0
Yasanın önünde bir kapıcı durmaktadır. Taşralı bir adam bu kapıcıya gelerek yasa’ya kabul edilme ricasında bulunur. Fakat kapıcı şu anda buna izin vermeyeceğini söyler. Adam bunu bir an düşünür daha sonra kabul edilip edilmeyeceğini sorar. “mümkün “der kapıcı “fakat şimdi değil” Kapı, her zamanki gibi açık durduğundan ve kapıcı
da kapının bir yanında dikildiğinde, adam da biraz öne eğilerek kapının girişinde pek de aydınlık olmayan içerisini
şöyle bir görmeye çalışır. Bunu izleyen kapıcı güler ve şöyle der; “Eğer içeriye girmeyi bu kadar istiyorsan, benim reddime rağmen girmeyi bir dene istersen. Ama şunu bil; Ben güçlüyüm ve ben kapıcıların en sonuncusuyum.
Her salonun girişinde başka bir kapıcı ile karşılaşacaksın, her birisi bir öncekinden daha güçlüdür. Üçüncü kapıcı
öyle güçlü ki ben bile ona bakmaya dayanamıyorum.” Bunlar taşralı adamın beklediği zorluklardı. “Yasa elbette
herkesin her zaman erişebileceği bir şey olmalıdır.” diye düşünüyordu. Ama şimdi, kürk mantosu içindeki,
kocaman sivri burunlu, uzun, ince tatar sakallı kapıcıya baktıkça girme iznini alana kadar beklemenin daha iyi
olacağına karar verdi. Kapıcı ona bir tabure verdi ve kapının bir yanına oturttu. Adam orada günlerce, yıllarca
oturdu. Kabul edilmek için bir çok girişimde bulundu ve ısrarcılığıyla kapıcıyı yordu. Kapıcı ara sıra onunla
konuşuyor, ona evi ve başka şeyler hakkında sorular soruyordu. Ancak bu sorular büyük efendilerin sordukları
sorular kadar kayıtsızca sorulmuş sorulardı. Ve konuşmalar hep henüz içeriye girmeyeceği cümlesi ile bitiyordu.
Bu yolculuk için yanında pek çok şey getirmiş olan adam, sonunda kapıcıya rüşvet vere vere her şeyini tüketti.
Memur her şeyi kabul etti ama hep şunu vurguladı: “bunu kabul etmemin tek nedeni, acaba yapmadığım bir şey
kaldı mı diye düşünmekten kurtarmaktır seni.” Bu yıllar boyunca adam dikkatini neredeyse sürekli bir biçimde
kapıcı üstünde yoğunlaştırdı. Diğer kapıcıları unuttu, ve bu ilki ona yasaya erişim yolundaki engel gibi görmeye
başladı. Kötü talihine lanet etti; ilk yıllarda yüksek sesle ağzına geleni söylüyordu, daha sonra yaşlandıkça
yalnızca kendi kendine homurdanır oldu. gitgide çocuklaştı; kapıcıyı uzun yıllardır temaşa ettiğinden ve kürk
yakasının üstündeki pireleri dahi artık çok iyi tanıdığından, kapıcının fikrini değiştirmek için kendisine yardım
etsinler diye pirelere bile yalvarmaya başladı. Gözleri zayıfladı, artık uzağı pek görmemeye başladı. Dünyanın
gerçekten karanlık mı olduğu yoksa gözlerinin mi kendisini aldattığını bilmez oldu. Ama içinde bulunduğu
karanlıkta, yasanın kapısından söndürülemez bir ışığın sızmakta olduğunun farkına varmıştı. Pek fazla zamanı
kalmamıştı artık. Tam ölmeden önce bu uzun yıllar boyunca yaşadığı tecrübeler kafasında tek bir noktada, şu
ana kadar kapıcıya sormamış olduğu bir soruda birleşti. Elini salla*** kapıcıya gelmesini işaret etti , çünkü
artık kaskatı kesilmiş olan vücudunu kaldıramamaktaydı. Kapıcı ona doğru eğilmek zorunda kaldı, çünkü
aralarındaki boy farkı taşralı adamın aleyhine oldukça değişmişti. “ şimdi ne istiyorsun?” diye sordu kapıcı “ne
kadar tatmin olmaz adamsın.” “Herkes yasaya ulaşmaya çalışıyor.” dedi adam, “peki nasıl oluyor da bunca yıldır
buraya benden başka, Yasa kabul edilmek talebiyle gelen olmadı?” kapıcı adamın hayatının sonuna geldiğini
anlamıştı , adamın iyice zayıflamış olan kulaklarını işitebilmesi için iyice yaklaşarak haykırdı:”senden başka kimse
kabul edilemezdi bu kapıdan, çünkü bu kapı yalnızca senin için yapılmıştı. Artık şimdi kapatacağım onu.”
Tümünü Göster