1. 476.
    0
    onu durağa bırakırken tabiri caizse gözünün yaşına bakmıyorum çünkü söyledikleriyle ayaklı tiyatro profili çizip aklınca beni ağına alacağını düşündüğünü bildiğimi biliyor. aynen böyle izah edebilirim bu dıbına kodumun durumunu. ancak iki haneli iq'ya sahip olmam gerekiyordu görememem için, belki de yüksek farkındalık yüzünden taka sarıyordu çoğu zaman, ya da nadir de olsa üste çıkıyordum. temelde: erk denen olayı önemsemiyordum. seviyordum çünkü.

    bana "neden gelmedin? beni özlemedin mi yalancı?" falan diyecek oluyor yine, tip tip bakıp, "asıl sen neden gelmedin?" dedim. bana yine sıralamaya başladı. elimi hemşire şeyiyle dudaklarıma zütürüp "şşş" yaptım buna bakarak. sustu anında. "üşendin, değil mi?" dedim. eğdi başını, derin bir soluk verir gibi "evet... " dedi. ben bu üşengeçlik meselesine daha önce değindiğimi falan söylemedim. sadece tek bir cüme kurdum:

    "bastet, seni çok özlüyorum, ama seni, senin yüzünden göremiyorum... seni çok seviyorum, sana aşığım ama bir gün senden nefret edersem bu da senin yüzünden olacak."

    sustu bir an. "sen öyle san." gibilerinden bir şey dedi ama kendi de farkında. bir şey yapmadım. durdu. "seni seviyorum." dedi. hiçbir karşılık vermedim, sadece sarıldı, ben de ona sarıldım ama kesinlike suni bir şekilde değil. içime oturuyor onun karşısında böyle rol yapar gibi davranmak, neden insan gibi geçinip gidemiyoruz, neden böyle olmak zorundayım be bastet? senin ta dıbına koyayım ha neden?

    onu durağa bıraktım. normalde hep bekler, koltuğa oturduğu zaman onunla gözgöze gelene kadar gitmezdim. o gün otobüs merdivenine adımını attığı gibi, arkamı döndüm ve süratle ordan uzaklaştım.

    http://www.youtube.com/watch?v=VoyMvaQUnvE
    ···
   tümünü göster