1. 26.
    0
    Sonra, sanki yüksek sesle düşünüyormuş gibi ekledi:

    " Eğer uzay sonsuzsa, biz uzayın herhangi bir noktasındayız. Eğer zaman sonsuzsa, biz zamanın herhangi bir noktasındayız. "

    Düşünceleri beni öfkelendirdi.

    " Kuşkusuz bir dine inanıyorsunuz, değil mi? " diye sordum.

    " Evet, Presbiteryen'im. Vicdanım rahat. iblisçe kitabına karşı Tanrı' nın Sözü' nü vererek yerliyi dolandırmadığımdan eminim. "

    Kendini suçlu görmesi için bir neden olmadığı üzerine güven verdim ve bizim iklimlerimizden yalnızca geçmekte mi olduğunu sordum. Yakın zamanda ülkesine
    dönmeyi düşündüğünü söyledi. iskoçyalı olduğunu ve Orkley Adaları' ndan geldiğini işte o zaman öğrendim. Ona, iskoçya' yı sevdiğimi ve Stevenson ile Hume' a
    karşı gerçek bir tutkum olduğunu söyledim.

    " Stevenson ve Robbie Burns demek istiyorsunuz, " diye düzeltti.

    Bir yandan konuşurken, bir yandan da sonsuz kitabı karıştırmayı sürdürüyordum.

    " Bu garip örneği British Museum' a armağan etmeye niyetiniz var mı? " diye ilgisiz görünmeye çalışarak sordum.

    " Hayır, size sunuyorum, " diye yanıtladı ve yüksek bir fiyat söyledi.

    Tüm içtenliğimle bu fiyatın olanaklarım içinde olmadığı yanıtını verdim ve düşünmeye başladım. Birkaç dakika içinde planımı kurmuştum.

    " Size bir değiştokuş öneriyorum, " dedim. " Siz bu kitabı birkaç rupi ve Kutsal Kitab' ın bir örneğine karşı elde ettiniz; ben ise size yeni elime geçen emeklilik çekimi ve Wiclif' in gotik harflerle yazılmış incil' ini sunuyorum. Bana atalarımdan kaldı. "

    " Siyah puntolu bir Wiclif, " diye mırıldandı.

    Odama gidip, parayı ve kitabı getirdim. Sayfaları karıştırdı ve başlık sayfasını kitap sever bir coşkuyla inceledi.

    " Anlaştık, " dedi.

    Pazarlık etmemesi beni şaşırttı. Sonradan, kitabı bana satmaya kararlı olarak gelmiş olduğunu kavradım. Kağıt paraları saymadan cebine yerleştirdi.

    Hindistan' dan, Orkney' den, bu adayı bir zamanlar yönetmiş olan Norveç Jarlları' ndan sözettik. Adam gittiğinde gece olmuştu. Bir daha görmedim, adını da bilmiyordum.

    Kum Kitabı' nı, Wiclif' in incili' nden boşalan yere yerleştirmeyi tasarlıyordum, ama sonuç olarak takımı eksilmiş 1001 Gece Masalları' nın arkasına gizlemeye karar verdim.

    Yattım, ama uyuyamadım. Sabahın dördüne doğru ışığı yaktım. Olanaksız kitabı yeniden elime alıp yapraklarını karıştırmaya başladım. Sayfalardan birinin üzerinde bir maske resmi gördüm. Yaprağın üstü bir numara taşıyordu, kaç olduğunu unuttum, ama 9. Kuvveti vardı.

    Hazinemi kimseye göstermedim. Sahip olmanın mutluluğuna, çalınması korkusu ve gerçekten sonsuz olup olmadığı kuşkusu eklendi. Bu iki kaygı eski ürkekliğimi arttırdı. Birkaç dostum daha vardı; onları görmekten vazgeçtim. Kitabın tutsağı oldum, dışarıya neredeyse hiç çıkmamaya başladım. Büyüteçle yıpranmış kapağını ve sırtını inceledikten sonra herhangi bir hile olasılığı kalmamıştı. Küçük resimlerin iki bin sayfa arayla ortaya çıktığını saptadım. Hepsini alfabetik liste halinde, doldurmakta gecikmediğim bir deftere yazdım. Bu resim yalnızca bir kez kullanılmıştı, hiç tekrar etmiyordu. Geceleri, uykusuzluğumun izin verdiği kısa aralıklarda, düşümde kitabı gördüm.

    Kitabın korkunç olduğunu anladığımda, yaz gelip geçmişti. Gözlerimle onu gören, parmaklarımla ellerimle ona dokunan benim de korkunç olduğumu kabullenmenin ne yararı olabilirdi? Kitabın bir karabasan nesnesi, gerçeği lekeleyen ve bozan utanmaz bir şey olduğunu hissettim.

    Ateşi düşündüm, ama sonsuz bir kitabın yakılmasının da olmasından ve yeryüzünü dumanıyla boğabilmesinden ürktüm.

    Bir yaprağı gizlemek için en iyi yerin orman olduğunu bir yerde okuduğumu anımsadım. Emekli olmadan önce, dokuz yüz bin kitabı içeren Arjantin Ulusal
    Kütüphanesi' nde çalışıyordum; giriş kapısının yanında sarmal bir merdivenin, dergi ve haritaların saklandığı bodrum katına indiğini biliyorum. Kum Kitabı' nı nemli
    raflardan birinde unutmak için, görevlilerin bir dikkatsizliğinden yararlandım. Koyduğum yüksekliğe ve kapıdan uzaklığına bakmamaya çalıştım.

    Artık biraz yatıştım, ama Mexico Caddesi'nden geçmek bile istemiyorum.

    Jorge Luis Borges
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster