1. 3751.
    0
    sonra gittim tekrar kırtasiyeye düz beyaz etiketlerden 100 tane ve cama da yazabilen faber castel'in ispirtolu kalemlerinden aldım. bi de bakkala uğradım 12 kutu ülker napoliten çikolata aldım. hani içincen kücük kücük kırmızı paketlerde çikolatalar oluyo ya onlardan.
    12 paket napoliten çikolatada tam 96 tane çikolata oluyo.
    her çikolatanın arkasına bi etiket yapıştırdım ve daha önceden kararlaştırdığım "mavi seni dünyadaki herşeyden herkesten daha çok seviyorum nefessiz susuz kalabilirim ama sensiz kalamam" cümlesinin her harfini o arkasına etiket yapıştırdığım çikolataların arkasına yazdım.
    bir çikolatanın arkasında m harfi, diğer çikolatanın arkasında a, ...
    hiç harf atlamadan tek tek.
    doğru yerlere konulduğunda o cümle çıkıcaktı meydana. bulmaca gibi. eskiden çarkıfelek diye bi yarışma vardı ya ondan aklıma gelmişti zaten.
    bunları hazırlayınca çikolataları bi poşete koyup buzdolabına koydum amk erimesin diye. kartonu da rulo yaptım lastik taktım ezilmeyecek büzülmeyecek bi yere koydum dukkanda.
    mavi'nin evini biliyodum. bi iki kere evlerinin bi sokak yakınına kadar beraber gitmiştik ama apartmanın önüne kadar gitmedik tabii. babası malum...
    bigün bizim halaoğlu mustafa'dan arabayı istedim. ogs vardı onun arabada.
    okula gidicem diye evden çıktım. bunların maslaktaki dükkanına uğradım. arabayı aldım. bi tane de ordan tabure çaldım koydum arka koltuğun üstüne.
    mustafa "napcan lan tabureyi" diye sordu ama anlatsam anlamayacaktı ben de "akşam getircem abi" dedim uzatmadan.
    mavilerin oturduğu yere gittim onun haberi olmadan.
    mesajlaşıyoduk tabii ama o beni okulda biliyodu.
    şenesenevler lisesinin yakınlarındaydı evleri. o civarda çok uzak olmayan sokak tabelalarına bakındım.
    yazdığım yazıdaki 6 harf e harfiydi. direkler var ya ucunda sokak tabelaları olur.
    "özlem sokak" yazan bi tabelanın yanına gittim. arabadan tabureyi de aldım. çıktım taburenin üstüne e harfini o kırtasiyeden aldığım faber castel kalem ile her iki tarafındaki yazıların da e harflerini yuvarlak içine aldım. yakınlarda bi bakkal vardı bi tek o baktı napıyo diye ama işimi 10 saniyede halledip sokak tabelasına zarar vermediğimden çok da giblemedi. zten yuvarlak içine aldığım harf çok dikkatli bakılmazsa görülmüyodu bile.
    sonra akasya sokak vardı onun da y harfini yuvarlak içine aldım. tabii bunları bi kağıda da not ettim unutmamak için.
    "6. harf e harfi özlem sokak", "12. harf y harfi akasya sokak" gibilerinden.
    bunun gibi 15-20 yere gittim dediğim gibi işaretledim amk.
    kimse kıllık yapmadı. ben de açıklamak, bi yalan uydurmak zorunda kalmadım.
    bi de bu söğütlüçeşme'den boğa heykelinin oraya çıkan yolda cami var bi tane. onun karşısında kutu satan bi yer vardı. kutu dediğim böyle hediye kutuları. renkli falan, hediye kutusu amk. mavi bi tane buldum aldım. amk bi kutuya, hem de boş kutuya dünyanın parasını verdima am hiç sızlamadı içim. istediğim gibi bişey olsun istiyodum çünkü.
    işim bitince trafiğe de kalmadan arabayı maslağa gidip teslim ettim.
    ordan da dukkana geçtim. o gün de mavi ile buluşamamıştık ama onun için, o sevinsin diye bişeyler yaptığımdan mutluydum.
    o sokak tabelası fetişistliğimin ertesi günü buluştuk mavi ile bi saatliğine.
    adres belli amk. zaten hava soğuk mecbur kapalı bi yerde buluşcaz tabii ki airport'a gittik.
    heryerde sevgililer günü reklamları falan vardı.
    ilk sevgililer günümüz ya ikimiz de bişey yapıcaz amk ama hiç sanki öyle bişey yok gibi davranıyoruz. ne o bi lafını ediyo 14 şubat'ın ne ben.
    airport'un en üst kata gittik orada mavi'mle iki katlı hamburger yedik.
    artık onun yanında yemek yerken utanmamaya başlamıştım. eskiden mesela o patatesi yemezdim bile. hani elimle yiyecem falan. yok amk kızın gözünde karizma olacaz ya elimi sürmezdim o patateslere.
    şimdi ise ketçapa falan banmaya başlamıştım lan patatesi.
    bi kere zaten upuzun olan o ppatateslerden birini bandım ketçapa ağzıma sokarken burnuma geldi ketçaplı ucu. nasıl becerdin derseniz maviye bakmaktan patesi mi görüyorum ben. bakmadan yiyorum.
    bu güldü. ama ben çok utandım lan.
    sonra benim utandığımı görünce o da aldı bi patates batırdı ketçapa kendi burnuna değdirdi.
    oldu ucu kıpkırmızı burnunun.
    dalga geçmek değildi o. ben utandım diye yapmıştı. rahatlayayım yanında hesaabı.
    daha çok sevdim onu. nasıl becerdim bilmiyorum ama daha çok sevdim. normalde bi kalpte olabilecek en büyük sevgi barınıyo sanıyodum kalbimde ama hissettim içimde arttı bişeyler.
    kalbim büyüyodu ona baktıkça. göğsümden dışarı çıkacak gibi oluyodu.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster