızı düşünün. birkaç dakika içinde o kadar çok sayıda istenmedik olaya tanıklık edersiniz ki, daha fazla bunları seyretmek dayanılmaz hale gelir. işte mevcut durum ve tarih boyunca yaşananlar eşliğinde konuyu ele aldığımızda, dünya üzerinde yaşanmış ve yaşanmakta olan olaylara hiçbir üst müdahale gelmediği aşikârdır. yapılan onca ibadetin ve edilen duaların sonuç vermediği ortadadır...
tanrinin planina anlam vermeye çalişin
bizim kültürümüzde de bulunan bir başka mantıksızlık da, her işte bir hayır vardır inancıdır. deprem olsa, sel bassa, en yakın arkadaşımız trafik kazasında ölse, o işte bir hayır vardır… çünkü bunların hepsi tanrıdan gelmektedir ve tanrının bizim için bir planı vardır. tamam peki diyelim ki var, o zaman tanrının hitler ve öldürdüğü milyonlarca insan için de bir planı mı vardı?
ölümden sonra yaşamin çelişkilerini düşünün
insanı ele almadan önce dünyadaki diğer canlıları değerlendirelim. tek hücreli bir canlının ölümü, hücredeki kimyasal reaksiyonların durmasıdır. çok hücreli organizmaların ölmesi de, organizmadaki hücrelerin tamdıbının ölmesidir. bu gerçekler etrafında bakılınca, bir insanın, bir köpeğin, bir sineğin veya bir bakterinin ölümleri, benzer şekillerde gerçekleşmektedir. oysa bakteriler, köpekler veya sineklerin ölümden sonra yaşamları olduğuna, onların da cennete veya cehenneme gideceğine inanan fazla kişi yoktur. ama iş kendi yaşamlarına gelince, insanlara ölümden sonra yaşam pek cazip gelmektedir. bu aşamada, insan yapımı bir kavram olan ruh devreye girmektedir.
Tümünü Göster