1. 1.
    0
    Dünya kapitalizmi, 1960’ların sonlarında yeni bir ekonomik krize girdi. II. Dünya Savaşı’nın sonrasında başlayan ekonomik
    büyüme, genişleme evresi, bu krizle birlikte sona eriyordu. 
    Genişleme evresinde gelişmiş kapitalist ülkelerde bir yandan yükselen kâr oranları, bir yandan da refah toplumları ve
    sosyal devlet yapılanması öne çıkmış, işçi sınıfı kitlesel sendikal örgütler yaratmış ve çoğu örnekte devrimci hedef ve
    iddiadan yoksun olsa da, sol önemli bir toplumsal ağırlık kazanmıştı. 
    Sosyalizm dünyanın üçte birini kaplamıştı. Yüz milyonlarca emekçinin en geniş toplumsal haklarla buluştuğu, planlı
    sanayileşmenin yaşam düzeyini yukarı çektiği sosyalist ülkeler, hem emperyalist sistemin saldırganlığına karşı denge
    oluşturarak militarizmi ve savaşı dizginlemiş, hem de sosyalist olmayan bütün topraklarda emekçilerin ezilmesini ve
    sömürülmesini sınırlayıcı etkiler yaratmıştı.
    1945’ten itibaren yaklaşık 25 yıl süren genişleme evresinde sermaye sınıfının kazanması, kapitalist ekonominin yasalarının
    gereğiydi. Aynı süreçten genel olarak emekçilerin de yarar sağlamalarının nedeni ise sınıf mücadelesinde aranmalıdır.
    Emekçilerin ve solun mücadelesi ile sosyalist ülkelerin varlığının yarattığı etkiler, kapitalistlerin kendilerince “tavizde
    bulunabilecekleri” bir nesnel ortamla buluşmuştu.  
    Kapitalizm sömürgeciliği sürdürememiş ve eski sömürgeleri kapsayan bağımsızlık ve kurtuluş dalgasının sosyalizme
    yönelmesi gerçek bir seçenek haline gelmişti.
    1960’ların sonunda, krizi durdurma gereksinimi, sermayenin bütün dünyada karşı saldırıya geçmesi anldıbına geldi.
    Kabaca 1945­1970 döneminde kapitalist sistemin bağımlı ülkeler kuşağı ve eski sömürgeler, sosyalizm ile kapitalizm
    arasında büyük bir çekişmeye sahne olmuştu.
    ···
   tümünü göster