1. 26.
    0
    kapı tekrar çalmaya başladı. gelen insan tanıdıklarımdan biri değildi belli ki, ısrardan nefret ettiğimi bilirdi herkes. tanımadığım biriyse de tanışmama gerek yoktu zaten. ama kapı gürültüsü ile rakı içecek de değildim. üşenmeden yerimden kalkıp kapıya gittim, kapının merceğinden sahanlığa baktım. merdivende oturmuştu, kafasını öne eğmiş ayakkabılarına bakıyordu. suratı görünmemesine rağmen kim olduğunu biliyordum. kapıyı açmak istemedim ama canım acıdı, onu orada öyle bırakmak bana yakışmazdı. kapıyı açtım, kafasını kaldırmadan içeri geçti. bir şeyler demesini bekledim ama tek bir ses bile çıkarmadı. suçluluk krizleriyle boğuşuyordu belli ki, tüm olanlar için kendisini işaret ediyor ve konuşmayarak kendisini cezalandırdığını düşünüyordu. bir duble de ona doldurdum, içince açılırdı belki. bir şeyler söyler, sonra da televizyonun karşısındaki yatakta, karanlık odada uyurdu. onu böyle perişan görmeye dayanamıyordum ama düzelme ihtimali de yoktu. aşağı yukarı 12 senedir tanıyordum ve hayatındaki her şey değişse bile kendisi değişmiyordu. isteksiz ve solgun elleriyle uzandı bardağa. beyaz peynirden bir parça attı ağzına ve rakısından oldukça büyük bir yudum aldı. gözlerini bana dikti, bir şeyler demek üzereydi. bu bakışları iyi biliyordum.

    "seni özledim" dedi, "sensiz olmuyor, kendimi çoktan ölmüş de yeryüzünü terk edememiş gibi hissediyorum."

    ikinci dublemin son yudumunu da alıp, mutfağa gittim. her şey baştan başlayamazdı, aynı şeyleri tekrardan yaşayamazdım. başlangıcı ve sonu olan anlamsız bir çemberdi bizimkisi. bir arada olmamızın mümkünatı yoktu, doğaya aykırıydı. elimde son duble ile odama geri geldim "sometimes i feel like screaming" çalıyordu, deep purple etkisinden hala kurtulamamıştım, şikayetçi de değildim gerçi.
    ···
   tümünü göster