1. 3751.
    0
    o hafta içi hiç buluşmadık.
    mavi'nin annesi ile bi iki işi vardı. annesi pedegog mu neymiş. normalde çalışmıyodu ama o hafta kadına bi çalışma isteği geldi amk.
    iş aradılar buldular.
    annesi ile ilişkisi çok başkaydı. hani arkadaş gibi derler ya, ikisi arkadaş gibiydi.
    beraber gittiler iş görüşmelerine falan. hatta mavi okulda işe başlayan anasının yanında 3-4 gün işe gitti.
    yalnız kalmasın falan filan...
    benim de çok ses etmiyodum bu duruma çünkü malum 14 şubattan yeni çıkmıştı benim ekonomi ve bir hafta sonra, yani 21 şubat, mavi'nin doğumgünüydü.
    o hafta ben köpek gibi ordan burdan para topladım milletten. hani istiyorum ki güzel bişey alayım kıza. sevgililer gününde bi kutu çikolata aldık ya bu sefer bari biraz şekil yapalım hesaaabı.
    haftasonuna kadar volkan abi'den bi 400, eşten dosttan da 300, bi de benim hala oğlu mustafa'dan bi mini cooper buldum.
    hani kızı bu sefer yürütmeyeyim hesaabı.
    hafta içi buluşmadık ama telefon sayesinde amk hiç de ayrılmadık gibiydi.
    hiç durmadan mesaj yazıyoduk birbirimize. işte tipik iğrenc türk çifti davranışları.
    o mesajlarla bana o çikolataların geleceği yerleri, harfleri soruyodu ben de araya şartlar koyup söylüyodum.
    "17. harfi soylerim ama bi kere öperim", "27. harfi söylersem 2 saat fazladan görüşcez" gibi...
    cumartesi doğum günüydü mavi'nin.
    ne hediye alacağımı düşündüm çok ama ne alınır amk hiç de anlamam.
    airport'a gittim yenibosna'ya.
    gezdim tozdum mağazaları en sonunda derimod'dan mont sectim bi tane. o ara cok modaydı amk şimdi durum ne karı montlarının modasında bilmiyorum.
    tabii ben bedeni m aldım. kışın alta kazak mazak giyilir hesaabı. ama olur da bol falan olursa diye de değiştirme kartını ekgib etmedim hediye paketinin kutusundan.
    hediyeyi de aldım artık sadece saatlerin geçmemesi sorunu ile uğraşacaktım.
    ama o kadar zaman bekleyen biri için inanın beklemek, hele ki sevdiğini değil sevgilini beklemek çerez amk.
    ve cumartesi geldi çattı.
    gece 00.00.01 itibari ile "doğum günün kutlu olsun mavim" mesajımı çekmemin ardından az bucuk sevgi pıtırcığı sözler, yarın ne yapılacağı, eve kaçta gidileceği, istiklal marşı ve kapanış sırası ile gece matinemiz son buldu.
    ben de cok oturmadım uyudum.
    sabah uyanabilen en erken saatte uyanıldı, o gün için hazırlanan kıyafetler giyildi. hani bayramlık giyerdik ya çocukken aynı öyle giyerdim mavi ile buluşacağım gün giyeceklerimi. çoğunu ilk defa giymiyodum belki ama hep onunla en yeni elbiselerimle buluşmaya dikkat ederdim.
    bi başlık vardı sözlükte (gbkz. erkeklerin makyajsız kız sevme nedenleri) diye. orda da yazmıştım aslında "çünkü makyajlı kız kendine özen gösteren insandır. dolayısı ile karsısındaki de kendine özen göstermelidir.
    yani; makyajlı kız bakımlı erkeğe layıktır.
    bizim erkeklerin de yüzde bilmem kaçının kişisel bakımdan anladığı 100 küsür liralık marka ama ne gibime yaradığını, hangi mevsimin olduğunu bilmediği parfümü alıp sıkmak olduğundan genelde makyajlı kız sevmezler.
    bu karşı taraf ile ya da fondoten tadı ile alakalı değildir çoğu zaman. sebebi "ne ka ekmek o ka köfte" durumundan kaçmaktır aslında"
    işte bizimki de o hesap.
    mavi öyle bi su perisi oluyodu ki yanımda ben de ona ayak uydurmaya çalışıyodum aslında.
    yaptığı da bişey olsa!
    sür kocaman mavi gözlerin etrafına koyu renkli kalemi ol su perisi.
    bizimki öyle mi amk?
    sakalı buluşmadan 2 önceki gün makine ile kes ki uzunluğu ideal boyda olsun, saçları wax denen zımbırtı ile şekillendir, ense kıllarını mutlaka aldır, üst baş temiz olsun, vs vs...
    amk ben mi çok ökkeş'im yoksa bazı insanlar bu dış görünüş davasında doğuştan mı şanslı oluyo la?
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster