0
tabi bi iki sağlı sollu soru ile ağzındaki bakla çıktı mavi'nin.
uğur taa ben maviyi gördüğüm anda aşık olmamı, deli divane olmamı merak eden tuğçe'ye "adnanın eskiden bi sevgilisi vardı burcu diye. öldü. ona benzetiyo maviyi. o yüzden bu kadar bağlandı birden" demiş.
peki var mı öyle bişey?
allah belamı versin ki yok amk.
tabii tuğçe bunu öğrenince muhabbet esnasında maviye söylüyo.
mavi de durumun onunla alakalı değil başka bi kıza benzerliği ile alakalı olduğunu düşündüğünden bunca zamandır her yakınlaşmamızda "ben o değilim", "ben senin kaybettiğin şeyi sana geri veremem", "beni başkasının yerine koyma ben maviyim" gibi cümleler kurarak uzaklaşmıştı benden.
mavi bunları bana anlattığında inanamadım amk ciddi olduğuna.
ama çok da sürmedi işin vehametini anlamam. bildiğin ciddiydi lan kız.
"mavi sen buna inandın mı?" dedim.
hiç ses çıkarmadı.
"mavi sen bunca zamandır bunu bahane ederek beni kendinden uzaklaştırdın öyle mi?" dedim.
yine ses yok.
"mavi bana cevap ver" dedim sesimi yukselterek.
"yalan mı?" dedi.
"keşke bu soruyu bana taa en başından sorsaydın" dedim.
hemen çıkardım telefonu cebimden.
eski püskü bi nokia olmasına rağmen hoparloru zımba gibiydi amk.
uğuru aradım hoparloru açtım.
çaldı 2-3 kere sonra açtı uğur.
"vaay kardeşim" dedi.
"giberim lan kardeşini" dedim.
mavi korkmustu. onun yanında kudur etmezdim istisnai durumlar haricinde.
tabii uğur da aldığı bu ters teppki yüzünden bozulmuştu biraz.
"sen ne dedin lan tuğçeye?" dedim.
"oğlum ben tuğçe ile kaç zamandır görüşmüyorum ne diyeyim görmediğim kıza" dedi.
mavi bana doğru bakmadan pür dikkat dinliyodu beni.
"şimdiden bahsetmiyorum. tuğçe sana taa ben maviyi gördüğüm zaman neden maviyi bu kadar çok seviyo adnan diye sormuş" dedim
"hatırlamıyorum kardeşim valla" dedi.
aha amk taka sardık diye tırsmadım değil ama gibe gibe hatırlatıcam ben onu uğura.
"lan nasıl hatırlamıyosun sormuş işte amk" dedim.
"ee kardeşim sorduysa ne olmuş?" dedi.
"ebenin amı sen tuğçeye adnanın bi sevgilisi vardı burcu diye ona çok benziyo mavi ondan bağlandı birden demişsin" dedim.
sessizlik oldu.
ben ve mavi sorularımıza cevap beklerken sessizleştik, uğur ise dusunuyodu muhtemelen o da ses çıkarmadı.
sessizliği ben bozdum.
"lan cevap versene dedin mi demedin mi?" dedim.
"kardeşim demiş olabilirim ama hatırlamıyorum tam" dedi.
ben delirdim amk sinirden.
"nasıl lan demiş olabilirim? ne dediğini hatırlamıyomusun amk" diye bağırdım.
"oğlum ne oldu ben bi gibim anlamadım" dedi.
"ya uğur bak giberim belanı. sen bu kıza adnanın burcu diye sevgilisi vardı öldü mavi ona beziyo demişsin. züt benim burcu diye bi kız arkadaşım oldu mu hiç? benim sevgilim mi öldü ebenin amı?" diye çığırdım yavsağa.
"ya ne bağırıyosun amk" dedi. bu da kızdı. ama kızdığı kadar giberim amk onu. dururmuyum?
"oğlum sen niye yalan söylüyosun benim hakkımda şerefsiz?" dedim.
"ne var lan kötümü yaptık amk kızların gözünde dertli çocuk ol karizman olsun dedik amk" dedi kızarak.
mavi o cevabı duyunca bana baktı.
almıştım istediğim cevabı.
"uğur ejdadını gibeyim" dedim kapadım telefonu suratına.
mavi bana bakıyodu.
sanki bişey demek ister gibi bakıyodu.
ama önce ben basladım konusmaya.
"aldın mı cevabı mavi?" dedim.
utandı.
"bunca yıldır bana sorsaydın bi kere, ana bi kere anlatsaydın içinde beynini kemiren kurtun ne olduğunu inan bunca zamanımız boşa gitmezdi" dedim.
"adnan bana öyle soyledi bilmiyodum" dedi.
"mavi bıktım artık aramıza giren salak sebeplerden. benim yanında olmamı istediğüni söyledin az önce burada. seni engelleyen bu taktan yalanmıydı? eğer o ise artık arada bi yalan kalmadı. mavi daha fazla zaman kaybetmek istemiyorum" dedim.
"adnan düşünmem gerek" dedi.
"neyini düşüneceksin mavi?" daha kaç ay kaç sene düşüneceksin? ben yıllardır seni düşünüyorum. her gece seni düşünüp uyuyorum. düşünecek bişey yok. ben senin yerine de düşündüm yeter artık mavi. kulun kurbanın olayım artık yeter" dedim.
bişey demedi.
yürümeye başladı.
omuzlarım düştü.
hayallerim düştü.
yüzüm yere düştü.
ben düşmedim yere. ben mavinin peşine düştüm.
o önümde ben arkasında yürüdük.
kadıköye, iskelelerin oraya doğru yürüdü.
sonra durdu.
nasıl döndü arkasına.
nasıl baktı bana.
nasıl emindi onun peşinde ona bakarak yürüdüğümden.
yüzü o kadar asıktı ki.
"git" diyeceğinden o kadar emindim ki.
ama demedi.
git demedi.
yuzunde bi sürü kas hareket etmeye basladı.
once kasları kalktı.
dudakları kulaklarına doğru uzar gibi oldu.
kıyameti izler gibi izledim.
sonra iki çukur belirdi yanaklarında.
bembeyeaz dişleri göründü.
gülümsüyodu bana.
kaşlarım olabildiğince yukarı kalktı.
gözlerimi olabildiğince açarak gördüklerimin doğruluğunu teyit ettim.
gülümsüyodu lan işte amk.
sonra elini uzattı.
ben daha önce maviden boyle bi hareket görmediğim için ne olduğunu, ne demek istediğini anlamadım.
o da anladı benim devrelerin yandığını.
görsel iletişim mekanizmamım dıbına koymuştu yanağındaki iki çukurun yüksek çözünürlüğü.
"gelmeyecekmisin?" dedi.
elini uzattı,
güldü,
gamzeleri de var yanaklarda,
hem de olumlu bi ses tonu çıkarıyo...
sahibini görmüş köpek gibi koştum ona.
yanına gidip sarılırım diye hesapladım ama yanına gidince çok sıkarım da kırılır ortadan diye vazgeçtim.
gözleri gözlerime değdi.
ilk defa gözlerinin siyah bebeklerinde yansımamı gördüm. yansıma oval olduğundan biraz burnum uzun çıkıyodu ama olsun amk. zaten çok da şekilli bi burun değildi burnum. farketmez amk.
ben salak salak bakarken gözlerine "elim yoruldu artık" dedi.
anlamadım amk.
"ya tutmayacakmısın" dedi.
önce parmaklarımın ucu değdi parmaklarının ucuna.
soğuktu parmakları.
nasıl tutacağımı bilemedim.
önce tokalasır gibi tuttum salak gibi.
eline göre şekil aldı elim, kabına göre şekil alan su gibi.
avucumun içi avucunun içine değdi.
parmaklarım parmaklarının arasından geçti.
nasıl küçük elleri vardı.
o iki kucuk elin sahibi nasıl yakabildi canımı onca zaman?
parmaklarını kapattıi parmaklarımı kapattım.
el ele tutuştum galiba mavi ile.
nasıl tuttuysam elini artık hayvan gibi çok sıkmışım.
"ya acıdı" dedi.
ama ben konusamıyorum ki salağa bağladım hepten.
gevşettim elimi.
yeni doğmuş çocuk nasıl bilmez hiç bi tak. nasıl bakar salak salak etrafa. aynı öyle oldum.
yeniden doğmuştum ben de lan.
ne konusabildim bi süre ne adım atabildim.
eli elimde çekti beni.
"hadi yaa burda mı durucaz?" dedi gülerek halime.
o çekti ben ilerledim.
o bana mı bakıyodu bilmiyorum ama ben ellerimize bakıyodum.
ellerim nasıl çirkin durmuştu ellerinin yanında amk.
sahile gidince, sahil dediğim de bu pendik otobüslerinin kalktığı yer, sanırım deniz kokusu açtı beni.
ellerimize bakan gözlerim bana bakan mavi'nin gözlerine baktı.
"mavi" dedim.
sustu.
gülümsedi ama.
"mavi biz.." dedim
yine sustu. çekiştirerek beni yurumeye devam etti.
ben devam ettim.
bi kerede soyledim bu sefer;
"mavi biz sevgilimiyiz?"
bana baktı.
hiç bişey demedi tekrar önüne bakarak yürümeye devam etti.
çektim elinden. 90la duvara vurmus gibi durdu. amk kızın kolu cıktı sandım. ama allahtan bişey olmadı.
"mavi biz sevgilimiyiz?" dedim tekrar.
"adnan yürü hadi ya" dedi gülümseyerek.
hayatta hiçbişey bana onun gülümsemesi kadar cesaret vermedi.
diz çöktüm önünde.
aslında hiç sevmem oyle klişe seyleri ama onu konusturmak için toplum baskısını, insanlardan utanma güdüsünü kullanmalıydı.
"mavi biz sevgilimiyiz? bak söylemezsen üstümü başımı çıkartmaya başlıycam buurada" dedim.
etrafına baktı kaçak gözlerle utana sıkıla.
"ya adnan kalksana insanlar bakıyo" dedi.
üstümde mont vardı onu çıkardım.
"mavi cevap vermezsen şimdi de pantolonumu çıkarcam. biz sevgilimiyiz?" dedim.
güldü, hem utandı hem güldü.
hem kızdı hem güldü.
hem güldü, hem cevap verdi.
"ay sevgiliyiz tamam. kalk hadi!giy su montunu ya!"
Tümünü Göster