0
din’in tamanen bu düyaya ait olması, bu dünyaya karşı savaşın dine karşı savaş anldıbına gelmesine yol açıyor. marks “din var olanın tepetaklak resmidir” derken çok yönlü bir saptama yapmaktadır. ve genişletilmeye, farklı açılımlar getirmeye müsait bir saptama. din adı altındaki tüm çürümüş kurumlara ve davranışlara karşı bir savaşımdır bu. ama aynı zaman da marx “yaratan” tandanslı her olguyu reddeder. özün madde olduğu, ilahi güç olmadığı hususu ayrıdır. ama bu maddenin bir ruhu olmayacağı anldıbına gelmez. ilahi değil sezgisel bir ruhtan dem vurulmaktadır. bahsedilmeye çalışılan marx’ın dine karşı özel bir tutumu olmadığıdır. yani özünde dine karşı savaşmaz. ancak insan yeniden yaratılacaksa ve nihai amaç bu ise marksizm de o zaman tüm değerleri ile beraber onu baştan başa yenileyecektir. dine karşı savaşarak değil bu dünyaya karşı savaşarak olacaktır bu. ancak din de var olanın tepetaklak resmi ise eğer bu dünya ile savaşım dünyanın ruhu, sesi, kalbi olan dine karşı da savaşımdır. bu onu yok edip, silmeye çalışmak olarak anlaşılmamalıdır. din çeşitli kurumlardır, dünyayı algılma, anlamlandırma gözlüğüdür, binlerce yıllık kemikleşmiş kabullenişin geldiği yerdir. dervimci öz dinin o tutucu halinden ve kurumlarından sıyrılıp saf bir "inanç" haline dönüştüğü an ortaya çıkacaktır.
görüldüğü üzere marx’ın dine bakış açısı ile ilgili olarak hatta öteye gidersek -marx ve marksizm ayrımı da var- çok çeşitli yorumlar olmakla beraber çizilen resim genelde kati bir inkar ve savaşım olmadığı iki yönlü bir diyalektik ile olayın ele alınmaya çalışıldığı oluyor.. ancak bu da bir yedek unsur olarak dini geri planda tutarak ona pozitif ve aslında var olmayan anlamlar atfetmeye zütürebiliyor bizi. diyalektik gereği eğer din de kendini yadsıyabiliyorsa sorun yok. burada din ve inanç ayrımı yeniden ortaya çıkıyor. din kendini yadsıyamazken inanç bunu mümkün kılabiliyor. yani marksizm dinsiz olabilir/olması gereklidir, ama inançsız değildir gibi bir sonuç çıkarılabilir.
konuyu bu kadar kabaca ve olabildiğince özetle açıklamaya çalışsak da marksizm-din ilişkisi daha çok konuşulacak ve marksist doktrin içerisinde en muğlak ve en fazla ayrılığa düşülen konu olarak kalacak gibi görünüyor. ancak meselenin hangi tarafında olursanız olun din olgusuna bu sığırlıkla yaklaşmamak gerektiği de gayet açık bir şekilde görünüyor herhalde.
Tümünü Göster