0
CUMHURiYET ÇOCUKLARININ ATATÜRK ALGISI
Gazeteci yazar Can Dündar Milliyette köşesinden bir yazı yazmış. Başlığı, alışık olduğumuz ve cumhuriyet çocuklarının algısını yansıtan ezber bir başlık olmuş. Can Dündar “Atatürk’ün okullarında din dersi var mıydı? başlığını atmış. Bu cumhuriyet çocuklarının acayip şartlanmışlıkları var. Zannediyorlar ki her şey Atatürk’ün! Ona da babası Ali Rızadan miras kaldı. Bahis konusu olan milyonlarca nüfusa, koca bir tarihe sahip ülke değil de bir adamın çiftliği! Bu ülkenin düze çıkabilmesi için bu çocukların, ülkeyi çiftlik, yaşayanları da çiftlik sahibinin marabaları olarak görmekten vazgeçmeleriyle mümkün olacak. Hadi kendilerini maraba görmeleri bir yere kadar anlaşılabilir ancak herkesi maraba görmeleri gibi bir sapkınlığa düşmüş olmaları sorun yaratıyor.
Bu cumhuriyet çocuğu “cumhuriyeti kuranların okulda din dersinden yana olmadıklarını” bir güzel anlatmış. “Cumhuriyet kurulup Öğretim Birliği Yasası çıkarıldıktan sonra 1924’te, ilkokullara (birinci sınıf hariç) haftada 2 saat “Kuran-ı Kerim ve Din Dersi” kondu.
Bu ders, 1929’da 3 ve 5’lerde haftada birer saate indirildi.
1930’da yalnızca 5. sınıf öğrencilerine, o da ebeveyni isterse, haftada yarım saat okutuluyordu. Sonra o da kaldırıldı.
1935-1948 arasında okullarda din eğitimi yapılmadı. (bkz: S Kalkanoğlu “ismet inönü Din ve Laiklik” Tekin 1991)
Dersin yeniden müfredata girişi, CHP’nin 1946 seçim yenilgisinden sonradır.
1950’de DP, din derslerini seçmeli olarak müfredata soktu; 12 Eylül de, 4. ve 5. sınıflarda, haftada 2 saat zorunlu hale getirdi”.
CHP’nin din dersi konusundaki tavır değişikliğini “oy kaygısı” olarak açıklıyor. Demek ki oy avcılığı için din istismarcılığı yapmak CHP ile başladı.
CAN Dündar bakın sorunu ve çözümü nasıl tespit ediyor; “Ancak okulda din eğitimi olmamasının, çocuğuna dinini öğretmek isteyen aileleri başka arayışlara ittiği, illegal Kuran kurslarını ateşlediği, dinin yanlış yorumlarını güçlendirdiği de bir gerçek...
Okullarda din dersinin olmaması aileleri başka arayışlara itmiş ve çözüm olarak “illegal Kuran kursları”nı bulmuşlar. Cumhuriyet çocuğunun aklına Kuran kursları neden yasak ve illegal diye sormak gelmiyor tabi! Ona göre Kuran Kurslarının yasak olması da normal bir durum. Cümlesinde Kuran Kursları ve ateş kelimelerini bilinçli bir şekilde yan yana getirdiği çok açık. Cumhuriyet çocuğu pigibolojik harp dilinin gazete diline uyarlanması dersine iyi çalışmış olduğu bir gerçek. Tebrikler.
Can Dündar illegal Kuran kurslarının dinin yanlış yorumlarını güçlendirdiğini de cesaretle söylüyor. Belikli dinin gerçek yorumunun ne olduğunu bilecek kadar din konusunda yetkin görüyor kendini. ikincisi gerçek dini yorum ancak devlet kontrolünde olabileceğini belirtmiş oluyor, devletten onay almamış tüm dini yorumları zararlı ve yıkıcı görüyor. Cumhuriyet çocuğu ezberine devam ediyor “ pozitivist, laik, jakoben kutsal devlet” her konuda tek doğru kaynağıdır.
Can Dündar’ın din dersi sorunu konusundaki çözüm önerisi tipik cumhuriyet çocuğu zihin yapısı açısından örnek bir durum; “Sıfır din dersi” ile “zorunlu din dersi” uçları arasında bulunabilen sağlıklı çözüm, “seçmeli din dersi”ydi. O dersin de ibadet eğitimi gibi değil, “dinler hakkında eğitim” şeklinde verilmesi, mezhepler ve dinler üstü kalması, kucaklayıcı bir yaklaşımı benimsemesiydi. Olmadı.” diyor.
Tahlil edelim. Sıfır din dersi olmamalı. Neden? O zaman çocuklarının islami bilgi ve değerleriyle yetişmesi isteyen Müslüman halk illegal Kuran kurslarına yöneliyor. Bunun sakıncası nedir? Sakıncası yanlış dini yorumları güçlendiriyor. Bu “yanlış dini yorumlar” kimin için tehdit oluşturuyor? Elbette ki; pozitivist, laik, jakoben kutsal devlet için. Bunun için din ve dindarlar devletin kontrolü, yönlendirmesi altında olmalı. Zorunlu din dersi de olmamalı hele hele bunun içeriği de “ibadet eğitimi” şeklinde olmamalı. Ez cümle dinler tarihi bilgisi olmalı.
Bu cumhuriyet çocukları 1924’te ne iseler 2012’de de aynılar. Müslüman halkın çocuklarını islami bilgi ve değerleri içselleştirerek yetiştirme hak ve talepleri yine inkar ediliyor ve yok sayılıyor. Can Dündar yazının bu sonuca çıkacağını göremeyecek kadar zeka fakiri olmadığına göre mesele cibilliyet meselesi. Dinle, dindarla aramız yok, olmasını da istemiyoruz abi durumu. Dindarlara karşı gösterebileceği maxsimum tahammül ve din özgürlüğü hakkı Müslümanların dininden de bahsedilen bir dinler tarihi dersi.
Yazı uzayacak ama bu cumhuriyet çocuklarının bir hastalıklarına daha değinmem gerekecek. Korku. Dindarlara ve başörtülülere karşı oluşturdukları korku!
Franz Fanon sokakta annesinin elinden tutup yürüyen bir çocukla karşılaşıyor. Çocuk siyah adamı görünce “-Anne! Zenciiiii!” diye çığlık atarak korkuyla annesine yanaşır. Fanon çocuğa tebessüm ederek yoluna devam eder. ikinci gün yine aynı manzara yaşanır. Bu sefer Fanon rahatsızlığını belirtmek için suratına kızgın bir ifade verir. Çocuk sesini ve korkusunu daha da abartarak annesine sarılır. Manzara üçüncü kez yine yaşanır. Bu kez çocuk; “ –Anneeeeeee!!! Zenciiiiiii!!!” diye canhıraş bir korkuyla annesinin kucağına atılır ve feryat fiğan bağırmalarına devam eder.
Şimdi soralım kim suçlu?
Siyah bir adam derisinden dolayı suçlanabilir mi? Git derinin rengini değiştir denilebilir mi?
Yoksa o siyah deriye karşı çocuğu şartlandıranlar ve bu korkuyu daha da büyütebilmesi için her seferinde sığınabileceği kucak açanlar mı?
Kemalistlerin korkularına karşı dindarların, başörtülülerin yapabileceği hiçbir şey ve sorumluluk yoktur. Dinlerinden vazgeçmeyecekleri gibi birileri korkuyor diye başörtülerini de açmayacaklar. Kemalistler öncelikle her seferinde sığındıkları devlet kucağından inmelidirler. Ruh sağlıklarını düzeltmek için bir pgibiyatra gitmeleri ve kendilerinin ürettiği korkulardan kendilerini sağaltmalıdırlar. Hastaysan çaresi var kardeşim. Allah devasız dert vermesin.
Tümünü Göster