1. 126.
    0
    günler geçiyordu, hem okul hem iş öyle yoruluyordum ki adeta yürüyen ölüye dönmüştüm. para sıkıntım yoktu ama uyku sorunum tam bir başbelasıydı. okuldaki dersler beni çok zorluyordu. birde havalar soğumaya başlamıştı. evim eski bir apartmanın, giriş katıydı. apartman boşluklarını değerlendirerek yapılmış vakti zamanında. evin biçimsizliği, cephesinden dolayı soğukluğu, lagar ve tesisat sisteminin eskimesinden dolayı sürekli mücadele vermek zorunda olduğum haşereler ve en fenasıda evsahim. kirayı bir gün geciktirince tacize başlardı, birde muhafazakardı biraz. ona göre, geceleri barlarda çalışan bir garson değil, bir telekızdım. ne kadar cahil bir adam, evini zaten telekıza kiralasan, kız seninle sırf muattap olmamak için, kirasını her 3 aya bir önden öder. ayrıca zaten bir telekızda o kadar rezil bir evde oturmaz.

    fakat tüm bunların yanında, evin yeri çok iyidi. ankaralılar bilirler 96'lar tarafındaydım. direk kolej yani. bir gün okuldan koştur koştur eve gelirken, ayağımı burktum. duş alıp, öyle gidicektim işe. öylesine canım yanıyordu ki, imkanı yok o gün çalışamazdım. alper abiyi arayıp, gelemeyeceğimi söyledim. tamam deyip kapattı. ayağımı bandajladıktan sonra camdan dışarı bakmaya başladım, ne kadar yalnızım ve kimsesizim dedim. sabah evsahibim arayıp, kirasını bir gün geciktirdiğim için saymıştı, okulu hiç sevmiyordum ama bitirmeliydim, barda çalışmaktan nefret ediyordum ama para kazanmalıydım, birde ayağım burkulmuştu hiç olmayacak yerde. aynaya bakıp, ne kadar zayıfladığımı farkettim. su almaya bile gidecek gücüm yoktu. iclali arasam imkanı yok gelemez işte o, ozanı arasam çocuk zaten derslerden sevgilisine bile vakit ayıramıyor, boşver deyip uzandım yatağa. halının üzerinden kaçan hamamböceğini farkettim. tiksindim bir an evimden, kendimden, hayatımdan. acıdım birazda.

    sanırım biraz sinir bozukluğuyla alakalı, ben bir başladım evde ağlamaya ama nasıl ağlıyorum, bildiğiniz salya sümük. buzdolabımı aştım iki şişe şarap, birkaç şişe bira ve bir kalıba yakın peynirden başka bir şey yok. bir de o dolabı görünce ağlamaya başladım. normalde hiç yemekle aram yoktur ama insan nedense öyle anlarda her şeyi kötü görüyor. şu an bile mesela maddi durumumun oldukça0 iyi olmasına rağmen, dolapta birkaç yeşillik, domates ve peynirden başka bir şey bulamazsınız *
    ···
   tümünü göster