1. 301.
    0
    genelde marx’ın henüz 26 yaşında iken sarfettiği bu cümlenin farklı anlamlar taşıdığı koşulların değişimi ile anldıbını yitirdiği ya da aslen söylenmediği gibi yorumlar vardır. marx ‘ın bu sözü ölümüne dek yalanlamamış olması en azından söylenmediği ile ilgili tezleri boşa çıkarmaktadır. o zaman üzerinde durulması gereken ne anlama geldiği olmalıdır. alpaslan ışıklı'nın “kemalizm, sosyalizm ve din” adlı kitabında dine karşı mücadelenin sosyalizm için mücadele olamayacağını ve bu çıkarımın kesinkes yanlış olduğunu söyler. hatta bu yanlış çıkarımların sovyetler’de devlet politikası haline getirilmesinin ters etki yarattığını, yasaklanan her şey gibi tam ters eğilim yarattığı ve din’e yönelişe sebep olduğunun altını çizer. ışıklı'nın -aynı makaleden alıntı yaparsak- bu söz için yorumu şudur.

    " marx bu sözü söylemiştir çünkü 19.yüzyılda onun yaşadığı dönemde katolik kilisesi özellikle dönemin egemen sınıflarıyla iç içe geçmişti ve katolik kilisesi kurumsal düzeyde bizahiti avrupa’da geçerli kutsal ittifakın en önemli bileşenlerinden biriydi. dolayısıyla bu sözü ettiğinde hıristiyanlık ya da adı her ne olursa olsun özel olarak bir din hedef değildir. o dinin kurumsallaşmış biçimleri hedeftir. bu açıdan hıristiyanlık’la hıristiyanlığın kurumsallaşmış biçimi olan çeşitli kiliseleri birbirinden ayırmak gerekir. sözün hedefi kiliselerdir, kiliseler halkın afyonudur.”

    ışık'lı bu sözün spesifik olarak bir dine yöneltilmediğini ve hatta dinlere değil onların çürümüş ve egemen sınıfın hizmetine girmiş kurumlarına atfedildiğini söyler. yani bu statükocu ve mevcut düzenin sürdürülmesi için aracı rol üstlenmiş din kurumları halkın afyonudur anldıbına gelir. halkı uyutan din değil dinin kullanılış biçimidir. inanç ve din ayrımı burada kendini daha net göstermektedir.

    bilindiği üzere marx’ın diyalektik anlayışı hegel’den ayrılır. hegel’in doğaya yamanan diyalektiği ile marx’ın ki tamamen farklıdır. ordan filizlenmiş ancak tamamen farklı yolllardan farklı yerlere varmıştır. arkeitipi hegel’dir, hegel’i referans alarak marx ortaya çok başka bir diyalektik anlayışı koymuştur. hegel’in keyfiyetçi anlayışından ayrılır. işte bazı görüşler marx’ın bu sözü hegelci olduğu gençlik yıllarında sarfettiği yani “marksist” olmadığı yönündedir. marx’ın marksist olup olmadığı ise çok başka bir konu olmakla beraber özetle bu sözün marksist bir açılım sağlamadığı, hegel’e öykündüğü ve bildiğimiz marksist literatürün içine dahil edilemeyeceği söylenir. löwy’nin tezi de buna benzerdir. ya da ışıklı böyle yorumlamıştır. ancak bunun zorlama bir yorum olduğu da söylenmektedir.

    ışıklı’nın diğer referansı montly review’dir ve yine aynı makaleden alıntılarsak şöyle denmektedir.

    "marx ve marksizm’in dinin ölümcül düşmanı olduğu tezi tümüyle marksizmin düşmanları tarafından özel olarak uydurulmuş bir tezdir. hiç böyle bir şey yok. marx’ın din karşısındaki tutumu ya da tavrı hiç bir şekilde özellikle dine karşı, dine düşman değildir. tersine marx din halkın afyonudur dediğinde dini olumluyordur. niçin bir olumlama olarak algılanıyor; çünkü nasıl afyon kanserli hastanı acısını dindiriyorsa bu dünyada çaresizlikle, umarsızlıkla baş başa kalmış insanlığın acılarını dindiriyordu din. bu açıdan marx dinin son derece önemli bir rolü olduğunu vurgulamak istemiştir.”
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster