1. 3776.
    0
    biz kim kime hangi aşk böcüklüğünü yapacak diye kararlaştırırken menemen üstünde 3 adet mum ile geliverdi önümüze.
    mavi görünce üstüne mum dikilmiş menemeni şaşırdı haliyle.
    garson "doğum gününüz kutlu olsun" diyerek bıraktı önümüze tavayı.
    aşçı şekil yapmış amk.
    pul biberlerden kalp yapmış melemenin üstüne. nasıl becerdi bilmiyorum ama doğaçlama yapmış herif sağolsun.
    garson bırakıp gidince melemeni mavi bişey demeden ama "manyakmısın sen" der gibi baktı yüzüme.
    "ya sabah sabah pasta mı yenir canımın içi?" dedim. biraz da tırstım beğenmedi diye.
    yine baktı yüzüme. bişey demedi.
    sonra sarıldı.
    ama kocaman sarıldı. hani benim hep hayal ettiğim gibi sarıldı bana.
    ben ona arada sıada sarılırdım ama o bana hiç öyle sarılmazdı.
    benim kalp içimde batterry hero oynarken mavi kulağıma "seni çok ama çok seviyorum aşkım benim" dedi.
    amk benim kalp o ara başladı o battery hero'nun dıbına koymaya. muhtemelen rekorun anasını gibti o an. içimden gelen seslerin başka bi anlamı olamaz çünkü.
    "la sen beni sev, ben sana her gün menemen yaptırırım" dedim daha sıkı sarılıp.
    "delisin deli" dedi.
    o ara bıraktım mavi'ye sarılmayı.
    "mavi geberiyorum açlıktan bak üfle şunu hep mum akacak menemenin içine he" dedim.
    güldü.
    "ama önce dilek tutmam lazım" dedi.
    gözlerini kapadı. biraz düşündü.
    gamzeleri belliydi zaten ama dişleri de katılınca gülümsemesine açtı gözlerini.
    "tuttum aşkım" dedi.
    "ne tuttun bakkem?" dediğimde söylemedi bana.
    söylerse olmazmış dileği.
    sonra üfledi menemenin üstündeki mumları.
    sarıldım tekrar.
    "iyi ki doğdun la pıtırcık" dedim.
    "ben seninle yeniden doğdum aşkım" dedi.
    benim içime ikinci cemre düştü amk.
    onu gördüğüm zaman son bahar başlamıştı içimde.
    öyle çok yaprağım vardı ki. param, eşim, dostum...
    zamanla hepsi döküldü bir bir.
    sonra soğudu hava o yokken her an.
    kar yağdı omuzlarıma her daim yokluğunda. kış geldi içime.
    ne bi kuş sesi vardı içimde ne canlılık belirtisi.
    mavi karlar yağıp duruyodu omuzlarıma.
    sonra bi gün kadıköy civarı bi parkta içimin ısındığını hissettim bir bankın üstünde onunla otururken.
    her insan topraktan yaratıldı dediklerine inandım o gün. bedenimin toprak olan kısmına ilk cemreyi düşürdü o bankın üzerinde mavi. içim ısındı gamzeleri ile.
    ve bugün.
    "seninle yeniden doğdum" dediğinde güneşim, dallarımda çiçeklerim açtı istemsiz.
    erik ağacı gibi bembeyaz oldu dallarım.
    derdin tasanın siyahı, grisi, karası döküldü bedenimden. güneş gibi doğunca mavi üzerime kalır mı dallarımda mavi ve beyazdan başka renk?
    ellerim titreyerek bi ekmeğin üstüne kaymak ve bal sürdüm.
    tatlı severdi mavi.
    ben ise menemen severdim. üfleyerek bi lokma koydu ağzıma.
    ilk defa çatalla menemen yedim sayesinde.
    ben ona üstüne bal kaymak sürdüğüm ekmeği verirken "la bi daha bana çatalla menemen verme. öyle menemen mi yenir?" dedim.
    ısırdı bi lokma ekmeğinden.
    ağzı dolu dolu "nasıl yenir?" dedi.
    cevabım hazırdı da onun o ağzı dolu dolu konusur hali oyle hosuma gitti ki konusmayı unutmusum.
    "nasıl yenir aşkım ya?" dedi ekmeği bırakarak.
    o ara düzeldim geri.
    "bak şimdi" dedim kopardım bi parça ekmekten.
    "bak ekmeği böyle alacaksın eline. ekmeği banmayacaksın kaşın gibi kullanacaksın ama elin değmeyecek menemene" diyerek onun çatalla aldığından fazasını ekmekle alıp ağzıma attım.
    ağzım dolu dolu "ahabolyupcağnağnlağdanmu?"* dedim.
    hemen kopardı bi parça ekmek.
    "ben de yapcam aşkım" dedi.
    ekmeği ona gösterdiğim gibi tuttu.
    biraz başparmağına bulaştırıp aldı menemenden. yavaş yavaş kaldırdı ekmeği bana yedirecek hesapta. ama işte o menemen ağzım yerine göbeğime düşüverdi.
    o üstümü peçete ve çantasından aldığı ıslak mendil ile temizlerken ben güldüm onun haline.

    kahvaltımızı ettikten sonra kalktık ordan. teşekkür ettim garsonlara.
    arabaya bindik.
    ben trafiğe karışmaya çalışırken mavi bana "aşkım ya" dedi.
    bu bi istek cümlesinin giriş falı idi. öyle de belliydi ki bişey isteyeceği zamanlar.
    "söyle canımın içi" dedim dikiz aynasına baka baka.
    "geçen gittiğimiz yere gidelim mi?" dedi.
    "hangi yere?" dedim.
    "ya daha biz çıkmıyoduk. sen beni mangala zütürdün ya" dedi.
    "ee" dedim.
    "oraya gidelim" dedi.
    "gidelim canım benim" dedim.
    sol elim direksiyonda diğer elim viteste ve sağ omuzumda mavi gittik çırçır'a tekrar.
    o mevsimde çalışmaz orası.
    akşama restoran gibi çalışır ocakbaşı bölümü. sonuçta açık hava mekanı amk.
    ama işte tanıdık olunca dışarıda üstü büyük bi şemsiye ile kapanmış bi masa ayarlattım.
    "bize bi de mangal getirsenize. et met yapmayacaz. sen bize bi ateş yak biraz da odun getir aga" diyerek bi mangal getirttim. ısınalım amk. soğuktu hava.
    çok geçmedi geldi etsiz mangalımız.
    "aşkım iyi ki geldik ya" dedi mavi.
    "la üşüyüp hasta olma bi de" dedim maşa ile ateşi karıştırırken.
    daha sıkı sarıldı bana mavi.
    "ben aşkımın yanında üşümem" dedi.
    ulan valla billa içim ısındı amk o öyle dediğinde.
    "valla bu ormanı yakarım sen iste" dedim barzo barzo.
    bi parça odun daha attım ateşe ben de sarıldım mavi'me.
    "kalalım la burda?" dedim.
    ellerimle oynuyodu mavi.
    yüzüme bakmadan "kalalım aşkım" dedi.
    "ama hiç kalkmadan" dedim.
    "ama annem özler beni" dedi.
    "la 21 senedir yetmedi mi ananla görüştüğün?" dedim.
    "yetmedi aşkım ya" dedi.
    annesi ile ilişkisini daha önce de yazmıştım.
    inanılmaz bağlılardı biribirlerine. mavi tek çocuktu.
    biraz da babasının mevzuları yüzünden annesine "yalnız değilsin"i hissettirmek için daha da bağlanmıştı annesine.
    "ee biz evlenince napcaksın?" dedim.
    başını kaldırdı omuzumdan.
    yüzüme baktı.
    "aşkım ya biz evlenecekmiyiz gerçekten?" dedi.
    "evlenicez lan tabii" dedim.
    "babam vermez sana beni" dedi gülerek.
    "kaçırırım lan ben de seni" dedim.
    sarıldı tekrar.
    "kaçır aşkım. ama annemi de kaçıralım" dedi.
    "oldu" dedim gülerek.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster